Cuma Ocak 3, 2025

Roza Luxsemburg ve Karl Liebknecht Yaşıyor, Lenin Yol Göstermeye Devam Ediyor!

 

Roza Luxsemburg ve Karl Liebknecht bundan 105 yıl önce dönemin SPD hükümetinin Freikorsp (Gönüllüler Alayı) askerleri tarafından kurşuna dizilerek katledildiler.

Birinci emperyalist paylaşım savaşının ufukta görünmeye başladığı 1907 yılında toplanan İkinci Enternasyonal çıkması muhtemel savaşa karşı “hazır olunması” ve “savaş bütçelerine hayır” denmesi çağrısında bulundu.

Bu çağrıya Roza Luxsemburg ve Karl Liebknecht tereddütsüz bir şekilde uydular.  1914 yılında “Ana Vatan Savunması” adı altında Alman parlamentosunda yapılan savaş bütçesi oylamasında Karl Liebknecht ret oyu kullanarak emperyalist savaşa karşı çıktı. Savaş patlak verdiğinde Roza Luxsemburg ve Karl Liebknecht anti-emperyalist eylemleri örgütleyerek savaşa karşı en önde mücadele ettiler.

Birinci Emperyalist Paylaşım Savaş sona erdiğinde Almanya savaştan yenilmiş olarak çıktı. Savaş sonrası yapılan genel seçimde SPD diğer burjuva partileriyle ortak hükümet kurdu. SPD iş başına geldiğinde ilk icraatı patlak veren Kasım Devrimine saldırmak oldu. Roza Luxsemburg ve Karl Liebknecht Ocak 1919 yılında tutuklanıp Berlin'de kurşuna dizilerek katledildiler.

Roza Luxsemburg ve Karl Liebknecht'in kararlı anti-emperyalist duruşları, devrimde ısrarları dün olduğu gibi bugünde Alman işçi sınıfı başta olmak üzere tüm anti-emperyalistlere yol göstermeye devam ediyor.

Almanya'nın bölgesel savaşların bir tarafı olması, işgallerde yer alması ve tıpkı Birinci Emperyalist Paylaşım Savaşında olduğu gibi yayılmacı emelleri bugünde devam ediyor. SDP'nin başını çektiği Kırmızı, Yeşil ve Sarı ortak koalisyon hükümeti silahlanmaya yüz milyar Euro ayırarak, olası bir paylaşım savaşına hazırlanıyor.

Ukrayna savaşının patlak vermesinden sonra yatırımlardaki durgunluk, silahlanmaya ayrılan bütçeyle işsizliğin ve yoksulluğun giderek artması, ırkçı partilerin oy oranlarını her seçimde artırmaları, polise daha fazla yetki verilmesi, devrimci ve ilerici örgütler üzerinde artan baskılar, Roza Luxsemburg ve Karl Liebknecht'in devlet konusundaki görüşlerinin tarihsel önemini bir kez daha ortaya koymaktadır. Bundan öğrenmeye devam etmeliyiz.

ÖLÜMÜNÜN YÜZÜNCÜ YILINDA LENİN YOL GÖSTERMEYE DEVAM EDİYOR

Dünya proletaryasının ve ezilen mazlum ulusların önderi Lenin, 24 Ocak 1924 yılında aramızdan ayrıldı.

Lenin, Marksizm ikinci aşamasının hem teorik, hemde pratik önderiydi. Lenin, bütün ömrünü Marksizmi geliştirmeye verdi. Emperyalizm, komünist partisin öncü rolü, ulusal sorun, devlet ve devrim, proletarya diktatörlüğü, sosyalizm, sosyalist ekonomi, strateji ve taktik konularında Marksizme yaptığı katkılarla, emperyalizm ve proleter devrimleri çağının Leninizmini yarattı.

Lenin, emperyalist savaşların çıkmasından sonra komünist partiler eğer iyi bir strateji izlerlerse bunun iç savaşla devrime yol açacağı tezi tarihsel önemini hala korumaktadır.

Lenin, Rusya'da 17 Ekim Devrimine önderlik ederek, Paris Komününden sonra dünya'da ilk proletarya diktatörlüğünü geçekleştiren önder oldu.

Ekim Devrimi sadece Rusya açısından değil, evrensel olarak da bir referans oldu. Büyük Ekim Sosyalist Devriminden sonra dünya çapında sosyalizme karşı büyük bir sempati gelişmeye başladı; Avrupa'da birçok kapitalist emperyalist devlet Ekim Devrimin yarattığı coşkuyla kendi ülkelerinde bir devrim olasılığının önüne geçmek için istemeyerek de olsa sosyal devlet olmayı kabul ettiler.

Ekim Devrimi sonrasında   birçok komünist partisi kuruldu. Ekim Devrimin etkisi ile 1919 yılında Lenin'in önderiliğinde Üçüncü Enternasyonal kuruldu. Ve böylece Lenin, emperyalizm ve proleter devrimler çağının önderi olmaya hak kazandı.

Lenin'in ömrü İkinci Emperyalist Paylaşım Savaşı sonrası Doğru Avrupa başta olmak üzere; Çin, Arnavutluk, Vietnam ve daha bir dizi ülkede gerçekleşen devrimleri görmeye yetmediyse de, tüm bu devrimler Lenin'in teorik görüşlerine yaslanarak gerçekleşti.

Lenin'in teorik yol göstericiliği 21. Yüzyılda da proletarya ve ezilen mazlum halklara yol göstermeye devam ediyor.

Lenin'in emperyalizm tahlilini anlamadan, bugünkü savaşları tahlil etmek, çözümlemek ve tavır geliştirmek eksik kalır. Dünyanın her yerinde bölgesel savaşlar yaşanıyor. Bu savaşların her birinde emperyalist devletler ya dolaysız ya da dolaylı olarak bu savaşların bir tarafında yer alıyorlar.

Ukrayna ve Rusya arasında çıkan savaşta, savaşın işgalci gücü Rus emperyalistlerine karşı NATO'nun devreye girmesi ile savaş, bir anda Ukrayna ve Rusya arasındaki savaştan emperyalistler arası rekabet savaşına döndü. Keza, Suriye iç savaşının çıkmasından sonra, tüm emperyalist devletler buraya üşüşerek savaşın bir tarafı oldular.

Filistin ve İsrail savaşında her bir emperyalist devlet savaşın bir cephesinde yer aldı. Keza Afrika kıtasında devam eden iç savaş ve işgallerde emperyalist devletler savaşın bir tarafı oldular. Tüm bunlar Lenin'in emperyalizm tahlilin de dile getirdiği; emperyalist paylaşım savaşları ve işgaller pazarların yeniden ve yeniden paylaşımından başka bir şey değildir.

Dünya yeni bir emperyalist paylaşım savaşına doğru hızla elverilmektedir. Bölgesel savaşlar, silahlanmaya ayrılan milyarlarca dolar, göreceli burjuva demokrasilerinden adım adım uzaklaşılarak iç fasistleşmelerin hızla artması, emperyalistleri yeni bir paylaşım savaşına doğru sürüklemektedir.

Tamda bu evrede Lenin'in emperyalizm tahlili ve emperyalist savaşlara karşı proletaryanın tavrı oldukça önem kazanmaktadır. Bu, Lenin'in oldukça önem verdiği proletarya enternasyonalizmin önemini bir kez daha önümüze koymaktadır.

Dünyamız, emperyalist sitemin doymak bilmez kar hırsından dolayı hızla yok olmaya doğru gidiyor. Dünya'da ekolojik sorunlar her geçen gün daha da artmaktadır. Gıda ve su krizi önümüzdeki yıllarda daha da artacaktır.  Günümüzde 60 milyon olan göçmen hareketliliği, devam eden savaşlar, işsizlik, yoksulluk ve açlığın giderek artmasıyla daha da büyük rakamlara varacaktır.

Dünya, tüm insanlara yetecek kadar cömert olmasına karşın, bir avuç tekelci grup kendi kar hırları uğruna dünyayı yok etmeye doğru sürüklemektedirler. Hiçbir devlet, halkın geleceği için çalışmıyor. Tüm iş başındaki hükümetler sadece ve sadece tekellerin istem ve talepleri için çalışıyorlar. Yasalar çıkartıp önlerini açıyorlar.

Dünyanın yaşanır bir yer olması, savaşlara son verilmesi, baskı ve sömürünün yok edilmesi, insanların eşit ve özgür olarak yaşadığı bir dünya sadece devrimlerle mümkündür. Lenin, bunun için tüm dünya proletaryasına ve ezilen mazlum uluslara eşsiz bir teorik hazine sunuyor.

LENİN ÖLÜMSÜZDÜR!

LENİN YOL GÖSTERMEYE DEVAM EDİYOR!

ROZA LUXSEMBURG VE KARL LİEBKNECHT ÖLÜMSÜZDÜR!

Ocak 2024

    PARTİZAN- SINIF TEORİSİ

4891

Comment form

Plain text

  • Hiç bir HTML etiketine izin verilmez
  • Web sayfası ve e-posta adresleri otomatik olarak bağlantıya çevrilir.
  • Satırlar ve paragraflar otomatik olarak bölünür.

Emperyalist Saldırıya da, Savaşa da Hayır!

Bu ülkenin Başbakanı önceleri ismi “Büyük Ortadoğu Projesi (BOP)” olan ve daha sonra hedefi, kapsamı, amacı genişletilerek adı “Geniş Ortadoğu ve Kuzey Afrika Projesi(1)” olarak değiştirilen emperyalist paylaşımcı projenin Eşbaşkanlarından birisidir ve dolayısıyla da ABD emperyalizminin en başta gelen işbirlikçilerindendir. 

Yaşadığımız bu son süreçte bu projenin bir aşaması gerçekleştirilmek isteniyor.

Nasıl mı? Suriye’ye savaş ilan edilerek.

Gerekçe? O da hazır. “Kimyasal silah kullanıldı” 

Ermeni Sorunu’nun Doğuşu ve Osmanlı Bankası Baskını

 

19.yüz yılın sonunda 500 yıldır hüküm süren Osmanlı İmparatorluğu artık son evresine gelmiş yok olmakla karşı karşıya bulunuyordu. Avrupa'da kapitalizmin gelişmesi, ulusal uyanışlar, bağımsızlık hareketleri,1789 Fransız devriminin yankıları, Balkanlarda ulusal kopuşlar Anadolu'da yaşayan Ermeni ve Rum toplumlarında da oluşmaya başlamıştır.

Osmanlı, iktidarı altında yaşayan Ermenilere, azınlıklara ibadet özgürlüğü, mülklerinin güvence altına alınması, reformlar, yasa önünde, vergi alanında eşitlik vaat ediyordu.

Türki entergasyon dinamikleri ve anadilde egitim

TC’nin Lozan sonrası Kürdistan’a ilişkin programı askeri işgal,asimilasyon ve entegrasyon temelli olmuştur.  Kürdistanlılar askeri işgale ve asimilasyona karşı ciddi isyanlar geliştirmiş,mücadeleler vermiş ve bedel ödemişlerdir.Kuzey Kürdistan’da askeri işgale karşı belli gerilla alanları haricinde herhangi bir kazanım elde edilememiş,ancak asimilasyona karşı yürütülen mücadele hedefine tam ulaşamasa da belli sonuçlar üretmiştir. 

Gülfikâr Aksu'nun Anısına/ Hasan Aksu

Gülfikâr Aksu'nun Anısına: "Cocuglar Bize Oyle Ogrettiler. Ne Bilek Hakim Beg; Biz İbocuyuk, Tikkocuyuk!"/ 

Ben Annemi 18 Mayıs 2000 yılında yitirdim. Annem her Anne gibi önce Kadın’dı. Doğurgan özelliğinden gelen koruma, kollama, her şart altında sahiplenme esasıydı. Erkek egemen toplumunda kadın olduğundan dolayı, cins ayrımcılığına uğradı. Baskı ve şiddet gördü. Kürt olduğundan dolayı ulusal baskıya uğradı. Alevi olduğundan dolayı dinsel, mezhepsel baskılara maruz kaldı, aşağılandı.

Kürtler Ve Burjuva Yalanlar

 

Burjuva siyasal iktidar, iktidarini korumak, işçileri bölmek, birbirine düşürmek, kendi şoven-kirli siyasetinin bir parçası olarak, işçileri kullanmak için her türlü ideolojik silahını kullanıyor.

Güncel Sanatın Vahim Hâl(sizliğ)i[*]

 “Süren acılara dayanmak,çabucak ölmekten çok dahabüyük bir kahramanlıktır.”[1] 

Pablo Picasso’nun, “Her çocuk sanatçıdır. Ama sorun; büyüdüğünde geriye nasıl bir sanatçı kalacağıdır,” saptaması sanat ve insan ilişkisinin en net betimlemelerinden biriyken; bu da biz(ler)e sanatın “Anne bak kral çıplak” diye haykıran çocuksu naifliğinden beslenen isyancı niteliğini anımsatır. Bu elbette işin bir yanıdır.

Kürt Kerbelası‏

 

Boyunlarına ip geçirerek bir duvarın üzerine dizdikleri küçücük çocukları aşağı itip boşlukta sallandırarak boğuyorlar. Çocuklar çırpına çırpına can verirken o vampirler, "Allah Allah" naraları ile onların can çekişini seyrediyorlar.

Bu oyunu zor bozar

 

 

Tarihte, zorun rolü üzerine çok şeyler söylenmiştir. Özellikle sınıfsal zorun ortaya çıkışı, varlığı ve uygulanması konusunda, burjuvazinin ideologlarıyla Marksistler arasında ciddi bir ayrım konusu yaşanmış ve yaşanmaktadır. Burjuvazi, kendi sınıfsal zorunu meşru görürken, ezilenlerin, özellikle de işçi sınıfının burjuvaziye karşı uyguladığı devrimci zorun adını bile duymak istemediği gibi, bunu “toplumsal etik dışı” olarak, son yılların burjuva moda deyimiyle,  “terörist” eylemler olarak kriminalize etmeye çalışır.

On İki İmamlar Alevi Olabilir mi ? 1-2

“…Bir insanın arınmışlık düzeyi en güzel sahip olduğu hoşgörüyle, anlayış ile ölçülebilir. Arınmış insan başkalarını yargılamaktan uzak, olayları ve insanları çok geniş bir bakış açısı ile görebilen, hoşgören, olaylar karşısında sukunetini yitirmeyen, her şeyi doğallıkla kabul eden bir yapıdadır. İyi yada kötü diye ayrımları yapmaktan kaçınır, sevgisi bütüne, herkese ve her şeyedir. Hoşgörüsündeki yükseklik, onun bu sevgiyi bu şekilde eksiksizce ve adilce aktarabilmesini sağlar. Korku ve endişelerden hemen hemen tamamen uzaklaşmıştır.

Minaresiz Camiler ve Alevi Asimilasyonu

 

Dedeler var hoca olmuş bir nevi
İhtirasa kurban edilmiş sevi
Minaresiz cami gibi cemevi
Aleviyi namaz kılarken gördüm

(Ozan  Emekçi)

 

Bazı Milliyetçi Ermeni Aymazlara Zorunlu Cevap! Hasan Aksu.‏

 

İnsan eğer ırkçılık, milliyetçilik ve şovenizmden ideolojik gıda alıyorsa; her şart ve koşulda diğer ulus ve azınlıklara kin nefret ve kan kusarak nemalanıyorsa; adı ne olursa olsun sosyalizm ve de komünizm düşmanlığı yapıyor demektir. Çünkü her türlü milliyetçilik yaşanan örnekleriyle hepimizin malumudur.

Sayfalar