Cumartesi Mart 1, 2025

Rus-Amerikan-İran tangosu ve Kürt düğümü (Fehim Taştekin )

Yine herkes Kürt mevzisine çalışıyor. Biri topla-roketle vurarak, diğeri tahkim ederek, ayartarak. Kürtler üzerine kurulan denklem kadar karmaşığı zor bulunur.

Türkiye içeride HDP’yi felç etmeye çalışırken Suriye’de demokratik özerkliği çökertip demografik yapıyı değiştirmek için bastırıyor. Irak Kürdistan’ında ise Pençe I, Pençe II ve Pençe III harekâtlarıyla Kandil’i baskılıyor; Başur-Rojava bağlantısını kesmeye çalışıyor; Şengal ve Mahmur kampını atış menziline alıyor; Erbil’de 1990’lardan beri sahip olduğu müdahale kabiliyetini Süleymaniye’ye de taşıyor. Son olarak KDP’nin peşmergeleri Zine Werte’ye göndermesi de Kandil’i tasfiye planının devamı sayılır. Bu baskılama-imha stratejisinin askeri sonuçları ortada; Suriye’de Afrin, Tel Ebyad ve Ras el Ayn’ın elden çıkması, Güney Kürdistan’da hareket kabiliyetindeki gerileme. Fakat bu operasyonlar PKK’nin örgütlenme kapasitesini yok edemiyor. Dahası PKK, Güney Kürdistan’da örgütlenmeme yönündeki pasif pozisyonunu terk etti. Suriye’de ise Türk askeri varlığının caydırıcılığına rağmen Kürtler denklemden çıkartılamadı. Bu tablo 2013’ün koşullarına dönüşü dayatıyor. Öcalan’la kanal açma denemesi bundan mıdır? Olabilir.

Üç olmazla aynı odaya girmeye çalışan ama Ankara-Erbil-Kamışlı üçgenindeki Kürt düğümünü çözemeyen Amerikan yönetimi de muhtemelen 2013’ün koşullarını arıyor. Trump yönetimi İran’ı halletme hedefine kilitlendiğinden beri PKK’nin Rojhilat’ta bir cephe açması ve Suriyeli Kürtlerin PKK ile bağlarını çözmesi SDG’ye askeri ortaklığa karşılık gelen bir beklentiydi. İran’ın Elbu Kemal’i lojistik hatta dönüştürmesini önlemek için SDG’den Fırat’ın altına inmesi de isteniyordu.

Suriye’deki projenin geleceğinin Şam’la müzakerelerde yattığı, Rusya ve İran’ın da belirleyici olacağı değerlendirmesinden hareketle PKK, Tahran’la 2011’de varılan çatışmasızlık halini bozmadı. SDG de Şam’la köprüleri atmamak için İran karşıtı maceraya yanaşmadı. Buna karşın ABD hem Ankara’yı teskin etmek hem de PKK’yi bir şeylere mecbur bırakmak için Kandil tarafında operasyonlara bir şekilde destek sunuyor.

ABD, Suriyeli Kürtleri bıraktığında Şam üzerinde baskı avantajını yitireceğini biliyor. O yüzden Kürt harmanını yeniden karıyor. Amerikan yaklaşımı Güney Kürdistan ile Rojava’yı ilintili hale getirmeyi öngörüyor. Yani İran’la hesaplaşmanın ön cephesine dönüşen Irak’taki üslerini azaltıp Kürdistan’a ağırlık veren ABD, kendisiyle uyumlu Kürt aktörler arasındaki uyumsuzluğun giderilmesini müstakbel çıkarları için elzem görüyor. Bu çerçevede Amerikalılar, Suriye Kürt Ulusal Konseyi (ENKS) ile Demokratik ­Birlik Partisi (PYD) arasındaki birlik görüşmelerinde katalizör oluyor.

ENKS ve PYD nisan ayında iki kez Amerikalı yetkili William Roebuck’un gözetiminde buluştu. Öncesinde Roebuck Kürt partilerle ayrı ayrı görüştü. Al Monitor’a göre Amerikalıların getirdiği taslağı tartışan taraflar şu hususlarda uzlaştı: Suriye federal, demokratik ve çoğulcu bir devlet olacak; mevcut rejim, otoriter ve diktatör bir rejimdir; Kürt bölgeleri birleşik bir siyasi ve coğrafi birimden oluşmaktadır; Suriye krizi BM’nin 2254 sayılı kararına göre çözülmelidir; Kürtlerin ulusal, kültürel ve siyasal hakları anayasada tanınmalıdır; komşularla iyi ilişkiler geliştirilmelidir.

Belli ki Kürdistan Demokrat Partisi (KDP) çizgisindeki ENKS’nin özerk yönetime ortak edilmesini, Rojava’yı PKK bağlamından çıkarmada bir etken olarak görüyorlar. Bu hesaba göre ENKS-PYD ortaklığı Erbil-Kamışlı hattındaki uyumsuzluğun gerilemesini temin ederken Türkiye’yi de yumuşatabilir. Bir diğer beklenti uluslararası alan için güçlü bir Kürt muhataplığı doğabilir. Bu şimdilik Cenevre’de müstakbel bir Kürt heyeti olarak formüle ediliyor. Bu tür bir gelişme ABD’nin ortaklığa siyasi boyut katmasını da kolaylaştırabilir. Kürdistan’ın iki yakasını buluşturma çabası ortak bir gelecek tahayyülünü de barındırıyor mu? Takvim 20-30 yıl ileriye attığında hiçbir ihtimal dışlanamaz. Fransızlar da Kürt ulusal birliği başlığıyla 4 Mayıs’ta Rimelan’da 15 Kürt partisiyle buluştu. Bu girişim de Amerikalılarınkiyle bağlantılı.

***

Amerikan çabası Kürt hamurunu yoğurmakla sınırlı değil. Haseke ve Deyr el Zor’daki Arap aşiretlerinden bir petrol gücü kurmanın peşindeler. Yeni misyon Deyr el Zor petrollerini korumak diye tanımlayınca Arap aşiretlerini Şam’la işbirliğine yönelmekten alıkoyacak ayarlamalara gidiyorlar. IŞİD’in temizlendiği Deyr el Zor, Tel Hamis, Şedadi ve El Hol’den Rimelan’a çıkan güzergâh stratejik hatta dönüşüverdi. Yerel unsurları yedeklemeden buralarda güvende dolaşamazlar. Amerikalılar taşlanmayacakları ve önlerinin kesilmeyeceği bir rota istiyor!

El Ahbar’a göre sözü edilen ordu için ariyetlerle toplantılar yapıldı. Ve taleplerle karşılaşıldı: Araplara daha fazla askeri-siyasi güç verilecek; Kürtlerin rolü azaltılacak; ilk-ortaokul mezunlarına aylık 350 dolar, lise-üniversite mezunlarına 400-450 dolar aylık bağlanacak.

Devletin memurlarına azami 95 dolar maaş ödeyebildiği bir ülkede ‘biat’ için cazip rakamlar. Petrol gücü için Deyr el Zor ve Haseke’de 4 eğitim mahalli de belirlenmiş.

Buna karşılık Suriye devleti de aşiretlere aidiyetlerini hatırlatıyor. Bazı aşiret unsurları Amerikalılara buralarda ayağına taş takılmadan yürüyemeyeceklerini gösterdi. Suriye istihbarat şefi Ali Memluk’un aralıkta Kamışlı’da aşiret liderleriyle görüşmesi önemliydi. Memluk daha sonra aşiret liderlerini Şam’a davet etti. Kürtlerden çekindikleri için gitmekte zorlandılar.

***

Bunlar madalyonun Amerikan yüzü. Öteki yüzünde Rusya var. Rusya, Türkiye’yi gözetleyen duruşunu korumakla birlikte Barış Pınarı Harekatı’nın önünü kesen 22 Ekim Mutabakat Muhtırası’ndan beri askeri olarak intikal ettiği Fırat’ın doğusunda alanı Amerikalılara dar edecek ve Kürtleri Şam’a itecek hamleler içinde. İşlerini daha çok merkezi hükümetle yürüten Rusya, Amerikan tarzına uzak kalamadı. Rusya’nın milis güçlerini düzene sokma çabaları 2-3 yıllık geçmişe sahip. Ancak Fırat’ın doğusuna geçip en az 18 yerde üslendikten sonra Ruslar da aşiretleri yoklamaya başladı. El Ahbar’a göre Ruslarla buluşan aşiret temsilcileri SDG ve Asayiş’ten şikayetçi oldu ve “Petrol tüm Suriye halkının servetidir” vurgusunu yaptı. Bu girişimler “Artık devletinize dönün” yönlendirmesini içeriyor.

Daha önemlisi Ruslar SDG’nin çekildiği 32 km derinlikteki alan için yerel güç oluşturuyor. Amude ve Tel Temir’de kabul merkezleri açılmış. Öncelik Kürt adaylarda. Bunlar Rusların gözetiminde Suriye ordusunun kamplarında eğitilecek. Aşiretlere “Rus planından uzak durun” uyarısı yapan Amerikalılar ne ölçüde taş koyacak göreceğiz.

İran da Deyr el Zor ve Elbu Kemal güzergâhında hem askeri hem sivil unsurlarıyla aktif. ABD, İsrail eliyle bölgedeki İran unsurlarını vurup ön almaya çalışsa da nafile. İran boşluk bulsa Fırat’ı zıplayacak.

***

Özetle hem Kürtleri hem Arap aşiretlerini kazanmak, Fırat’ın doğusundaki oyunda önem kazanıyor.

Aşiretler kaygan zeminde ihtiyatlı. Amerikan müttefikliğinin geleceği Kürtler kadar Araplar için de belirsiz. Irak’ta parayla sadakatleri satın alınmış aşiretlerin Sehva (Uyanış) Konseyleri ortada bırakılmıştı. Türkiye karşısında Kürtler de korunmadı. Araplar bunları hesaba katıyor.

Kürtler için de hiçbir taraf mutlak güvence değil. 2015’de Arapların SDG’ye katılımı Kürtlerin kontrol alanlarını genişletmesine imkân vermişti. ABD’nin şimdi kurmak istediği aşiret ordusu için ise Kürtlerin geriletilmesi şartı koşuluyor. Rusya’nın çabaları da iki boyutlu: Bir yanıyla Türkiye’ye “YPG değil yerel güç var, çekilebilirsin” diyor, diğer yanıyla “Bölge Kürtlerden ibaret değil” mesajı veriyor. Bu denge bir şeyi daha gösteriyor: Hiçbir tarafın eli mutlak üstün ya da çaresiz değil. Oyun devam ediyor…

(Duvar) 

5359

MİNNET VE HAYRANLIKLA: YOLLARI YOLUMUZDUR![1]

“Nehirlerin dinlediği seslerdik”[2]

 

Sizlere, siz kardeşlerime Onlardan söz ederken, heyecandan dilim damağım kuruyor. Omuzlarımda devasa bir sorumluluğun ağırlığını duyumsuyorum…

Ne demeli? Nereden başlamalı?

Öncelikle onlarınki, anlatmaktan çok yaşanan, yani kelimelerin kifayetsiz kaldığı bir aşktı…

“Demokratikleş-me paketi”

“Maymun ne kadar yükseğe çıkarsa,kıçı da o kadar görünür.”[1]

 

Bizim kuşaktan, (genel olarak “78’liler” olarak biliniyoruz) kimileri ve selefimiz 68’lilerin bir kısmı çok hızlı “uyum sağladı”. Biz beceremedik.

Eskinin “solcu”su, bugünün liberali kalemlerin AKP iktidarının Başbakan Recep Tayyip Erdoğan eliyle açtığı (kaçıncı?) “Demokratikleşme Paketi” ile ilgili görüşlerden söz ediyorum.

“Cemevi ile Ruhban Okulu da olsaydı daha iyi olurdu,” diyen hoşnut Oral Çalışlar, örneğin[2]

Umudun Şiarı: “Size Verdiğimiz Süre Doldu!”

Emperyalist sermayenin uluslararası bir kaç merkezdeki dönüş hızına bağlı ve orantılı olarak, dünya halklarının direnişlerinin hızı da artıyor.

Yaşadıklarımız reddedilmelidir!

Ecdadımız Kayıkları, Biz Gemicikleri Yürüttük

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan her fırsatta ecdadından bahsetmekten geri durmuyor. Yerel seçimlere yönelik bir yatırım olduğu herkesçe bilinen, konunun uzmanlarınca da birçok eksiği bulunduğu iddia edilen Marmaray tüp geçidi milyonların can güvenliği hiçe sayılarak apar topar açıldı. Başbakan açılıştaki konuşmasında da “ecdadımız gemileri karadan yürüttü, iktidarımız da denizlerin üstünden vagonları yürütüyor” dedi.

Din Kardeşligi masali ve türban sovu

AKP meclisteki türbanlı milletvekili şovuyla halkı uyutma yolunda kendisine yakışır bir adım daha atmış oldu. Oysa din, türban ya da özgürlük diye bir dertleri yok. Onlar ne pahasına olursa olsun iktidarda kalmanın ve hizmet ettikleri bu düzenin ezen- ezilen, sömüren- sömürülen çelişkisini halkın gözünden kaçırmanın derdinde. Türbanı bu korkunç düzeni saklamak için bir şal olarak kullanmaktadırlar. Tuhaf olan şu ki, türban takan kadınların çoğu da bu düzenin mağdurlarıdırlar. Ne var ki onlar bunun farkında değil. Biraz düşünseler iyice esaret altına girdiklerini göreceklerdir.

Ortadoğu yeniden biçimlen(diril)irken …[*]

“Karanlık saatler geldiğinde,

o zamanın insanı da gelir.”[1]

 

Ortadoğu yeniden biçimlen(diril)irken söylenmesi gerekeni, gecikip, lafı dolandırmadan hemen belirteyim: Büyük bir alt üst oluşun içindeyiz…

Bu kadar da değil; her şey daha da ağırlaşarak vahimleşecek; veya tarih müthiş hızlanacak; ya da sık sık Montesquieu’nun, “Ne mutlu tarihi sıkıcı olan halka” sözü anımsanacak…

Ercan Binay’dan mektup var Abdullah KALAY’a özgürlük!

“Zulümle abad olunmaz.”[2]

 

Cumhuriyet Bayramı' Ve Bagımsız Türkiye Hangi Sınıfın Ideolojisidir?

'Cumhuriyet Bayrami' Ve Bagimsiz Turkiye Hangi Sinifin Ideolojisidir?

 

'Bir Marksist toplumsal uzlasmaya degil, sinif mucadelesine dayanir' der Lenin.

Sinif mucadelesi ise tekduze bir rota izlemez.Tarihin her toplumsal akisinda farkli bicimler olarak karsimiza cikar. Komunistler iradeci-idealist degil dialektik olguculuga dayanir. Canlidir Marksistin dunyasi, basma kalip, tekduze, soyut ilkeler ve kaliplar bakisi burjuvazinin dunya gorusudur.

 

Solu Liberalleştirmek

 

Sol’u liberalleştirme; onu devrimci özünden kopararak, burjuva düzen içi bir hareket haline getirme ve burjuva sistemine karşı toplumsal devrimci alternatif olmaktan çıkarma çabaları, solun tarihi kadar eskidir. Toplumun burjuva-proleter kampa bölünmesinden bu yana da, burjuvazi, sol’u sol olmaktan çıkarmanın her türlü yolunu denemeye, şiddetin yanında, ideolojik ve siyasal olarak onu yozlaştırmaya özel bir önem verdi. 

Kürdistan ve "Demokratikleşme"

Kürdistan tarihi açısından 90'lı yılların en önemli olgusu Kürdistan ulusal kurtuluşçuluğunun kadrosu,hemen hepsi bağımsızlıkçı çizgide binlerce Kürd aydınının imha edilmiş olmasıdır.Öylesine bir soykırım ki hesabını gören de soran da yok,ortalık da "barış"çılardan ve "unutmaya ve affetmeye hazırız"cılardan geçilmiyor.Kürdistani stratejik aklın ve ulusal kurtuluşçuluğun taşıyıcısı bu kategorinin imha edilmesi,kalan yerli/yerel aydınların Türki metropollara ya da yurtdışına kaçması/kaçırtılması ve eşzamanlı olarak Kürdistan köylülüğünün sömürgecilerce Kürdistan dışına göçertilmesinin ulusal

Iki Birlesir Bir Olur Ya Da HDP

Iki Birlesir Bir Olur Ya Da HDP


Ertugrul Kurkcu ''Halkin uzerine bilgelik tesis etmek degil, halkin bilgeligini temel alan bir partiyiz'' diyor...Kongreye Apo ve Recep kutlama mesajlari yolluyor!

 Tum milliyetlerden Isci-Koyluler Revizyonizmi gormuyor ve alkisliyorsunuz!

 Sunu diyor sizlere Kurkcu; Isciler-Koyluler ,Marksizm-Leninizm gibi sizi kurtarmaya calisan akimlara kapilmayin...!

Sayfalar