Pazartesi Kasım 11, 2024

Rusya / Ukrayna Savaşında Yeni Bir Aşama

Savaşın Rus topraklarına doğru genişlemesi Ukrayna'daki savaşın yeni bir aşamaya geçmesi anlamına geliyor.

6 Ağustos Salı gününden bu yana Ukrayna birlikleri Rusya sınırını geçerek Rusya'daki savaşta yeni bir cephe açtı. En az üç Ukrayna tugayı ve çeşitli taburlar savaşa dahil oldu ve ilerleme Rus topraklarının yaklaşık 30 kilometre içine kadar ulaştı. Bu, savaşın yeni bir aşamasının başlangıcına ve dünya savaşı tehdidinin önemli ölçüde yoğunlaşmasına işaret ediyor.

Almanya ve ABD'den silah kullanımı

Bu saldırıda, ABD ve Alman'yanın verdiği ağır silahların kullanıldığı tartışmasızdır. Bunlar arasında ABD üretimi Bradley piyade savaş araçları ve HIMARS roketatarları ile Almanya üretimi Marder piyade savaş aracı da bulunmaktadır. Bu da NATO teçhizatının Rus topraklarında konuşlandırıldığı anlamına gelmektedir. ABD ve Alman emperyalistlerinin bu planlardan haberdar olmadıklarını düşünmek zordur. Böylece işgali onaylamış oluyorlar.

Kursk cephesindeki askeri durum

Sınır kasabası Sudscha'daki ilgili gaz ölçüm istasyonu Ukrayna birlikleri tarafından ele geçirildi. Rusya topraklarında yer alan ancak Rusya'dan Ukrayna topraklarına uzanan gaz boru hattının bir parçası olan bu stratejik öneme sahip istasyon artık Ukrayna'nın kontrolü altında. Çeşitli Avrupa ülkeleri bu boru hattı üzerinden doğalgaz tedarik etmektedir.
 
Üç Ukrayna tugayı daha önce doğu cephesinde konuşlandırılmamıştı; bunlar yeni birlikler, bu da operasyonun uzun vadeli planlandığını gösteriyor. Diğer birlikler arasında insansız hava araçlarıyla mücadele konusunda uzmanlaşmış en az iki birlik bulunmaktadır. Çeşitli haberlere göre Ukrayna birlikleri mevzilerini tahkim etmeye başladı. Bu da Ukrayna askeri yönetiminin fethedilen bölgeyi elde tutma niyetinde olduğunu gösteriyor.

   

Rusya'ya İşgal

 Rus yönetiminin böyle bir saldırı beklemediği açık. İlk muharebelerden gelen raporlar, Ukraynalı tugayların ve özel kuvvetlerin başlangıçta yalnızca hava kuvvetleri tarafından hızla desteklenen sınır birlikleriyle karşılaştığını açıkça ortaya koyuyor.

Sonuç olarak Ukrayna birlikleri ilk birkaç gün içinde yüzlerce esir almayı ve çok ilerlemeyi başardı (bkz. harita; Militaryland.net).

 

Bu aynı zamanda Ukrayna Devlet Başkanı Volodymyr Zelenskyi tarafından dün yapılan ve amacın "savaşı saldırganın topraklarına yaymak" olduğu yönündeki açıklamalarla da uyumludur. Son haberlere göre Rus hava kuvvetleri Kursk'taki Ukrayna mevzilerini 3 tona varan bombalarla bombalamaya başladı.

Sivil medya, şu anda Rusya'da konuşlandırılan Ukrayna birliklerinin - taze ve iyi donanımlı - en iyi Ukrayna birlikleri arasında yer alacağını bildiriyor. Eğer Rus ordusu onları savaşta yok ederse, bu Zelenskiy rejimi için ciddi bir gerileme olacaktır.

Ne elde etmek istiyorlar?

Dünyanın dört bir yanındaki analistler, operasyonun somut hedefleri konusunda kafa karışıklığı yaşıyor. Donbass'taki ana savaş Ukrayna ordusunun aleyhine ilerlerken bu kadar çok miktarda malzeme ve askerin konuşlandırılmasını haklı kılan nedir?

Askeri açıdan bakıldığında, yukarıda bahsi geçen doğalgaz boru hattı ve Lgov-Belgorod demiryolu hattı bölgeyi gerçekten ilgilendiriyor. Sonuncusu, Belgorod'a ve oradan da Kharkiv ve Donbass'a giden Rus ikmalinin büyük bir kısmı için büyük önem taşıyor. Eğer Ukrayna birlikleri bu bağlantıyı kesmeyi başarırsa, ikmal çok daha zor hale gelecektir. Bu da Rus ordusunun Donbass'taki "sürüngen taarruzunu" sürdürme kabiliyeti üzerinde etkili olabilir.

Zaporijya'da yangın - nükleer enerji santralleri rehin alındı

Rus analistler Ukrayna'nın Kursk'taki nükleer santrali ele geçirmek istediğinden endişe ediyor. BM Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı bu durumdan oldukça endişeli ve her iki tarafı da "azami itidal" göstermeye ve savaş bölgelerindeki nükleer tesislerle ilgili kurallara uymaya çağırdı.

Bu sabah, Rus ordusu tarafından kontrol edilen Zaporijya nükleer santralinin soğutma kulesinde, muhtemelen bir Ukrayna saldırısının ardından büyük bir yangın çıktı. Yangın kontrol altına alınmış durumda. Bu durum, Ukrayna savaşındaki savaş liderlerinin Avrupa çapında bir nükleer felaket riskini nasıl isteyerek kabul ettiklerini bir kez daha göstermektedir.

Bu neye yol açabilir?

Şu anda Rusya toprakları söz konusu olduğu için Rus ordusu herhangi bir kısıtlamaya tabi değil. Rus ordusunun 1.32 milyon aktif askeri var ve bunların sadece 500,000'i şu anda Ukrayna'da bulunuyor.

1999'daki Pakistan-Hindistan savaşı dışında, bu operasyon tarihte bir nükleer gücün topraklarının doğrudan saldırıya uğradığı tek örnektir. Rus askeri doktrinine göre, Rus toprakları doğrudan saldırı altında olduğu için bundan sonra nükleer bomba kullanımı da meşrudur.

Bununla birlikte, Rus liderliği Kolektif Güvenlik Anlaşması Örgütü'ne (KGAÖ) de başvurarak, NATO'nun 5. Maddesi gibi, KGAÖ devletlerini, yeni-emperyalist Rusya'nın topraklarına yönelik bir saldırı sonrasında kendilerinden askeri yardım talep etmesi halinde askeri yardım sağlamakla yükümlü kılan 4. Maddesini ileri sürebilir. Belarus, Kazakistan, Kırgızistan ve Tacikistan halihazırda KGAÖ üyeleri, Sırbistan ise, 2013'ten bu yana gözlemci statüsüne sahiptir. Bu durum, Ukrayna savaşının daha da "uluslararasılaşması" riskini büyük ölçüde arttırıyor.

Thüringen eyalet seçimlerinde Enternasyonalist Liste / MLPD'nin liste başı adayı olan Tassilo Tim, 27 Temmuz'da Gera'da yaptığı bir konuşmada şu uyarıda bulundu: "Alman hükümeti iki yıldır bize bu savaşın 'daha fazla silah sevkiyatı ve daha büyük silahlarla daha hızlı bir şekilde sona erdirilebileceğini 'söylüyor. Ancak gerçekte silahlanma 3. Dünya Savaşı'na yol açacaktır. „

2422

Mısır'ı Mesken Tutan Türk Tekelleri

Deutsche Welle (DW)'de Aram Ekin Duran'ın, „Türk Şirketleri Mısır'a Kaçıyor“ adlı bir haberi yayınlandı. Sıradan bir haber gibi gözüküyor, ama, Türkiye ekonomisinin ve Türk devletinin niteliğini araştıranlar, sorgulayanlar için küçük bir haber olmaktan öte bir anlam taşıyor. Özellikle de kendine ML ve Maoist diyen komünist örgütler için daha fazla önem taşıması gerekiyor.

Hesaplaşma mı? Kutlama mı?

Faşist TC devleti hem ülke içinde hem de bölgesel düzeyde, resmi ve sivil militarist güçleriyle başta Kürt halkı olmak üzere demokrasi ve özgürlükten yana olan herkesi yok etmek ve devlet terörüyle susturmak için çalışmaya devam ediyor. Bu süreç aynı zamanda TC’nin kuruluşunun da yüzüncü yıl dönümüdür.

TC, yüz yıl önce Osmanlı yıkıntıları üzerinde tekçi bir zihniyetle kuruldu. Ermeni soykırımında, diğer azınlık halkların yok edilip sindirilmesinde aktif rol alan ittihatçı birçok ırkçı kadro da kuruluş sürecinde rol aldı.

Halka Nasıl Yaklaşacağız?

Milyonlar açlık ve yoksulluk içinde, demokratik haklardan yoksun, özgürlük kırıntılarına bile muhtaç bir durumda yaşıyor. Haksızlık, hukuksuzluk ve adaletsizlik karşısında kitleler ya seslerini yeterince yükseltememekte ya da sınırlı sayıda insanla zulüm karşısında direnmeye çalışmaktadır. Birbirinden bağımsız, sınırlı direniş güçlerinin mücadele ettiği süreci yaşıyoruz. Damlaların derelere, derelerin nehirlere, nehirlerin bendlerini yıkacak duruma gelme ihtiyacı var.

“Kuruluşunun 100. Yılında TC’nin Diğer Yüzü Türkiye’de Ulusal Azınlıklar Sorunu”*

Türkiye’de ulusal sorun ve azınlıklar meselesini incelerken nasıl bir ülkede yaşadığımız, ülkeyi hangi sınıfların yönettiği, ulusların hangi tarihi koşullarda ortaya çıktığı, ulusal sorunun ekonomik ve politik nedenlerini açıklamak durumundayız.

Ulus, tarihsel olarak meydana gelmiş, ortak bir dil, ortak bir pazar, ortak bir kültür birliği ve ortak bir ruhi şekillenmende ifadesini bulan istikrarlı bir insan topluluğudur. Ulus, sadece tarihi bir kategori değil bir çağın, yükselen kapitalizm çağının ortaya çıkardığı bir olgudur.

Yüz yıllık çakma Türk devleti (Nubar Ozanyan)

Aradan bir asır geçmesine, tarihin yaprakları değişmesine karşın Türkiye Cumhuriyeti temelde bir değişime gitmeden dün olduğu gibi imha ve inkar zihniyetiyle yaşamaya, Orta Çağ’ın karanlığında kalmaya devam ediyor.

Fetih ve işgallerden, zulüm ve soykırımdan başka övünülecek bir tarihi, Hitler faşizmine örnek olmaktan başka bir başarısı olmayan TC, ceberut devlet olma niteliğinden hiçbir şey kaybetmeden yüzüncü yılını kutluyor.

Aşk Her Şeyi Affeder mi - Partiler Neden Diktatör / ERGÜN ASLAN

Klasik emperyalizmle modern emperyalizm arasında çeşitli proletaryaların ve (komprador) sınıfların olduğu bir memlekette modern proletaryaların partisinin birliğinin ve özgürlüğünün yegane (ve yegane) güvencesinin yerel yönetimlerin özerkliğe varabilecek kadar geniş demokratik haklara sahip olmaları olduğu bilgisini kim inkar edebilir ki.

Üüüü.... üüüü....

Ya.... ya...

Bir insan aldığı görevden başka her şeyi konuşur mu.

Hom... hom.. hom...

Bunlar... bunlar... daha çok....

 Filelerin sultanlarını karşımıza çıkarırlar.

 Daha çok...

Rojava, Filistin, Karabağ: İşgal, Yıkım ve Direniş (Yorum)

Ortadoğu tarihi boyunca yer küremizin en çatışmalı bölgelerinden biri olmuştur. Bölgenin stratejik konumu, uygarlığın gelişim düzeyi, baskıya, sömürüye dayalı dış müdahaleler için güçlü zeminler sunmuştur. Kuşkusuz bölgedeki iç çelişkiler ve çatışmalar da her zaman dış müdahaleleri kolaylaştırmıştır. Özellikle dinsel ve mezhepsel çatışmalar hem çağdaş temelde toplumsal gelişmeleri frenlemiştir hem de bölgeyi dış saldırılara açık hale getirmiştir. Bu nesnel zemin üzerinde toplumsal çürümeler, işbirlikçi ilişkiler ve itaat kültürü bir yaşam tarzına dönüştürülmüştür.

“Hamas-İsrail Çatışmasında” İtidal Çağrısı Yapmak…(Polemik)

Filistinli 14 direniş örgütünün, 7 Ekim günü “Aksa Tufanı” adıyla İsrail devletine yönelik operasyonu, başta Ortadoğu olmak üzere tüm dünyada büyük bir yankı uyandırdı. Hamas gibi İslamcı örgütlerin yanısıra ve de Filistin Halk Kurtuluş Cephesi, Filistin Demokratik Halk Kurtuluş Cephesi gibi Marksist eğilimli hareketlerin de yer aldığı hamle, Siyonist İsrail’in tarihi boyunca aldığı en büyük darbelerden biri olarak kayıtlara geçti. Sözkonusu direniş, kısa sürede dünyanın dört bir yanında devrimci, ilerici güçler nezdinde çok ciddi saflaşmaları da beraberinde getirdi.

“Çizgimiz Nubar Ozanyan’dır!” (Deniz Aras)

7 Ekim sabahı Filistin Ulusal Direnişi’nin Siyonist İsrail işgalciliğine ve zulmüne karşı “Aksa Tufanı Operasyonu” başlatması başta siyonizm olmak üzere bölge gerici devletleri ve siyonizme koşulsuz destek veren emperyalistlerde şok etkisi yarattı.

Hamas öncülüğünde başlatılan ve aralarında Filistin Ulusal Hareketi’nin tarihsel öznelerinden Filistin Halk Kurtuluş Cephesi gibi devrimci örgütlerin de yer aldığı “Operasyon Odası” tarafından yönetildiği açıklanan bu hamle, tüm dünyada olduğu gibi coğrafyamızda da tartışmalara yol açtı.

Yerini Bulan Her Vuruş Acı Verir!

Komünist partileri yaptıkları eylemleri kamuoyuna açıkladıkları gibi, yanlış yaptıkları eylemleri de kamuoyuna açıklar ve özeleştirisini yaparlar. Yanlış eylemlerin özeleştirisinin yapılması, o partinin dürüstlüğünü gösterir ve bu tür özeleştiriler kitlelere ve parti kamuoyuna güven verir.

Arif Alıç, 1978 yılında Hıdır Aykır ile Bayrampaşa  Hapishanesinden kaçtı. Parti tarafından kırsal (Dersim) alana gönderildi. 1981 yılının ortalarında, TKP/ML üyesi bir kişi tarafından öldürüldü.

Bu makaleyi, yazarken ölüm haberini aldığım, sevgili yoldaşım Turan Talay'ın anısına adıyorum.

Türk Tekelleri Afrika'yı Çok Çooook Sevdi!

Sayfalar