Şengal Dağ'ına yolculuk

Uluslararası Af Örgütü yaptığı açıklamada, uluslararası toplumun IŞİD'in etnik temizliğinden kaçıp Şengal Dağ'ına sığınan yüz binlerce insana yardım etmesi için derhal harekete geçmesi gerektiğini istedi.
Uluslararası tepkinin yetersizliğinden haklı olarak yakınan örgüt, halka havadan atılan yardımların ihtiyacı karşılamaktan uzak olduğunu bildirmektedir.
Bilindiği gibi IŞİD adlı kanlı örgüt 'Ezidi Kürtlere, Türkmenlere, Hiristiyanlara, Şii Araplara ve Süryanilere karşı silahlı saldırıda bulunmuş ve beş yüzü aşkın masum insanı katletmiştir. Katliamdan sağ kurtulan insanlar genç kızların ve kadınların savaş ganimeti diye kaçırıldıklarını ve tecavüze uğradıktan sonra para karşılığında Arap zenginlerine satıldıklarını söylemektedirler.
Hangi millettten, dinden ve mezhepten olursa olsun vicdanı olan hiç kimse bu vahşeti onaylamaz, onaylamamalıdır.
Bu vahşet güya İslâm dini adına gerçekleştirilmektedir. Türk ve Kürt sünni dindarlar ve imamlar bu cinayet şebekesinin insanlık dışı uygulamalarına bugüne kadar hep seyirci kaldılar. Sessizlikleriyle yapılan canavarlıkları onaylıyorlarsa bunu açık açık söylesinler. Biz de onların IŞİD'ci olduklarını kabul ederek kimlerle iç içe yaşadığımızı bilelim. Değilse sokağa çıkmalı ve bu tecavüzcü katil sürüsünin dinle hiçbir bağlarının olmadığını açıklamalıdırlar.
Ayrıca çocukları bu kanlı çetede olan Kürt, Türk ve diğer anne ve babalara da bir çağrım var: Tecavüz edilen bu körpe kızlar ve gelinler sizin çocuklarınız olsaydı acaba ne hissederdiniz? Meydanlara çıkarak çocuklarınıza seslenin ve yapılanların din ve insanlıkla bağdaşmadığını söyleyin. Caymazlarsa onları evlatlıktan reddettiğinizi bildirin.
IŞİD gökten inmemiştir. Türk devlet yöneticilerinin de aralarında bulunduğu gerici sünni devletler ve çevreler bu kanlı örgütü besleyip silahlandırdılar. Oysa bu devletler içeride diğer halklar gibi sünni inançlı kendi halklarnı da ezmektedirler. Sünnilik onlar için sadece diktatörlüklerini sürdürme aracıdır, başka hiçbir değeri yoktur.
Şengal Dağı'na kaçan halk feryat feryada dünyadan yardım beklemektedir. Ben tüm kalbimle şuna inanıyorum: Vicdanlı dünya insanlığı doğru bir şekilde bilgilendirilir ve yönlendirilirse bu çete yeryüzünde çok geçmeden nefes alamaz hale gelecektir.
Dünya kamuoyunu aydınlatmada ve ayağa kaldırmada uluslararası çapta isim yapmış aydınlara ve siyasetçilere çok iş düşüyor. Bilim adamları, edebiyatçılar, sinemacılar, medya mensupları, din adamları ve söyleyecek sözü olan herkes bu uluslararası gericiliğe karşı sesini yükseltmelidir. Kınamayla kalmamalı, kafa kesen bu anlayışı mahkûm edecek çalışmalar yapmalıdır.
Bizim kızlarımız ve kız kardeşlerimiz tecavüz uğrasa ve sonra para karşılığında zenginlere satılsa ne yapacaksak vicdan bize onu yapmayı emretmektedir.
Ben vicdanımın bu emrine uydum ve Şengal Dağı'na gitmek için bugün Kars'tan yola çıktım. Yurt dışı yasağım olduğu için Silopi ve Cizre'deki sığınmacıları ziyaret edip Habur sınır kapısında yasağın kaldırılmasını bekleyeceğim. Mahkemeye yaptığımız başvuru sonuçlanır sonuçlanmaz çıkış yapıp Şengal Dağı'na gideceğim. Orada ne yaparım, insanlara nasıl yardımcı olurum bilmiyorum! Hiçbir şey yapamasam bile hiç değilse onlarla kader birliği yaparım.
Saygılarımla 15/8/2014 Mahmut Alınak

Mahmut Alınak
Eski kürt milletvekillerindendir.Çeşitli kitapları bulunmaktadır.Aralık 2011 yılına kadar sitemizde sürekli yazılar yazan Mahmut Alınak,Aralık 2011'de KCK tutuklamalarına maruz kalarak tutsak edilmiştir.Temmuz 2012'de tahliye edilmiş olup,zaman zaman yazıları ile okur kitlesine ulaşmaktadır.
alinakmahmut@hotmail.com
Son Haberler
Sayfalar

Zor Yıllarda "Aydın olmak"
“Ne kadar nahoş olsa da,olguları açıkça görmek,adlı adınca çağırmak, …doğruyu söylemek zorundayız.”[1]
“12 Eylül 1980 sonrası sosyalist mücadelede sosyalist aydınlar” konulu bir yazıyı kaleme almak “zor”; dahası, zor olduğu kadarıyla hüzünlü.
Bizi bırakıp giden(lerden) biri bağlamında bana; Maksim Gorki’nin, “İnsan, ne onurlu sözcük”; Bertolt Brecht’in, “İnsan olmak büyük bir şeydir”; Anton Çehov’un, “İnsanlar inandıklarıdır,” sözlerini anımsatan Ata Soyer’e dair;[2] yazmak daha da “zor” bir iş...

Sayın Gizli Tanık ve Tanıklarıma: Lütfen Kendinizi deşifre Edin!
Yusuf KÖSE
Devrimci yaşama başlayıp biraz “sivirilince”, hakkımda da bir çok şeyler yazılıp çizilmeye başladı. Ancak, bunlar, genellikle burjuva devlet ya da bunların uzantıları aracılığıyla kamuoyuna sunuldu. Ve hala sunulmaya devam ediyor. Bir kısmı gerçekten karşı-devrimin direkt uzantıları, bir kısmı da bilmeyerek onlara hizmet eden “bir tas çorbacılar.”

Bahar geldiğinde filizlenecek olan Çiçek
Saat sabaha doğru yol alıyor, köpekler havlıyor dışarıda, hoparlörden Mehmet koçun sesi geliyor, elimde Sefagül Arslan’ın kitapları, gerillanın kaleminden kelimeler ısıtıyor soğuk odayı. Düşüncelere dalıyorum. İlkel komünal toplumda ava çıkıyorum. Analarımla topluyorum yiyecekleri. Mağaradan mağaraya koşuyorum. Aç kurtlar günümüzün korkusu, beterinden geçiyorum. sana yaklaştıkça azalıyor korkularım. Daha da azalacak korkularımız zaman denen tünelde, dün bugün ve yarın denen tarihsel ilerleyişinde.

Alamut Kartal Yuvasıdır
Bundan yaklaşık bin yıl önce Selçuklu veziri Nizamülmülk, “Bunlar duvarların arkasında, memleketin kötülüğünü isteyerek karışıklık çıkarrnaya çalışırlar.” (Aktaran, Faik Bulut. Hasan Sabbah Gerçeği) demişti. Bu sözlerin muhatabı, Büyük Selçuklu İmparatorluğunun baskısı altında açlık ve yoksulluk içinde yaşayanlara eşitlik-adil bir toplum için umut olan, ezilenler üzerinde gerçekleşen sınıf ve inanç baskısı karşısında başkaldıran, Nizari İsmailliğinin kurucusu Hasan Sabbah’dı.

Kılıçdaroğlu Alevileri mi temsil ediyor? —Ergin Doğru
CHP’nin Alevilerin temsilcisi olduğu iddiası, cumhuriyet tarihi boyunca sürdürülen aldatmacıdır. Alevilerin CHP ile ilişkisi sorgulanması ve tarihsel gerçeklerin sosyolojik olarak irdelenmesini gerektiriyor.
Gerici sistemlerin Sünni baskı politikalarına karşı sürekli olarak dışlanmış ve baskılanmışları temsil eden Alevilerin, cumhuriyete yaklaşımı baskılanmış toplum psikoloji ile olmuştur. Gerici baskılardan bunalan Alevilerin, kendilerine taktiksel olarak yaklaşan cumhuriyet yönetiminin riyakarlığını anlayabildiğini söylemek çok mümkün değildir.

Adı aşk olsun
Faruk Eskioğlu, bu kitapta yurtdışında yaşayan göçmenlerin memleket ve sıla özlemlerini tarihsel olaylarla harmanlayarak okuyucuya sunmuş. Faruk Eskioğlu, yazarlık yetisiyle gazetecilik gözlemlerini bütünleştirmiş, dişiyle tırnağıyla uğraşarak bulunduğu yerden hayata seslenmiş gazeteci bir dostumuzdur. Kendi deyimiyle bu kitap: ”Gurbetçilik, sürgünlük, kişinin dişiyle tırnağıyla, etiyle ayakta kalma savaşıdır.” Belki de bu tanımlama hayatın yeniden üretilmesi için uğraşan insanların dur-durak bilmeden bulundukları yerlerde çalışarak var-olma savaşını bizlere anlatmış.

Çiğdem Diren Sarısülük;Sevgide Yoldaş olabilmek
Tüm Yoldaş kalabilenlere !
Sevgiyi, sensizlikte yaşamak öylesine zor ki güzel yürekli dost. Zamanı mıydı bu zamansız yolculuğun? Tüm güzellikleri onurluca yaşamayı, en güzel şeyleri hiç ummadığımız zamanlarda yapardın, yaparken de kıskandırırdın bizi.
Ya bu sefer ne demeli...

Hrant Dink’in Katline 2015 Perspektifinden Bakmak
Başlıklı Yuvarlak Masa Toplantısı (18 Ocak 2014, Alba Oteli, Ankara)
12.05 Moderatör Sibel Özbudun’un Hoşgeldiniz Konuşması.

İnsanı faşist kılan nedir? Ergün Aslan
Ya.. niye kullanmadığımız bilgilerimiz körelmek zorunda ya..
Haftanın son dört günü neydi?
Ne güzelde ara sıra olsa da göçmen işçi mi yoksa yerel işçi mi daha köylü olduğunu karıştırıyor olsam da kolektifliğin sözcülüğünü, tabanlığını kaptırmayan her göçmenle kolektiflikteki göçmenlerin yol açtığı gettolaşmayı değil de kolektifliğe hiç uğramayan yerel halkın kolektifte yol açtığı gettolaşmanın yarattığı sorunları tartışıyorduk.Ama şimdi...