Salı Nisan 22, 2025

Şengal Dağ'ına yolculuk

Uluslararası Af Örgütü yaptığı açıklamada, uluslararası toplumun IŞİD'in etnik temizliğinden kaçıp Şengal Dağ'ına sığınan yüz binlerce insana yardım etmesi için derhal harekete geçmesi gerektiğini istedi.

 Uluslararası tepkinin yetersizliğinden haklı olarak yakınan örgüt, halka havadan atılan yardımların ihtiyacı karşılamaktan uzak olduğunu bildirmektedir.  
Bilindiği gibi IŞİD adlı kanlı örgüt 'Ezidi Kürtlere, Türkmenlere, Hiristiyanlara, Şii Araplara ve Süryanilere karşı silahlı saldırıda bulunmuş ve beş yüzü aşkın masum insanı katletmiştir. Katliamdan sağ kurtulan insanlar genç kızların ve kadınların savaş ganimeti diye kaçırıldıklarını ve tecavüze uğradıktan sonra para karşılığında Arap zenginlerine satıldıklarını söylemektedirler.

Hangi millettten, dinden ve mezhepten olursa olsun vicdanı olan hiç kimse bu vahşeti onaylamaz, onaylamamalıdır.  

Bu vahşet güya İslâm dini adına gerçekleştirilmektedir. Türk ve Kürt sünni dindarlar ve imamlar bu cinayet şebekesinin insanlık dışı uygulamalarına bugüne kadar hep seyirci kaldılar. Sessizlikleriyle yapılan canavarlıkları onaylıyorlarsa bunu açık açık söylesinler. Biz de onların IŞİD'ci olduklarını kabul ederek kimlerle iç içe yaşadığımızı bilelim. Değilse sokağa çıkmalı ve bu tecavüzcü katil sürüsünin dinle hiçbir bağlarının olmadığını açıklamalıdırlar.

Ayrıca çocukları bu kanlı çetede olan Kürt, Türk ve diğer anne ve babalara da bir çağrım var: Tecavüz edilen bu körpe kızlar ve gelinler sizin çocuklarınız olsaydı acaba ne hissederdiniz? Meydanlara çıkarak çocuklarınıza seslenin ve yapılanların din ve insanlıkla bağdaşmadığını söyleyin. Caymazlarsa onları evlatlıktan reddettiğinizi bildirin.

IŞİD gökten inmemiştir. Türk devlet yöneticilerinin de aralarında bulunduğu gerici sünni devletler ve çevreler bu kanlı örgütü besleyip silahlandırdılar. Oysa bu devletler içeride diğer halklar gibi sünni inançlı kendi halklarnı da ezmektedirler. Sünnilik onlar için sadece diktatörlüklerini sürdürme aracıdır, başka hiçbir değeri yoktur.

Şengal Dağı'na kaçan halk feryat feryada dünyadan yardım beklemektedir. Ben tüm kalbimle şuna inanıyorum: Vicdanlı dünya insanlığı doğru bir şekilde bilgilendirilir ve yönlendirilirse bu çete yeryüzünde çok geçmeden nefes alamaz hale gelecektir.

Dünya kamuoyunu aydınlatmada ve ayağa kaldırmada uluslararası çapta isim yapmış aydınlara ve siyasetçilere çok iş düşüyor. Bilim adamları, edebiyatçılar, sinemacılar, medya mensupları, din adamları ve söyleyecek sözü olan herkes bu uluslararası gericiliğe karşı sesini yükseltmelidir. Kınamayla kalmamalı, kafa kesen bu  anlayışı mahkûm edecek çalışmalar yapmalıdır. 

 Bizim kızlarımız ve kız kardeşlerimiz tecavüz uğrasa ve sonra para karşılığında zenginlere satılsa ne yapacaksak vicdan bize onu yapmayı emretmektedir.

  Ben vicdanımın bu emrine uydum ve Şengal Dağı'na gitmek için bugün Kars'tan yola çıktım. Yurt dışı yasağım olduğu için Silopi ve Cizre'deki sığınmacıları ziyaret edip Habur sınır kapısında yasağın kaldırılmasını bekleyeceğim. Mahkemeye yaptığımız başvuru sonuçlanır sonuçlanmaz çıkış yapıp Şengal Dağı'na gideceğim. Orada ne yaparım, insanlara nasıl yardımcı olurum bilmiyorum! Hiçbir şey yapamasam bile hiç değilse onlarla kader birliği yaparım.

Saygılarımla  15/8/2014   Mahmut Alınak

94032

Mahmut Alınak

Eski kürt milletvekillerindendir.Çeşitli kitapları bulunmaktadır.Aralık 2011 yılına kadar sitemizde sürekli yazılar yazan Mahmut Alınak,Aralık 2011'de KCK tutuklamalarına maruz kalarak tutsak edilmiştir.Temmuz 2012'de tahliye edilmiş olup,zaman zaman yazıları ile okur kitlesine ulaşmaktadır.

alinakmahmut@hotmail.com

Mahmut Alınak

Roboski: Taammüden devlet katliami!

SORU(N)LAR “RAİSON D’ETAT”SINDAN VAZGEÇMEYEN TUTUM YALANLAR, YALANCILAR “GERÇEK” ROBOSKÎ HÂLİ AKP: “CİNAYET VAR (DA), CANİ YOK(MUŞ)”?! (S)ÂKÎL -BEYAZ- KÜRTLER MUHATAPLAR YORUM(LAR) HUKUK(SUZLUK) ADALET DEĞİLDİR! “NE OLACAK” MI? ROBOSKÎ: TAAMMÜDEN DEVLET KATLİAMI![*]

“Herkesin bir gideni vardır, İçinden bir türlü uğurlayamadığı…”[1]

Veysi Altay’ın yönettiği ‘Faîlî Dewlet’ adlı belgesel, Cizre’de 90’lı yıllarda devlet eliyle işlenmiş cinayetleri anlatır ki, Roboskî de bu “realite”den bağışık değildir…

Deli dumrul'un "kentsel dônüm"ü yada yolsuzluk rantin ikizkardesidir

“Ya ümitsizsiniz, ya da ümit sizsiniz. Ya çaresizsiniz, ya da çare sizsiniz.”[1]

Şaşırmadınız, değil mi?

Şaşırmış gibi yapmanıza da gerek yok.

Ne de olsa, AKP medyasının her şeyden çok anlayan, her şeyi en iyi bilen gülücüksüz prenslerinden, her şeyi çok uzaklardan seyreden, dalgın bakışlı, nazlı prenseslerinden değilsiniz…

Yani şaşırmış gibi yapmadığınızda dolar bazında her ay banka hesabınıza geçen maaşınız tehlikeye girmez.

Yasli tarih diyor ki:"Halk iktidari ele almadikça.."

Dikkatinizi mutlaka çekmiştir; meclisteki partilerden, "Halk örgütlenip iktidar olsun, kendi kendisini yönetsin," diyen yoktur. Ne böyle bir hedefleri var, ne de felsefeleri… İstedikleri şey, halkın merdiven olması, kendilerinin de tepede oturmalarıdır.

Hozat, Altun ve Öcalan:Garbis Altınoğlu

Demir Küçükaydın ve Ayhan Bilgen'e Bir Yanıt

(Genişletilmiş versiyon)

Ocak ayında Parti ve Devrim şehitleri üzerine

İnsanlık tarihine alın teriyle emekle, yürekle, bilinç ve çizilen ideolojik güzergâhla yazılırlar. Ve bir daha yüreklerde silinmezcesine kalıcılaşırlar. Orda söz biter eylem başlar, iş başlar, insanlığa adanan, insanın özgürleşme kavgası başlatılır. Bunu kelimelerle ifade etmenin mümkünatı yoktur,

Rober Koptaş yazdı: Öcalan’ın mektubundan beklenen

Rober Koptaş, Agos’taki köşesinde KCK’nin ‘lobi’ açıklamasını yazdı: Kürt illerinde gördüğüm, Hrant Dink’in hatırasına hürmeten Ermenileri el üstünde tutan, iç savaşın etkisiyle de Ermenilerin yaşadığı acılara karşı empati duygusu geliştirmiş bir tavır oldu. Bu ileri duruşa karşın, Kürt siyasi hareketinin temsilcilerinin Ermeni meselesinde daha ikircikli bir tutum aldığı söylenebilir.

Hrant belleğimizde yasıyor...Nazaret Vartanyan

 

Hrant Dink 19 ocak 2007 tarihinde katledildi. Yaşamını mensup olduğu Ermenilerin tarihsel akıbetini kamuoyuna açmaya adamıştı Hrant… Ama Hrant’a tahammül edilemedi… Bundan dolayı Hrant katledildi..

Sevan bu sefer yalnız değil

 

Sevan Nişanyan’ın zekâsına, bilgisine ve hayat görüşüne hayran, onu merak eden biri olarak benim de yolum Şirince’den geçti. Geçen yıl Şirince’ye yaptığım birkaç aylık yolculuğun yaşamımda önemli bir yere sahip olacağını biliyordum, öyle de oldu… Ancak iz bırakan yalnızca Sevan Nişanyan’ın kendisi değildi. Sevan ile Müjde Tönbekici, kamuoyunun onlar hakkında düşündüğünün aksine ve hiç tereddüt etmeden söyleyebilirim ki şahane bir aile kurmuşlar.
 

“Iyi” Papa mı?

“Yüreğin soğuksa,güneş de ısıtamaz.”[1]

Papa Benediktus’tan (ya da önceki Papa II. Jean Paul’den) sonra Vatikan’da ikamet eden Papa Francesco, “iyi” Papa mı?

Kanımca değil. Papalık kurumunun “iyi”si olmaz/ olamaz. Çünkü orası Vatikan’dır…

Tam da bu noktada Mohandas Karamchand Gandhi’nin, “Çoğunluğun onayı yanlışı doğru yapmaz,” saptamasının altını çizerek, Immanuel Wallerstein’ın, “Katolik olmayanlar kimin Papa olacağını umursamalı mı? Elbette,”[2] saptamasını paylaşmadığımızı belirtelim.

Bu Ne Şiddet,Bu ne Celal?(Yada Gulyabani Kim?)

“İnsan çıtır ekmeği ısırdığında,Kırıklar dolar kucağına,İşte orası umudun tarlasıdır.Ve orada başaklar ağırlaştığında,Sayısız ah dökülür toprağa.”[1]

Şiir şöyle: 

“gencecik cocuklardık/ milyonlar kadardık/ haykırışlarımızla türkülerimizle/ güle oynaya/ Gezi’deydik/ meydanlardaydık.

Gulyabani!/ annelerimizin masalındaydı/ zifiri karanlıktı/ çıktı geldi/ esti gürledi/ BEŞimizi yuttu/ ONİKİmizin gözünü yedi/ yetmedi organlarımızı yedi/ yetmedi/ YÜZlercemizin kolunu bacağını kafasını kırdı/ sakat bıraktı/ kimimizi komaya/ SEKiZBiNden fazlamızı yaralı kodu.

Türkiye'de paradigma değişimi ve "Derin Kürdistan aklı"

Kapitalist dönemin en önemli başarısı kitleleri gönüllü aptallaştırabilmesi, hatta köleleştirebilmesidir.Kendi çıkarlarının nerede olduğunun rasyonel bir analizini yapamadan,kitleler egemen yapının çıkarlarının kendi çıkarları olduğu yanılsamasının etkisinde ömürlerini geçirirler.Seçimlerini bu doğrultuda yaparlar,yeni nesilleri bu doğrultuda yetiştirirler.Hukukun üstünlüğüne inanırlar ve hukuk adı verilen sistem makyajının onların haklarını korumak için varolduğunu zannederler.Halbuki ezenler/ezilenler veya egemenler arası yerel/global çelişkiler suüstüne çıktığında il

Sayfalar