T.C.’nin Suriye Saldırısı ve Devrimci Görev :Çetin Çetin
T.C.’nin Cerablus’a denetimindeki ÖSO cihatçılarıyla İŞID devir alarak Suriye bataklığına girmesini değerlendirmeye geçmeden önce emperyalistlerin BOP ve Ortadoğu’daki gelinen duruma kısaca değinmekte yarar var.
BOP, 2004 yılında ABD Başkanı George W. Bush tarafından ‘‘terörizmi besleyen bataklıkları kurutmak’’ ortaya atıldı. ABD emperyalistlerinin asıl amacı ise Ortadoğu’daki başta petrol olmak üzere enerji kaynakları ve ikmal yolları üzerinde tam hakimiyet kurmak ve Ortadoğu’yu yeniden dizayn etmekti. O dönemin ABD Dışişleri Bakanı C. Rice ‘‘başta Türiye olmak üzere Fas’tan Basra körfezine kadar Ortadoğu’da bulunan 22 ülkenin sınırlarının değişmesi gerekli’’ demişti.
‘‘Terörizmi besleyen bataklıkları kurutmak’’, ‘‘demokrasi’’, ‘‘özgürlük’’ götürmek için ABD emperyalistleri Mart 2013 yılında Irak’ı işgal ettiler. Radikal uygulamalara giriştiler. Katliamlar, işkenceler yaptılar. İran-Irak savaşı sırasında her yönüyle destekledikleri Irak devlet başkanı Saddam’ı idam ettiler. 8 yıl boyunca Irak’ı işgal altında tutan ABD emperyalizmi kendilerine karşı gelişen mücadeleden dolayı ağır kayıplar vermeye başladı. ABD askerleri 2011 yılında Irak’ı terk etmek zorunda kaldı. ABD emperyalistleri Irak yenilgisinden çıkardığı derslerle Ortadoğu’yu dizayn etmek konusunda taktik değişikliklere gitti.
BOP ile Ortadoğu haritalarında çeşitli değişiklik yapmak isteyen ABD demokrasi, insan hakları v.s. gibi değerleri bu coğrafyaya getirme bahanesiyle ilgili çalışmalar yaparak sivil toplum örgütlenmelerini(!) öne çıkararak buralardan karışıklıklar yaratma çabasına girdi. Diktatörlükle yönetilen açlık, işsizlik, yolsuzluk hat safada yaşandığı bu ülkelerde yönetimlere karşı öfke bu çabalarla birleşince adına ‘‘Arap Baharı’’ denilen sürecin fitili de ateşlenmiş oldu. Bu süreçle birlikte suni devrimler yaşanmış ve mevcut diktatörlükler devrilmiştir.
17 Aralık 2010 da Tunus’ta bir gencin kendisini yakmasıyla başlayan bu süreç neredeyse tüm Arap ülkelerine sıçradı. Tunus’ta olduğu gibi Mısır’da da açlık, işsizlik, yolsuzluk, diktatörlük gibi benzer sorunlar sebebiyle halk isyan etti. H.Mübarek iktidardan düşürüldü, hapse konuldu. Libya’da ABD ve AB ülkelerinin eğitip silahlandırdığı İslami cihatçılar Kaddafi iktidarına son verdiler, Kaddafi’yi linç ederek öldürdüler. Bu alanlarda da petrol başta olmak üzere çeşitli yeraltı zenginlikler ABD ve AB ülkeleri arasında paylaşımı yeniden gerçekleştirildi.
Suriye’de de iç savaş 2011 de başladı, hala devam ediyor. Suriye’de daha iyi şartlar altında yaşamak isteyen halk, B.Esad ve yönetimin uygulamalarına karşı protestolara başladı. Esad’ın protestolara cevabı ise çok keskin ve acımasız oldu. Bunun üzerine halk kendi içerisinde sivil ordular kurmaya başladı. Emperyalistler ve bölge gerici devletleri bu durumu değerlendirmek için fazla beklemediler. (Zaten BOP içerisinde Suriye’yi 3 küçük devlete bölmek kararlaştırılmıştı.) Başka alanlardan, İslami ülkelerden buraya cihatçı taşıdılar. Türkiye sınırlarından Suriye’ye geçirdikleri cihatçıları eğittiler, donattılar ve Esad rejimine karşı savaşa sürdüler. 2014 yılında El Kaide’den ayrılan İŞID’in Suriye ve Irak’ta örgütlenmesi ise Suriye’deki Arap Baharını bambaşka bir boyuta taşıdı. Suriye emperyalistlerin savaş alanına dönmüş bir durumdadır. Rusya ve İran Esad’ın yanında savaşmaktadır. ABD, AB, İran ve Rusya bir şekliyle doğrudan veya oradaki guruplar, çeteler vasıtasıyla savaşa müdahil olmuş durumdadırlar. Türk hakım sınıfları ÖSO’yla Cerablus’a girmesiyle Suriye’deki savaşa dahil olmuştur. Yani açıkça ifade edecek olursak Suriye bataklığına T.C.’de dahil olmuştur. T.C.’θ pek çok kurban vereceği uzun bir savaş bekliyor.
Suriye’de T.C.’nin bataklığa saplandığı ve buradaki halklardan bir yenilgi alarak arkasında bir yığın ölüm ve sakat bırakarak geri dönecektir. Daha şimdiden bunu söylemek, yazmak için kahin olmaya gerek yok. Bizler bir konu hakkında konuşurken veya yazarken tarihi derslerden yararlanırız:
RSE 1979 yılında ‘‘devrim ihraç ediyoruz’’ adı altında Afganistan'ı işgal etti. Çok geçmeden kendisine karşı gelişen mücadele, savaş karşısında Afganistan’da bir bataklığa saplandığını gördü. ABD emperyalistlerinin de buradaki İslami örgütlere silah ve her yönlü desteğiyle RSE Afganistan’dan kovuldu.
Yine başka bir örnek: ABD emperyalizmi Güney Viyetnam’ı Kuzey Viyetnam’ın komünizminin yayılmasını engellemek bahanesiyle Viyetnam’ı işgal etti. 1963 ile 1973 yılları arasında işgal ettikleri Viyetnam’da büyük bir yenilgi aldılar. Viyetnam ABD emperyalistleri için bir bataklığa dönüştü. ABD Viyetnam savaşında gelişmiş teknolojiye, silahlanmaya sahip olmasına rağmen 60 000 askerini kaybettikten sonra Viyetnam’ı terk etti. ABD’nin Viyetnam yenilgisi, YSE’nin Afganistan yenilgisi bizim yararlandığımız tarihsel derslerdir.
Onun için diyebiliriz ki, T.C.’nin de Suriye’de yenilgi alması kaçınılmazdır. Suriye’nin T.C. için bataklığa dönüşmesi kaçınılmazdır.
Bir düşüncemizi güçlendirmek için bir vurgu daha yapalım: hepimiz tanığıyız ki tarihte haklı ve haksız savaşlar vardır. T.C. Suriye’ye yönelik saldırısıyla işgalci konumundadır, haksız savaşın tarafıdır. Bundan dolayı da yenilgi kaçınılmazdır.
Bugün açısından baktığımızda T.C.’nin kendisinin eğitip donattığı ÖSO askerlerini mayın eşekleri gibi tanklarının önüne dizerek Cerablus’a girmesi Suriye savaşına dahil olmasıdır. Yani biraz daha ilerisini söylersek Ortadoğu bataklığına saplanmasıdır. T.C.’nin Suriye savaşına dahil olmasının nedenlerinden önde geleni Suriye’deki Kürtlerin PYD ve YPG-YPJ önderliğinde demokratik haklarını kazanıp özerk bir yönetime kavuşmalarını kabullenememesidir. Suriye’de Kürtlerin kazanımlarının Türkiye’deki Kürtleri etkileyeceği korkusunu taşımasındandır. Kürt özerk bölgesinin Türkiye’deki Kürt mücadelesinin geliştireceği bir rol oynayacağı korkusundandır.
Bununla birlikte Türk hakim sınıfları Ortadoğu’da kendi çıkarlarını gerçekleştirmek istiyorlar. Emperyalist politikalara uyum göstererek emperyalistlere yaranma politikası güdüyorlar. Kürt karşıtlığına oturan bir savaş politikasını hayata geçiriyor/geçirmek istiyor. Cerablus atağıyla Türk hakim sınıfları yakın bir süreçte yaşadığı/yaşamakta olduğu siyasi krizi dışarıda bir askeri saldırıyla aşmayı da önüne koymuştur.
Tüm bu gelişmelere karşın devrimcilerin görevi, ‘’savaşlar devrimlere yol açar, devrimler savaşları önler’’ şiarından ‘’savaşlar devrimlere yol açar’’ a sarılarak öncelikle Türk hakim sınıflarının içeride ve dışarıda Kürlere yönelik saldırı ve katliamlarına karşı demokratik mücadeleyi yükselterek karşı çıkmak, mitinglerle, yürüyüşlerle meydanları, sokakları zapt etmek. Devrimciler olarak işçilerin, emekçilerin, ezilenlerin en geniş birlikteliğini oluşturarak Türk hakım sınıflarına karşı mücadeleyi her yönüyle yükseltmektir.
Son Haberler
Almanya'da Faşizme Karşı Kitlelerin Büyük Protestosu
Alman emperyalist burjuvazisi, son yıllarını ekonomik kriz içinde geçirdi ve bu krizi savuşturabilmiş değildir. Tersine, giderek derinleşmektedir. Kendileri için söylenen “Avrupa'nın hasta adamı” sözüne karşı, ekonomi bakanın Lindener'in doğrudan ağzıyla; “hasta değil, yorgun adamı” olduğunu kabul etti.
Çutakımız Hrant (Nubar Ozanyan)
Soykırımcıların, hafıza katillerinin tüm çabalarına karşın Ermeni halkının ve ilerici insanlığın hafızasında halen dipdiri olan Hrant Dink; özgürlüğün ve adalet arayışının simgesi olarak anılmaya devam ediyor. Yüzbinlerin hem kalbine hem de duygularına bu denli etkili ve sarsıcı dokunmayı başaran Hrant Dink, bu gücü Ermeni soykırım gerçekliği kavrayışından, özgürlüğe ve adalete olan güçlü inancından, tutarlı duruşundan alıyordu.
Bir Sol Liberal Aydının Ezilen Ulus Milliyetçiliği Temelinde Ulus Sorununa Yaklaşımının Eleştirisi
Giriş:
Uluslar kapitalizmin şafağında ortaya çıkmıştır. Ancak, kapitalizmin emperyalizme evrilmesiyle de ulusal sorunlar çözülebilmiş değildir. Hala ezilen uluslar ve bunların kendi kaderlerini özgürce tayin etme mücadeleleri sürmektedir. Özellikle emperyalizmin ortaya çıkmasıyla birlikte, ezilen ulus sorununun çözümü doğrudan proleter devrimlere bağlanmıştır.
Dağın Sara’sı (Sakine Cansız), Nubar Ozanyan
Aradan yıllar geçse de direngenliğin hikayesini yazan Sara (Sakine Cansız), unutulmadan konuşulup anılıyorsa bu onun istisna bir kişilik olduğunu gösterir. Unutulmayacak kadar değerli çalışmalar yürüten, her dönem geride okunacak notlar bırakan Sara, Kürt Özgürlük Hareketi’nin öncü soluğu olmayı başarmış bir devrimcidir.
Cüret edip özneleşelim, kurtuluş için örgütlenelim ve hep birlikte devrimle özgürleşelim!
– Merhaba, kendinizi tanıtır mısınız?
– Merhabalar, ben Rosa Avesta, TKP-ML Komünist Kadınlar Birliği (KKB) temsilcisiyim.
– TKP-ML KKB olarak 5 Mayıs 2023 tarihinde yaptığınız açıklamada 1. Kongrenizi yaptığınızı açıkladınız. Bu Kongreye gelinceye kadar geçen süreci özetleyebilir misiniz?
Sosyalizm Bayrağının Arkasına Saklanan Sosyal Şovenizm!
Yerel seçim süreci, egemen sınıflar arasındaki kapışmanın yeni adresi olarak giderek ısınan bir gündem olarak karşımıza çıkıyor.
2023 Cumhurbaşkanlığı ve milletvekili seçimlerinde AKP-MHP faşist ittifakı ve merkezinde CHP’nin yer aldığı “Millet İttifakı” arasındaki mücadeleden ilki ezici bir üstünlükle galip çıktı. Daha doğrusu, devlet aklı, önümüzdeki dönem için yola “CHP’nin de onayıyla” Türk-İslam senteziyle, gerici ve faşist bir ittifakla devam etme kararı aldı.
Vahşet ve zulümle biten yıllar (Nubar OZANYAN)
Yeni yıl ezilen halklara yenilik adına bir şey getirmedi. Zulmün bir devamı, vahşetin bir tekrarı yeniden yaşatılıyor. Dünyanın muktedirleri, sermayenin generalleri Orta Doğu’yu yeniden paylaşmak, hegemonyalarını pekiştirmek için her gün daha fazla sayıda savaş gemisini denizlere sürüyorlar. En kıyıcı silahlarını yeni bir paylaşım savaşı ve çatışmaları için hazırlıyorlar. Filistin, Kurdistan, Ukrayna savaşın ve çatışmaların en sert ve en tahripkar geçtiği ülkeler olma gerçekliğini korumaya devam ediyor.
Roza Luxsemburg ve Karl Liebknecht Yaşıyor, Lenin Yol Göstermeye Devam Ediyor!
Roza Luxsemburg ve Karl Liebknecht bundan 105 yıl önce dönemin SPD hükümetinin Freikorsp (Gönüllüler Alayı) askerleri tarafından kurşuna dizilerek katledildiler.
Birinci emperyalist paylaşım savaşının ufukta görünmeye başladığı 1907 yılında toplanan İkinci Enternasyonal çıkması muhtemel savaşa karşı “hazır olunması” ve “savaş bütçelerine hayır” denmesi çağrısında bulundu.
Gerici Zorun Panzehiri, Devrimci Zordur
Görsel ve yazılı basında her gün çürümüş, kokuşmuş sistemin icraatlarına tanıklık ediyoruz. Artık uyuşturucu baronlarına, çetelere dair haberler “sıradan” vakalar haline gelmiş durumda. Tabi ki, bizim işimiz bunların çetelesini tutmak değildir.
“Mücadele, İsyan, Örgüt ve Ezilenlerin Savaşına Doğru…”
Oldukça sarsıcı bir yılı geride bıraktık. Artsakh’da, Rojava’da, Gazze’de işgal saldırıları sürerken Afganistan’da halk Taliban zulmüne katlanmak zorunda kaldı.
Yeni ticaret anlaşmaları ve pazar paylaşım savaşları nedeniyle Ortadoğu halkları Kafkaslar’dan Arap Yarımadası’na zulme uğramaya, göçe zorlanmaya, açlığa ve yoksulluğa hapsedildi. Şimdi yeni bir yıla girerken bu emperyalist ve gerici saldırıları direniş ile karşılayan Ortadoğu halkları zaferlere muktedir…
Bölgede tırmandırılan savaş
AKP veya CHP’ye Kaybettirmek mi? 3. Yol mu?
Devrimci mücadelenin gerilediği, devrimci-komünist ve yurtsever hareketlerin kitleler üzerindeki etkisinin önemli oranda azaldığı bir sürecin içinden geçiyoruz.