TKP-ML Merkez Komite: Pratiğimizde Bilinç, Bilincimizde Rehberdir İbrahim Kaypakkaya!
Coğrafyamız komünist önderi ve Demokratik Halk Devrimi’nin sönmez meşalesi İbrahim Kaypakkaya yoldaşın Amed Hapishanesi’nde katledilmesinin 51. yılındayız. Önder yoldaşımızın 18 Mayıs 1973’te katledilmesinden sonraki yarım asırlık zaman diliminde Türkiye ve Türkiye Kürdistanı toplumsal mücadeleleri tarihinin gelişim seyri, İbrahim Kaypakkaya’nın görüşlerini sadece doğrulamakla kalmamış aynı zamanda güncel kılmıştır.
Bunun nedeni İbrahim Kaypakkaya’nın, Marksizm-Leninizm-Maoizm bilimiyle, coğrafyamız sınıflar mücadelesinin ulaştığı aşamayı başarıyla sentezleyebilmiş olmasıdır. İbrahim Kaypakkaya’yı çağdaşlarından farklı kılan onun ideolojik duruşudur. Çağımızın en ileri bilimi olan Marksizm-Leninizm-Maoizm’dir. Bundandır ki, İbrahim Kaypakkaya’nın görüşleri coğrafyamız işçi sınıfı ve emekçi halkının demokratik halk devrimi ve sosyalizm mücadelesinin bizatihi kendisidir!
Bu nedenle, kazanılacak devrim, “İbrahim”ce kazanılacaktır! Sömürüden kurtuluş, özgürlük ve halk demokrasisi mutlaka ama mutlaka “Kaypakkaya”ca olacaktır. Çünkü İbrahim Kaypakkaya adı ve pratiği, coğrafyamız işçi sınıfının, köylülerinin, gençliğin, soykırıma uğratılan Ermeni halkının, inkar ve imha edilen Kürdün, inancı aşağılanan Alevi’nin özlem ve taleplerinin kendisidir. Bunun nedeni İbrahim Kaypakkaya’nın, görüşlerini sınıf mücadelesinin engin denizinde oluşturmasıdır, pratikten damıtmasıdır.
Çünkü İbrahim Kaypakkaya adı ve pratiği cepheden bir tavır alış, eğilip bükülemez bir duruş, düzen içine çekilemez bir çizgidir. Coğrafyamızda komünizm adına söz söyleyip pratik eyleyen herkes, ölçüyü Kaypakkaya’dan almak zorunluluğuyla karşı karşıyadır. Kaypakkaya’nın dostu olmak, devrimin dostu olmaktır. Kaypakkaya’dan uzağa düşmek, komünizmle mesafeli olmaktır.
İbrahim Kaypakkaya’nın coğrafyamız koşullarında komünist bir önder olarak ortaya çıkışında, enternasyonal proletaryanın ve ezilen dünya halklarının binlerce yıllık mücadelelerinin bilimsel temelde ifadesi olan Marksizm-Leninizm biliminin Maoizm aşamasına evrilmesi ve coğrafyamız sınıflar mücadelesinin ulaştığı aşama belirleyici önemdedir. İbrahim Kaypakkaya’nın coğrafyamız devrimci hareketinin komünist yüzünü temsil etmesi bu yüzdendir.
Bu anlamıyla İbrahim Kaypakkaya, gücünü bizzat kendisinin de içerisinde yer aldığı kitlelerin eylemlerini çağının en ileri bilimi olan Marksizm-Leninizm-Maoizm bilimiyle başarılı bir şekilde sentezleyebilmesinden alıyordu.
Başkan Mao önderliğinde Büyük Proleter Kültür Devrimi’nin enternasyonal proletarya ve ezilen dünya halklarının mücadeleleri üzerindeki güçlü etkisinin coğrafyamız sınıflar mücadelesine doğrudan yansımasının ürünü olan İbrahim Kaypakkaya ve partisi TKP-ML; Türkiye ve Türkiye Kürdistanı komünist hareketinin yeniden tarih sahnesine çıkmasının adı olmuştur. İbrahim Kaypakkaya ve TKP-ML, coğrafyamız sınıflar mücadelesinde bir dönüm noktası olan 1971 devrimci çıkışının komünist yüzünü oluşturmuştur.
Türk, Kürt uluslarından, çeşitli milliyet ve inançlardan işçi sınıfı ve emekçi halkın komünist öncüsünün İbrahim Kaypakkaya önderliğinde kurulmasının tarihsel önemi aynı zamanda sınıf düşmanlarımızın Kaypakkaya’yı “ihtilalci komünizmin en tehlikeli temsilcisi” olarak tanımlamalarına neden olmuştur. Bu net ideolojik tanımlama, Kaypakkaya’nın neden katledildiğini de açıklar.
Türk hakim sınıfları, bu genç komünist önderin tezlerinde ve pratiğinde kendi sonlarını görmüş ve çareyi onu katletmekte bulmuşlardır.
İbrahim Kaypakkaya’yı TC devleti açısından “ihtilalci komünizmin en tehlikeli temsilcisi” yapan sadece Türk hakim sınıflarının devletinin soykırım temeli üzerinde kurulmuş olduğunu, Kemalist faşist bir diktatörlük olduğunu dile getirmesi ve Kürt ulusal sorununa dair tezleri vb. değildir. O, TC devletinin niteliğinden sosyo-ekonomik yapıya, sınıfların mevzilenişinden silahlı mücadeleye, komünist partisine ve sosyalizmde sömürüye kadar bir dizi konuda son derece önemli tezler ileriye sürmüştür. Bu anlamıyla Kaypakkaya, Türk ve Kürt uluslarından, çeşitli milliyet ve inançlardan işçi sınıfı ve emekçi halkımıza kurtuluşun yolunu göstermekle kalmamış, kurtuluşun yolunun hakim sınıfların herhangi bir kliğinin peşine takılmakta değil, kendi partisi, halk ordusu ve birleşik cephesinin örgütlenmesinden geçtiğine işaret etmiştir.
Bu tespitler uzun süredir “seçim kıskacı”nda boğulmaya çalışılan sınıf mücadelesi ve siyasi öznelerinin yürümesi gereken yolu da göstermektedir. Ama aynı zamanda örneğin Türk hakim sınıfları arasında şimdilerde propaganda edilen “yumuşama”, “normalleşme” tartışmalarına da yanıt olmaktadır. Hakim sınıf kliklerinin kendi aralarında iktidar dalaşı verirken her daim işçi sınıfı ve emekçi halka karşı birleşmiş olmalarının nedenlerini en berrak şekilde Kaypakkaya’nın Türk hakim sınıflarının ve TC devletinin tahlilinde bulmak mümkündür. Bu tahlillere bakıldığında “yumuşama” diye bahsedilenin, hakim sınıfların devrimci durumu baskılamaya, işçi sınıfı ve emekçi halk kitlelerinin rejime-sisteme yönelik öfkesini sindirmeye yönelik kendi aralarındaki bir paslaşma olduğu rahatlıkla anlaşılabilir. Hala bu söylemlerden medet umanlar, son olarak yıllardır süren “Kobanê İntikam Davası”nda verilen toplam 417 yıllık hapis cezasına bakabilirler. Nitekim bugüne kadarki coğrafyamız sınıflar mücadelesinin tarihsel tecrübesi de bu gerçeğe fazlasıyla işaret etmektedir. Dahası günümüz Türkiye ve Türkiye Kürdistanı’nı sosyal ve ulusal kurtuluş mücadelelerinin pratik tecrübesi, tekrar tekrar İbrahim Kaypakkaya’nın ileriye sürdüğü görüşlerin haklılığını kanıtlamaktadır.
Bu anlamıyla İbrahim Kaypakkaya, bir istisna değil, Halk Savaşı, Demokratik Halk Devrimi, Sosyalizm ve Komünizm mücadelesinin ana halkasıdır. Devrim, sosyalizm ve komünizm mücadelesinin bilincidir.
Katledilişinin 51. yılında İbrahim Kaypakkaya bilincimizde yaşıyor, sınıflar mücadelesinde önderlik etmeyi sürdürüyor!
İbrahim Kaypakkaya Ölümsüzdür!
TKP-ML Merkez Komite
Mayıs 2024
Son Haberler
Sayfalar
TC ve KDP’den sınır ötesi değil sınır içi operasyon
Ülkenin merkezi gündemi haline gelen ve tekrarlanan İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) seçimleri, 23 Haziran günü sona ermiş olsa da sosyal ve ekonomik alandaki etkileri ile tartışılmaya devam ediyor. “Her şeyin güzel olacağına” dair sloganlarla E. İmamoğlu “kurtarıcı” ilan edilmiştir/edilmektedir. Bu durumun kitleler nezdinde, kendi içinde anlaşılır sebepleri olduğunun altını çizmek yerinde olur, zira 17 yıllık iktidarı ile AKP artık çürümüşlüğün, baskının, yozlaşmanın ve faşizmin bir numaralı adresi haline dönüşmüştür.
Her Şey Sosyalizmle Güzel Olacak!
İstanbul Büyük Şehir Belediye Başkanlığı (İBB) seçimlerini muhalefetin büyük bir oy farkıyla kazanması, faşist iktidarın siyasal krizinin derinleşmesinde daha da büyütücü bir rol oynadı.
İmralı’nın mesajı ne anlama geliyor: M. Ender Öndeş
Uzun yıllar özgür basın geleneğinde çalışmış biri olarak sanırım şunları söyleyebilirim: Kürt hareketi, ilk dönemlerinde daha yalın bir yapı olsa da, özellikle 2000’lerden sonra alanlar (kadın, gençlik, silahlı güçler, siyaset, vb.) esasına göre işbölümüne yönelmiştir ve bu alanlar arasındaki ilişki uzun süredir artık düz emir-komuta ilişkileri değildir.
Madımak'tan Mercana,Koray'dan Dursun'a-33ler'den 17 'lere
Biri henüz 11 yaşında, Pir Sultan Abdal’ın elinde dünyanın en güçlü direnç, bilinç ve isyan silahına dönüşmüş Bağlamasına, Semaha ve Türkülere sevdalı, 2 Temmuz 1993’te Madımaktaki 33'lerin en küçüğü Koray Kaya…
Diğeri yüzyıllardır özgürlük meşalelerinin yandığı, sefer edilip zafer elde edilemeyen Jar-u Diyar'a, Kaypakkaya’nın destanlaştığı Munzurlara, Zel Dağına, özgürlüğün diyarına giden, 17 Haziran 2005 Mercan Dağlarında kimyasal silahlarla katledilen 17'lerin en küçüğü Dursun Turgut..
mavrithalassa.com adlı sitenin Zinoyev-Topal Osman ''mektupları''na cevabımız
Doğruya Bakarken Eğriyi Görmek Ya Da Eğriye Bakarken Doğruyu Görmek
''Muhalefetin ( Zinovyev, Radek, Trocki ) en büyük hatası, Türkiye ve Çin arasındaki bütün bu farkları göremeyişinde, Kemalist devrimi toprak devrimi ile karıştırmasında ve hepsini ayırmadan bir sepete atmasındadır.'' Stalin
İlk önce şunu aklınızda iyi tutun;
RUSYA'DA İÇ SAVAŞ
7 Kas 1917 – 25 Eki 1922
Bir direniş destanı: Cezayirli Cemile
Cezayir, Kuzey Afrika coğrafyasında emperyalizme karşı belki de en çetin direniş dönemlerini yaşayan ülkelerin başında gelir. Anti-emperyalist direniş geleneğinin yanı sıra Marksist düşüncenin de Kuzey Afrika’ya yayılmasında önemli yerde duran Cezayir, emperyalizme karşı direniş geleneğinin Ortadoğu’da aldığı dini biçimler açısından kendisini ortaya koymuştur. Cihad algısı ile donatılmış bu anti-emperyalist direniş inancını ve ideolojisini büyük oranda İslamiyet’ten alıyordu.
Sedat Peker ve Cavit Özkaya: Yakın tarihin bir resmi: Hakkı Özdal
Malum işlerle iştigal eden Sedat Peker isimli şahıs, bayramın birinci günü İstanbul Karacaahmet Mezarlığı’nda eski arkadaşlarının mezarlarını ziyaret ettikten sonra, kendi tabiriyle ‘tam mezarlıktan çıkacak iken’, mezar taşında ‘Öldüler ama yenilmediler’ yazan bir devrimcinin kabri önünde de duruyor ve dua ediyor. Sonra bu sansasyonel anı, fotoğraflar ve bir notla kendi internet sitesinden duyuruyor.
Topal Osman seven Yeşil de sever: Ali Duran Topuz
Topal Osman da seferberliğe çağrıldı. Seçim kampanyasına. Önce iktidar partisinden Nurettin Canikli, CHP İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan adayı Ekrem İmamoğlu’nu eleştirmek için andı bu milli servet değerinde olduğu anlaşılan ismi. Hiç altta kalır mı İmamoğlu, Topal Osman’a bağlılığını ilan ediverdi.
Tarihi bir figür bu Topal Osman, anlaşılan. Kapışılamayan bir figür.
Topal Osman üç halkın düşmanıdır,,,
Ekrem İmamoğlu'nun Giresun konuşmasında, “Topal Osman'ın Kurtuluş Savaşında Pontuslulara ve bu bölgeyi Pontuslulaştırmak isteyenlere karşı verdiği mücadelenin bir benzerini şu anda biz torunları veriyoruz" söylemi, Topal Osman'ın kimliğiyle ilgili gerçeklerin açıklanması, Ermeni, Pontus ve Koçgiri'de katledilenlerin torunlarını incitmiştir. Bu bağlamda Topal ile ilgili gerceklerin kamuoyu ve biz Koçgirililer açısından detaylica bilinmesi kaçınılmaz olmuştur.
Kimdir bu Topal Osman?
Topal'ın Ermeni, Rum Pontus jenosidiyle Koçgiri katliamındaki rolü nedir?
Mayıs kızıllığında ‘71 kopuşu ve KAYPAKKAYA[*]
“Şelaleye Düşmüştür Zeytinin dalı;Celaliyim Celalisin Celali.”[1]
Mayıs ayı, devrimci hareket tarihimizin kızıl şafağıdır. Ona dair ne söylesek, daima eksik kalacaktır.
Kolay mı? Radikal bir kopuştan söz ediyoruz.
Sömürü sistemine karşı verilen mücadeleyi siyasal iktidarın fethedilmesine bağlayan tarihsel cürettir ifade ettiğimiz.
Birleşik mücadeleyi büyütelim; gerici-faşist partiler çözüm olamazlar!
Türkiye ve T. Kürdistanı coğrafyasının seçimlerle imtihanı bir türlü bitmek bilmiyor. Öncesinde “sopalı seçimler”de olmak üzere bu toprakların seçimle imtihanı Cumhuriyetin kuruluşu ile başlamış, ardından çok partili sistemle devam etmiş ve nihayetinde 2002 yılından bu yana biteviye emekçi kitlelerin önüne sandık konulmuş ve demokrasinin vuku bulması adına sandıktan çıkacak sonuçlara bel bağlanmıştır.