Salı Mayıs 21, 2024

TKP-ML Merkez Komitesi : Newroz Piroz Be!

İmha, İnkar ve Asimilasyona; İşgal ve İlhaka; Sömürüye, Açlığa, Yoksulluğa, ve Faşizme Karşı

İsyan, Direniş, Serhildan!

Newroz, coğrafyamızda binlerce yıllık sınıflı toplumlar tarihinde sömürülen, ezilen, baskı gören halkların zalimlere, sömürücülere karşı isyanının simgesidir. Günümüzde de başta Kürt halkı olmak üzere bütün ezilen halkların, zalimin zulmüne karşı isyan ve direnişinin, Demirci Kawa’nın isyanının zalim ve katliamcı Dehaklar karşısında yükseltilmesinin, isyan ateşlerinin dört bir yanda yakılmasının adı olmuştur.

Uluslararası alanda ve coğrafyamızda zalim Dehakların saldırı, katliamlarının arttığı bir süreçte karşılıyoruz Newroz’u. Yeni bir emperyalist paylaşım savaşının koşullarının olgunlaştığı ve buna dair hazırlıkların yapıldığı bir süreçteyiz. Emperyalist burjuvazinin artan rekabeti bölgesel düzeyde çatışma ve işgalleri tetikliyor. Emperyalist bloklar arasında sadece rekabet ve “ticaret savaşları” yaşanmıyor. Doğrudan askeri çatışma olasılığı da artıyor. Rusya’nın Ukrayna’yı işgal savaşıyla doğrudan emperyalist kamplar arasında yaşanan savaş, “uzatmalı bir savaş”a evrildikçe burjuvazinin bazı sözcüleri “savaşa hazır olmalıyız” açıklamaları yapıyor.

Emperyalist tekeller arasında rekabetin artması, coğrafyamızdaki gerici güçlerin saldırganlığını daha da artırıyor. Yaşanan krizden kendi çıkarları için yararlanma, hakimiyet alanlarını genişletme ve mevzi tutmak için kaldırıyorlar başlarını. Azerbaycan gericiliğinin Artsakh-Dağlık Karabağ işgalinden sonra İsrail Siyonizmi’nin Filistin ulusal direnişinin 7 Ekim Tufanı’nı gerekçe göstererek başlattığı saldırılar soykırıma dönüştü. Ezilen Filistin halkı, yeni bir Nakba (Felaket) ile karşı karşıya bırakıldı.

Coğrafyamızın en gerici güçlerinden TC devleti ise Kürt ulusuna yönelik saldırganlığını Kuzeydoğu Suriye Özerk Yönetimi-Rojava topraklarına yönelik günlük terör saldırılarını ve Irak Kürdistanı’na yönelik işgal saldırılarıyla birlikte sürdürüyor. Rojava Devrimi’nin kazanımlarını tasfiye etmek ve Irak Kürdistanı’nda yaşadığı ağır askeri kayıpları gidermek için kapsamlı bir işgal saldırısına hazırlanıyor. TC devleti, Kürt Ulusal Özgürlük Hareketi’nin kazanımlarını tasfiye ederken bölgede işgal ve sonra da ilhak hedefi içerisindedir. Yüzyıllık “Misak-ı Milli” hedefini, emperyalistlerden onay alıp, bölgede kendi işbirlikçisi gerici çizgilerle birlikte hayata geçirmek istemektedir.

Bu amaç için bölge gerici güçleriyle yapılan görüşmelerin ardından ABD emperyalizminin kapısında pazarlığa oturulmuştur. Faşist TC’nin “emperyalist kamplar arasındaki çelişkilerden yararlanma” geleneksel siyaseti, bir kez daha devrededir. Bir kez daha başta Kürt halkı olmak üzere coğrafyamız ezilen halklarına yönelik saldırı hazırlıkları yapılmaktadır. Bunun için başta Kürt Ulusal Özgürlük Hareketi’nin önderi Abdullah Öcalan başta olmak üzere devrimci ve yurtsever tutsaklar üzerinde tecrit politikası uygulanmaktadır. Diğer yandan devrimcilere yönelik baskı ve tutuklama saldırıları sürdürülmektedir.

TC faşizminin bu saldırganlığının nedeni içinde bulunduğu durumdan bağımsız değildir. Yüzyıllık baskı, sömürü ve zulüm rejimi, başta ekonomi olmak üzere tam bir iflas tablosu içindedir. 6 Şubat depremlerinde de tanık olduğumuz gibi on binlerce insan enkaz altında yardım beklerken hiçbir şey yapmayan, yardıma gidenleri engelleyen halk düşmanı bir rejim gerçekliğiyle karşı karşıyayız. Halkın yardım çağrısına bizzat R.T.Erdoğan’ın ağzından “Be ahlâksız, be adi, be namussuz” küfürleriyle cevap veren iktidar; gelinen aşamada bir kez daha halktan oy istemektedir. Genel seçimler, hakim sınıfların krizini çözmemiş, hatta ötelemeyi bile başaramamıştır. Gelinen aşamada bu kez de yerel seçimler vesilesiyle bir kez daha rant paylaşımı mücadelesi vermektedirler.

Hakim sınıflar kendi içlerinde rant ve klik dalaşını sürdürürken, işçi ve emekçilerin yoksulluğu daha da artmaktadır. Gün aşırı yaşanan iş cinayetlerinde onlarca işçi katledilmektedir. Kadınlara ve farklı cinsel kimliklere yönelik katliam ve nefret suçlarında artış vardır. Kapitalist rant ve yağma uğruna doğa ve çevre katliamları tüm hızıyla sürmektedir. Başta Kürt ulusu olmak üzere, ezilen milliyet ve inançlara yönelik imha, inkar, asimilasyon ve baskı politikası devam ettirilmektedir. Faşizmin iktidarını sürdürmek için uyguladığı politikalar, sokak hayvanlarına yönelik işkenceli katliamların yapıldığı bir toplumsal cinnet hali ortaya çıkarmış durumdadır.

TC faşizmi, iktidarıyla muhalefetiyle yaratmış olduğu bu tablo karşısında en iyi bildiği şeyi yapmakta ırkçılığı ve şovenizmi körüklemekte, “toplumsal değerler” adı altında “kendisi gibi olmayana” gerçekte ise kendisine biat etmeyen tüm kesimlere yönelik faşist baskılarını artırmaktadır. TC faşizminin hakim inancı olan Sünni İslam, farklı inançlar üzerinde baskı kurmanın aracı olarak ve işçi ve emekçi halkın içine düşürüldükleri açlık ve yoksulluk koşullarına isyan etmemesi için kullanılmaktadır. “Filistin’e Dua, İsrail’e Gemi” politikası kararlılıkla sürdürülürken, başlarını öne eğmeyenlere yönelik faşist saldırganlık sürdürülmektedir.

Günümüzün zalim Dehakları işbaşındadır. Kendi servet ve zenginlikleri için başta ülkemiz halkı olmak üzere, bölge haklarına yönelik soygun, gasp ve katliamlarını sürdürmektedirler. Yolsuzluk ve hırsızlık üzerine inşa ettikleri rejimlerinin bekası için yeni işgal ve saldırı hazırlıkları içindedirler. Ne var ki, zalim Dehakların karşısında her zaman Demirci Kawalar vardır ve olacaktır.

Zalim Dehaklara karşı Demirci Kawa olmanın zamanıdır. Şimdi direnmenin ve mücadele etmenin zamanıdır. Şimdi zalimlere karşı ayağa kalkmanın zamanıdır.

İmha, İnkar ve Asimilasyona; İşgal ve İlhaka; Sömürüye, Açlığa, Yoksulluğa ve Faşizme Karşı Parolamız Newroz’dur.

Faşizme Karşı Ayağa Kalk, Newroz Ateşini Her Yere Yay!

Newroz Piroz Be!

Türkiye Komünist Partisi Marksist-Leninist (TKP-ML)

Merkez Komitesi Mart 2024

1210

“En Önde” Durmak, “En Önde” Savaşmak (Dengê Azadî )

Lozan’daki tarihsel haksızlığın 100. yıldönümünde gerilla alanlarına yönelik işgal saldırıları sürüyor. Emperyalist devletlerle İttihatçı Kemalistler arasında imzalanan ve TC devletinin emperyalistlerce kabul edilmesinin resmileştiği tarih olarak 24 Temmuz 1923 Lozan Antlaşması’nın üzerinden yüz yıl geçti.

Kalbim Zap’ta çarpar! (Nubar Ozanyan)

Yeni bir yüzyıl direnenlerin hikayeleri ve isimleriyle yazılmalıdır. Zalimlerin yazdığı yüz yıllık faşist tarihi parçalamanın zamanı çoktan gelmiştir. Soykırımcılar, teknolojinin üstünlüğüne her gün yenilerini ekleyerek kıyıcı ve yok edici silahlar üreterek Kurdistan’ın en ışıldayan direniş parçalarına saldırsa da, 26 gün abluka ve bombardıman altında yaralı olduğu halde “teslim ol” çağrılarına direnen gerillanın karşısında çoktan yenilmiştir!

Çoktan yenilmiştir, Osmanlı’nın İttihatçı subay ve askerleri, Türk ordusunun işkenceci generalleri!

“Halkın aslanları: HBDH milisleri” (Ziya Ulusoy)

Bahsetmek istediğimiz HBDH militanları. Yaklaşık 7 yıldır Erdoğan faşizminin acımasız  saldırı ve zulmüne karşı mücadele ediyorlar. Şimdiye değin yüzlerce eyleme imza attılar.

Mücadele koşulları çok ağır. Faşizmin saldırgan ve devasa miktardaki polis aygıtı, yüksek gözetleme ve takip tekniğini de kullanarak, hareket imkanını çok daraltıyor. Az güçle ve bu duruma rağmen, HBDH militanları eylem yapabiliyor. Biribirinden çok uzak kentlerde de, değişik bölgelerde de, aynı kentin değişik semtlerinde de Erdoğan faşizmine karşı eylem yapabiliyorlar.

Dedikoducu Modacılar

Amann... sanki kendileri de proletaryalarda karşılık bulsalardı chp ve hdp'lilerde taban, oy (veyahut da boykotçu) almış olmayacaklardı.

Neysee...

Nerede kalmıştık.

Maltepe'de bir mayıs.

Yolun bir tarafında tip'liler bir tarafında hdp'liler.

Yolun sağına, soluna... gölgesine de sıkışmış... tip'çilerin giyimlerini kuşamlarını ... diğer kortejlerdeki insanlarla kıyaslayan benim gibi de dedikocu modacılar.

Bu keşmekeşliğin içerisinde de..

Tip'çilerin gözleri  hdp'lilere... hdp'lilerinki de tip'çilere kayıyor.

Bizim devrim! (Nubar Ozanyan)

Rojava’nın haritadaki yeri sorulduğunda Kürtlerin bir kısmının dışında kimsenin doğru dürüst yanıt veremeyeceği bir süreçten geçilerek gelindi bugünlere. Büyük riskler göze alındı. Ağır bedeller ödenerek kazanımlar elde edildi. Bu sayede Rojava, özgürlüğüne kavuştu. Ortaya konan devrimsel hamleler, sayısız çaba sonucu Rojava halkları daha ileri ve gelişkin bir sürece geldi. 

DİK DURUP BOYUN EĞMEYENLER[*]

 

 

“Yol daima ayaklarınızın altında,

rüzgâr daima arkanızda olsun.”[1]

 

“Bu bir çıkmaz sokak. 3.Dünya savaşı yaklaşıyor.” Mu gerçekten de?

Rusya Güvenlik Konseyi Başkan Yardımcısı Medvedev, 11-12 Temmuz 2023 tarihlerinde Vilnius’ta gerçekleşen NATO Liderler Zirvesi’nde Ukrayna’ya yapıla gelen silah yardımlarının daha da arttırılması kararına ilişkin olarak şu değerlendirmede bulunmuş:

“Çıldırmış olan Batı, başka bir şey düşünemez oldu. Aptallık noktasına kadar en yüksek düzeyde öngörülebilirlik içerisindeler. Bu bir çıkmaz sokak. 3.Dünya Savaşı yaklaşıyor.” (1)

“Kim Daha Kötü Kaypakkaya’cı?”

Halkın günlüğü gazetesinde yayımlanan bu makaleyi yerinde ve doğru tespitlerinden ayrıca Kaypakkaya'yı anlama ve algılama yönünden değerli bir yazı olması sebebiyle okumanızı tavsiye ederiz.

“Kim Daha Kötü Kaypakkaya’cı?”

Kaypakkaya’yı sevmek (Deniz Faruk Zeren)

Kim, ne zaman onun ismini ansa devletin en katı, en soğuk, en acımasız yüzüyle karşı karşıya kalıyor!

Kim ne zaman onun fotoğrafını assa, taşısa, devletin sorgularıyla, kelepçesiyle, zındanlarıyla tanışıyor!

Kim, ne zaman onu sevdiğini, izinde yürüdüğünü söylese vay haline!

Bu dünyada, bu ülkede sevilmesi suç olan kaç insan var?

On yıllar önce katledilmiş, katilleri açığa çıkarılmak bir yana korunup gizlenmiş, mezarına giden yollara bile karakollar kurulmuş, adına yazılan şarkılar yasaklanmış bu insan güzeli, İbrahim Kaypakkaya’yı sevmek neden suç?

“Özgür yaşa ya da öl” (Nubar Ozanyan)

Sömürgecilik pratiği ve politikası hemen her yerde ve anda benzerlikler taşımaktadır. Amerika’dan Fransa’ya, Hollanda’dan Portekiz-İspanya’ya uzanan sömürgeci tarihin işgal ve yıkıma dayalı ayak izleri hep aynıdır. Sözde yoksul ve geri kalmış ülkelere medeniyet götüren uygar ülkeler(!) sömürgeci tarihlerini kolonyal çıkarlarına göre yazarlarken yerli halklar ise tarihi direniş ve isyanla yazmaktadır. Bu hikaye, yeni biçim ve kodlarda sürdürülse de özü ve gerçekliği hep aynı kalmaktadır.

Kaypakkaya ardılı hareketin bölünme ve ‘birlik” sorunu üzerine

  1. Çok parçalılık, bölünme/kopuşma ve ayrışma sorunu.

‘Yakın tarih’ olarak, 1968 süreci ve 1970 başlarında ortaya çıkışı itibariyle ele alındığında görülecektir ki Türkiye ve K. Kürdistan Devrimci Hareketi (TKKDH), sınıflı toplum gerçekliğinin doğal bir gereği olarak da zaten parçalı/çok bölüklü olarak tarih sahnesine çıkmıştır. Bu, elbette anlaşılır ve kabul edilebilir bir durumdur.

Sayfalar