TKP-ML -MKP: Cesaretimizin Sönmeyen Meşalesi Komünist Önder İbrahim KAYPAKKAYA Ölümsüzdür!
Dostlar, Yoldaşlar;
Bugün burada, ülkemiz devriminin önderini, kökleri asla sökülmemecesine toprağın derinliklerine işlemiş bir geleneğin yaratıcısı İbrahim Kaypakkaya yoldaşı anıyoruz.
Bugün burada, Marksizm-Leninizm-Maoizm’in usta bir öğrencisi olan komünist önderimizi anıyoruz.
İbrahim Kaypakkaya, Diyarbakır zindanlarında işkenceyle katledilmesinden bugüne kadar geçen 49 yıl içinde gerek mücadele yaşamı gerekse de ileriye sürmüş olduğu tezler nedeniyle güncelliğini korumaktadır.
Çünkü Kaypakkaya, ileriye sürmüş olduğu tezlerle, ülkemizde M. Suphi sonrası gerçek komünist hareketin ilk temsilcisi olmuş ve başta Türk devletinin resmi ideolojisi olan Kemalizm başta olmak üzere, Kürt ulusal sorunu, ülkemiz devriminin yolunu, devrimimizin karakterini, feodalizmin çözülmesi ve gelişen kapitalizmin niteliğini, devrimimizde proletarya önderliğini ve işçi-köylü ittifakını, köylülüğün devrimimizdeki rolünü, ülkemiz parlamentosunun niteliğini, modern revizyonizme karşı tavır, sosyalizm ve sosyalizmde sınıflar mücadelesi, TKP değerlendirmesi ve daha burada sayamayacağımız birçok meselede Türkiye devrimi açısından oldukça önemli tezler ileriye sürmüştür. Dolayısıyla Kaypakkaya demek, Türk hakim sınıfları açısından “ihtilalci komünizmin Türkiye topraklarına uygulanması” demektir. Bu nedenle TC devleti, Kaypakkaya adı her gündeme geldiğinde doğal bir sınıfsal refleks vermektedir. Kaypakkaya’nın ülkemiz komünist hareketinin M. Suphi sonrası ilk temsilcisi olmasına en iyi örneği, onun TC devletinin resmi ideolojisi olan Kemalizm’e ve bu ideoloji üzerinde üretilen resmi tarih yazımına yaklaşımı oluşturur. Kaypakkaya, herhangi bir tereddüde yer bırakmayacak biçimde, egemen sınıfların resmi ideolojisiyle kendi arasına kalın bir duvar örmüştür.
Kaypakkaya’nın MLM yaklaşımı, ülkemizde Kemalist hareket başta olmak üzere daha bir dizi son derece önemli alanda ilk kez Marksist tezlerin ifade edilmesi anlamını taşır. Bu anlamıyla ülkemizde ilk kez Kemalizm’den, resmi ideolojiden ve resmi tarih yazımından Kaypakkaya’nın tezleri ile gerçek anlamda bir kopuş yaşanmıştır. O’nu diğer devrimci önderlerden ayıran farklardan biri budur.
Kaypakkaya, Kemalizm ve resmi ideoloji değerlendirmesinde bir denek taşıdır. Kaypakkaya’sız halk yararına bir tarih yazımı ve resmi ideolojiye karşı duruş söz konusu değildir. Bu açıdan Kaypakkaya adı bir eşiktir. Kendinden öncesine ve sonrasına çekilen bir çizgidir.
Kaypakkaya, MLM olduğu için komünisttir. Komünist olduğu için MLM’nin bu topraklardaki ilk temsilcisidir. Ancak O’nu farklı kılan, onu diğer devrimci önderlerden ayıran en belirgin diğer bir özellik ise, MLM biliminin bu ülke topraklarında geliştirilmesine önderlik etmesidir.
Her birey veya fikir içine doğduğu koşulların ürünüdür. O’nun fikirleri kendi dönemine sığmamış, oradan taşarak geleceği kurmanın pusulasına dönüşmüştür.
Kaypakkaya’nın fikirleri; Paris Komünü, Ekim Devrimi, dünyanın kırlarına yayılan Çin Devrimi ve Büyük Proleter Kültür Devriminin top sesleri arasından gelişip serpilmiştir.
Kaypakkaya ve inşasına giriştiği partisi, Büyük Proleter Kültür Devriminin ürünüdür. Bundan dolayı Kaypakkaya’nın fikirleri, yalnızca kendi yaşadığı coğrafyanın resmi ideolojisine karşı bir duvar örmemiştir. Aynı zamanda, O revizyonizmle, oportünizmle, sınıf işbirlikçisi her türlü teoriyle kendi arasına da kalın bir duvar örerek safını Mao Zedung önderliğinde gelişen Uluslararası Komünist Hareketten yana belirlemiştir.
Kaypakkaya’nın deyimi ile; “Kitleler içinde kök salmış, demir disiplinli, subjektivizmden, revizyonizmden ve oportünizmden arınmış, özeleştiriyi uygulayan çelik gibi bir parti, silahlı savaş içinde gelişecek güçlenecektir. Böylece bayatı atıp tazeyi alacak ve burjuva unsurlardan arınacaktır. Halkın en ileri unsurlarını, komünist önderleri ve militanları böylece bağrında toplayacaktır.”
Kaypakkaya’nın fikirleri diyalektiktir. Tamamlanmış, donmuş dogmalar yumağı değildir. Aksine hareketli, dinamik ve gelişim halinde bir sürekliliktir. Onun fikirleri yalnız yorumlamanın değil ama daha da önemlisi değiştirmenin teorisidir.
Tam da bundan dolayı, Kaypakkaya’nın fikirleri; bu topraklarda dolaşan “komünizm heyulası”dır.
Dostlar, Yoldaşlar;
Sınıf çelişkilerinin giderek daha fazla keskinleştiği tarihi bir zaman aralığında yaşıyoruz. Güncel olarak yaşadığımız ve karşılaştığımız problemlerin toplamı bize, Kaypakkaya’nın fikirlerinin güncelliğini hatırlatmaktadır.
Egemen sınıflar, kendi sistemlerinin ömrünü uzatmak için stratejik hamleler geliştirmeye çalışmaktadırlar. 20. yüzyılı soykırım, katliamlar ve askeri faşist darbelerle geçirdiler. Türk egemen sınıflarının yönetsel anlayışı; ırkçı, faşist bir temele dayanmaktadır. Karakteri işgalci ve ilhakçıdır.
Temsilini AKP/MHP faşist iktidarında bulan Türk egemen sınıfları “Neo- Osmanlıcılık” hayalleri güderek kendi sınırlarını Misak-ı Milli olarak tarif ettiği coğrafyaya dek uzatmak istemektedir.
Nasıl ki, 20. yüzyılın başında “Ermeni Sorununu” soykırım uygulayarak çözüm yoluna gitmişse, bugün de aynı şeyi Kürt ulusal sorunu için düşünmektedirler. Bunun için de Kürt Özgürlük Hareketine karşı topyekun bir “çöktürme planı” dahilinde hareket ederek, yok ve tasfiye etme yoluna gitmektedirler. Türk egemen sınıflarının Kürt ulusunun “özgürce ayrılma hakkı” karşısında geleneksel devlet aklının dışına çıkacak gücü ve takati yoktur. Çünkü anca yarı sömürgesi durumunda oldukları emperyalizmin koltuk değnekleri ile ayakta kalabilmektedirler.
Fakat geldiğimiz aşamada, Kürt ulusal sorununu fiziki ve siyasi olarak ortadan kaldırmanın koşulları ortadan kalkmıştır. Türkiye devrimi birçok girizgahı olan özelliklere sahiptir. Birbirini etkileyen, tetikleyen ve harekete geçiren çelişki yumağı ile sarmalanmıştır.
Kürt Özgürlük Hareketine yönelik geliştirilen imha konsepti; işçi sınıfına, kadınlara, köylülere, LGBTİ+lara; yani, toplumun tüm kesimlerine yönelen kapsama ve derinliğe sahiptir. Türk egemen sınıflarının Kürdistan’da elde edeceği herhangi bir başarı, tüm bu kesimleri ezme hareketine dönüşecektir. Kürt Özgürlük Hareketinin medya savunma alanlarında örmüş olduğu savaş barikatını her tarafta örme görevi hepimizindir.
Türk egemen sınıfları ekonomik siyasal kriz içinde can çekişmektedir. Ona ölümcül darbeyi vuracak olan komünist öncüdür. Bunun yolu günümüzde birleşik devrimci mücadele ile saflarımızı tahkim etmekten geçmektedir.
Dostlar, Yoldaşlar;
1971 silahlı devrimci çıkışının komünist yüzü olan İbrahim Kaypakkaya, her her şeyden önce pratikte devrimci bir tutum içindedir.
O’nun ardılları olarak bizler de önder yoldaşımızı rehber edinecek pratikte devrimci olacağız. Kaypakkaya’nın fikirlerini güncelde kavrayacak, ana müdahale edecek tarzı devrimci eylem pratiğimizin baş köşesine oturtacağız.
Maoist temelde gelişen silahlı mücadele hattı dünyanın kırlarında zafere emin ve kararlı adımlarla ilerlemeye devam ediyor. Hindistan, Filipinler, Peru, Sri Lanka, Nepal ve daha bir dizi yerde halk savaşı dünya halklarının elinde yenilmez bir silaha dönüşmüştür. Bu silahı dünya halklarına kazandıran MLM bilimi, teori ve pratiğidir.
Bizler de bu bayrak altında toplanan Kaypakkaya geleneğinin neferleri olarak; emperyalist-kapitalist sistemin, Ortadoğu’daki en barbar ve ceberut dayanağı olan faşist TC devletini yıkıma uğratacak halkların özgürlüğünün önündeki engeli ortadan kaldıracağız.
Dostlar, Yoldaşlar;
Mayıs ayı içerisinde ölümsüzlüğe uğurladığımız Türkiye devrim hareketi önderlerinden Deniz Gezmiş, Hüseyin İnan yine 71 devrimci çıkışının mimarlarından Mahir Çayan ve Kürdistan Özgürlük mücadelesinin önder kadrolarından Haki Karer şahsında tüm devrim şehitlerini bir kez daha anıyoruz, yürüdükleri yol yolumuzdur.
Onlara sözümüzdür; 50 yıllık direniş ve mücadele geleneğimiz önder yoldaşımızın çizdiği güzergahta ilerleyerek zaferi kesin kılacaktır. Şimdi kazanmanın zamanıdır. Biz kazanacağız!
Türkiye Komünist Partisi – Marksist Leninist (TKP-ML)
Maoist Komünist Parti (MKP)
18-05-2022
Son Haberler
Sayfalar
ALEVİLERİ İSTİSMAR ETMEKTEN VAZ GEÇİN, SAMİMİYETLE LAİKLİĞİ TALEP EDİP SAVUNUN!
CHP Genel Başkanı Özgür Özel, katıldığı bir etkinlik vesilesiyle, şöyle demekte: “(…) Cemevleri ile ilgili taleplerimiz yıllardır ortadayken, bir yanda bu ülkede anayasaya göre her yurttaş eşitken, Sünni bir yurttaşın ibadethanesi camilerin her ihtiyacı karşılanırken, aynı vergiyi ödeyen; vergi verirken eşit ama hizmet alırken eşit olmayan Alevi yurttaşlarımızın ibadethaneleri Cemevleri, devlet nezdinde ibadethane kabul edilip, camiye ne yapılıyorsa Cemevine de aynısı yapılacağı güne kadar bu talebinizin sonuna kadar arkasındayım.” (T24, 21.07.2024)
Kendi topraklarında özgür yaşayamayanlar (Nubar Ozanyan)
Nasıl bir adalet, nasıl bir vicdandır ki yüzyıldır Kürtler kendi topraklarında özgür yaşayamıyor? Nasıl bir kara zulümdür ki, on binlerce gerilla canını feda etmesine, on binlerce tutsak kör hücrelerde ömür çürütürcesine özgürlüğe ellerini uzatmasına karşın karanlık iş başında kalmaya devam ediyor? Ve yüz yıldır Kürt halkı bunca büyük bedel ödemesi karşısında sanki bir şey olmamış gibi duran Devlet, utanmadan elini “kardeşlik” adına DEM’e uzatıyor? Tarihte böylesine aymaz bir düşman görülmüş mü?
Nobel Ekonomi Ödülleri Hangi "Bilimsel" Buluş İçin Verildi?
Emperyalist sistemin içinde bulunduğu durumdan liberal ekonomistler, liberal entellektüellerde memnun değiller. „Eşitsizlikler“ büyümüş, „doğanın tahribatı alarm“ veriyormuş, „demokrasiler“ gerilemiş, „ekonomiler teknolojik gelişmelerin gerisinde“ kalıyormuş. „ekonomik büyümeler yavaşlamış“ vs. vs. En büyük buluşu 2005-2006'dan beri dünyada „demokrasi“lerin gerilemesiymiş.
SAVAŞA AKTARILAN PARA, EMEKÇİYE YAŞATILAN YOKSULLUĞUN BAŞLICA NEDENLERİNDENDİR!..
“Çözüm sürecinin en önemli sonuçlarından biri de kesinlikle ekonomik göstergeler, ekonomik nedenler olacaktır. Yapılan bir hesaplamaya göre, terörün Türkiye’ye son 29 yıldaki maliyeti yaklaşık 300 milyar dolardır. Çözüm süreciyle birlikte canları tehditten kurtardığımız kadar, ekonomiye de can suyu olacak yeni bir dönemi, yeni bir süreci başlatmış olacağız.”
“Filistin’de direnişin bir yılı ve Bahçeli’nin sözleri”(Deniz Aras)
7 Ekim Aksa Tufanı hamlesinin üzerinden tam bir yıl geçti. Bu süre içinde Ortadoğu, emperyalistlerin askeri, siyasi, lojistik ve istihbarat desteğiyle adeta bir koçbaşı olarak işlevselleştirdikleri Siyonist İsrail tarafından kan gölüne çevrildi.
İmha ve İnkar Politikalarına Karşı Direniş Sürüyor
Türk devletinin kuruluş süreci aynı zamanda Kürdistan coğrafyasında imha ve inkâr politikalarına sistemlilik kazandırma sürecidir. “Tek vatan, tek bayrak, tek millet” söylemi bu ırkçı, inkârcı politikanın en açık ve özlü ifadesidir.
Ve aynı zamanda bir devlet politikasıdır. Dolayısıyla Kürt coğrafyasına dönük saldırıları dönemsel görmek veya kimi burjuva partilerinin izlemiş olduğu politikalarla açıklamaya kalkmak yanılgılı bir tutum olur.
3. Dünya Savaşı riski hâlâ “güçlü olasılık” mı yoksa artık “kaçınılmaz akıbet” mi?
Son bir yılın ve ama özellikle de son ayların olguları öyle gösteriyor ki 3. Dünya savaşı artık sadece “güçlü bir olasılık” olarak değil; “kaçınılamaz bir akıbet” olarak ele alınmayı gerektiriyor. Bu hızlı tırmanış ise esasen şu iki ana etmen üzerinden yaşanıyor: Birinci etmen Rusya-Ukrayna Savaşı iken; ikinci etmen ise İsrail saldırganlığının tırmandırdığı savaştır.
Önderlerin Ardından… (Nubar Ozanyan)
Kafkaslar’ın en ileri devrim beyni ve en güçlü çarpan sosyalist yüreği, zulmün gölgesinde yaşam bulmaya çalışan Ermeni halkının yetiştirdiği en kalifiye önder kadrolardan olan ISTEPAN ŞAHUMYAN’IN başına gelenler bütün Sovyet devrim önderlerinin başına gelenler gibi oldu. Yok sayılmak, yaşanmamış kabul edilmek, itibarsızlaştırılmak, unutturulmak, nefret, işçiler ve ezilen halklar için yaptıkları büyük fedakarlıklarının ters yüz edilmesi, kahramanların hain olarak tanıtılmaya çalışılması kötülüklerin en büyüğüdür. Acıların en derinidir.
Emperyalizm Üzerine Notlar-7
„Yarı-Sömürgeciliğe“ Sığnan Sosyal Şovenist Teoriler
Başka ülkelerin işçi ve emekçilerini sömüren bir ülke yarı-sömürge olamaz. Eğer bir ülke içinde yüksek düzeyde tekelleşme gerçekleşmişse, başka ülkelere sermaye ihraç ediyor, oralarda yatırım yapıyor, işçi çalıştırıyor, maden ocakları açıp işletiyor, banka açıp mevduat topluyor, kredi veriyorsa ve bu ülke, ML literatürde, kapitalist sistem içinde emperyalist bir ülke olarak adlandırılır.
Düşünüş ve Hareket Tarzında Devrimcileşmek
Kürt ulusuna, diğer azınlık milliyetlere uygulanan baskı ve asimilasyon politikalarına karşı sessiz kalıp harekete geçmemek, özünde işçi ve emekçilerin birliğine, ortak yürüyüşüne zarar vermektir. Dolayısıyla bu yönlü yapılan çağrılara kayıtsızlık ya meselenin özünü yeteri kadar kavramamaktan ya da bu demokratik istemlere karşı samimi bir tutum sergilememekten kaynaklanmaktadır. Çünkü samimi bir birlik istemi, ortak mücadele anlayışı Kürt ulusunun ulusal demokratik haklarını savunmayı, bu yönlü yapılan tüm saldırılara karşı net bir tutum almayı gerekli kılmakta.
Bay Özkök gibilerinin vicdan muhakemesi
Ertuğrul Özkök; “Akıl ve vicdan Orta Doğu’yu terk etti. Geriye sadece fanatizmi bıraktı.” Sözleriyle, kendince bir durum tespiti yapıyor. Ve “Hadi artık soralım” diyerek, T24’deki yazısında soruyor: “Orta Doğu’yu kim harabeye çevirdi; İsrail F-35’leri mi, Hizbullah Fadi füzeleri mi?” (25 Eylül 2024)