Çarşamba Ocak 8, 2025

TKP-ML -MKP: Cesaretimizin Sönmeyen Meşalesi Komünist Önder İbrahim KAYPAKKAYA Ölümsüzdür!

Dostlar, Yoldaşlar;

Bugün burada, ülkemiz devriminin önderini, kökleri asla sökülmemecesine toprağın derinliklerine işlemiş bir geleneğin yaratıcısı İbrahim Kaypakkaya yoldaşı anıyoruz.

Bugün burada, Marksizm-Leninizm-Maoizm’in usta bir öğrencisi olan komünist önderimizi anıyoruz.

İbrahim Kaypakkaya, Diyarbakır zindanlarında işkenceyle katledilmesinden bugüne kadar geçen 49 yıl içinde gerek mücadele yaşamı gerekse de ileriye sürmüş olduğu tezler nedeniyle güncelliğini korumaktadır.

Çünkü Kaypakkaya, ileriye sürmüş olduğu tezlerle, ülkemizde M. Suphi sonrası gerçek komünist hareketin ilk temsilcisi olmuş ve başta Türk devletinin resmi ideolojisi olan Kemalizm başta olmak üzere, Kürt ulusal sorunu, ülkemiz devriminin yolunu, devrimimizin karakterini, feodalizmin çözülmesi ve gelişen kapitalizmin niteliğini, devrimimizde proletarya önderliğini ve işçi-köylü ittifakını, köylülüğün devrimimizdeki rolünü, ülkemiz parlamentosunun niteliğini, modern revizyonizme karşı tavır, sosyalizm ve sosyalizmde sınıflar mücadelesi, TKP değerlendirmesi ve daha burada sayamayacağımız birçok meselede Türkiye devrimi açısından oldukça önemli tezler ileriye sürmüştür. Dolayısıyla Kaypakkaya demek, Türk hakim sınıfları açısından “ihtilalci komünizmin Türkiye topraklarına uygulanması” demektir. Bu nedenle TC devleti, Kaypakkaya adı her gündeme geldiğinde doğal bir sınıfsal refleks vermektedir. Kaypakkaya’nın ülkemiz komünist hareketinin M. Suphi sonrası ilk temsilcisi olmasına en iyi örneği, onun TC devletinin resmi ideolojisi olan Kemalizm’e ve bu ideoloji üzerinde üretilen resmi tarih yazımına yaklaşımı oluşturur. Kaypakkaya, herhangi bir tereddüde yer bırakmayacak biçimde, egemen sınıfların resmi ideolojisiyle kendi arasına kalın bir duvar örmüştür.

Kaypakkaya’nın MLM yaklaşımı, ülkemizde Kemalist hareket başta olmak üzere daha bir dizi son derece önemli alanda ilk kez Marksist tezlerin ifade edilmesi anlamını taşır. Bu anlamıyla ülkemizde ilk kez Kemalizm’den, resmi ideolojiden ve resmi tarih yazımından Kaypakkaya’nın tezleri ile gerçek anlamda bir kopuş yaşanmıştır. O’nu diğer devrimci önderlerden ayıran farklardan biri budur.

Kaypakkaya, Kemalizm ve resmi ideoloji değerlendirmesinde bir denek taşıdır. Kaypakkaya’sız halk yararına bir tarih yazımı ve resmi ideolojiye karşı duruş söz konusu değildir. Bu açıdan Kaypakkaya adı bir eşiktir. Kendinden öncesine ve sonrasına çekilen bir çizgidir.

Kaypakkaya, MLM olduğu için komünisttir. Komünist olduğu için MLM’nin bu topraklardaki ilk temsilcisidir. Ancak O’nu farklı kılan, onu diğer devrimci önderlerden ayıran en belirgin diğer bir özellik ise, MLM biliminin bu ülke topraklarında geliştirilmesine önderlik etmesidir.

Her birey veya fikir içine doğduğu koşulların ürünüdür. O’nun fikirleri kendi dönemine sığmamış, oradan taşarak geleceği kurmanın pusulasına dönüşmüştür.

Kaypakkaya’nın fikirleri; Paris Komünü, Ekim Devrimi, dünyanın kırlarına yayılan Çin Devrimi ve Büyük Proleter Kültür Devriminin top sesleri arasından gelişip serpilmiştir.

Kaypakkaya ve inşasına giriştiği partisi, Büyük Proleter Kültür Devriminin ürünüdür. Bundan dolayı Kaypakkaya’nın fikirleri, yalnızca kendi yaşadığı coğrafyanın resmi ideolojisine karşı bir duvar örmemiştir. Aynı zamanda, O revizyonizmle, oportünizmle, sınıf işbirlikçisi her türlü teoriyle kendi arasına da kalın bir duvar örerek safını Mao Zedung önderliğinde gelişen Uluslararası Komünist Hareketten yana belirlemiştir.

Kaypakkaya’nın deyimi ile; “Kitleler içinde kök salmış, demir disiplinli, subjektivizmden, revizyonizmden ve oportünizmden arınmış, özeleştiriyi uygulayan çelik gibi bir parti, silahlı savaş içinde gelişecek güçlenecektir. Böylece bayatı atıp tazeyi alacak ve burjuva unsurlardan arınacaktır. Halkın en ileri unsurlarını, komünist önderleri ve militanları böylece bağrında toplayacaktır.”

Kaypakkaya’nın fikirleri diyalektiktir. Tamamlanmış, donmuş dogmalar yumağı değildir. Aksine hareketli, dinamik ve gelişim halinde bir sürekliliktir. Onun fikirleri yalnız yorumlamanın değil ama daha da önemlisi değiştirmenin teorisidir.

Tam da bundan dolayı, Kaypakkaya’nın fikirleri; bu topraklarda dolaşan “komünizm heyulası”dır.

Dostlar, Yoldaşlar;

Sınıf çelişkilerinin giderek daha fazla keskinleştiği tarihi bir zaman aralığında yaşıyoruz. Güncel olarak yaşadığımız ve karşılaştığımız problemlerin toplamı bize, Kaypakkaya’nın fikirlerinin güncelliğini hatırlatmaktadır.

Egemen sınıflar, kendi sistemlerinin ömrünü uzatmak için stratejik hamleler geliştirmeye çalışmaktadırlar. 20. yüzyılı soykırım, katliamlar ve askeri faşist darbelerle geçirdiler. Türk egemen sınıflarının yönetsel anlayışı; ırkçı, faşist bir temele dayanmaktadır. Karakteri işgalci ve ilhakçıdır.

Temsilini AKP/MHP faşist iktidarında bulan Türk egemen sınıfları “Neo- Osmanlıcılık” hayalleri güderek kendi sınırlarını Misak-ı Milli olarak tarif ettiği coğrafyaya dek uzatmak istemektedir.

Nasıl ki, 20. yüzyılın başında “Ermeni Sorununu” soykırım uygulayarak çözüm yoluna gitmişse, bugün de aynı şeyi Kürt ulusal sorunu için düşünmektedirler. Bunun için de Kürt Özgürlük Hareketine karşı topyekun bir “çöktürme planı” dahilinde hareket ederek, yok ve tasfiye etme yoluna gitmektedirler. Türk egemen sınıflarının Kürt ulusunun “özgürce ayrılma hakkı” karşısında geleneksel devlet aklının dışına çıkacak gücü ve takati yoktur. Çünkü anca yarı sömürgesi durumunda oldukları emperyalizmin koltuk değnekleri ile ayakta kalabilmektedirler.

Fakat geldiğimiz aşamada, Kürt ulusal sorununu fiziki ve siyasi olarak ortadan kaldırmanın koşulları ortadan kalkmıştır. Türkiye devrimi birçok girizgahı olan özelliklere sahiptir. Birbirini etkileyen, tetikleyen ve harekete geçiren çelişki yumağı ile sarmalanmıştır.

Kürt Özgürlük Hareketine yönelik geliştirilen imha konsepti; işçi sınıfına, kadınlara, köylülere, LGBTİ+lara; yani, toplumun tüm kesimlerine yönelen kapsama ve derinliğe sahiptir. Türk egemen sınıflarının Kürdistan’da elde edeceği herhangi bir başarı, tüm bu kesimleri ezme hareketine dönüşecektir. Kürt Özgürlük Hareketinin medya savunma alanlarında örmüş olduğu savaş barikatını her tarafta örme görevi hepimizindir.

Türk egemen sınıfları ekonomik siyasal kriz içinde can çekişmektedir. Ona ölümcül darbeyi vuracak olan komünist öncüdür. Bunun yolu günümüzde birleşik devrimci mücadele ile saflarımızı tahkim etmekten geçmektedir.

Dostlar, Yoldaşlar;

1971 silahlı devrimci çıkışının komünist yüzü olan İbrahim Kaypakkaya, her her şeyden önce pratikte devrimci bir tutum içindedir.

O’nun ardılları olarak bizler de önder yoldaşımızı rehber edinecek pratikte devrimci olacağız. Kaypakkaya’nın fikirlerini güncelde kavrayacak, ana müdahale edecek tarzı devrimci eylem pratiğimizin baş köşesine oturtacağız.

Maoist temelde gelişen silahlı mücadele hattı dünyanın kırlarında zafere emin ve kararlı adımlarla ilerlemeye devam ediyor. Hindistan, Filipinler, Peru, Sri Lanka, Nepal ve daha bir dizi yerde halk savaşı dünya halklarının elinde yenilmez bir silaha dönüşmüştür. Bu silahı dünya halklarına kazandıran MLM bilimi, teori ve pratiğidir.

Bizler de bu bayrak altında toplanan Kaypakkaya geleneğinin neferleri olarak; emperyalist-kapitalist sistemin, Ortadoğu’daki en barbar ve ceberut dayanağı olan faşist TC devletini yıkıma uğratacak halkların özgürlüğünün önündeki engeli ortadan kaldıracağız.

Dostlar, Yoldaşlar;

Mayıs ayı içerisinde ölümsüzlüğe uğurladığımız Türkiye devrim hareketi önderlerinden Deniz Gezmiş, Hüseyin İnan yine 71 devrimci çıkışının mimarlarından Mahir Çayan ve Kürdistan Özgürlük mücadelesinin önder kadrolarından Haki Karer şahsında tüm devrim şehitlerini bir kez daha anıyoruz, yürüdükleri yol yolumuzdur.

Onlara sözümüzdür; 50 yıllık direniş ve mücadele geleneğimiz önder yoldaşımızın çizdiği güzergahta ilerleyerek zaferi kesin kılacaktır. Şimdi kazanmanın zamanıdır. Biz kazanacağız!

Türkiye Komünist Partisi – Marksist Leninist (TKP-ML)

Maoist Komünist Parti (MKP)

18-05-2022

5209

Proletarya Partisi

 Proleterya Partisi'nden gundeme iliskin yazilar

Son Haberler

Sayfalar

Proletarya Partisi

Devrimci Pratik ve Militanlaşma

Günlük, üretkenlikten yoksun, kendini tekrarlayan faaliyetler militanlaşma anlamında bir gelişmeyi tetiklemez. Yine devrimci pratiği zayıf bir özne, her şeyden önce geçmiş olumsuz alışkanlıklarıyla devrimci bir tarzda hesaplaşmaya girmez. Yani düşünsel ve pratik olarak küçük burjuva düşünüş ve yaşam tarzından militanca bir kopuş sürecine yönelmez. Çünkü devrimci militanlaşma proleter düşünüş tarzına aykırı olan her türlü burjuva anlayışla hesaplaşma düzeyine bağlıdır. Sade bir dille ifade edecek olursak; köklü bir kopuş, çok yönlü ve kapsamlı bir hesaplaşmayla mümkündür.

“CHP’yi demokrasi cephesıne katılmaya zorlama” yaklaşımları üzerine - I

Toplumda ve doğada yaşanan her değişim, dönüşüm ve gelişmeye koşut olarak, her olgu ve kavram gibi, CHP de elbette ki tartışmalar konusu olabilir, olmalıdır da. Bunda herhangi bir anormallik olmasa gerek. Hayatta, ortaya çıktığı o ilk andaki haliyle, değişmeden kalan/kalabilen hiçbir şey olamayacağına göre; CHP’de de bu kural gereği, el mecbur, bazı değişim ve dönüşümler yaşanacaktır. Bunu yadsımak, hayatın diyalektiğini yadsımakla eşanlamlıdır.

Tutuculuk,dogmatizm ve tabela devrimciliği devrime vardırmaz!

Kısa bir süre önce, “Bu Kendi Kendimizi Kandırmamız Daha Ne Zamana Kadar Sürecek Acaba?” başlıklı, kısa-özlü bir yazı kaleme alıp, bloğumda paylaşmıştım.

Yazıda Türkiye ve K. Kürdistan Devrimci Hareketinin içinde bulunduğu olumsuz durum ve açmazları özetlenmiş, kendi kendine yapageldiği ajitasyona ve kafasını kuma gömme hallerine dikkat çekilmiş ve son paragraf olarak da şu soru sorulmuştu:

Tehlikenin farkında mıyız?

"Türkiye yüzyılı maarif modeli" ile hedeflenen şey; Devlet eliyle "dindar ve kindar nesil" yetiştirmek ve tedrici geçişle din esaslı bir rejim inşa etmektir,

Öncelikle ve de tereddütsüzce idrakinde olunmalı ki bu konuda yapılmak istenenin tümü, ‘toplumsal mühendislik’ yöntemleriyle, zamana yayılı olarak tamamen Erdoğan’ın ‘gizli ajandasının’ şu son derece aleni ideolojik tercihlerini hayata geçirmek maksadıyla yapılmaktadır. Yani asla ‘masumane’ ve de spontane şeyler değil bunlar. Örneğin şöyle diyordu fiiliyatta kendisine İslâm halifesi misyonu yüklemiş olan Erdoğan:

Bugün Galatasaray Meydanında bariyerler bir genişledi ve arkasından geri daraldı.

Meydana gelmeden meydana açılan her yol denetim altına alınmış, polis denetiminden ve üst aramasından sonra meydana girdik... Arkasından heykelin olduğu yere geldim, orası da bariyer ile çevrilmişti, ön taraftan giriş yerine yan taraftan giriş açılmıştı, oradan da üst aramasından geçip oturma eyleminin olacağı heykel çevresine geldik. Heykel, cumhuriyetin 50. Yıl heykeli. 100. Yıl heykeli yapıldı mı bir yerlerde bilmiyorum...

Bariyer içinde bariyer ve onun içinde izin verilen sınırlar içinde acılarımızı haykırmak!

Disiplin anlayışımıza eleştirel bir bakış – II

II.Bölüm:

Laz Nihat’ın başında bulunduğu ekip, öylesine şuursuzca bir gözü kapalılıkla kontraya tabi hareket etmekteydi ki düşünün, düşman operasyonlarının sürmekte olduğu bir arazide, başta ben olmak üzere, kendilerinden yana tavır almayacaklarına kanaat getirdikleri bir grup gerillayı silahsızlandırarak, öylece araziye terk etmeyi bile göze alabildiler… 

Disiplin anlayışımıza eleştirel bir bakış – I

Aslında bu konuyu yıllar önce kaleme aldığım “Dersim Dağlarında” ve “Mao Zedung Değerlendirmeleri” isimli kitaplarımda, yaşanan somut örnekler üzerinden irdeleyip, kendimce, genel yaklaşımın ne olması gerektiğini, özlü bir perspektif olarak ortaya koymuştum. Ancak ne var ki bu kitaplarda ki tüm diğer konular olduğu gibi, bu konu da ‘meşru muhatapları’ olması gereken kişi ve yapılarca; ‘üç maymun’ seçeneğiyle karşılanmaya devam ediyor.

TKP-ML Merkez Komite: Pratiğimizde Bilinç, Bilincimizde Rehberdir İbrahim Kaypakkaya!

Coğrafyamız komünist önderi ve Demokratik Halk Devrimi’nin sönmez meşalesi İbrahim Kaypakkaya yoldaşın Amed Hapishanesi’nde katledilmesinin 51. yılındayız. Önder yoldaşımızın 18 Mayıs 1973’te katledilmesinden sonraki yarım asırlık zaman diliminde Türkiye ve Türkiye Kürdistanı toplumsal mücadeleleri tarihinin gelişim seyri, İbrahim Kaypakkaya’nın görüşlerini sadece doğrulamakla kalmamış aynı zamanda güncel kılmıştır.

Selahattin Demirtaş'a ve bütün tutsaklara...

"YÜREĞİN UMUT ETTİĞİ O ADRESTE" "LI DILÊ KU DIL HÊVÎ DIKE"

Düşkünlüğün, alçaklığın, düzenbazlığın, bağnazlığın, ırkçılığın, sefilliğin, çürümüşlüğün, bencilliğin, rezilliğin ve vurdumduymazlığın rağbet gördüğü bu topraklar sana göre değil dostum.

Yıllardır tanırım seni.

Hani, yüz yüze görüşmüşlüğümüz olmasa da, beraber oturup bir bardak çay içmemiş, tek kelime sohbet etmemiş olsak da, sen hep aşinaydın bana.

Bir aralar bu aşinalığa bir isim bulayım dedim ama inan hiçbir yere oturtamadım.

Akraba desem, değil.

Komşu desem, hiç değil.

TKP-ML MK Siyasi Büro Üyesiyle Röportaj: “Partimiz 53. Mücadele Yılında Faşizme Karşı Savaşını Kararlılıkla Sürdürecektir”

” Kitlelerin hakim sınıfların siyasetinden bağımsız, kendi siyasetini örgütlenmesi ve dahası bir güç olarak ortaya çıkmasını önemsiyoruz. Bu anlamıyla başta İstanbul 1 Mayıs Taksim alanı olmak üzere, işçi sınıfının, emekçilerin, kadınların ve halk gençliğinin 1 Mayıs’ta Alanlara çağrısını değerli ve anlamlı buluyoruz.”

– Öncelikle kendinizi tanıtır mısınız?

– İsmim Özgür Aren. TKP-ML MK, Siyasi Büro üyesiyim.

Tayyip'i, tayyip'e olan güvende yendi

Ah... kuzucuğum ah...

Ne oldu bize böyle.

Ne oldu.

Her şey tıkırında giderken...

Neler yaşadık böyle.

Bu seferde kediler chp'nin lehine mi trafoya girdi ne

Veyahut da.... veyahut da...

"Sizin siyasetçiler bizim sermayeden bir kaç kişiyi yemeye niyetlenirde  bizde hemide hala iktidardayken sizlerden daha fazlasını ham... ham... etmeyiz mi ha..." demenin yarattığı korku uzlaşısı dolu komplo teorileriyle mi  bundan sonraki seçimleri açıklayacağız.

Yoksa... yoksa...

Daha dün bir; bu gün iki

Sayfalar