Salı Aralık 31, 2024

TKP-ML OPK: Filistin Halkı Yalnız Değildir!

Direnen Filistin Halkının Yanındayız!

Emperyalistler arası çelişkilerin keskinleşmesi ve güç mücadelesiyle birlikte Ortadoğu’da bölge gericilikleriyle olan ilişkilerin yeniden düzenlenmesi beraberinde Siyonist İsrail devletinin bir kez daha Filistin halkına saldırmasını gündeme getirdi. İsrail’in Filistin halkına yönelik işgal, ilhak ve katliam politikası sürüyor.

Son olarak işgal altındaki Doğu Kudüs’ün Şeyh Cerrah Mahallesi’nde yaşayan Filistinliler, Siyonist rejimin işgal ve zorunlu göç tehdide maruz bırakıldı. Direnen Filistinliler saldırı, gözaltı ve tutuklamayla karşılaştı. Filistin halkının bu haklı ve meşru mücadelesi karşısında İsrail işgal güçleri, Gazze Şeridi’ne hava saldırısı başlattı ve saldırı sonucunda 9’u çocuk 24 Filistinli katledildi.

Siyonist İsrail rejimin Filistinlilere yönelik bu saldırgan tutumu, ABD ve AB emperyalistleri tarafından desteklendi. Arap Birliği ise İsrail’i sadece “hedef gözetmeden saldırdığı” için kınamakla yetindi. İsrail’le birlikte ABD’nin bölgedeki en sadık uşağı olan, faşist TC ise saldırganlığı “şiddetle kınadı”ğını ilan etti!

Partimiz Filistin halkının emperyalizme İsrail Siyonizmine, onun işgal ve ilhak saldırılarına karşı haklı ve meşru mücadelesinin yanındadır. Son saldırılarına bahane edilen Şeyh Cerrah Filistin’dir, Filistinlilerindir.

Bununla birlikte faşist TC’nin İsrail’i kınayan ve Filistin halkının yanında olduğunu ifade eden açıklamaları ikiyüzlülüktür. Faşist TC devleti, Siyonist İsrail’i en son kınayacak devletlerden biridir. Çünkü TC, bir yandan İsrail devletiyle ticari ilişkilerini geliştirirken, diğer yandan ise Filistin toprağı Kudüs’ü, İsrail’le yapılan uluslararası antlaşmalarda “İsrail’in başkenti” olarak kabul etmektedir.

Siyonist İsrail rejiminin Filistin topraklarını işgal ve ilhak ettiği gibi faşist TC devleti de Afrin’i, El Bab’ı, Gire Spi-Serekaniye’yi işgal etmiştir. Faşist TC bu bölgelerde gerek kendi güçleri ve gerekse de DAİŞ artığı çetelerle katliamlar gerçekleştirmiştir ve ilhak adımları atmaktadır. Yine benzer bir durum Irak Kürdistanı’nda yaşanmaktadır. Faşist TC, Kürt Ulusal Özgürlük Hareketi’ne yönelik kapsamlı bir saldırı içindedir. Bölgeyi işgal ve uzun vadede ilhak etmeyi amaçlamaktadır.

Siyonist İsrail rejimi ile faşist TC devleti deyim yerindeyse madalyonun iki yüzü gibidir. Emperyalizme uşaklıkta ve bölge halklarına yönelik saldırganlıkta ABD ve AB emperyalistlerinin sadık uşaklarıdırlar. Bu nedenle TC’nin İsrail’i kınaması sahtedir, ikiyüzlüdür.

Filistin halkı, uzun yıllara dayalı direniş ve mücadelesini sürdürüyor. Filistin Ulusal Kurtuluş Hareketi önderliğinin teslimiyetçi ve uzlaşmacı çizgisiyle birlikte, önemli mevziler kaybetmiş olsa da, kendi topraklarında mülteci konumuna düşürülmüş bulunsa da, kendisine dayatılan teslimiyet ve onursuzluğu kabul etmiyor.

Filistin halkının emperyalizme ve siyonizme, işgalciliğe, katliam saldırılarına karşı direnişi meşrudur ve sahiplenilmelidir.

Yaşasın Filistin Halkının Onurlu Direnişi!

Yaşasın Özgürce Ayrılma Hakkı!

Kahrolsun İsrail Siyonizmi, Emperyalizm ve Her Türden Gericilik!

TKP-ML Ortadoğu Parti Komitesi

11 Mayıs 2021

4295

Proletarya Partisi

 Proleterya Partisi'nden gundeme iliskin yazilar

Proletarya Partisi

ALEVİLERİ İSTİSMAR ETMEKTEN VAZ GEÇİN, SAMİMİYETLE LAİKLİĞİ TALEP EDİP SAVUNUN!

CHP Genel Başkanı Özgür Özel, katıldığı bir etkinlik vesilesiyle, şöyle demekte: “(…) Cemevleri ile ilgili taleplerimiz yıllardır ortadayken, bir yanda bu ülkede anayasaya göre her yurttaş eşitken, Sünni bir yurttaşın ibadethanesi camilerin her ihtiyacı karşılanırken, aynı vergiyi ödeyen; vergi verirken eşit ama hizmet alırken eşit olmayan Alevi yurttaşlarımızın ibadethaneleri Cemevleri, devlet nezdinde ibadethane kabul edilip, camiye ne yapılıyorsa Cemevine de  aynısı yapılacağı güne kadar bu talebinizin sonuna kadar arkasındayım.” (T24, 21.07.2024)

Kendi topraklarında özgür yaşayamayanlar (Nubar Ozanyan)

Nasıl bir adalet, nasıl bir vicdandır ki yüzyıldır Kürtler kendi topraklarında özgür yaşayamıyor? Nasıl bir kara zulümdür ki, on binlerce gerilla canını feda etmesine, on binlerce tutsak kör hücrelerde ömür çürütürcesine özgürlüğe ellerini uzatmasına karşın karanlık iş başında kalmaya devam ediyor? Ve yüz yıldır Kürt halkı bunca büyük bedel ödemesi karşısında sanki bir şey olmamış gibi duran Devlet, utanmadan elini “kardeşlik” adına DEM’e uzatıyor? Tarihte böylesine aymaz bir düşman görülmüş mü?

Nobel Ekonomi Ödülleri Hangi "Bilimsel" Buluş İçin Verildi?

Emperyalist sistemin içinde bulunduğu durumdan liberal ekonomistler, liberal entellektüellerde memnun değiller. „Eşitsizlikler“ büyümüş, „doğanın tahribatı alarm“ veriyormuş, „demokrasiler“ gerilemiş, „ekonomiler teknolojik gelişmelerin gerisinde“ kalıyormuş. „ekonomik büyümeler yavaşlamış“ vs. vs. En büyük buluşu 2005-2006'dan beri dünyada „demokrasi“lerin gerilemesiymiş.

SAVAŞA AKTARILAN PARA, EMEKÇİYE YAŞATILAN YOKSULLUĞUN BAŞLICA NEDENLERİNDENDİR!..

“Çözüm sürecinin en önemli sonuçlarından biri de kesinlikle ekonomik göstergeler, ekonomik nedenler olacaktır. Yapılan bir hesaplamaya göre, terörün Türkiye’ye son 29 yıldaki maliyeti yaklaşık 300 milyar dolardır. Çözüm süreciyle birlikte canları tehditten kurtardığımız kadar, ekonomiye de can suyu olacak yeni bir dönemi, yeni bir süreci başlatmış olacağız.”

“Filistin’de direnişin bir yılı ve Bahçeli’nin sözleri”(Deniz Aras)

7 Ekim Aksa Tufanı hamlesinin üzerinden tam bir yıl geçti. Bu süre içinde Ortadoğu, emperyalistlerin askeri, siyasi, lojistik ve istihbarat desteğiyle adeta bir koçbaşı olarak işlevselleştirdikleri Siyonist İsrail tarafından kan gölüne çevrildi.

İmha ve İnkar Politikalarına Karşı Direniş Sürüyor

Türk devletinin kuruluş süreci aynı zamanda Kürdistan coğrafyasında imha ve inkâr politikalarına sistemlilik kazandırma sürecidir. “Tek vatan, tek bayrak, tek millet” söylemi bu ırkçı, inkârcı politikanın en açık ve özlü ifadesidir.

Ve aynı zamanda bir devlet politikasıdır. Dolayısıyla Kürt coğrafyasına dönük saldırıları dönemsel görmek veya kimi burjuva partilerinin izlemiş olduğu politikalarla açıklamaya kalkmak yanılgılı bir tutum olur.

3. Dünya Savaşı riski hâlâ “güçlü olasılık” mı yoksa artık “kaçınılmaz akıbet” mi?

Son bir yılın ve ama özellikle de son ayların olguları öyle gösteriyor ki 3. Dünya savaşı artık sadece “güçlü bir olasılık” olarak değil; “kaçınılamaz bir akıbet” olarak ele alınmayı gerektiriyor. Bu hızlı tırmanış ise esasen şu iki ana etmen üzerinden yaşanıyor: Birinci etmen Rusya-Ukrayna Savaşı iken; ikinci etmen ise İsrail saldırganlığının tırmandırdığı savaştır.

Önderlerin Ardından… (Nubar Ozanyan)

Kafkaslar’ın en ileri devrim beyni ve en güçlü çarpan sosyalist yüreği, zulmün gölgesinde yaşam bulmaya çalışan Ermeni halkının yetiştirdiği en kalifiye önder kadrolardan olan ISTEPAN ŞAHUMYAN’IN başına gelenler bütün Sovyet devrim önderlerinin başına gelenler gibi oldu. Yok sayılmak, yaşanmamış kabul edilmek, itibarsızlaştırılmak, unutturulmak, nefret, işçiler ve ezilen halklar için yaptıkları büyük fedakarlıklarının ters yüz edilmesi, kahramanların hain olarak tanıtılmaya çalışılması kötülüklerin en büyüğüdür. Acıların en derinidir.

Emperyalizm Üzerine Notlar-7

Yarı-Sömürgeciliğe“ Sığnan Sosyal Şovenist Teoriler

Başka ülkelerin işçi ve emekçilerini sömüren bir ülke yarı-sömürge olamaz. Eğer bir ülke içinde yüksek düzeyde tekelleşme gerçekleşmişse, başka ülkelere sermaye ihraç ediyor, oralarda yatırım yapıyor, işçi çalıştırıyor, maden ocakları açıp işletiyor, banka açıp mevduat topluyor, kredi veriyorsa ve  bu ülke, ML literatürde, kapitalist sistem içinde  emperyalist bir ülke olarak adlandırılır.

Düşünüş ve Hareket Tarzında Devrimcileşmek

Kürt ulusuna, diğer azınlık milliyetlere uygulanan baskı ve asimilasyon politikalarına karşı sessiz kalıp harekete geçmemek, özünde işçi ve emekçilerin birliğine, ortak yürüyüşüne zarar vermektir. Dolayısıyla bu yönlü yapılan çağrılara kayıtsızlık ya meselenin özünü yeteri kadar kavramamaktan ya da bu demokratik istemlere karşı samimi bir tutum sergilememekten kaynaklanmaktadır. Çünkü samimi bir birlik istemi, ortak mücadele anlayışı Kürt ulusunun ulusal demokratik haklarını savunmayı, bu yönlü yapılan tüm saldırılara karşı net bir tutum almayı gerekli kılmakta.

Bay Özkök gibilerinin vicdan muhakemesi

Ertuğrul Özkök; “Akıl ve vicdan Orta Doğu’yu terk etti. Geriye sadece fanatizmi bıraktı.” Sözleriyle, kendince bir durum tespiti yapıyor. Ve “Hadi artık soralım” diyerek, T24’deki yazısında soruyor: “Orta Doğu’yu kim harabeye çevirdi; İsrail F-35’leri mi, Hizbullah Fadi füzeleri mi?” (25 Eylül 2024)

Sayfalar