Salı Mart 4, 2025

TKP-ML/TİKKO savaşçısı Kinem Acar: Mevzimizi sonuna kadar korumalıyız!

TKP-ML TİKKO savaşçısı Kinem Acar Rojava Devrimine günler kala Nûçe Ciwan ajansına bir söyleşi vererek,  Rojava devrimin günlerini anlatarak, “Her eylem başka bir eyleme yol açar. Her kıvılcım bir yangına yol açar. Her öfke, her istek kendine bir yol bulur. Gezi ayaklanması, ardından DAİŞ çetelerinin Kobanê’ye saldırılarıyla başlayan ve her yere yayılan 6-8 Ekim serhildanlarını birbirinden kopartamayız. ” Rojava Devrimin Gezi İsyanı ile bağlarına dikkat çekti.

Nûçe Ciwan’ın sitesi olan www.nuceciwan25.com  sitesinde yayınlanan söyleşi Kinem; “Emperyalist kapitalist sistemin her türlü asimilasyon, yozlaştırma sistem içileştirme politikalarından en çok nasibini alan gençlik iken, bu sisteme karşı mücadelede en dinamik rol oynayacak kesim yine gençlik oluyor. Esas olarak gençliğin Rojava Devrimini anlaması gerekiyor. Şayet iyi kavranırsa neden bu devrime sahip çıkmak gerektiği de doğal olarak anlaşılacaktır” şeklindeki sözleriyle  gençliğe devrime sahip çıkma çağrısı yaptı.

Nûçe Ciwan,  “Rojava Devrimi bir çok sosyalist hareketten savaşçının kahramanca faşizme karşı savaşına şahitlik etti bu örgütlerden biri TKP-ML TİKKO devrimci hareketi oldu. 19 Temmuz Rojava Devrimi’nin yıldönümüne yaklaşırken TKP-ML TİKKO savaşçısı Kinem Acar Ajansımıza Rojava Devrim günlerini anlattı” şeklinde yaptığı özel söyleşiyi verdi.

Nûçe Ciwan söyleşinin tamamını şu şekilde paylaştı;

“Her iki sürecin de temel noktası: Artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak”

Gezi Direnişinden Rojava Direnişine uzanan direniş gerçekliğine değinen Kinem, devlet faşizmi karşısında silahlı mücadelenin gerekliğine değindi ve devam etti: “Gezi direnişiyle birlikte ortaya çıkan isyan aslında hakim sınıfların on yıllardır sürdürdüğü ezme ve sindirme politikalarının bir sonucu oldu. Bu açıdan baktığımızda aslında herkes o isyanda kendisini buldu. Bundan kaynaklı Gezi isyanıyla birlikte Türkiye ve Bakur Kürdistan’ının her yeri büyük hak arama alanlarına dönüştü.

Dil din mezhep gözetmeksizin her kesimden insanlar bu direnişe katıldı. Ancak TC devletini ilk kurulduğu günden itibaren faşist karakterini çok iyi biliyor ve tanıyoruz. En küçük demokratik hak talebine karşı bile tüm zor aygıtlarıyla saldıran devlete karşı, şu açıktır ki yürütülecek olan devrim ve demokrasi mücadelesi şiddete dayalı olmak zorundadır. Faşist TC devleti zor kullanılmadan yıkılamayacaktır.”

Kürt halkı özgürleşmeden Türk halkı özgürleşemez

Türkiye ve Kürdistan halklarının birlikte direndiklerine ve direnmeleri gerektiğine dikkat çeken Kinem konuşmasının devamında şunları ekledi,”Gezi ayaklanmasıyla ezilenler kendi güçlerini açığa çıkartarak mücadele edildiğinde neleri başarabileceklerini çok iyi gördüler. Kürt halkının özgürleşmeden kendilerinin özgürleşemeyeceklerini tersinden Türk halkı özgürleşmeden Kürt halkının özgürleşemeyeceğini bu ilişkinin kopmaz bağlarla birbirine bağlı olduğu görüldü. Bu açıdan birlikte mücadelenin çok ciddi zeminleri oluştu Gezi ayaklanmasında.

Her isyan başka bir isyanı tetikler. Her eylem başka bir eyleme yol açar. Her kıvılcım bir yangına yol açar. Her öfke, her istek kendine bir yol bulur. Gezi ayaklanması, ardından DAİŞ çetelerinin Kobanê’ye saldırılarıyla başlayan ve her yere yayılan 6-8 Ekim serhildanlarını birbirinden kopartamayız. O gün, Gezi’yi savunanlarla Kobanê’yi savunanlar bir aradaydı. Emekçilerin ezilenlerin geziyle birlikte kazandıkları özgüven Kobanê serhildanlarıyla daha da çoğaldı. Kobanê savaşına katılan orada şehit düşen birçok arkadaş, aslında hepimiz Gezi’nin başkaldırı ruhunu taşıdık. Her iki sürecin de temel noktası: Artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktır.”

Kadınlar sistemin onlarda yarattıkları korkuları yenerek savaştılar

Kinem konuşmasının devamında Rojava Devrim savaşında bir kadın olarak neler yaşadığından bahsediyor, “Aslında bu soruya tam olarak nasıl cevap vereceğim bilmiyorum. Neler yaşadınız sorusu insanı yeniden ilk başladığı yere götürüyor, anılar canlanıyor ve şehit yoldaşlarımız konuşuyor. Ben DAİŞ’in Kobanê merkezine yönelik saldırıları sürerken katıldım. 1 haftalık eğitimimin ardından cepheye gittim. Aslında bir kadın olarak sadece erkeğin işi olarak görülen savaş alanlarında dezavantajlı başlama durumu yaşanıyor.

Çoğu zaman hissettiklerini açıkça paylaşamama, konuşamama oluyordu. Örneğin çok insani bir duygu olan korkuyu hiç sana uğramamış gibi davranmak zorundaydın. Korku bir ana bir duruma aittir. Ama erkek egemen sistemde kadın hep korkan, erkek ise korkusuz sayılıyordu. Kısacası hep güçlü görünmeye çalışıyorsun. Ama ben daha ilk cepheye gittiğimde açık vermiştim. Arkadaşların kaldıkları yerde fareler cirit atıyordu ve ben korkudan 2 gece sandalyenin üzerinde yatmıştım. Sonradan arkadaşlar halime acıyıp pirketlerden yerden yüksekte bir yatak yaptılar. Aslında güvenlik açısından yerde uyumamın daha doğru olacağını söylemişlerdi. Hatta bak doçka gelse ilk hedef sen olursun dediler ama dinletemediler. Çünkü henüz doçka nedir bilmiyordum ama fareleri iyi biliyordum.”

Şehit Herdem’le yarım kalan bir eğitim

Devrim savaşının geliştirdiği yoldaşlık üzerine konuşan Kinem Şehit Herdem (Musa Kobanê) ile yaşadığı bir anıyı bizlerle paylaştı, “Kobanê’de bir süre suikatçi olarak cephede yer aldım. O dönemde birimimizin yönetiminde Şehit Herdem meşhur adıyla Musa Kobanê yer alıyordu. Kobanê savaşı bittiğinde Şehit Herdem bana sen yeterince eğitim almadın. Hem Türkiye’ye gideceksin sana kapsamlı bir eğitim vereyim demişti. O sıralarda Musa Kobanê ismiyle bir röportajı çıkmıştı yabancı basında Kobanê’nin en iyi suikatçisi olarak.

Bir gün yanına gittim eğitimi örgütlemek için. Biraz takıldım tabii ki. “Hani suikatçiler kendilerini gizlemeliydi, bak şimdi dünya alem tanıyor seni.” diye. Zaten çeteler şehit düşen arkadaşların telefonlarını alıp, kayıtlı olanlara tehdit içerikli mesajlar atıyorlardı. O gün Şehit Herdem’e de çokça tehdit göndermişlerdi. Bak işte DAİŞ’in içine de ne kadar korku salmışsın ki böyle mesajlar yolluyorlar demiştim. Hoşuna gitmişti tabi o da çok iyi farkındaydı, çetelerin korktuğunun. Şehit düştüğü günün sabahı gördüm onu. Akşama operasyona çıkacağını söylemişti. Eğer sağ kalırsam 2 gün sonra eğitime başlarız demişti. O sabah gerçekten de hissetmişti şehit düşeceğini. O sözünü tutmadı ve anladım ki burada yalnızca ölüm durumunda sözünü tutmazsın.”

Devrim savaşında vardılar, inşa da ve sonrasında da yer alacaklar

Kinem devrim içinde aktif bir şekilde yer alacaklarını, güçlerini ona göre konumlandıracakalrını ve özsavunma güçlerini de geliştireceklerini belirtti, “Rojava’da Kobane’den itibaren, Tel Abyad, Tişrin,Hol, Şeddade, Minbiç, Tabqa, Raqqa, Efrîn ve Derazor hamlelerinde yer aldık. Aslında tüm Türkiyeli devrimci hareketler bir eksik bir fazla bu hamlelere katıldılar. Rojava devriminin savunmasında Türkiye Devrimci Hareketi olarak çok sayıda yaralı ve şehit verdik. Aslında enternasyonal dayanışmanın yeniden güçlenmesi ve bizleri yan yana getirmesi açısından çok olumlu oldu. Rojava Devrimine sadece askeri olarak değil, devrimin inşa süreci çalışmalarına katılıyoruz.

Kuşkusuz sorunuz genel Rojava Devriminin nereye evrileceği sorusundan yani genel konjektürel durumdan bağımsız değil. Ama bir yanıt vermemiz gerekirse, bugün Rojava Devriminin ve Ermeni halkının örgütlenme ihitiyacından hareketle kurduğumuz Şehit Nubar Ozanyan Ermeni taburunun büyütülmesi ve geliştirilmesi hedefimiz var. Elbette ki Rojavadaki güçlerimizi, önümüzdeki süreçte olası herhangi bir saldırı ve işgal girişimlerine karşı devrimi halkı savunacak şekilde konumlanacağız.”

Rojava Devrimi alternatif yaşam seçeneğinin somutlaşmış hali

Kinem, Rojava Devrim direnişinin birçok ülkeye ve inanlara umut olduğunu belirtti ve devam etti, “Rojava karanlığın iradesine karşı aydınlık dünyanın zaferi oldu. Rojava Devrimi, aslında tüm ezilenlere bir umut verdi. Yani “Sadece fazla ileri gitme riskini göze alanlar ne kadar ileri gidebileceğini öğrenir.” sözünün eylemle pratikle ortaya konmasydı Rojava devrimi.

Bu devrimden önce kim düşünebilirdi, bu kadar ileri gidileceğini, eğer ilk adımlar atılmasaydı. Mücadelenin zafere dönüşmesi, o her zaman ezilen, baskı gören, katledilen, yok sayılan politikaların hepsini paramparça ederek “Biz halkız, biz varız’ı” gösterdi. Rojava Devriminin ardından Bakur Kürdistan’nın da başlatılan özyönetim direnişleri devrimin en büyük yansıması oldu. Devrimden alınan güçle, özgüven ve kararlılıkla, tecrübelerle, tıpkı Rojava halkı gibi bizde direnirsek kazanırız umudu çok büyüktü. Her devrim büyük fedakarlıklar, adanmış insanlar ister. Rojava Devriminde gösterilen büyük fedakarlıkların benzeri aynı zamanda Sur, Cizre, Silopi gibi Kürdistan’nın her yerinde gösterildi.

Rojava Devrimi, Ortadoğu’daki dinci gerici faşist zihniyetin karanlığına karşı alternatif bir yaşam sunması, başka bir yaşam mümkün fikrini geliştirmesi bakımından çok önemli bir yerde duruyor.”

Mevzilerimizi canımız pahasına korumalıyız

Son olarak gençlerin başta Rojava Devrimi olmak üzere devrim mücadelesinde aktif yer alması gerektiğini belirten Kinem şöyle devam etti, “Emperyalist kapitalist sistemin her türlü asimilasyon, yozlaştırma sistem içileştirme politikalarından en çok nasibini alan gençlik iken, bu sisteme karşı mücadelede en dinamik rol oynayacak kesim yine gençlik oluyor. Esas olarak gençliğin Rojava Devrimini anlaması gerekiyor. Şayet iyi kavranırsa neden bu devrime sahip çıkmak gerektiği de doğal olarak anlaşılacaktır.

Yani gençliğin Rojava Devrimine katılması, bizzat deneyimlemesi meselenin bir tarafını oluştururken, gençliğin bulunduğu alanlarda Rojava Devrimini anlatma,tanıtma görevi önemli bir yerde duruyor. Faşist TC devletinin Rojava’ya dönük saldırılarını içerden mücadeleyi daha da yükseltecek devleti zorlayacak eylemsellikler geliştirmeli ve bu mevziyi canımız pahasına savunmalıyız.” (Haber Merkezi)

Kaynak: www.nuceciwan25.com  

8415

Umutla, dirençle yoğrulan 49 yıl…

1970’li yıllar gerek dünya gerekse de Türkiye’de devrim için, devrimci girişimler için, faaliyet için uygun koşullar sunuyordu. Devrimci düşünce yaygınlaşmıştı. Bu içerikte eserler basılıyor, dağıtılıyor, okunuyordu.

Üniversitelerde tartışma toplantıları, panel ve seminerler düzenleniyor, sol örgütlenmeler genişliyordu. Devrimci durum yalnızca dünya için değil ülkemiz açısından da elverişli koşullar sunuyordu.

Fransa TKP-ML Taraftarları:TKP-ML’nin 49. Kuruluş Yılını Selamlıyoruz!

TKP-ML’nin kuruluşunun 49. yılındayız. Bugün, çeşitli milliyetlerden Türkiye işçi sınıfının gerçek öncüsüne kavuşmasının 49. yılını kutluyoruz.

Türkiye Komünist Partisi Marksist-Leninist (TKP-ML) İbrahim Kaypakkaya’nın teorik ve pratik önderliğinde 24 Nisan 1972 tarihinde kuruldu.

Dursun Yoldaş Bağrımızda ve Belleğimizde Yaşayacak - Abbas Vartanoğlu

Bir yoldaş öldüğü zaman yoldaşları arasından belki bedenen ayrılır. Yoldaşlarınca vücudu son yolculuğuna uğurlanır. Yaşadığı toprağın derinliklerine devrimci gelenekler doğrultusunda defnedilir. Köhnemiş ve miadını tamamlamış sisteme karşı verdiği mücadeleyi kendisini bedenen uğurlayan yoldaşlarına devreder.

Ama onlar, yoldaşlarının belleklerine iyice kazınırlar. Bir daha çıkmamak üzere onların dağarcığında yerlerini alırlar. Onların bağırlarına iyice yerleşirler.

Özgür Bir Gelecek İçin 1 Mayıs Alanlarına!

İşçi sınıfının “Birlik Mücadele ve Dayanışma” günü olan 1 Mayıs’a sayılı günler kala dünyada ve ülkemizde önemli gelişmeler yaşanıyor.

Sadece günümüz açısından değil insanlık tarihi açısından da önemli bir yerde duran koronavirüs salgını etkisini sürdürüyor. Salgının tüm dünyayı etkilemeye devam ettiği koşullarda emperyalist-kapitalist ülkeler, virüse karşı önlemlerini devam ettirir ve aşılama çalışmalarını sürdürürken, ülkemizde ise tam bir yıkım söz konusu.

Savaş içindeyiz! (Nubar Ozanyan)

Özgürlüğün kelime olmaktan çıkıp yaşanılır değer ve ilkeler olması her emek ve onur sahibi insanın isteği ve amacıdır. Toprağında, atölyesinde emek dolu çalışmak, ekmeğini dostça, sofrasındaki lokmasını yoldaşça paylaşmak isteyen her insanın karşısına paranın tanrıları dikilir.

Devrimin Emektarı ve Değeri Olmak; Dursun Çaktı’ya…

Sınıf mücadelesi içerisinde yitirdiklerimizi anlatabilmek önemlidir. Deneyimlerini, hayat ve mücadele birikimlerini, değerleri sahiplenme, zor ve fırtınalı süreçlerdeki duruşları; alçakgönüllü oluşları, mütevazı kişilikleri, kitle inisiyatifleri gibi birçok konuda ortaya koyduklarını anlatmak gerekir.

İşte Dursun yoldaşı anlatmak, tam da bu mütevazı değerlerin karşılığına denk gelmektedir.

Kendiniz Suçlu Hissedeceksiniz ki İşimizi Rahat Yapalım

Örgütlü insanlar kendilerinin yapamadıkları her şeyleri sıradan insanlarda niye bekler ki?

Güya sırada insanlar isterse doğruya ulaşabilirlermiş.

Hadi bakalım.

Bir şapka

Bir fular

Bir tuval

Yedirmeyiz size sarı ineği, hanımlar yedirmeyiz.

Mahkeme bir tacizciyi akladı.

İnsanlar sokak ortasında bir tacizciyi cezalandırdı.

Vurmayın ablam vurmayın bana.

Bir şapka

Bir fular

Bir tuval

Bir şapkam, bir fularım, bir tuvalım yok diye mi bunu bana yapıyorsunuz?

Mahkeme bir tacizciyi akladı.

Tarihe dip notu olarak bırakılan görseller üzerine kısa değerlendirme… (İsmail Cem Özkan)

Uzun zamandır ölen / öldürülen devrimcilerin portrelerini çizdim, doğum tarihleri ve ölüm tarihlerini araştırdım ve bir şeyin farkına vardım; ailesi biraz orta düzeyde geliri varsa, bürokratsa, iyi eğitim almışsa onların doğum tarihleri ve ölüm tarihleri belliyken, ingilizce "noname" denilen, fakir ailenin çocukları, inanmış, hayatını ortaya koymuş ya da tesadüfen orada olan ve bir kaza ya da hedef gözetilerek öldürülen insanlar/ devrimciler...

Kimdir Devrimci olan...! Mahmut Turhal

Günümüz sosyal medyasında ve yazılı sol medyada hemen hergün devrimcilik nedir? Devrimci kimdir üzerine çokça laf edilip yazılıp çiziliyor. Bizde muğlaklaştırılan ve içeriği bozulan bu kavramların bir kez daha yerli yerinde ve amaç ve içeriğine uygun kullanılması bakımından nedir devrimcilik sorusunun yanıtlanması gerekiyor.

Kısaca devrimci; bilimsel sosyalist dünya görüşü ve idealleri doğrultusunda toplumda ''kökten'' değişim isteyen, eskiye vurup yeniyi kuran ve değiştiren kişidir.

Garip Şahin

Garip Şahin bir müddeten beridir hasta. Sağlığına kavuşup, aramıza döneceği umudundayım. Bu umudum güçlü. Güçlü diyorum çünkü dünyanın derdini kendi özel derdi haline getirmiş ve yaşamını direnme üzerine kurmuş bir ozandır Garip Şahin. Hastalığa karşı da direniyor

Proletaryanın Kaosu

Sayılara sayılar.

Salt, sayılarla uğraşan insanlar da sayılar gibi duygusuzdur.

Onlar gibi de rakamların içerisinde kaybolur giderler.

Haa.. bir fazlalaştı

Haa.. bir eksildi

Haa... Eşitleşti.

Sil sil her şey yeniden baştan.

Bir köylü azaldı, bir köylü çoğaldı.

Sil sil her şey yeniden baştan.

Hiç kimse azalanın veyahutta çoğalanın birbirlerine karşı hissetikleriyle ilgilenmezler.

Ne maruz kalınan emperyalist çeşitlilikle ne de emperyalist çelişkilerin proletaryalar arasında yol açtığı kavgalarla ilgilenirler.

Sayfalar