Pazartesi Mart 3, 2025

TKP/ML : ANKARA KATLİAMI DEVRİMİ ÖRGÜTLEME GEREKÇEMİZDİR !

10 Ekim 2015, faşist devletin suçlarla dolu siciline eklediği yeni tarihsel bir gündür. Emek Platformu’nun “Barış ve Demokrasi” mitingine yapılan bombalı saldırıda 128 devrimci, demokrat, ilerici emekçi katledilirken yüzlercesi yaralandı. Bu vahşi saldırı Türkiye tarihinin en kanlı toplu kıyımı olarakta tarihteki yerini aldı.

Saldırıda gözler İŞİD’e çevrilse de, gerçek bambaşkadır. Bu katliamı örgütleyen, yol gösteren Faşist diktatörlüktür. Türk hakim sınıfları ve onun bugünkü temsilcisi AKP bu saldırının sorumlusudur. Bundan kimsenin şüphesi yoktur.

Şüphe yoktur, çünkü Faşist devlet bu katliamlara ihtiyaç duymaktadır. Ortadoğu politikasıyla saplandığı batak, Kürt meselesinde izlediği savaş politikası, her türlü muhalefete tahamülsüzlük Türk hakim sınıflarını ve onun temsilcisi AKP’yi bu rotaya sokmuştur. Faşist Türk devletinin sadece rahatsız olduğu nokta katledilen insanın fazlalığı olabilir. Birlikte hareket ettiği cihatçı örgütlerin “vur deyince öldüren” gaddarlığı ve elinin ayarının kaçması Türk devleti için sadece ayrıntıda ki küçük bir “sorundur”. Onun ötesinde katliamın ideolojik, politik, askeri, istihbari, vs. bütün sorumluluğu Türk devletine aittir. Özelde ise AKP ve Tayyip Erdoğan’a.

Faşist devlet Ortadoğu’da hedeflerine ulaşamamanın, Kürt meselesinde istedikleri gibi yol alamamanın krizini ağır bir faturayla ezilen halkımıza kesmektedir. Komprador burjuvazi ve büyük toprak ağaları kendi iç kapışmalarının yarattığı politik krizi ve her geçen gün yönetmede yaşadığı sorunları şimdi kanlı bir oyunla kontrol altında tutmaya çalışmaktadır.

Bu kanlı oyun 7 Haziran seçimlerinin öncesinde başlayıp tırmandırılarak sürdürülmüştür. Kürt ulusal sorununda faşist tekçi yaklaşımında ısrar ve Kürt Ulusal Hareketi’nin buna karşı güç kazanmasıyla saldırılar gündeme gelmiştir. HDP’nin seçimlerde büroları ve mitingleri bombalanmış, devlet uzantılı faşistlerle toplu linçler organize edilmiş, her türlü baskı ve şiddet devreye konmuştur. Tüm çabalara rağmen HDP’nin güçlenmesi ve barajı geçmesi engellenememiştir. Bu durum Faşist devleti ve özelde AKP ve Tayyip Erdoğan’ı daha da saldırganlaştırmıştır.

Temmuz ayında Kobane’yi yeniden inşa etme şiarıyla Suruç’ta SGDF’nin basın açıklamasında bomba patlatılmış, 35 devrimci genç katledilmiştir. Saldırının faili olan faşist diktatörlük bu katliamı bahane ederek “Terörle Mücadele” adı altında yurtsever, devrimci ve demokratları gözaltına almış ve tutuklamıştır. Aynı zaman diliminde savaş uçakları Irak Kürdistanı’nda PKK kamplarını bombalamış ve gerillaya yönelik operasyonlar başlatılmıştır. Bu saldırıya karşı PKK’nin yanıt vermesi ve savaşta TC’ye ağır kayıplar yaşatması faşist saldırganlığın dozunu arttırmayı getirmiştir.

Türk egemen sınıfları Kürt ulusunun onurlu direnişi ve mücadelesi karşısında onlarca Kürt kentinde sokağa çıkma yasakları ile halkı kolektif cezalandırmaya tabi tutmuş, çocuk kadın demeden direnen halkı katletmiştir. Seçilmiş belediye başkanlarını sudan gerekçelerle ya tutuklamış ya da görevden almıştır.

Bu süreç boyunca binlerce yurtsever, devrimci ve demokrat tutuklanırken, yüzlercesi katledilmiştir. Şovenizm körüklenmiş, AKP ve MHP’li faşistlerin organizasyonuyla başta HDP binaları olmak üzere Kürtlere ait olan her şey yakılmış, yıkılmış ve yağmalanmıştır.

Türk, Kürt ve çeşitli milliyetlerden ezilen geniş kesimler yoğun bir saldırı dalgasıyla, körüklenen şovenizmle ve ağır psikolojik harp yöntemleriyle baskılanmaya çalışılmıştır. Bu saldırılara duyarsız kalmayanların en barışçı ve demokratik tepkileri yasaklanmış, gazla ve copla bastırılmaya çalışılmıştır.

Faşist diktatörlük dikensiz gül bahçesi istemektedir. Bu yüzden Barış isteyen, demokrasi isteyen emekçiler Ankara’da izinli bir gösteride acımasızca bombaların hedefi yapılmıştır. Faşist diktatörlük cihatçı kontra güçlerini harekete geçirmiştir. Devletin politikasına karşı barışçıl, demokratik temelde de olsa karşı çıkılması halinde “ne pahasına olursa olsun” cezalandırılacağı mesajı Ankara’nın göbeğinde patlatılan bombalarla verilmiştir. Korkutmak, yıldırmak, tepkisiz bırakmak, var olana boyun eğdirmek amaçlanmıştır. Gerçeği haykıranların susması istenmektedir.

Şimdi aynı devlet en şiddetli şekilde bu saldırıyı kınamakta, acılarının büyüklüğünü ifade etmekte ve yetinmeyip “Ulusal yas” ilan etmektedir. Bu sahtekarlıktır. Başta katledilen insanlar olmak üzere halkla dalga geçmektir. Halkımız bu sahtekarlığı reddetmiştir. Katliam sonrası tereddüt etmeden tepkisini faşist devlete yöneltmiştir. Sokaklarda, meydanlarda bu gerçeği haykırmıştır, haykırmaktadır.

Halkımızın gerçeği hızla kavrama ve cesaretle dillendirmesi faşist devlet açısından bir felakettir. Bu devrimciler, komünistler için ise sorumluluğunu kavrama gerekçesidir. Komünistler ve devrimciler halkın gerçeği hızla kavramasını, devrimci mücadeleyi ve savaşı yükseltme gerekçesi olarak görmelidir.

Ankara katliamının hesabını sormak, halkımızın devrime olan ihtiyacına yanıt olmakla mümkündür.

Faşist devletle baş etmek, örgütlü halkın başaracağı bir iştir.

Faşist devletle baş etmek, başından sonuna silahlara dayanan bir mücadele hattını benimsemekle mümkündür.

Faşist devletle baş etmek, gerçeği kavramış halkla sokaklarda, meydanlarda, dağlarda, fabrikalarda, okullarda, tarlalarda mücadelenin her alanında kaynaşmakla mümkündür.

Faşist devletle baş etmek, Halk Savaşı’nın özgürleştirici, kahredici gücünü örgütlemekle mümkündür.

Faşizmi Döktüğü Kanda Boğacağız, Ankara Katliamının Hesabını Soracağız!

Devrim Şehitleri Ölümsüzdür!

Kahrolsun Emperyalizm, Komprador Kapitalizm, Feodalizm ve Her Türden Gericilik!

Yaşasın Halk Savaşı !

Yaşasın Partimiz TKP/ML, Halk Ordusu TİKKO ve TMLGB !

12 EKİM 2015

TKP/ML – MK

Türkiye Komünist Partisi/Marksist-Leninist-Merkez Komitesi

45136

Proletarya Partisi

 Proleterya Partisi'nden gundeme iliskin yazilar

Proletarya Partisi

ALEVİLERİ İSTİSMAR ETMEKTEN VAZ GEÇİN, SAMİMİYETLE LAİKLİĞİ TALEP EDİP SAVUNUN!

CHP Genel Başkanı Özgür Özel, katıldığı bir etkinlik vesilesiyle, şöyle demekte: “(…) Cemevleri ile ilgili taleplerimiz yıllardır ortadayken, bir yanda bu ülkede anayasaya göre her yurttaş eşitken, Sünni bir yurttaşın ibadethanesi camilerin her ihtiyacı karşılanırken, aynı vergiyi ödeyen; vergi verirken eşit ama hizmet alırken eşit olmayan Alevi yurttaşlarımızın ibadethaneleri Cemevleri, devlet nezdinde ibadethane kabul edilip, camiye ne yapılıyorsa Cemevine de  aynısı yapılacağı güne kadar bu talebinizin sonuna kadar arkasındayım.” (T24, 21.07.2024)

Kendi topraklarında özgür yaşayamayanlar (Nubar Ozanyan)

Nasıl bir adalet, nasıl bir vicdandır ki yüzyıldır Kürtler kendi topraklarında özgür yaşayamıyor? Nasıl bir kara zulümdür ki, on binlerce gerilla canını feda etmesine, on binlerce tutsak kör hücrelerde ömür çürütürcesine özgürlüğe ellerini uzatmasına karşın karanlık iş başında kalmaya devam ediyor? Ve yüz yıldır Kürt halkı bunca büyük bedel ödemesi karşısında sanki bir şey olmamış gibi duran Devlet, utanmadan elini “kardeşlik” adına DEM’e uzatıyor? Tarihte böylesine aymaz bir düşman görülmüş mü?

Nobel Ekonomi Ödülleri Hangi "Bilimsel" Buluş İçin Verildi?

Emperyalist sistemin içinde bulunduğu durumdan liberal ekonomistler, liberal entellektüellerde memnun değiller. „Eşitsizlikler“ büyümüş, „doğanın tahribatı alarm“ veriyormuş, „demokrasiler“ gerilemiş, „ekonomiler teknolojik gelişmelerin gerisinde“ kalıyormuş. „ekonomik büyümeler yavaşlamış“ vs. vs. En büyük buluşu 2005-2006'dan beri dünyada „demokrasi“lerin gerilemesiymiş.

SAVAŞA AKTARILAN PARA, EMEKÇİYE YAŞATILAN YOKSULLUĞUN BAŞLICA NEDENLERİNDENDİR!..

“Çözüm sürecinin en önemli sonuçlarından biri de kesinlikle ekonomik göstergeler, ekonomik nedenler olacaktır. Yapılan bir hesaplamaya göre, terörün Türkiye’ye son 29 yıldaki maliyeti yaklaşık 300 milyar dolardır. Çözüm süreciyle birlikte canları tehditten kurtardığımız kadar, ekonomiye de can suyu olacak yeni bir dönemi, yeni bir süreci başlatmış olacağız.”

“Filistin’de direnişin bir yılı ve Bahçeli’nin sözleri”(Deniz Aras)

7 Ekim Aksa Tufanı hamlesinin üzerinden tam bir yıl geçti. Bu süre içinde Ortadoğu, emperyalistlerin askeri, siyasi, lojistik ve istihbarat desteğiyle adeta bir koçbaşı olarak işlevselleştirdikleri Siyonist İsrail tarafından kan gölüne çevrildi.

İmha ve İnkar Politikalarına Karşı Direniş Sürüyor

Türk devletinin kuruluş süreci aynı zamanda Kürdistan coğrafyasında imha ve inkâr politikalarına sistemlilik kazandırma sürecidir. “Tek vatan, tek bayrak, tek millet” söylemi bu ırkçı, inkârcı politikanın en açık ve özlü ifadesidir.

Ve aynı zamanda bir devlet politikasıdır. Dolayısıyla Kürt coğrafyasına dönük saldırıları dönemsel görmek veya kimi burjuva partilerinin izlemiş olduğu politikalarla açıklamaya kalkmak yanılgılı bir tutum olur.

3. Dünya Savaşı riski hâlâ “güçlü olasılık” mı yoksa artık “kaçınılmaz akıbet” mi?

Son bir yılın ve ama özellikle de son ayların olguları öyle gösteriyor ki 3. Dünya savaşı artık sadece “güçlü bir olasılık” olarak değil; “kaçınılamaz bir akıbet” olarak ele alınmayı gerektiriyor. Bu hızlı tırmanış ise esasen şu iki ana etmen üzerinden yaşanıyor: Birinci etmen Rusya-Ukrayna Savaşı iken; ikinci etmen ise İsrail saldırganlığının tırmandırdığı savaştır.

Önderlerin Ardından… (Nubar Ozanyan)

Kafkaslar’ın en ileri devrim beyni ve en güçlü çarpan sosyalist yüreği, zulmün gölgesinde yaşam bulmaya çalışan Ermeni halkının yetiştirdiği en kalifiye önder kadrolardan olan ISTEPAN ŞAHUMYAN’IN başına gelenler bütün Sovyet devrim önderlerinin başına gelenler gibi oldu. Yok sayılmak, yaşanmamış kabul edilmek, itibarsızlaştırılmak, unutturulmak, nefret, işçiler ve ezilen halklar için yaptıkları büyük fedakarlıklarının ters yüz edilmesi, kahramanların hain olarak tanıtılmaya çalışılması kötülüklerin en büyüğüdür. Acıların en derinidir.

Emperyalizm Üzerine Notlar-7

Yarı-Sömürgeciliğe“ Sığnan Sosyal Şovenist Teoriler

Başka ülkelerin işçi ve emekçilerini sömüren bir ülke yarı-sömürge olamaz. Eğer bir ülke içinde yüksek düzeyde tekelleşme gerçekleşmişse, başka ülkelere sermaye ihraç ediyor, oralarda yatırım yapıyor, işçi çalıştırıyor, maden ocakları açıp işletiyor, banka açıp mevduat topluyor, kredi veriyorsa ve  bu ülke, ML literatürde, kapitalist sistem içinde  emperyalist bir ülke olarak adlandırılır.

Düşünüş ve Hareket Tarzında Devrimcileşmek

Kürt ulusuna, diğer azınlık milliyetlere uygulanan baskı ve asimilasyon politikalarına karşı sessiz kalıp harekete geçmemek, özünde işçi ve emekçilerin birliğine, ortak yürüyüşüne zarar vermektir. Dolayısıyla bu yönlü yapılan çağrılara kayıtsızlık ya meselenin özünü yeteri kadar kavramamaktan ya da bu demokratik istemlere karşı samimi bir tutum sergilememekten kaynaklanmaktadır. Çünkü samimi bir birlik istemi, ortak mücadele anlayışı Kürt ulusunun ulusal demokratik haklarını savunmayı, bu yönlü yapılan tüm saldırılara karşı net bir tutum almayı gerekli kılmakta.

Bay Özkök gibilerinin vicdan muhakemesi

Ertuğrul Özkök; “Akıl ve vicdan Orta Doğu’yu terk etti. Geriye sadece fanatizmi bıraktı.” Sözleriyle, kendince bir durum tespiti yapıyor. Ve “Hadi artık soralım” diyerek, T24’deki yazısında soruyor: “Orta Doğu’yu kim harabeye çevirdi; İsrail F-35’leri mi, Hizbullah Fadi füzeleri mi?” (25 Eylül 2024)

Sayfalar