TKP/ML : ANKARA KATLİAMI DEVRİMİ ÖRGÜTLEME GEREKÇEMİZDİR !

10 Ekim 2015, faşist devletin suçlarla dolu siciline eklediği yeni tarihsel bir gündür. Emek Platformu’nun “Barış ve Demokrasi” mitingine yapılan bombalı saldırıda 128 devrimci, demokrat, ilerici emekçi katledilirken yüzlercesi yaralandı. Bu vahşi saldırı Türkiye tarihinin en kanlı toplu kıyımı olarakta tarihteki yerini aldı.
Saldırıda gözler İŞİD’e çevrilse de, gerçek bambaşkadır. Bu katliamı örgütleyen, yol gösteren Faşist diktatörlüktür. Türk hakim sınıfları ve onun bugünkü temsilcisi AKP bu saldırının sorumlusudur. Bundan kimsenin şüphesi yoktur.
Şüphe yoktur, çünkü Faşist devlet bu katliamlara ihtiyaç duymaktadır. Ortadoğu politikasıyla saplandığı batak, Kürt meselesinde izlediği savaş politikası, her türlü muhalefete tahamülsüzlük Türk hakim sınıflarını ve onun temsilcisi AKP’yi bu rotaya sokmuştur. Faşist Türk devletinin sadece rahatsız olduğu nokta katledilen insanın fazlalığı olabilir. Birlikte hareket ettiği cihatçı örgütlerin “vur deyince öldüren” gaddarlığı ve elinin ayarının kaçması Türk devleti için sadece ayrıntıda ki küçük bir “sorundur”. Onun ötesinde katliamın ideolojik, politik, askeri, istihbari, vs. bütün sorumluluğu Türk devletine aittir. Özelde ise AKP ve Tayyip Erdoğan’a.
Faşist devlet Ortadoğu’da hedeflerine ulaşamamanın, Kürt meselesinde istedikleri gibi yol alamamanın krizini ağır bir faturayla ezilen halkımıza kesmektedir. Komprador burjuvazi ve büyük toprak ağaları kendi iç kapışmalarının yarattığı politik krizi ve her geçen gün yönetmede yaşadığı sorunları şimdi kanlı bir oyunla kontrol altında tutmaya çalışmaktadır.
Bu kanlı oyun 7 Haziran seçimlerinin öncesinde başlayıp tırmandırılarak sürdürülmüştür. Kürt ulusal sorununda faşist tekçi yaklaşımında ısrar ve Kürt Ulusal Hareketi’nin buna karşı güç kazanmasıyla saldırılar gündeme gelmiştir. HDP’nin seçimlerde büroları ve mitingleri bombalanmış, devlet uzantılı faşistlerle toplu linçler organize edilmiş, her türlü baskı ve şiddet devreye konmuştur. Tüm çabalara rağmen HDP’nin güçlenmesi ve barajı geçmesi engellenememiştir. Bu durum Faşist devleti ve özelde AKP ve Tayyip Erdoğan’ı daha da saldırganlaştırmıştır.
Temmuz ayında Kobane’yi yeniden inşa etme şiarıyla Suruç’ta SGDF’nin basın açıklamasında bomba patlatılmış, 35 devrimci genç katledilmiştir. Saldırının faili olan faşist diktatörlük bu katliamı bahane ederek “Terörle Mücadele” adı altında yurtsever, devrimci ve demokratları gözaltına almış ve tutuklamıştır. Aynı zaman diliminde savaş uçakları Irak Kürdistanı’nda PKK kamplarını bombalamış ve gerillaya yönelik operasyonlar başlatılmıştır. Bu saldırıya karşı PKK’nin yanıt vermesi ve savaşta TC’ye ağır kayıplar yaşatması faşist saldırganlığın dozunu arttırmayı getirmiştir.
Türk egemen sınıfları Kürt ulusunun onurlu direnişi ve mücadelesi karşısında onlarca Kürt kentinde sokağa çıkma yasakları ile halkı kolektif cezalandırmaya tabi tutmuş, çocuk kadın demeden direnen halkı katletmiştir. Seçilmiş belediye başkanlarını sudan gerekçelerle ya tutuklamış ya da görevden almıştır.
Bu süreç boyunca binlerce yurtsever, devrimci ve demokrat tutuklanırken, yüzlercesi katledilmiştir. Şovenizm körüklenmiş, AKP ve MHP’li faşistlerin organizasyonuyla başta HDP binaları olmak üzere Kürtlere ait olan her şey yakılmış, yıkılmış ve yağmalanmıştır.
Türk, Kürt ve çeşitli milliyetlerden ezilen geniş kesimler yoğun bir saldırı dalgasıyla, körüklenen şovenizmle ve ağır psikolojik harp yöntemleriyle baskılanmaya çalışılmıştır. Bu saldırılara duyarsız kalmayanların en barışçı ve demokratik tepkileri yasaklanmış, gazla ve copla bastırılmaya çalışılmıştır.
Faşist diktatörlük dikensiz gül bahçesi istemektedir. Bu yüzden Barış isteyen, demokrasi isteyen emekçiler Ankara’da izinli bir gösteride acımasızca bombaların hedefi yapılmıştır. Faşist diktatörlük cihatçı kontra güçlerini harekete geçirmiştir. Devletin politikasına karşı barışçıl, demokratik temelde de olsa karşı çıkılması halinde “ne pahasına olursa olsun” cezalandırılacağı mesajı Ankara’nın göbeğinde patlatılan bombalarla verilmiştir. Korkutmak, yıldırmak, tepkisiz bırakmak, var olana boyun eğdirmek amaçlanmıştır. Gerçeği haykıranların susması istenmektedir.
Şimdi aynı devlet en şiddetli şekilde bu saldırıyı kınamakta, acılarının büyüklüğünü ifade etmekte ve yetinmeyip “Ulusal yas” ilan etmektedir. Bu sahtekarlıktır. Başta katledilen insanlar olmak üzere halkla dalga geçmektir. Halkımız bu sahtekarlığı reddetmiştir. Katliam sonrası tereddüt etmeden tepkisini faşist devlete yöneltmiştir. Sokaklarda, meydanlarda bu gerçeği haykırmıştır, haykırmaktadır.
Halkımızın gerçeği hızla kavrama ve cesaretle dillendirmesi faşist devlet açısından bir felakettir. Bu devrimciler, komünistler için ise sorumluluğunu kavrama gerekçesidir. Komünistler ve devrimciler halkın gerçeği hızla kavramasını, devrimci mücadeleyi ve savaşı yükseltme gerekçesi olarak görmelidir.
Ankara katliamının hesabını sormak, halkımızın devrime olan ihtiyacına yanıt olmakla mümkündür.
Faşist devletle baş etmek, örgütlü halkın başaracağı bir iştir.
Faşist devletle baş etmek, başından sonuna silahlara dayanan bir mücadele hattını benimsemekle mümkündür.
Faşist devletle baş etmek, gerçeği kavramış halkla sokaklarda, meydanlarda, dağlarda, fabrikalarda, okullarda, tarlalarda mücadelenin her alanında kaynaşmakla mümkündür.
Faşist devletle baş etmek, Halk Savaşı’nın özgürleştirici, kahredici gücünü örgütlemekle mümkündür.
Faşizmi Döktüğü Kanda Boğacağız, Ankara Katliamının Hesabını Soracağız!
Devrim Şehitleri Ölümsüzdür!
Kahrolsun Emperyalizm, Komprador Kapitalizm, Feodalizm ve Her Türden Gericilik!
Yaşasın Halk Savaşı !
Yaşasın Partimiz TKP/ML, Halk Ordusu TİKKO ve TMLGB !
12 EKİM 2015
TKP/ML – MK
Türkiye Komünist Partisi/Marksist-Leninist-Merkez Komitesi
Son Haberler
Sayfalar

Devrimci Pratik ve Militanlaşma
Günlük, üretkenlikten yoksun, kendini tekrarlayan faaliyetler militanlaşma anlamında bir gelişmeyi tetiklemez. Yine devrimci pratiği zayıf bir özne, her şeyden önce geçmiş olumsuz alışkanlıklarıyla devrimci bir tarzda hesaplaşmaya girmez. Yani düşünsel ve pratik olarak küçük burjuva düşünüş ve yaşam tarzından militanca bir kopuş sürecine yönelmez. Çünkü devrimci militanlaşma proleter düşünüş tarzına aykırı olan her türlü burjuva anlayışla hesaplaşma düzeyine bağlıdır. Sade bir dille ifade edecek olursak; köklü bir kopuş, çok yönlü ve kapsamlı bir hesaplaşmayla mümkündür.

“CHP’yi demokrasi cephesıne katılmaya zorlama” yaklaşımları üzerine - I
Toplumda ve doğada yaşanan her değişim, dönüşüm ve gelişmeye koşut olarak, her olgu ve kavram gibi, CHP de elbette ki tartışmalar konusu olabilir, olmalıdır da. Bunda herhangi bir anormallik olmasa gerek. Hayatta, ortaya çıktığı o ilk andaki haliyle, değişmeden kalan/kalabilen hiçbir şey olamayacağına göre; CHP’de de bu kural gereği, el mecbur, bazı değişim ve dönüşümler yaşanacaktır. Bunu yadsımak, hayatın diyalektiğini yadsımakla eşanlamlıdır.

Tutuculuk,dogmatizm ve tabela devrimciliği devrime vardırmaz!
Kısa bir süre önce, “Bu Kendi Kendimizi Kandırmamız Daha Ne Zamana Kadar Sürecek Acaba?” başlıklı, kısa-özlü bir yazı kaleme alıp, bloğumda paylaşmıştım.
Yazıda Türkiye ve K. Kürdistan Devrimci Hareketinin içinde bulunduğu olumsuz durum ve açmazları özetlenmiş, kendi kendine yapageldiği ajitasyona ve kafasını kuma gömme hallerine dikkat çekilmiş ve son paragraf olarak da şu soru sorulmuştu:

Tehlikenin farkında mıyız?
"Türkiye yüzyılı maarif modeli" ile hedeflenen şey; Devlet eliyle "dindar ve kindar nesil" yetiştirmek ve tedrici geçişle din esaslı bir rejim inşa etmektir,
Öncelikle ve de tereddütsüzce idrakinde olunmalı ki bu konuda yapılmak istenenin tümü, ‘toplumsal mühendislik’ yöntemleriyle, zamana yayılı olarak tamamen Erdoğan’ın ‘gizli ajandasının’ şu son derece aleni ideolojik tercihlerini hayata geçirmek maksadıyla yapılmaktadır. Yani asla ‘masumane’ ve de spontane şeyler değil bunlar. Örneğin şöyle diyordu fiiliyatta kendisine İslâm halifesi misyonu yüklemiş olan Erdoğan:

Bugün Galatasaray Meydanında bariyerler bir genişledi ve arkasından geri daraldı.
Meydana gelmeden meydana açılan her yol denetim altına alınmış, polis denetiminden ve üst aramasından sonra meydana girdik... Arkasından heykelin olduğu yere geldim, orası da bariyer ile çevrilmişti, ön taraftan giriş yerine yan taraftan giriş açılmıştı, oradan da üst aramasından geçip oturma eyleminin olacağı heykel çevresine geldik. Heykel, cumhuriyetin 50. Yıl heykeli. 100. Yıl heykeli yapıldı mı bir yerlerde bilmiyorum...
Bariyer içinde bariyer ve onun içinde izin verilen sınırlar içinde acılarımızı haykırmak!

Disiplin anlayışımıza eleştirel bir bakış – II
II.Bölüm:
Laz Nihat’ın başında bulunduğu ekip, öylesine şuursuzca bir gözü kapalılıkla kontraya tabi hareket etmekteydi ki düşünün, düşman operasyonlarının sürmekte olduğu bir arazide, başta ben olmak üzere, kendilerinden yana tavır almayacaklarına kanaat getirdikleri bir grup gerillayı silahsızlandırarak, öylece araziye terk etmeyi bile göze alabildiler…

Disiplin anlayışımıza eleştirel bir bakış – I
Aslında bu konuyu yıllar önce kaleme aldığım “Dersim Dağlarında” ve “Mao Zedung Değerlendirmeleri” isimli kitaplarımda, yaşanan somut örnekler üzerinden irdeleyip, kendimce, genel yaklaşımın ne olması gerektiğini, özlü bir perspektif olarak ortaya koymuştum. Ancak ne var ki bu kitaplarda ki tüm diğer konular olduğu gibi, bu konu da ‘meşru muhatapları’ olması gereken kişi ve yapılarca; ‘üç maymun’ seçeneğiyle karşılanmaya devam ediyor.

TKP-ML Merkez Komite: Pratiğimizde Bilinç, Bilincimizde Rehberdir İbrahim Kaypakkaya!
Coğrafyamız komünist önderi ve Demokratik Halk Devrimi’nin sönmez meşalesi İbrahim Kaypakkaya yoldaşın Amed Hapishanesi’nde katledilmesinin 51. yılındayız. Önder yoldaşımızın 18 Mayıs 1973’te katledilmesinden sonraki yarım asırlık zaman diliminde Türkiye ve Türkiye Kürdistanı toplumsal mücadeleleri tarihinin gelişim seyri, İbrahim Kaypakkaya’nın görüşlerini sadece doğrulamakla kalmamış aynı zamanda güncel kılmıştır.

Selahattin Demirtaş'a ve bütün tutsaklara...
"YÜREĞİN UMUT ETTİĞİ O ADRESTE" "LI DILÊ KU DIL HÊVÎ DIKE"
Düşkünlüğün, alçaklığın, düzenbazlığın, bağnazlığın, ırkçılığın, sefilliğin, çürümüşlüğün, bencilliğin, rezilliğin ve vurdumduymazlığın rağbet gördüğü bu topraklar sana göre değil dostum.
Yıllardır tanırım seni.
Hani, yüz yüze görüşmüşlüğümüz olmasa da, beraber oturup bir bardak çay içmemiş, tek kelime sohbet etmemiş olsak da, sen hep aşinaydın bana.
Bir aralar bu aşinalığa bir isim bulayım dedim ama inan hiçbir yere oturtamadım.
Akraba desem, değil.
Komşu desem, hiç değil.

TKP-ML MK Siyasi Büro Üyesiyle Röportaj: “Partimiz 53. Mücadele Yılında Faşizme Karşı Savaşını Kararlılıkla Sürdürecektir”
” Kitlelerin hakim sınıfların siyasetinden bağımsız, kendi siyasetini örgütlenmesi ve dahası bir güç olarak ortaya çıkmasını önemsiyoruz. Bu anlamıyla başta İstanbul 1 Mayıs Taksim alanı olmak üzere, işçi sınıfının, emekçilerin, kadınların ve halk gençliğinin 1 Mayıs’ta Alanlara çağrısını değerli ve anlamlı buluyoruz.”
– Öncelikle kendinizi tanıtır mısınız?
– İsmim Özgür Aren. TKP-ML MK, Siyasi Büro üyesiyim.

Tayyip'i, tayyip'e olan güvende yendi
Ah... kuzucuğum ah...
Ne oldu bize böyle.
Ne oldu.
Her şey tıkırında giderken...
Neler yaşadık böyle.
Bu seferde kediler chp'nin lehine mi trafoya girdi ne
Veyahut da.... veyahut da...
"Sizin siyasetçiler bizim sermayeden bir kaç kişiyi yemeye niyetlenirde bizde hemide hala iktidardayken sizlerden daha fazlasını ham... ham... etmeyiz mi ha..." demenin yarattığı korku uzlaşısı dolu komplo teorileriyle mi bundan sonraki seçimleri açıklayacağız.
Yoksa... yoksa...
Daha dün bir; bu gün iki