Cumartesi Eylül 21, 2024

TKP/ML Kadın Komitesi

 

Kadın Komitesi: “Kadınların öfkesi, isyanı ve örgütlü iradesi karşısında hiçbir diktatör duramayacak!”

8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü’ne dair bir açıklama yayınlayan TKP/ML Kadın Komitesi “Özgürlüğümüzü, geleceğimizi emekçi kadın ellerimizle yaratalım! Buna gücümüz, buna bilincimiz, buna inancımız var! Unutmayalım, öfkemizin, isyanımızın ve örgütlü irademizin karşısında hiçbir diktatör, hiçbir iktidar sahibi duramaz!” dedi.

Elimize e-posta yoluyla ulaşan bir habere göre Türkiye Komünist Partisi/Marksist Leninist’te bağlı Kadın Komitesi 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü’ne dair bir açıklama yayınladı. “Kadınların öfkesi, isyanı ve örgütlü iradesi karşısında hiçbir diktatör duramayacak!” diyen Kadın Komitesi “8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü'nün tarihsel anlamını mücadeleyle güncelleyen kadınların direnişi, ataerkil sömürücü sistemlere, faşizme, baskı ve otoriterleşmeye karşı meydan okuyor!” şeklinde açıklamasına giriş yaptı:

“Tıpkı İzlandalı, Arjantinli, ABD’li, Türkiyeli, Kürdistanlı kadınlar gibi…”

Açıklama şu örnekler verilerek sürdürüldü: “Tıpkı aynı işi yapmalarına karşı erkeklerin yüzde 66.25'i oranında ücret alan İzlandalı kadınların ‘eşit işe eşit ücret’ talebiyle binlerce kadının katıldığı grevi örgütleyerek cinsiyetçi ücretlendirmeye karşı durdukları gibi... Ki İzlanda, kadınların en iyi şartlara sahip olduğunun iddia edildiği bir ülke konumundadır...

Tıpkı Polonya'da kürtajın tamamen yasaklanması yasa tasarısına karşı genel grev ilan ederek milyonları sokaklara döken kadın hareketi gibi... Ki Polonya, halihazırda Avrupa'nın en katı kürtaj yasalarından birine sahip bir ülke durumundadır....

Tıpkı Fransa'da yine ‘eşit işe eşit ücret’ talebiyle iş bırakma eylemi ve gösteriler düzenleyen kadınlar gibi... Fransa'da kadınlar ile erkekler arasındaki ücret fark yüzde 15.1 oranındayken, bunun anlamı ise kadınların yılın 38.2 iş gününde erkeklere kıyasla bedava çalıştıkları anlamına geliyor...

Tıpkı Arjantin'de kadınların, 16 yaşındaki kız çocuğunun tecavüze uğrayıp katledilmesinin üzerine ilan ettiği grevle, milyonlarca kadını sokağa dökmesi ve ‘Ni Una Menos!’ (Bir eksik olmayacağız!) demesi gibi...

Tıpkı ABD'de ırkçı-cinsiyetçi Trump'ın başkan seçilmesine karşı ABD'den Yeni Zelanda'ya, Avustralya'dan İngiltere'ye, Myanmar'dan Danimarka'ya birçok ülkede on binlerce kadının katıldığı eşzamanlı mitingler örgütlenmesi gibi...

Tıpkı ülkemizde çocukların, kendilerine tecavüz eden erkeklerle evlendirilmesini öngören yasaya karşı direnen ve yasayı OHAL koşullarında, sokaklarda geri çektiren kadınlar gibi... Tıpkı Her Halde Direniriz diyerek, sokaklardan çekilmeyen kadınlar gibi...

Ve yine tıpkı Kürdistan topraklarında, öz yönetim direnişlerinde, Rojava'da yıllardır DAİŞ'e karşı mücadelede düşmanın dizlerini titreten Kürt kadınlar gibi...”

“Sömürünün olduğu kadar direnişin de öznesiyiz”

“Kadın isyanı, direnişi, mücadelesi emeğinin, bedeninin ve kimliğinin sömürülmesine, yok sayılmasına karşı büyürken 2017 8 Mart'ının da gündemini ve hareket tarzını gösteriyor” diyen Kadın Komitesi, “Binlerce yıldır ezilmenin, yok sayılmanın, sömürülmenin öznesi olan kadınlar, artık giderek büyüyen boyutlarda direnişin ve mücadelenin de öznesi olduklarını kanıtlıyor. Kendi iradesi ve dayanışmasıyla dışarı taşırdığı isyanının karşısında ataerkil sistemin ve hiçbir taşıyıcısının duramayacağını öğreniyor ve öğretiyor” şeklinde sürdürdüğü açıklamasında “Geleceğin yaratıcısı kadınlardır” vurgusunu yaptı.

“İsyanlar, ayaklanmalar itiraz etmekle başlar”

Kadınların “hayır” da diyebileceğini öğrendiğinde ve ilk kez hayır dediklerinde büyük bir eşik atlamış olduklarına vurgu yapan Kadın Komitesi; sorgulamaların, isyanların, ayaklanmaların itiraz etmekle başladığına dikkat çekerek şunları söyledi:

“O güne kadarki ezilmenin, yok sayılmanın, sömürülmenin, toplumsal cinsiyet rollerinin sorgulanması için yolun açılması demektir bu. Zira, tüm sorgulamalar, tüm isyanlar, ayaklanmalar bir ‘itiraz’la başlar. İtirazın ilk baştaki büyüklüğü-küçüklüğü değildir isyanın niteliğini belirleyecek olan. Başlangıçtaki cılız bir ‘hayır’, kıvılcım olup bozkırı tutuşturabilir, iktidarları sallayabilir ve hatta yıkabilir. Yeter ki, itirazlar doğru bir noktada birleşsin, doğru yere yönlendirilsin. İşte biz de bu yıl 8 Mart'ı, güçlü bir şekilde itirazda bulunmamız, ‘hayır’ dememiz gereken bir süreçte karşıladık ülkemizde.

Zira AKP iktidarının 14 yıllık döneminde, yaptığı her icraatın, attığı her adımın kadın düşmanlığıyla yüklü olduğunu elbette en iyi bizler bilmekteyiz. Kadına yönelik şiddetin, tacizin-tecavüzün, cinayetlerin her gün katlanarak büyüdüğü, otoriter bir rejim olarak en büyük saldırıların kadınlara yöneltildiği koşullarda egemenler, daha çok sömürü için uyguladıkları faşizmi bir basamak daha yükseltmek için önümüze başkanlık sistemini koymuştur. Bu anayasa değişikliğinin en başta biz kadınların yaşamlarını tehdit ettiği açıktır. Bu gerçeklik, sadece AKP'nin karşısında yer alan kesimden kadınlar için değil, tüm emekçi, ezilen kadınlar için geçerlidir. Dolayısıyla emekçi kadınlar olarak, bu sisteme, ataerkiye güçlü bir HAYIR diyoruz!”

“Erk’in vesayetinden kurtulmayan bilinç, ataerkiyi yeniden üretir”

“Kadınların özgürleşmesinin ve nihai kurtuluşunun garantisi olan Partimiz TKP/ML'ye bağlı Kadın Komitesi olarak, kadınların özgür iradesini, bilincini, direnişini ve mücadelesini içermeyen hiçbir hareketin başarıya ulaşamayacağını kısa bir tarih okumasıyla dahi görebildiğimizi ifade ediyoruz. Cinsiyet bilinciyle harmanlanmamış, onun süzgecinden geçirilmemiş hiçbir siyasetin, anlayışın, zihniyetin bizim kurtuluşumuzu öngöremeyeceğini ilan ediyoruz” diyen Kadın Komitesi, erk’lerin vesayetinden kurtulmayan bir kadın bilincinin ataerkiye yeniden üreteceğinin atını çizerek açıklamasını şu vurgularla sonlandırdı:

“Kadınlar olarak, ne kadar politikleşirsek politikleşelim, hangi çeşit mücadeleye girişirsek girişelim, sınıf bilincimize cinsiyet bilincini katmadığımız, erk'lerin vesayetinden kurtulmadığımız sürece ataerkinin başka şekillerde ve fakat yeniden ve yeniden üretilmesine hizmet edeceğimizin farkındayız. Bunun için, mücadelemizi de erk'in gölgesinden kurtarmak zorunda olduğumuzun bilinciyle hareket ediyoruz. Çünkü biliyoruz ki bizim emeğimizin üzerinden yükselen iktidarları sallayarak yıkacak olan yine biz kadınların devrimci gücüdür. Biz'siz olmaz, Sen'siz olmaz!

Devrimci gücümüzü faşist ataerkil sisteme, diktatörlere karşı savaşta seferber edelim. Özgürlüğümüzü, geleceğimizi emekçi kadın ellerimizle yaratalım! Buna gücümüz, buna bilincimiz, buna inancımız var! Unutmayalım, öfkemizin, isyanımızın ve örgütlü irademizin karşısında hiçbir diktatör, hiçbir iktidar sahibi duramaz!”

48382

IŞİD Neden Yenilecek-Irfan Aktan

 

IŞİD’in Kobanê’de iki sebepten ötürü daha şimdiden yenilmiş olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz. Birinci sebep Kobanê halkının bölgeyi terk etmesi, öbürü de IŞİD’in, Kürt sivillerinin boşalttığı bölgeleri doldurabileceği bir “halkının” olmayışı. Daha da ileri gidip şunu söyleyebiliriz ki, IŞİD Kobanê’ye doğru ilerledikçe yenilgiye daha da yaklaşıyor. Üstelik bu iddiamızın dayanakları YPG lehine atılmış sloganlara değil, doğrudan tarihsel deneyimlere bağlanabilir.

Sahi Ergenekon gitmiş miydi? Yeşil Ergenekon geldi - Dursun Ali Küçük

*Derin devlet ve Yeşil Ergenekon işbaşında!

AKP hep Ergenekon’un tasfiye edildiğini söyledi. Ama bu koskocaman bir yalandı. Kemalist Ergenekon gitti, yerine Yeşil Ergenekon geldi.Sadece değişen kişilerin yer değiştirmesidir. Anlayış-zihniyet ve politika olduğu gibi duruyor.

Biri kızıl Elma’yı öne çıkarırken diğeri Neo-Osmanlıcılığı öne çıkarıyor.RTE cumhurbaşkanı oldu, artık başbakanın söyleyecekleri şeyleri o söylüyor. Davutoğlu emanetçi gibi. Yeşil diktatörlük kuruldu.

YDG: Rojava ve Şengal İçin; Direnişe Omuz Ver, Dayanışmayı Büyüt!

 

Yeni Demokrat Gençlik, Rojava ve Şengal'de yaşanan gelişmelere dikkat çekmek, dayanışmayı ve direnişi büyütmek amacıyla bir kampanya başlattığını duyurdu.

"Rojava ve Şengal İçin; Direnişe Omuz Ver, Dayanışmayı Büyüt!

12 Eylül düzen (iniz) dir!

 

“Tarih uyanmak için

uğraştığım bir kâbustur.”[1]

12 Eylül’ün kaçıncı sene-i devriyesindeyiz? Bunun bir önemi yok! Aslolan, kara Eylül’ün “müesses nizam” açısından hâlâ yaşamakta, yaşatılmakta olduğudur!

“Eylül” deyip geçmeyin; “bitti” falan demeyin…

Eylül bir söylentiye göre “kara güneş”in ayıdır. Kara güneş, Fransız şair Nerval’in kullandığı bir mecaz. Şarkının “bazen neş’e bazen keder” dediği gibi bir şey. Melankoli, depresif olma hâli ya da “Winter is coming/ Kış geliyor” dedirten…

Ortadoğu ve İslam Dünyasında Katliam Geleneği-Sait Çetinoğlu

Ortadoğu’da Siyasal İslam son günlerde İslam devleti/ IŞİD-İD eliyle muazzam bir güç devşirdi. Irak ordusunun Sünni bölgesinde (Musul) örgüte teslim ettiği ağır silahlar ile durdurulamaz bir güce ve hareketliliğe ulaştı. Irak’ın sünni bölgesini kontrolüne alıp taban oluşturarak adım adım vahşetini ve etki alanını genişletip ilerleyerek, son yılların en büyük etnik temizliğine – soykırımına imza atmaktadır.

Partizan: “Erkek egemenliğine karşı mücadelemiz sürecek”

Geçtiğimiz günlerde Yeni Demokrat Kadın tarafından “En yakınımızdaki kadın düşmanı ise öfkemizin her daim hedefidir!” başlıklı yazı yayınlanarak; uzun yıllardır Partizan Dergisi çevresinde devrimci mücadele yürütme iddiasında olan Selçuk Bulut’un kadın düşmanlığı teşhir edilmesinin ardından Partizan da konuya ilişkin açıklama yaptı. Açıklamayı olduğu gibi yayınlıyoruz.

Gazze direniyor, Şengal yanıyor

6 Temmuz 2014 tarihinde “Koruyucu Sınır Operasyonu” adı altında başlattığı askeri operasyonuyla, Siyonist İsrail Devleti’nin faşist yüzü bir kez daha dünyanın gözleri önüne serildi. 2000’in üzerinde insan bomba ve füzeler- kurşunlara katledildi. 500’e yakın çocuk evinin önünde, parklarda, sokaklarda, yolda, okulda, oyun oynarken minicik bedenleri bombalarla parçalanarak katledildi. 10 binin üzerinde insan yaralandı. Yüz binlerce insanın evi yıkıldı. Kalacak bir yer bile bulamadılar.

Agos, Ermeniler, ‘bnagalez’ler :ROBER KOPTAŞ

 

Bir süredir basında ve sosyal medyada Türkiye Ermenilerinin siyasi pozisyonları üzerinden bir polemik yürüyor. Şahsen, bu tartışmaya dahil olma niyetinde değildim. Değildim, çünkü, insanların etnik kökeninin siyasi çekişmelere malzeme yapılmaması gerektiğine inanıyorum. Ancak, iş gelip Agos’un yayın çizgisini formatlamak niyetli bir medya mühendisliği çabasına dayanınca, bir cevap kaçınılmaz oldu.

İŞİD ve KÜRTLER

Neyse ki, kendini yaratan efendilerine karşı çıkmasından ve uyguladığı insanlık düşmanı korkunç yöntemlerden dolayı dünyada ve bölgede tecrit oldu, ateş çemberine alındı. Kürtler ulus olarak seferberlik içine girdi. Kürt halkının kararlılığı Kobene savunmasını güçlendirdi. Kobane’nin İŞİD tarafından düşürülmesi şimdi daha zor. Mevcut durum, Kürtlerin, Arap faşizminin mızrak başı durumunda olan ve Türk faşizmi tarafından da sinsice desteklenen İŞİD'i  Ortadoğu’da yeneceklerini gösteriyor.

Cambaza Değil, Tehlikeye Bak!

IŞİD (şimdi İD) hak ettiğinden daha büyük ölçüde gündemi işgal etmeye devam ediyor. İD ile mücadele bağlamında ABD emperyalizminin önderliğinde batı emperyalistleri ve bölge egemen devletlerinin bir dizi toplantı yaptığı bir süreç yaşanıyor. 4–5 Eylül tarihinde NATO toplantısında ve 10 Eylül’de B. Obama’nın yaptığı konuşmanın hemen akabinde, önce 11 Eylül’de S. Arabistan’ın Cidde kentinde bölgenin Sünni ülkeleri, sonra 16 Eylül’de Fransa’da yine bölge ülkeleri ve NATO üyesi ve bağlaşığı olan 30 devletin toplantıları yapıldı.

Ortadoğu Emperyalizm ve İD

Sahip olduğu zengin enerji kaynakları nedeniyle üzerinde kan ve gözyaşının eksilmediği ve çeşitli emperyalist savaş oyunlarının oynandığı bir sahaya dönüşen Ortadoğu; Irak ve Suriye’de devam eden iç savaş düzleminde, bizzat emperyalizm ve bazı bölge devletlerinin desteğiyle, her türlü silah ve maddi yardım sunularak, adeta  “yıldızı parlayan” bir savaş makinesine dönüştürülen IŞİD yeni saldırıların gerekçesi yapıldı. Dünya kamuoyu “IŞİD terörü”nden bahseder oldu.

Sayfalar