Salı Nisan 22, 2025

“Topyekün Savaşa” karşı, Topyekün devrimci mücadeleye..

BAKIN DEVLETİN BAŞI NE DİYOR? “YA İSTİKLAL YA ÖLÜM! TOPYEKÛN SAVAŞIYORUZ”!

Devletin kukla Başbakanı Binali Yıldırım, meydanlarda faşizmin “topyekûn savaş “nağralarını atıyor. Düne kadar şiddetle “karşı çıktığı Kemalist ideolojiye”, bugün dört elle sarılarak;” gazinin dediği gibi ‘ya istiklal ya ölüm” diyerek, Kürtlere, demokratik güçlere, devrimcilere, ezilenlere, Alevilere, aydınlara, sosyalistlere, devrimcilere yani; demokrasi ve eşitlik düzeyinde halkların kardeşliğini isteyenlere “topyekûn savaş ilan” ediyor. Ee zaten ‘topyekûn’ saldırıyor, katlediyor, soykırım yapıyorsunuz. Anlaşılan bu faşist saldırı ve katliamlar yeni bir boyut kazanarak bölgemizde yayılacak, genişleyecektir. Kürt ulusuna soykırım yapıyor, katlediyorsun. Unutmayalım faşist devlet yalnız değil, başta Amerikan emperyalizmi ve NATO’lu emperyalist devletler bölgemizde yürütülen savaşın baş aktörleri ve taraflarıdır. Faşist diktatörlüğün müttefikidir. Bakmayın Erdoğan’ın kıvraklığına, Putin’e el pençe duruşuna… “Denize düşen yılana sarılırmış” Erdoğan da öyle, yıkılışını ayağını bastığı alttan gelen zelzeleyle görüyor ve kendini kurtarmak için her kılığa giriyor, diz çöküyor, yalakalık yapıyor yularını teslim edeceği efendiye kendini pazarlıyor.

Sen her gün onlarca, yüzlerce masum insanı MİT, IŞiD, ÖSO vb. ile bombaları patlatarak katledeceksin, Kürt şehirlerini yakıp yıkacaksın, “taş üstünde taş bırakmayacaksın” ve haklı ve meşru bir direniş yürütenleri de “terörist” ilan edeceksin. Artık bu söylemlerin miladı doldu, kimsenin itibar ettiği yoktur. Sonun yaklaştığı açık. Bu savaşta kaybedenler faşist diktatörlük ve onların efendileri Amerika ve emperyalist devletler olacaktır. Haklı olanlar, adalet ve özgürlük için, bağımsızlık için savaşanlar, direnenler bu savaşta zaferle çıkacaktır. Haksız olanlar, katliam -soykırım yapanlar kaybedecek ve yenilecektir.

Ayrıca bugün Suriye fiili bir işgal altında bulunmaktadır. Suriye devletinin ve Suriye halklarının bu işbirlikçi işgalcilere karşı yürüttüğü mücadele meşru ve haklı bir direniştir. Esat’ın bugün bu özgüllüğünden dolayı anti işgalci mücadelesi desteklenmeli, işgalci güçler ve işbirlikçileri Suriye’den, Kürdistan’dan defedilene kadar destek verilmeli, dayanışma yapılmalıdır. Bunun aması -fakatı yoktur. Bu yaşanan objektif gerçekliktir. Anlamsız gerekçe ve teorik iddialarla gerçeklere gözlerimizi yumamayız. Maocu olmakta buradan geçiyor.

Düşman topyekûn savaş ilanını bizlere karşı ilan ederken, bakıyorum da biz hâlâ birbirimizle uğraşıyor, cebelleşiyor, laf yetiştirmeye çalışıyoruz. Bu üzücü ve bir o kadar da acı vericidir. Her birey kendine sormalı “Ben ne yapıyorum, kimlerle uğraşıyorum, kimleri düşman görüyorum, kimleri dost görüyorum?” diye. Sosyal medyada bu kadar pervasızlık yapmak hakaretler sıralamak kimseye yarar sağlamaz. Olayları şahsileştirmek, kişiliklere yönelmek düşmanı sevindiren bir yanlış yöntemdir. Bundan vazgeçilmeli, herkes üslup ve tarzına dikkat etmelidir. Bir atasözümüz vardır hani: “Bir deli kuyuya bir taş atar, kırk akıllı taşı kuyudan çıkaramaz” diye. Birbirine düşerler. Olay bu. Arkadaşlar bırakın örgütlerin şuyunu buyunu eleştirmeyi, savunmayı, onlar kendilerini savunur, nasıl tavır takınacağını bizden iyi bilirler, doğruları, yanlışları onları bağlar. Ve bu bağlamda gelen eleştirileri dikkate alır, ayrıştırır(kasıtlı yapılan düşmanca eleştiriler hariç) kendi dünya görüşüne uygun tavır takınır.

Biz tabi ki, örgütlerde olumlu -olumsuz gördüğümüz şeyleri, olayları dostça, yapıcı şekilde eleştirir, yazar düzeltilmesini ister, ikna edici açıklama yapılmasını isteriz. Bu o yapıya kara çalma anlamına gelmez, gelmemeli de. Yapılan birçok açıklama içerisinde katılmadığım yanlar olsa da, tümden yanlış eleştiriler değil, birçok doğru eleştirilerde var. Devrimci hareketlerde hatalar yapmakta, yapabilmektedir. Düşmanımız olsa dahi eğer ki yaptığı eleştiri doğruysa kendine devrimciyim diyen bir örgüt bu eleştiriyi dikkate alır ve onu değerlendirir. Eleştiri doğruysa kabullenir, özeleştirisini yapar. Durum bu kadar açık ve net. Eleştiri özgürlüğü adına her isteyen, istediği şekilde karalama yapamaz. Özgür olmayan bir toplumun özgürlük mücadelesi esastır. Bireylerin özgürlüğü görecelidir. Toplumun özgürlüğü kazanılmadan, bağımsızlığı ilan edilmeden, eşitlik temelinde halkların kardeşliği tesis edilmeden, demokrasiyi toplumsal bilince çıkarmadan hangi bireyin özgürlüğünden bahsedebiliriz ki… Eli kanlı bir faşist diktatörlüğün hüküm sürdüğü bir ülkede yaşadığımızı unutmadan, şartlar ve koşullar dikkate alınarak özgürlüğe atıfta bulunmalıyız. Hayaller dünyasında özgürlük arama Âdem’le Havva Ana’nın özgürlüğünü aramakla eş anlamlıdır.

Burada bireyler kendilerini bir yere koyup bol keseden atıp tutuyorlar bu doğru bir yol değil. Buna karşı, birileri de Dersim onların tapulu malıymış gibi davranmaktadır. Dersimcilik, bölgecilik, Zazacılık, Kızılbaşlık, Alevilik üzerinden bol keseden ahkâm kesmekte, dost olmayan, ilerici olmayan yol ve yöntemle, devlete karşı kusamadığı zehiri devrimci güçlere karşı kusmada oldukça becerikli ve hünerli davranmaktadır. Çok cüretkâr ve boylarını aşan suçlamalara girmekteler. Kürt hareketine ve devrimci hareketlere karşı ipe sapa gelmez kara çalmaktalar. Hepsi değil ama birçoğu geçmişte şu veya bu örgüt içerisinde yer almış ve hatta yöneticisi olmuşturlar. Kendi kötü geçmişlerini, vukuatlarını gizleme adına Kaypakkaya geleneğine saldırmaktadırlar. Bugün devletten daha kinci ve intikamcı şekilde devrimcilere, sosyalist harekete ve Kürt hareketine düşmanca saldırıyor, karalama yapıyorlar. Bu tür unsurlar henüz kendilerini ifade edebilecek yer bulamamış arkadaşlardan oluşmaktadır. Yaşadıkları gelgitler onları bu noktaya getiriyor. Bu arkadaşlar her türlü eleştiriyi yapma hakkına sahiptir, kimse de onlara ambargo koyamaz. Yeter ki, yapılan eleştiriler dostça olsun, ikna edici olsun, yapıcı olsun ve de doğru yol-yöntem izlensin. Düşmanca kin taşıyarak eleştiri yapmak kişinin kendini paralar ve ortak düşmanlarımızı sevindirir.

Durdurun bu ipe sapa gelmez , olgunluktan uzak eleştirileri., tartışmaları . Bakın çevrenize, faşizmin soykırımcı saldırılarına. Faşizme karşı tepki gösterin, güçleri, sesleri birleştirin. Paylaşamadığınız ne var, Dersim mi ! Koruyabilecekseniz, faşizme karşı, kontra-IŞİD ve gizli milislere karşı -eğer ki, Dersim’i koruyacak güç ve örgütlülüğe sahipseniz- alın Dersim sizin olsun… Kendi marjinal izole edilmiş kişiliklerinizi örgütlere saldırarak gizlemeyin. Size dost olan büyük bedeller ödeyen devrimci örgütlere saldırarak kendinize görevden vazife çıkarmayın. Yüzünüzü devrimcilere dönün, hatalarına rağmen şu iğrenç dünyayı değiştirecek, gerçek barışı yaratacak biricik ışıklı güç devrimci güçlerdir. Ha öyle düşünmüyor musun bu senin en doğal hakkın, kimse de engel olmaz yaz düşüncelerini, görüşlerini eleştir. Buna saygı duyulur. Ama yazıya başlar başlamaz “bunlar kontra, def olup gitsinler Dersim’den, Dersim’e devletten fazla zarar verdilerle başlayıp, kraldan çok kralcı geçinip devletin ağzıyla saldırırsanız o zaman durum farkı boyutlar kazanır. Ki, bu öncelikle yöntem ve tarzdan kaynaklanmaktadır. Bu yanlış yöntem ve tarzdan vazgeçilmelidir.

Kendi egolarımızı tatmin etme yerine yüzümüzü yaşanan gerçeklere çevirelim. Bilinmeli ki, bir tek devrim dostu dahi kaybedilemez. Yapıcı, birleştirici, geliştirici, arındırıcı eleştiriye evet! Buna her zaman evet! Ve bu bize gerekli ve gelişmemize vesiledir. Yıkıcı, ötekileştirici, bölgeci, kişiliklere yönelik hakaretlere hayır! Buna aklı başında olan her insan karşı çıkmalıdır. Bize birlik lazım, kim ki bu birliğin önüne set çekiyor ve düşmanca davranıyor, biline ki, tarih önünde vicdansızlığıyla lanetli olarak anılacaktır. Bu gibiler çıktı, çıkıyor, daha da çıkacaktır. Her şeye rağmen haklı olanlar, eşitlik isteyenler kazanacaktır. Buna yürekten inanıyor ve savunuyorum. 

47529

“Topyekün Savaşa” karşı, Topyekün devrimci mücadeleye..

ALEVİLERİ İSTİSMAR ETMEKTEN VAZ GEÇİN, SAMİMİYETLE LAİKLİĞİ TALEP EDİP SAVUNUN!

CHP Genel Başkanı Özgür Özel, katıldığı bir etkinlik vesilesiyle, şöyle demekte: “(…) Cemevleri ile ilgili taleplerimiz yıllardır ortadayken, bir yanda bu ülkede anayasaya göre her yurttaş eşitken, Sünni bir yurttaşın ibadethanesi camilerin her ihtiyacı karşılanırken, aynı vergiyi ödeyen; vergi verirken eşit ama hizmet alırken eşit olmayan Alevi yurttaşlarımızın ibadethaneleri Cemevleri, devlet nezdinde ibadethane kabul edilip, camiye ne yapılıyorsa Cemevine de  aynısı yapılacağı güne kadar bu talebinizin sonuna kadar arkasındayım.” (T24, 21.07.2024)

Kendi topraklarında özgür yaşayamayanlar (Nubar Ozanyan)

Nasıl bir adalet, nasıl bir vicdandır ki yüzyıldır Kürtler kendi topraklarında özgür yaşayamıyor? Nasıl bir kara zulümdür ki, on binlerce gerilla canını feda etmesine, on binlerce tutsak kör hücrelerde ömür çürütürcesine özgürlüğe ellerini uzatmasına karşın karanlık iş başında kalmaya devam ediyor? Ve yüz yıldır Kürt halkı bunca büyük bedel ödemesi karşısında sanki bir şey olmamış gibi duran Devlet, utanmadan elini “kardeşlik” adına DEM’e uzatıyor? Tarihte böylesine aymaz bir düşman görülmüş mü?

Nobel Ekonomi Ödülleri Hangi "Bilimsel" Buluş İçin Verildi?

Emperyalist sistemin içinde bulunduğu durumdan liberal ekonomistler, liberal entellektüellerde memnun değiller. „Eşitsizlikler“ büyümüş, „doğanın tahribatı alarm“ veriyormuş, „demokrasiler“ gerilemiş, „ekonomiler teknolojik gelişmelerin gerisinde“ kalıyormuş. „ekonomik büyümeler yavaşlamış“ vs. vs. En büyük buluşu 2005-2006'dan beri dünyada „demokrasi“lerin gerilemesiymiş.

SAVAŞA AKTARILAN PARA, EMEKÇİYE YAŞATILAN YOKSULLUĞUN BAŞLICA NEDENLERİNDENDİR!..

“Çözüm sürecinin en önemli sonuçlarından biri de kesinlikle ekonomik göstergeler, ekonomik nedenler olacaktır. Yapılan bir hesaplamaya göre, terörün Türkiye’ye son 29 yıldaki maliyeti yaklaşık 300 milyar dolardır. Çözüm süreciyle birlikte canları tehditten kurtardığımız kadar, ekonomiye de can suyu olacak yeni bir dönemi, yeni bir süreci başlatmış olacağız.”

“Filistin’de direnişin bir yılı ve Bahçeli’nin sözleri”(Deniz Aras)

7 Ekim Aksa Tufanı hamlesinin üzerinden tam bir yıl geçti. Bu süre içinde Ortadoğu, emperyalistlerin askeri, siyasi, lojistik ve istihbarat desteğiyle adeta bir koçbaşı olarak işlevselleştirdikleri Siyonist İsrail tarafından kan gölüne çevrildi.

İmha ve İnkar Politikalarına Karşı Direniş Sürüyor

Türk devletinin kuruluş süreci aynı zamanda Kürdistan coğrafyasında imha ve inkâr politikalarına sistemlilik kazandırma sürecidir. “Tek vatan, tek bayrak, tek millet” söylemi bu ırkçı, inkârcı politikanın en açık ve özlü ifadesidir.

Ve aynı zamanda bir devlet politikasıdır. Dolayısıyla Kürt coğrafyasına dönük saldırıları dönemsel görmek veya kimi burjuva partilerinin izlemiş olduğu politikalarla açıklamaya kalkmak yanılgılı bir tutum olur.

3. Dünya Savaşı riski hâlâ “güçlü olasılık” mı yoksa artık “kaçınılmaz akıbet” mi?

Son bir yılın ve ama özellikle de son ayların olguları öyle gösteriyor ki 3. Dünya savaşı artık sadece “güçlü bir olasılık” olarak değil; “kaçınılamaz bir akıbet” olarak ele alınmayı gerektiriyor. Bu hızlı tırmanış ise esasen şu iki ana etmen üzerinden yaşanıyor: Birinci etmen Rusya-Ukrayna Savaşı iken; ikinci etmen ise İsrail saldırganlığının tırmandırdığı savaştır.

Önderlerin Ardından… (Nubar Ozanyan)

Kafkaslar’ın en ileri devrim beyni ve en güçlü çarpan sosyalist yüreği, zulmün gölgesinde yaşam bulmaya çalışan Ermeni halkının yetiştirdiği en kalifiye önder kadrolardan olan ISTEPAN ŞAHUMYAN’IN başına gelenler bütün Sovyet devrim önderlerinin başına gelenler gibi oldu. Yok sayılmak, yaşanmamış kabul edilmek, itibarsızlaştırılmak, unutturulmak, nefret, işçiler ve ezilen halklar için yaptıkları büyük fedakarlıklarının ters yüz edilmesi, kahramanların hain olarak tanıtılmaya çalışılması kötülüklerin en büyüğüdür. Acıların en derinidir.

Emperyalizm Üzerine Notlar-7

Yarı-Sömürgeciliğe“ Sığnan Sosyal Şovenist Teoriler

Başka ülkelerin işçi ve emekçilerini sömüren bir ülke yarı-sömürge olamaz. Eğer bir ülke içinde yüksek düzeyde tekelleşme gerçekleşmişse, başka ülkelere sermaye ihraç ediyor, oralarda yatırım yapıyor, işçi çalıştırıyor, maden ocakları açıp işletiyor, banka açıp mevduat topluyor, kredi veriyorsa ve  bu ülke, ML literatürde, kapitalist sistem içinde  emperyalist bir ülke olarak adlandırılır.

Düşünüş ve Hareket Tarzında Devrimcileşmek

Kürt ulusuna, diğer azınlık milliyetlere uygulanan baskı ve asimilasyon politikalarına karşı sessiz kalıp harekete geçmemek, özünde işçi ve emekçilerin birliğine, ortak yürüyüşüne zarar vermektir. Dolayısıyla bu yönlü yapılan çağrılara kayıtsızlık ya meselenin özünü yeteri kadar kavramamaktan ya da bu demokratik istemlere karşı samimi bir tutum sergilememekten kaynaklanmaktadır. Çünkü samimi bir birlik istemi, ortak mücadele anlayışı Kürt ulusunun ulusal demokratik haklarını savunmayı, bu yönlü yapılan tüm saldırılara karşı net bir tutum almayı gerekli kılmakta.

Bay Özkök gibilerinin vicdan muhakemesi

Ertuğrul Özkök; “Akıl ve vicdan Orta Doğu’yu terk etti. Geriye sadece fanatizmi bıraktı.” Sözleriyle, kendince bir durum tespiti yapıyor. Ve “Hadi artık soralım” diyerek, T24’deki yazısında soruyor: “Orta Doğu’yu kim harabeye çevirdi; İsrail F-35’leri mi, Hizbullah Fadi füzeleri mi?” (25 Eylül 2024)

Sayfalar