Pazartesi Mart 3, 2025

Ulus devlet kapitalist sistem için gerekliydi…

Ulus devleti kapitalizm için gereklidir, işçi sınıfının iktidarında ulus devletine ihtiyaç yoktur, eğer ulus devleti içinde işçi sınıfının iktidarını kuruyoruz diyorlarsa orada kapitalist sistem gizli ve üstü kapalı bir şekilde varlığını koruyor anlamındadır, çünkü ulus devlet sadece kapitalistler için sermaye birikimi için gerekli bir başlangıçtı. Evrensel olan bir sistemin sınırlara ve paranın akışını engelleyecek farklılıklara artık ihtiyacı yoktur, çünkü sermaye kendi varlığını garantiye alırken aynı zamanda kara para ile yasa dışı işlerini yaptıracak araçlar da yaratmaya devam ediyor.

Feodal düzeni yıkan ve yeni bir sistem geliştiren kapitalizm başlangıçta ihtiyaç duyduğu ulus devletinden bugünlerde vazgeçiyor, çünkü artık ulus devleti ayağına bağ olmakta ve krizin esas nedenleri arasında yer almaktadır. Kapitalist sistem iki büyük buhranını dünya savaşı ile aşmaya çalışmış olmasına rağmen, yapısal olan krizini kısa süreli olarak ötelemekten başka şey yapamamıştır.

Kapitalist sistem kendi kendisini yenileyen ve her bunalım döneminde kendisine göre çözüm yolları bulan ve ömrünü uzatmaya çalışan bir organizasyondur. Bu organizasyonun kendisine özgü yasaları vardır. Bu yasalar başlangıçta ihtiyaç duyduğu sermaye birikimi için önemli olan ulus devletinin sınırlarını koruyan ve yeni sömürü araçları yaratmak için geçmişten aldığı emperyalist konumunu korumuş ve geliştirmiştir. Bugün ulus devleti fikrine sadece eskide kalmış ulus devleti içinde mücadele etmeye koşullanmış beyinler sahip çıkmaktadır. Kapitalist sistem evrenseldir, mücadele eden sınıf da evrenseldir.

Yukarıda yazdığım düşünce içindeyim ve ulus devletini her daim sorunlu görmüşüm; savunamadım, savunanları ve bayrak peşinde koşanları da hiç anlamadım. Hiç bir ulus diğerinden üstün değildir. Bir ulusun altında başka ulus olmaz, eşittir ve aynı zemin üzerinde ve toprak üzerinde kardeşcesine yaşamasını savundum.  

Hakim olan ve dominant olan ulusun diğerlerini ezdiğini, yok saydığını, asimile etmek için her türlü devlet aygıtını kullandığını yaşayarak gördüğüm için belki ulus devlete sahip çıkamadım ve onun kurucu babalarına eleştirel baktım. Evet, başlangıçta ulus devlet o dönemin ruhu içinde anlaşılır ve onlara dayatılan bir sistemdi. Ellerinde ki seçenekleri ‘ulus devleti’ lehine kullanmış ve tek devlet, tek bayrak, tek yurt, tek, dil, tek din ve de tek mezhep yaratmak ve toplumu homojenleştirmek için geliştirilen ama sermeye birikimi için gerekli ulusal burjuva yaratmak için uygulanmış bir projeydi. Bu proje yüzyıldır hakim bir şekilde sürüyor ama son otuz yıl için soğuk savaşın sonlanması ile birlikte sistem başka bir evreye doğru eğildi ve ulus devlet iflas etti.

İflas eden sadece Sovyet sistemi değildi, kapitalistlerin eli ile yaratılan ulus devleti de iflas etmiş ve batmış geminin malları gibi devletin elinde ki oluşturulmuş olan kurumlar ve artı değer üreten tüm kurumlar kapitalistler arlarında özelleştirme çılgınlığı içinde yağmalamıştır.

Ulus devleti o coğrafyada yaşayan ulusun mutluluğu için vardı, onların geleceğini garantiye alması demek sınıflı toplumda kapitalistler lehine barış ortamın korunması anlamına geliyordu.  İşçi sınıfına bazı haklar tanımış ya da işçi sınıfı mücadelesi sonucu haklarını almış olması o hakların geri ellerinden alınmayacağı anlamına gelmiyordu, işte bu yağma döneminde o haklar işçilerin ellerinden alınmış ve işçileri birey olarak kendi kaderleri ile baş başa bırakmıştır.

Ben, kapitalistlerin çizdiği devletlerin ve siyasi sınırları da hiç tanımadım. Kavga, işçi sınıfının sermeye sahibi kapitalistlere karşı kavgasıdır ve o kavganın kazanılması ancak sınıf dayanışması ile olacağı inancı içindeyim. Hangi ulus iktidara gelirse gelsin kavga bitmez, çünkü uluslar bugün kapitalistler için tüketici olmak için vardır. Bu sınıf kavgasını kapitalistlerin belirlediği sınırları kabul edip o sınırlar içinde kavga veriliyorsa ortada sınıf kavgasının olmazsa olmazı sınıf dayanışmasını zayıflatmak vardır.

Kapitalistler için bir bayrak altında o ulusun düşmanı olarak gördüğü ve her türlü özgürlük hareketini sisteme karşı yapılmış hakaret olarak algılayan ve onu bastırmak için pratikte öğrendiği hakları hakim olduğu ulus devleti içinde işçi sınıfına verir ki, işçi sınıfı sistemden kurtulmak yerine biraz daha rahat yaşaması için kavga versin, ekonomik istemli, yaşam kalitesini biraz daha iyileştirmesini isteyen tüm mücadele yönetmeleri kurtuluş kavgası olamaz.

İşçinin ulusu olmaz. İşçinin alın teri olur, alın terinin bayrağı da sınıf bayrağıdır.

Bir iş yerinde hangi ulustan, hangi etnik kökten geldiğine bakılmaz, emekçi sömürülür, ezilir, yok sayılır ve verilen görevi yerine getirmesi beklenilir.

Sınıf kavgasında ulus, etnik, din kimliğini öne çıkarmak demek, sınıf dayanışmasını parçalamak ve baştan yenilgiyi kabul etmek demektir. Kapitalist sisteme karşı direkt mücadele etmeyen tüm yöntemler bir anlamda sistemin daha iyi işlemesi için yapılmış küçük dokunuşlardır.

Ulus devleti içinde ulus bayrağı ile sınıf kavgasını verdiğini söyleyenler kendilerini kandırıyor ve sınıfı parçalayan kapitalistler ile işbirliği içinde olduklarının üstünü örtüyorlar demektir. Bu gerçektir ama kimse çıkıp açıkça bu gerçeği haykırmak istemez, çünkü sınıf kavgası verdiğini söyleyen sendikalardan, partilerden ve diğer demokratik kitle örgütlerinden ya nemalanıyorlardır ya da çıkarları gereği bu gerçeğin üstünü örtüyorlardır.

Evrensel olan bir sisteme karşı ulus merkezli mücadele olmaz, emek evrenseldir düşmanı kapitalizm gibi. Kapitalistler her an hareket halindeyken, sınıf durun dinlenelim, bizim ülkenin üzerine güneş henüz gelmedi beklentisi ve bekleyişi içinde olamaz...

Kavga sınır tanımaz, örgütünü sınır tanır halede tutarsanız o kavga kurtuluş kavgası olmaz, artı değerden birazda biz faydalanalım kavgası olur...

Kapitalistlerin bugün ulus devletini yok ettiği bir süreçte, işçi sınıfının devletini savunanlar ulus devletin yaratmış olduğu tahribatları göz öne alarak nasıl bir devlet istediklerini ve nasıl bir evrensel mücadele etme yöntemi seçeceklerini netleştirmeliler. Komünist manifestoya dört elle sarılarak yeniden yorumlanmalıdır.

“Komünistler, görüş ve niyetlerini gizlemeyi reddederler. Amaçlarına ancak bugüne kadarki tüm toplumsal düzenin zorla yıkılmasıyla ulaşabileceklerini açıkça bildirirler. Varsın egemen sınıflar bir komünist devrim ürküntüsüyle tir tir titresinler. Proleterlerin, zincirlerinden başka kaybedecek şeyleri yok. Bir dünya var kazanacakları.

Bütün ülkelerin proleterleri, birleşin!”

İsmail Cem Özkan

 

 

51818

Misafir yazarlar

Güncele iliskin yazilariyla sitemize katki sunan yazar dostlarimiza ait bölüm

Son Haberler

Sayfalar

Misafir yazarlar

Hangi Sınıfın Cumhuriyeti Yaşasın?

Feodal aristorkrasiye karşı burjuvazinin iktidara gelmesi ve feodalizmi yıkması tarihsel olarak ilericiydi. O dönemde “ kahrolsun feodalite, yaşasın cumhuriyet” sloganı ileri bir hedefi gösteriyordu. Bu tarihsel dönüşüm Fransız burjuvazisinin 1789 burjuva devrimiyle başarıldı. Bu, toplumlar tarihinin geri döndürülemez diyalektik gelişimiydi. Feodal aristokrasi, ne kadar çaba harcarsa harcasın, gelişen üretici güçlerin önünde daha fazla direnemezdi ve kendinden önceki toplumların başına gelen kendisinin de başına gelmişti: Toplumlar tarihinin çöplüğündeki yerini aldı.

Zorunlu Açıklama!

Kısa bir süre önce; "Bir İşkencehane Olarak Sansaryan Han ve Süleyman Cihan." başlıklı bir yazı yazmıştım. Yazının giriş bölümünden de anlaşılacağı gibi bu yazı, Anayasa Mahkemesi'nin Sansaryan Han’a ilişkin kararı vesile yapılarak yazılmıştı.

Sosyal medyayı ve malum platformları aktif olarak takip etmediğimden; yazıya ilişkin kimlerin ne türden değerlendirmeler de bulunduğunu bilmiyorum. Bu çok ta önemli değil; elbette her okurun kendine göre değerlendirme, beğeni ve yergileri de olacaktır.

Ali Haydar Dersim’e (Nubar Ozanyan)

Değerli bir komutanı daha kaybettik. Dersim halkının bağrından çıkıp, dağlara sevdalanan, özgürlüğü zirvelerde arayan bir komutanı yitirdik. Büyük bir yürek acısı daha yaşadık.

„Holodomor „ Yalanı Üzerine

Başta Avrupa emperyalist burjuvazisi olmak üzere, bütün gerici devletler, emperyalist Rusya'nın Ukrayna'ya saldırı ve işgalini bahane ederek, tüm SSCB kazanınlarını, anıtlarını yok etmenin yanında, yeni yeni kararlarla, Stalin önderliğindeki SSCB'ni ve sosyalizmi karalamak için her türlü yalana baş vurmaya hız verdiler. Burjuvazinin, sosyalizm ve onu anımsatan herşeye düşmanlığı, kapitalizm ayakta kaldığı sğrece devam edecektir. Bu nedenle, burjuvazinin bütün yalanlarını açığa çıkarmakta devrimci mücadelenin en önemli ayaklarından biridir.

Liberallerin ve Ulu“sol”cuların Solculuğu-2 Kemalizm Sol Değildir!

AKP-MHP faşist ittifakı süresince siyasal İslamcılığın karşısına da alternatif olarak Kemalist ideoloji çıkarılıyor. Kendine “sol” diyenlerin siyasal İslamcılığın alternatifi olarak Kemalizm’i yeğlemeleri kabul edilebilir bir siyasi tutum değildir.

Bir İşkencehane Olarak Sansaryan Han Ve Süleyman Cihan!

Dün, Sansaryan Han’a ilişkin bir haber okudum gazetelerde: “92 yıl sonra Sansaryan Han için tarihi karar.” başlığı altında, özetle, şunlar aktarılmaktaydı: 

 

Ermeni fakir çocukların eğitim masraflarının karşılanması amacıyla vakfedilen ancak 1930 yılında devlet tarafından el konulan ve uzun yıllar İstanbul Emniyet Müdürlüğü olarak kullanılan Sansaryan Han, Anayasa Mahkemesi kararıyla 92 yıl sonra Ermeni vakfına geri verilecek.”[1]

 

Uluslararası İşçi Sınıfı İçin Büyük Bir Kayıp! Jose Maria Sison'u Sonsuzluğa Uğurladık

Filipin Komünist Partisi'nin (FKP)  kurucu önderi, Yeni Halk Ordusu (YHO) ve Filipin Ulusal Demokratik Cephe'nin (FUDC) danışmanı ve  Uluslararsı Halkların Mücadele Birliği'nin (ILPS) kurucularından ve başkanı, Filipin proletaryasının ölümsüz militanı Jose Maria Sison'u (yoldaşlarının Joma'sı) 16 Aralık 2022 tarihinde kaybettik.

Hızır

Hdp'liler katı atık tesisinin yeri değiştirilmesi konusunda öneri gelirse destekleyeceklermiş.

Demek ki gelmese...

De gurban... aha çevreci projeniz... aha boğuniz... aha siz...

Sütlüce'ye akmasın... kendi içimize... köyümüze.... aksın diyorsanız...

De... hadi...

Sütlüce'ye katı atık tesisi kurulmasın.... kendi köyümüze kurulsun... diye önerge getirinde sizi görem.

De.... Hadi kurban...

De.... Hadi...

Gerçekten çok akıllıca.

Gerçekten çok sinsice.

Liberallerin ve Ulu“sol”cuların Solculuğu-1- (Sentez)

"İşçi sınıfının devrimciliğine karşı çıkanlara sol denebilir mi? Ya da bunlar gerçekten sol olabilir mi?"

Sınıflı bir toplumda, bu toplumun alternatifi olarak sınıfsız toplumu öngören ve bunun mücadelesini veren Marksizm-Leninizm-Maoizm’in eleştirilmemesi, özellikle de mülk sahibi sınıfların ideolojik ve siyasal temsilcilerinin eleştirileri ve demagojik saldırılarına maruz kalmaması düşünülemez.

Barbara ve Sara olma zamanı! (Nubar Ozanyan)

Emekçi kadınlar birçok şeyden mahrumdur. Yoksun olduğu esas şeyler, özgürlük ve örgütlülüktür. Faşist devlet şiddeti, feodal baskı, Türk şovenizmi, egemen erkek zihniyeti, işgal ve saldırı, erkek adalet, aile ve din, dışlanma, aşağılanma vb. Saymakla ve yazmakla bitmiyor. 

KKB’li TİKKO Savaşçısı:Kobanê Ruhuyla Rojava’yı Savun!

Faşist TC içindeki klikler, Kobanê zaferinden bu yana dillerden düşmeyen bir yarasında birleşti.

Milli birlik ve beraberliğe ihtiyaç duydukları böylesi günlerde sağdan soldan TC faşizmi her zaman birleşmiştir. Bu bazen masa altından olur, bazen kapalı kapılar ardında, bazense öylece aleni. Burjuvazinin kalbini korkudan hoplatan bir işçi direnişi olabilir, emperyalist tekellere geçit vermeyecek bir çevre direnişi olabilir, faşizmi zayıflatacak bir demokrasi talebi olabilir, ataerkiyi ve heteroseksizmi titretecek bir adım olabilir bu gizli ya da açık el sıkışmaların sebebi.

Sayfalar