Salı Eylül 24, 2024

Yetersiz ve eksikliği itiraf etmekten korkmak!

"Şimdi esas mesele öncünün kendi üzerinde çalışma, kendisini yeniden biçimlendirmede yetersiz hazırlığını, yetersiz becerisini açıkça itiraf etme, görevinden çekinmemesinde yatmaktadır." (Lenin)

Özgürlük ve kurtuluş savaşımında devrimci bir parti, gücünü devrimci ideolojiden, kitlelerden ve “eleştiri-özeleştiri”den alır. Ciddi iddialı bir parti ve kadronun en önemli devrimcilik kriteri hataları karşısında takındığı tavırdır. “Eleştiri-özeleştiri”, düşünülen, bilinen, görünenden daha fazla önemli bir konu olduğu devrimci mücadelenin her pratiğinde karşımıza çıkar. Özellikle küçük burjuvazinin örgüt içinde etkisini artırdığı süreçlerde bu konu daha fazla önem arz eder. Üzerinde ne kadar durulup çalışılırsa önem ve ihtiyacı ne kadar vurgulanırsa yine de “eksik- yetersiz” kalınacağını bilmek gerekir. 

Hataları önleme yetersizlikleri giderme devrimci savaşım gücünü artırma birliği sağlama amaçlı kullanıldığında büyük bir güç yaratır yerinde ve zamanında kullanılmadığında en büyük zayıflığın, çürüme ve kirlenmenin beslendiği neden haline de gelebilir. Devrimci bir örgütü güçlendiren aynı zamanda zayıflatan iradesiz kılan da neden aynıdır. Yani “eleştiri-özeleştiri”yi doğru tarzda kullanma ve kullanamamadır. Burjuvazinin-tasfiyeciliğin en fazla beslenip güç aldığı yer “eleştiri-özeleştiri”nin işlevsiz etkisiz kaldığı yerdir.

Toplumsal-politik-kültürel-eğitsel şekilleniş ve edinilen terbiye de “özür dilemek-yanlışını samimiyetle ve içtenlikle dürüst bir şekilde görüp kabul etme-özeleştiri üzerinden aynı benzer hatalara düşmemek” yok denecek kadar zayıf ve yetersizdir. Toplumsal şekillenişimizde “yetersizlik ve eksikliği” bırakalım samimi ve dürüst bir şekilde kabul edip itiraf etmeyi başkası tarafından ifade edilmesi durumunda bile öfke ve tepkiyle karşılaşılan akıl almaz bir direnç gösterilen en fazla inatlaşılan konunun başında “hatayı kabul etme-düzelmeye gitme” yani “eleştiri-özeleştiri” gelir. 

Böylesi bir toplumsal şekilleniş içinden çıkıp proleter saflara örgütsel olarak katılanların da ilk başlarda “eleştiri-özeleştiri” sınavında başarılı-rahat olmadığını kabul etmek gerekir. “Anlam verememe-yeterince anlamlandıramama- kabullenmeme-itiraz ve red etme- öfke ve tepkiyle karşılama-alınganlık gösterme- sözde kabul edip bildiğini okumaya devam etme” gibi birçok zorluk ve engelle karşılaşılma durumları yaşanır.

Devrimci eleştiri “gerçeklikten uzaklaşma ve çalışma tarzımızdaki öznelciliği” düzeltme amaçlı yapılan müdahaledir. Devrimci eleştiri, gerçeklikten uzaklaşmaya karşı “ciddi bir uyarı-hatırlatma-dikkat çekme-doğru yol ve yöntemi göstermedir”. O ana kadar doğru bilinen, gerçek olduğu düşünülene karşı müdahaledir, karşı karşıya gelme-çatışma-çarpışmadır. Devrimci eleştiriyi ilk yaşayan militan bir sarsıntı geçirir, “ne oluyor?” diye bir serzenişte bulunur. “İlk”i yaşamanın şokunu yaşar. Anlam verememekten kaynaklı iç sarsıntı geçirir. Öfke ve tepki yaşar ve bazen de yaşatır.

Devrimci eleştirinin ideolojik eğitimin önemli bir yerinde duran etki gücü oldukça fazla olan bir eğitsel ağırlık konusu olana anlam verilinceye dek iç sarsıntı, tepki ve öfke gösterme durumları yaşanmaya devam eder. Devrimci eleştiri burjuva-feodal sisteme, karanlığa, köleliğe, cehalete, duyarsızlık ve sorumsuzluklara ait olanlara karşı durma-çatışma-savaş açma olduğu gerçekliği kavranıncaya kadar “devrimci eleştiriyi kolay kabullenmeme-içselleştirememe” durumu yaşanmaya devam eder.

Devrimci eleştiri, ideolojik dönüşümün önemli bir yerinde durmaktadır. Proletarya saflarına örgütsel olarak katılan ancak “düşünce ve davranış dünyası, maneviyatı” devrimcileşemeyenler için eğitimin vazgeçilmez yerinde “devrimci eleştiri-özeleştiri” gelir. Devrimci eleştiri-özeleştiriyle devrimci dönüşüm arasında kopmaz diyalektik bağlar vardır. Devrimci dönüşüm yani ideolojik katılım sağlamada en etkili ve güçlü dönüştürme adımı “eleştiri-özeleştiriyi” devrimci yaşamın doğal-olağan hava ve su kadar gerekli, zorunlu olan bir ihtiyaç olarak kabul etmek-benimsemek-içselleştirmek gerekir.

Ancak bu konuda anlatılıp-vurgulanmak-öne çıkarılmak istenen “devrimci eleştiri-özeleştiri” devrimci eğitimin temel konusu yapmanın hiç de kolay olmadığını belirtmek isteriz. Küçük hataların-yetersizlik ve zayıflıkların düzeltilmediği durum ve süreçlerde nasıl güçlü birer tasfiyeci yıkım makinesine ve ortamına dönüştüğünü hem dünya devrimleri hem de ülke devrimimizin tarihinde sayısız örneklere rastlamak mümkündür. 

İçimizdeki burjuva olanı, gerçek olmayanı, “doğru diye düşünüleni” kabul etmek, kolay değildir. Sahte ve yanlış olanı parçalamak-yıkıp atmak ise en zor olandır. Eğer örgütün yönetim kademesi başta olmak üzere “üstten-alta” doğru “bütün komite-kadro-militanların” devrimci eleştiri-özeleştiriyi doğal olağan eğitimin gelişim ve ilerlemenin bir parçası haline getirilememişse bunu güçlendirecek sistemi yaratılmamışsa o örgütte iç devrimcileşme sağlanamaz. Bu ortamda burjuva ideolojisi proletarya ideolojisi üzerinde etki gücünü artırır tasfiyecilik hakim hale gelmeye başlar.

Devrimci eleştiri-özeleştirinin yolu sağlam ve güvenilir bir mücadele ilkesi olarak kabul edilmezse örgütün burjuvalaşması bozulup çürümesi tasfiye olması kaçınılmaz hale gelir. Burjuvaziye-tasfiyeciliğe karşı en güçlü en etkili devrimci silah “eleştiri-özeleştiri”dir.

Bırakalım Lenin yoldaşın belirttiği gibi “ öncünün yetersiz hazırlığını, yetersiz becerisini açıkça itiraf etme” erdemini göstermeyi proleterleşemeyen öncü konumunda olan bazı yöneticileri eleştirme iradesini cesaret ve sorumluluğunu ortaya koyanları “ezilip-biat edilmesi gerekenler” olarak ifade edenlerin çürüme bozulma ve burjuvalaşma derecelerini anlamak açısından önemli bir kriterdir.

Demokratik halk devrimi iddiasını halka hizmet amacını taşıyanlar ancak “yetersizliğini açıkça itiraf etme” erdemini gösterebilir. İddiası olmayanların açık devrimci itirafı asla olamaz.

(Bir Partizan)

48746

Partizan'dan

Partizan'dan; Gündem ve güncel gelişmelere ilişkin politik açıklama ve yazılar. 

Son Haberler

Sayfalar

Partizan'dan

Devrimci olmak mı devrimci olmaya çalışmak mı?

İster kısa önce ister uzun bir tarihi dilim içinde devrimci saflarda yer alarak devrimci olduğumuz konusunda açık beyanlarda bulunuruz bazen. Oysa pratiklerimize ve yaptıklarımıza baktığımızda yerine getirilmeyen, eksik, yarım kalan, tamamlanmayan birçok görevimiz olduğunu görürüz ,pratikte onlarla bir biçimde karşılaşırız. Ya da başarılamayan, etkili ve sonuç alınamayan tarzda sonlanan birçok görevle karşı karşıya kalırız.

24 Haziran seçimlerine giderken AKP, seçimler ve parlamento üzerine

AKP, topluma saldığı korku üzerinden ülkeyi yeniden dizayn etmek isterken, işlerin istediği gibi gitmediğinin, köşeye sıkışmışlığının farkında olarak, tüm aktörleri hazırlıksız yakalamak ve ters köşe yapmak üzere seçimleri erkene almış oldu. 

AKP, “Başkanlık” sistemini esas alan ana-yasa referandumundan hileyle istediği sonucu aldıktan sonra şimdi de kamuoyunda“baskın seçim kararı” olarak nitelenen 24 Haziran 2018’de yapılacak çoklu seçimde başta cumhurbaşkanlığı olmak üzere parlamento ve belediye seçimlerini kazanarak 2023 yılına doğru ilerl

Karl Marx 200 Yaşında

Karl Marx 5 Mayıs 1818 yılında Almanya’nın Trier şehrinde doğdu. Bu 5 Mayıs’ta Karl Marx 200 yaşına basacak.

Karl Marx’ın mavi tulumlu komünist hayaleti burjuvazinin üzerinde dolaşmaya devam ediyor. Burjuvazi, Marx’ı öldürmek istedikçe, Marx daha da büyüdü ve bütün uluslararası işçi sınıfının ve ezilen halkların kurtuluş umudu oldu. Onların eylemlerinde, düşlerinde mücadelelerinde, kavgalarında, yenilgilerinde ve zaferlerinde yaşadı ve yaşamaya devam ediyor.

Ermeni Sorunu ve Tarihle Yüzleşmek – Hasan Köse

Osmanlı imparatorluğu çok uluslu bir yapıya sahipti. Devlet sınırları içinde yaşayan farklı inanç ve etnik kökene sahip topluluklara karşı büyük bir hoşgörü ve eşit haklar temelinde yaklaşıldığı yönündeki propogandalar büyük bir yalandır. Benzeri çok uluslu devletler gibi Osmanlı da, bir halklar hapihanesi konumundaydı. Bu basit gerçeği görmek için, Muslüman olmayan topluluklara ve Alevilere karşı izlenen ayrımcı ve aşağılayıcı politikalara bakmak yeterlidir. Osmanlı imparatorluğunda hiç bir zaman bütün halklar eşit konumda olmamıştır.

TKP/ML-TİKKO ROJAVA KOMUTANLIĞI:103 YILDIR UNUTULMAYAN ERMENİ SOYKIRIMINI LANETLİYORUZ.

Aradan 103 yıl geçti. 103 yıl geride kaldı. Yaşanan Ermeni soykırımı unutulmadı, acıları yok olmadı. Kapanmayan toplumsal bir yara olarak  günümüze dek yaşanmaya devam ediyor. Suçsuz günahsız kadın ve çocuk bedenleri “Der-zor, Mergede,Endivar,Şedade,Serekaniye”de Suriye’nin-Rojava’nın çöllerinde kum taneciklerine dönüştü. Soykırım anıları toz olup uçmadı. Geride kalanların hafıza ve yüreklerinde  silinmez acı olarak kaldı.  

TKP/ML Ortadoğu Parti Komitesi :“Bugün temel görev partinin etrafında kenetlenerek örgütlenmektir!”

Şan olsun partimiz TKP/ML’nin 46. kuruluş yılına!

24 Nisan devrimin gerçek yoludur!

Türkiye Komünist Partisi/Marksist-Leninist (TKP/ML) Örgütlenme Komitesi: “46. yılında partimizi hak ettiği yere, hak ettiği sınıfın ellerinde getireceğiz”

46. yılında partimizi hak ettiği yere, hak ettiği sınıfın ellerinde getireceğiz!

Proletarya Partisi’nin kuruluşunun 46. yılındayız. 24 Nisan 1972’de komünist önder Kaypakkaya yoldaş tarafından kuruluşu ilan edilen partimiz TKP/ML, Türkiye devrimi açısından bir dönüm noktası olmuş, çığır açmıştır. İhtilalci devrimin ilk adımı olan 24 Nisan 1972, aynı zamanda elli yıllık suskunluğun yerle bir edildiği tarihi bir mirasın komünistlerin ellerinde yukarıya çekilen kızıl bayrağı oldu.

Protest müziğe yeni bir nefes; SUSMA…

“Bir miIIeti tutsak etmek isterseniz,müziğini çürütün…” Confucius

103 Տարի Չի Կարող Մորանալ

Ապրիլ 24-ի Ցեղասպանությունը Դատապարտում Ենք

Քաղաքակրթությունների Պատմության մեջ, ազգերի եղելությունն կարելի է ջնջել, սակայն մեր օրերում չի հորխնել ցավը գրած հեդքերի վերացնել ու ջնջել․  Մեկ դար ու մեկ դարի անցել կատարված ցեղասպանությունից․ 103 դարի է անցել․

Սակայն մշտական քաղաքացիական տառապանքը շարունակում է, շարաունակում ե նաև խորը հետքեր դողնելով․ անմեղ ու անմեղ մարմիններ Դեր-Զեր ի անապատներում ավազահատիկ են վերածվել․

KALIN!

Nereye gidiyorsunuz?

Daha karpuz kesecektik.

Rüya son bulurken

Aşağıda sizi bekliyorduk.

Siyasete hâkim olan partiniz

Artık sizi taşıyamıyor mu?

Komprador ve Emperyalistler

Zincirinizi kısaltmaya mı karar vermiş.

İçinizden birkaç Komprador çıkarabildiğiniz için

Kendinizi mutlu sayarak teselli bulabilirsiniz.

Yediklerinizi bal(dindarlık)

İçtiklerinizi kaymak (milliyetçilik)

Sayabilirsiniz.

Ama halkın bedduası tarih boyunca hep tutmuştur.

Kursağınıza dizilir boğulursunuz.

Lütfen KALIN!

NUBAR OZANYAN ÖLÜMSÜZDÜR | Orhan anısına: Hayalini kurduğumuz dünyaya seni taşıyacağız!

   Okşayıp okşayıp geçiyoruz birbirimizi

Nasıl mı?

Tabi ki kanatlarımızla.

Aynı kandanız çünkü.

Uzaktan da olsa

Birbirimize değdikçe

Anlıyoruz...

(Maria Rilke)

...

Sayfalar