Cumartesi Eylül 21, 2024

Yirmi saplı ilmik (Nubar Ozanyan)

Zulmün sınırının ve çapının olmadığı, çığlığın ve yüksek sesle ağlamanın yasak olduğu topraklarda yaşıyoruz. Ermeniler, Kürtler, Aleviler geçmişte yaşadıklarının yaslarını tutmaya vakit bulamadan daha kapsamlı acıların içine itiliyorlar. Diktatörler bir yandan halkların bembeyaz barış sayfalarına zulümlerini kara kalemle yazarken diğer yandan yaptıkları kötülüklerin ve işledikleri cinayetlerin unutulması ve bir daha hatırlanmaması için ellerinden gelen her şeyi yapmaya çalışıyorlar. Halkların hafıza ve belleklerini silerek sahte bir tarih yazımıyla kirletiyorlar.

Türk egemenleri halklara yönelik gerçekleştirdikleri kötülüklere Türk aydınlarını ve solcularını da dahil ederek tarih yazımlarını pekiştirmeye çalışıyorlar. Soykırımcı İttihatçı-Kemalistlerin en yakın destekçileri ve hizmetkarları Türk solcuları ve aydınları oluyor. Her şeyi kendi varlıkları ve egemenlikleriyle başlatıp açıklamaya çalışıyorlar. Hakikati alt yüz edip çarpıttıkları gibi ülkemizde zindanlar ve idamlar tarihini de ötekileri (Ermeniler-Rumlar-Kürtler-Aleviler) yok sayarak, yaşananları unutturarak anlatmaya ve yazmaya çalışıyorlar.

1915 Haziran İstanbul Beyazıt meydanında dar ağacına gönderilen 20 Hınçak devrimcisi, keza 12 Eylül’ün Ankara zindanlarında idam edilen Levon Ekmekçiyan yok sayılarak tarih yazımına ve anlatımına gidiliyor. Paramaz ve on dokuz yoldaşının idam nedenlerine, direniş gerekçelerine doğru bakamayan Şeyh Sait’in, Seyit Rıza’nın idam nedenlerini ve direniş gerekçelerini doğru anlayabilir mi? Tarihi doğru okumayan anı ve günü doğru okuyabilir mi?

Mustafa Suphi ve yoldaşlarının Karadeniz’in derin sularına gömülerek katledilmesi “Saplandı göğsüme 15 kara saplı bıçak” olarak unutulmadan yazılıyor da 20 Hınçak devrimcisinin devrim ve sosyalizm sloganları altında başları dik ölüme giderken korkusuz yürüyüşü neden sırtımıza saplanan 20 kanlı bıçak olamıyor?

Ezilenlerin gözünden ezilenlerin tarihine doğru bakamayanlar hakikate ulaşamaz. Ermeni-Rum-Kürt-Alevi soykırım ve katliamlarına doğu bakıp gerçek anlaşılmadan, hakikatle yüzleşilmeden adalet ve özgürlük mücadelesi yürütülemez. Yürütülmeye çalışılsa bile ağır aksak halde topal yürünür.

Osmanlı giyotinler ormanında ışık saçan Paramaz ve yoldaşları darağacına halkı ise Der Zor çöllerine, ölüme gönderildi. Özgür ve bağımsız Ermenistan kurma amacıyla “Devletin bölünmez bütünlüğüne’’ yönelik suçlar işledikleri iddiasıyla işkenceler altında hukuksuz bir yargılamayla darağacına yollanan 20 Hınçak devrimcisinin direniş geleneği Kürt ve Türk halkların özgürlük mücadelesinde sürüyor.

Dünün kırım ve barbarlık yasaları bugün de devam ediyor. 1915’de İstanbul zindanlarında Ermeni devrimcilerine yapılan utanç dolu işkence ve zulüm yöntemlerinin bir benzeri Amed zindanlarında ağırlıklı olarak Kürt devrimcilerine yapıldı. Amed zindanlarında devrimci tutsaklara atılan dayak aletleri tutsaklara yaptırıldı. Benzer bir zihniyetle 20’lerin idam edilecekleri darağaçları Ermeni ustalarına yaptırılır. Kemalistlerin ilk öğretmenleri olan İttihatçı diktatörler 20’leri idam ettikten sonra cesetleri üst üste atlı bir arabaya yükleyip, Edirne Kapı Ermeni mezarlığına götürüp topluca gömerler.  Dün, tarih anlatılınca sanki gün ve an anlatılıyor.

İdeallerinin yakın bir gelecekte gerçekleşeceğine inanan Paramaz ve 19 yoldaşı; ‘’Siz yalnız bizim vücudumuzu ortadan kaldırabilirsiniz. İdeallerimizi asla’’ sözleri bütün unutturma politikasına karşı koyarak yankılanarak dağılıyor sesiz Ermeni tanıkları arasında. Nasıl ki Şeyh Sait’in, Seyit Rıza’nın idam sehpalarına giderken başı dik cesur sözleri halen Kürt halkının belleğinde yankılanıyorsa; bütün hafıza katillerine inat Paramaz ve panvor (işçi) Yervant’ın türkülerle idam sehpasına korkusuzca yürüyüşleri özgürlük arayan Ermenilerin dağlarında nehirlerinde ve gelinlerinin sözlerinde yankılanıyor.

Mülkiyetin, toprakların, dil ve inançların Türkleştirilmesi pahasına işlenen suçlar ve gerçekleştirilen cinayetler bugün de hızından bir şey kaybetmeden devam ediyor.

Dün İttihatçı Enver-Talat-Cemal’in elleriyle Ermeni-Rum-Süryani-Asuri halklarına uygulanan soykırım, tehcir ve asimilasyon suçları bugün Kemalist-İslamcı paşalar tarafından Kürtlere karşı işleniyor. Ölüm emrinin yüksek sesle okunduğu topraklarımızda direnişin ve özgürlüğün sloganları da yüksek sesle haykırılıyor.

2267

TKP/ML Kadın Komitesi :Kadınlar ve kadın mücadelesi KBDH ile daha güçlü

“Kadın sorunu” olarak tarif edilen cinsiyet sorununa giriş, kadının binlerce yıllık süreçte köleleştirilmesi, sömürülmesi, emeğinin, cinselliğinin, kimliğinin baskı altında tutulması, yok sayılması vs. ile yapılır. Bu elbette doğrudur, ancak eksik bir yaklaşımdır. Zira kadının tarihi (kimi sosyalizm ve demokratik halk iktidarları deneyimlerinde bu zincirlerin belli oranlarda da olsa zayıflatıldığı süreçler hariç) aynı zamanda direnişin, mücadelenin, bedel ödemenin ve ödetmenin de tarihi olarak anılmalıdır.

Ali Asker / İsmail Cem Özkan

Hozat’lı bir delikanlının atalarından duyduğu türkülere yaşadığı çağın ruhunu katarak yeniden üretmesi ile oluşur Ali Asker. Ali Asker devrime inanmıştır, devrimcidir. Bir gün gelecek eşit haklar içinde çok kültürlü bir ülkede yaşama hayalindedir. O Dersim’lidir. Acı ile yoğrulmuştur yakın tarih ve acıyı yaşayanlardan almıştır ağıdın, öfkenin nefesini. Henüz bitmemiş bir sürecin ara kuşağı olarak doğmuştur, zorunlu kalmıştır Elazığ'a göç etmeye. İyi ki de etmiştir, orada öğrenmiş ve yaşamıştır aşık geleneğini.

Mevsimlik işçilik, sınıf mücadelesinin önemli bir parçasıdır

Sofrayı zenginleştiren olmazsa olmazlar arasında bulunan, onları tüketmeden hayatın olmayacağı temel yiyeceklerden ekmekten domatese, çaydan patlıcana, pancarından patatesine… üretim süreçlerinde yaşanan sıkıntıların, zorlukların, sömürülerin, ırkçı tehditlerin; saymakla bitiremeyeceğimiz olağanüstü koşullarda yaşam mücadelesi vererek, üretilen besin kaynaklarımızın kimler tarafından toplanarak o sofraya ulaştığını düşündünüz mü acaba?

Onlar mevsimlik işçilerdir!

Kadın Komünarlar: “Kelebekler Zamanı” Bizim Hikayemiz [1]

Dominik’te 1930’da iktidara gelen faşist Trujillo 1960’lara geldiğimizde hala iktidardadır. Ve faşist diktatörlüğün en büyük destekçisi ABD emperyalizmidir. deta bir toplama kampıdır. Ama baskının, zorun olduğu her yerde isyan da filizlenir, ama yavaş ama hızlı. Kimi zEn küçük itirazı, baskı ve şiddetle, ağır işkencelerle, ölüm timleriyle karşılar faşist diktatör. Küçücük ülke aaman işaret fişeği yakabilecek öncüler çıkar, işte isyana yol veren, ön açan çıkışlardır bunlar. Faşist baskı ve zorun en ağırı da bu işaret fişeğini yakanların payına düşer.

Kolektif çalışmanın önemi üzerine -1-

Kolektifle yürümenin, örgütlü kişiliğin adıdır kolektif çalışma

Kolektif çalışma, kolektivizm üzerine literatürümüzde haylice bir külliyat mevcuttur. Hatta sekizinci oturumun ana gündemlerinden olan kültürel yozlaşmanın alt başlıklarından birini de kolektif çalışmada yaşanan problemler oluşturuyordu. Ancak bu oturumda merkezi düzeyde önem atfedilen konu hakkında kavrayışımızı sorgulamamız gerektiği açıktır.

Anadilde Birlik-Yerel Seçimlerde Birlik- Dursun Ali Küçük

9 Kürt partsinin anadilde eğitim ve her alanda kullanma ve geliştirme çağrısını ve çabalarını kutluyorum.
Çok isabetli bir adım olarak görüyorum.
Kurmanci ve Kırmanncki'de kesin ve mutlak birlik sağlamalıyız.
Anadilimiz hepimizin, ülkenin ve ulusun dilidir.
Burada ideoloji aranmaz.
Burada amacın nedir diye sorulmaz.
Dilimize sahip çıkmak ve resmi eğitim dil haline getirmek için; hangi görüş ve hangi parti ve hangi aydın ve şahsiyet olursa olsun kayıtsız şartsız üzerinde birleşmeliyiz.
Bunun sağa sola çekilecek bir yanı yoktur.

Kendi çizgine güvenmek: Örgütlerken örgütlenmek!

Geride bıraktığımız hafta, TC rejiminin karakterine dair net göstergeler sunmuş durumdadır. Türkiye’nin Suudi Arabistan Başkonsolosluğu’nda bir gazetecinin “ortadan kaybolması” ile başlayan ve ardından TC ile S.

Emperyalistlerin Ortadoğu’daki siyaseti ve Türkiye:M. USTA

Emperyalistler yalnız 20. yüzyılda çıkarmış oldukları haksız dünya savaşlarıyla insanlığı büyük bir felakete sürüklemedi. Yarattıkları bölgesel savaşlarla, elde ettikleri aşırı karla, ezilen halklar üzerinde kurdukları sınırsız denetim ve sömürü politikalarıyla bu felaketlerine süreklilik kazandırmış durumdadırlar. Yani emperyalistlerin yol açtıkları yıkım, çok yönlü ve kapsamlıdır. Özünde emperyalizm bugün ezilen halklar için her gün yaşanan bir doğa felaketidir. Yaşama dair ne varsa yok ediyor. Dünya zenginliğinin esası bir avuç emperyalist tekelin denetimindedir.

3. Havalimanı İşçilerinin Direnişinin Öğrettikleri

3. Havalimanı inşaatı projesi, Türk tekelci burjuvazisinin sermaye birikimini ve kar oranını artırma projesi olarak yürürlüğe sokuldu.

Bunun anlamı; işçilerin en ağır koşullarda, her türlü sosyal ve demokratik haklardan yoksun olarak çalıştırılması demektir. Türk burjuvazisinin siyasal temsilcisi faşist AKP hükümeti, uzun yıllardır Türkiye’yi ucuz bir iş gücü cenneti olarak yönetmektedir.

Rus Ruleti ve Kürtlere Göz Koyan Katil Sürüleri!-Dursun Ali Küçük

Rusya sözcüleri yaptıkları açıklamalarla Rojava'da özerkliği bile fazla buluyorlarmış.
Rus ruleti oynanıyor; kim kimin kafasına veya kendi kafasına sıkacak...
Merak konusu budur..

Rusya federal ve özerk bölgelerden oluşuyor. Ama sıra Kürtlere gelince Rojava'da bunu fazla görüyorlar.

Esad'a göre konuşuyorlar..
ABD Kürt devletinin temelini atıyor diyorlar..
TC'yi yanına çekmek içinde özellikle bunu yapıyorlar..

Dogmatizmin Eksensiz Çukurunda Yön Aramak-3

HH Hala “Hizipçiliğe (Devrimciliğe)” Devam Ediyor!

Sayfalar