Perşembe Şubat 27, 2025

YORUM | Mustafa Suphi ve Komünist Hareketin 101. Yılı

Kemalist iktidara ilericilik atfeden Şefik Hüsnü TKP’si oportünizmin temsilciliğini yaparken Karadeniz’de boğulmak istenen Komünist Hareket 71 devrimci kopuşuyla yeniden ayağa dikilmiştir.

 

Birinci Emperyalist Paylaşım savaşının ön günlerinde İttihat ve Terakki partisinin Alman emperyalizmiyle yaptığı anlaşmalara karşı çıktığı için sürgün edilen Mustafa Suphi bir grup arkadaşıyla birlikte Rusya’ya geçer.

Savaşın başlamasıyla Çarlık hükümeti tarafından Osmanlı vatandaşlarının gözaltına alınmasına karar verilir. Mustafa Suphi gözaltına alınanlar arasındadır ve çalışmak üzere sürgün edilir. Çarlığa karşı mücadele eden Bolşeviklerle sürgüne gönderildiği Ural Bölgesinde tanışır. Bolşevik yayınları takip ederken aynı zamanda kendisi gibi Osmanlı vatandaşları arasında örgütlenme çalışması yürütür. 1915 yılında RSDİP üyesi olur Ekim ve Şubat devrimine aktif olarak katır.

Bu süre içerisinde Rusya’daki “Müslüman Komünistler” olarak gerçekleştirilen buluşmalar ve Osmanlı vatandaşlarıyla kurulan bağların üzerine 1918 yılında Türk Sosyalist-Komünistleri Teşkilatı isimli yapıyı kurarak 3. Enternasyonale delege olarak katılır.

Bu sürecin ardından beyaz ordunun Kızıl Orduya karşı başlattığı ayaklanma Sovyetlerde uzun bir süre karşılıklık açığa çıkarmış teşkilat yeniden bir araya gelememiştir.

Osmanlı devletinin yenilgisi ve Osmanlı hükümetinin emperyalistlerle yaptığı anlaşmalar halk tarafından kabul edilmeyerek irili ufaklı direnişler başlamıştır. Bu direnişleri bastırmak, emperyalistlerin çıkarlarını korumak üzere adeta kayyum olarak Mustafa Kemal Samsun’a gönderilirken, Mustafa Suphi ve yoldaşları 10 Eylül 1920’de Bakü’de TKP’yi kurarak emperyalizm çağında burjuvazinin ilerici rolünü yitirdiğinin, halkların kurtuluş mücadelesinin proleteryanın öncülüğünde gerçekleşebileceğini ilan edercesine ortaya çıkmıştır.

Kemalist iktidar TKP’yi kendisine bir tehdit olarak görürken ülkeye girişlerini engellemeye çalışır. Karadeniz’de çetelerin saldırısıyla Mustafa Suphi, Maria Suphi ve 14 yoldaşı katledilerek Ekim devrimiyle birlikte dünya halklarının büyüyen umudu haline dönüşen “Komünizm” tehdidi ortadan kaldırılmak istendi.

Halk kitleleri açısından çelişkilerin keskinliğini,  Ekim Devrimin etkisini ve Sovyetler’in de desteğiyle  yeniden bir Komünist Partinin örgütlenmesinin önüne geçmek için Kemalist iktidar sahte bir Komünist Partisi bile kurdurmuştur.

Mustafa Suphi ardından varlığını korumaya devam eden TKP, revizyonist, oportünist bir çzgi izlemiş ancak buna rağmen faşizmin zor aygıtlarıyla bastırılmaktan kurtulamamıştır.

Bu açıdan idelojik-politik açıdan Kemalistlerin çizdiği sınırlara hapsolan; Ermeni Soykırımını diline almayan, Şeyh Said isyanını gerici bir ayaklanma olarak nitelendiren, Kemalist iktidara ilericilik atfeden Şefik Hüsnü TKP’si oportünizmin temsilciliğini yaparken Karadeniz’de boğulmak istenen Komünist Hareket 71 devrimci kopuşuyla yeniden ayağa dikilmiştir.

Meşalemiz Yükseliyor.

İkinci Emperyalist Paylaşım savaşıyla devrimin kalesi Sovyetler yıkılmak istenirken emperyalistler büyük bir yenilgiyle yüz yüze kaldı.

Çin’de ÇKP önderliğinde Demokratik Halk Devrimi gerçekleştirilmiş Proleterya diktatörlüğüne geçişin adımları atılmıştı. Ancak modern revizyonizmin Sovyetler Birliğini içerden kemiren yapısı, Sovyetleri gün geçtikçe daha fazla çürüten ve Sosyal Emperyalist bir yapıya dönüştüren hali burjuvazi için geriye dönüş sinyalleri veriyordu. Çin’de de benzer bir büroktatik yapı sonucunda geriye dönüşlerin sinyalini veren ÇKP, Başkan Mao’nun eleştirileri çerçevesinde yenilenmenin yerine, bürokratlaşmayı, kapitalist yolda ısrarı seçince, devrimin yıkıcı ve yapıcı gücü olan kitleler rolünü oynamaya çağrıldı.

Başkan Mao tarafından yapılan bu çağrı; Demokratik Halk Diktatörlüğünün ve Proletarya Diktatörlüğünün önemli garantörlerinden birisi olan halk kitlelerine çalınmak istenen devrimi korumak adına “Burjuva karargahları bombalamaktı”.

Büyük Proleter Kültür Devrimi sadece Çin’de kapitalist yolculara yönelik bir mücadele çağrısı olmadı. Tüm dünyada halk kitlelerine, halk gençliğine “İleri!” çağrısı, 68 hareketinin temel dinamiklerinden biri oldu.

Bu coğrafyada 71 devrimci kopuşu-çıkışı açısından önemli bir motivasyon oluşturdu. Mustafa Suphi sonrası sistem içine sıkıştırılan mücadelenin 71’le birlikte zora dayalı, sistemi-devleti karşısına alan bir biçimde örgütlenme zorunluğu temel olarak kabul edilerek 3 farklı örgüt ortaya çıktı.

Burada Sovyetler Birliğinin Sosyal-Emperyalist çizgisi, Mao Zedong’un Bilimsel Sosyalizme katkıları önemli bir referans oluşturdu.

Kuşkusuz bunu yapan İbrahim Kaypakkayaydı!

Kürt ulusal sorununa yaklaşım, Kemalist hareketin niteleği, devrimin öncüsü ve ittifakları meselesini diğer iki harekete göre farklı ele alan Komünist Önder İbrahim Kaypakkaya ve yoldaşları, Proleterya Partisini inşa ederken bu ana meselelerde ortaya koyduğu farklarla, 71 devrimci kopuşunun içindeki kopuşu sağlamıştır.

Kaypakkaya, Mustafa Suphi’lerle Karadeniz’de söndürülmek istenen kıvılcımı, Kürecik dağlarında bir meşaleye dönüştürmüştür. Mustafa Suphilerin Komünist mirası sahiplenilirken Şefik Hüsnü TKP’si ve oportünist-revizyonist çizgiyle arasındaki farkı net olarak ortaya koymuştur.

Kaypakkayanın Mustafa Suphi sonrası TKP’ye yönelik değerlendirmeleri özeleştirel anlamda bugün kendimizi değerlendirmemiz açısından önemli örnek teşkil etmektedir.

Sınıf savaşımı sadece bugün ezilen halk kitleleri ile egemenler içerisindeki savaşımı ifade etmez, egemenlerin devrimci-komünist saflardaki pratik ve idelojik etkilerini de içerir. Bu açıdan komünist hareketin içerisinde gelişen hatalı düşüncelerin üzerine cüretle yürümesi gerekmektedir.

Yüzyıl önce Mustafa Suphi’nin, Ekim Devrimi’nin ve Enterasyonal proleteryanın önderi Lenin’den aldığı güçle coğrafyamızda attığı adımlar bugünkü devrimci-komünis hareketlerin temel çıkış noktası olmuştur!

100 yıl sonra Mustafa Suphi ve yoldaşlarının yaktığı meşale yanmaya ve karanlığı aydınlatmaya devam ediyor!

5394

Comment form

Plain text

  • Hiç bir HTML etiketine izin verilmez
  • Web sayfası ve e-posta adresleri otomatik olarak bağlantıya çevrilir.
  • Satırlar ve paragraflar otomatik olarak bölünür.

Özgür Gelecek

Gündem ve güncel gelişmelere ilişkin politik açıklama ve yazılar. 

Özgür Gelecek

ALEVİLERİ İSTİSMAR ETMEKTEN VAZ GEÇİN, SAMİMİYETLE LAİKLİĞİ TALEP EDİP SAVUNUN!

CHP Genel Başkanı Özgür Özel, katıldığı bir etkinlik vesilesiyle, şöyle demekte: “(…) Cemevleri ile ilgili taleplerimiz yıllardır ortadayken, bir yanda bu ülkede anayasaya göre her yurttaş eşitken, Sünni bir yurttaşın ibadethanesi camilerin her ihtiyacı karşılanırken, aynı vergiyi ödeyen; vergi verirken eşit ama hizmet alırken eşit olmayan Alevi yurttaşlarımızın ibadethaneleri Cemevleri, devlet nezdinde ibadethane kabul edilip, camiye ne yapılıyorsa Cemevine de  aynısı yapılacağı güne kadar bu talebinizin sonuna kadar arkasındayım.” (T24, 21.07.2024)

Kendi topraklarında özgür yaşayamayanlar (Nubar Ozanyan)

Nasıl bir adalet, nasıl bir vicdandır ki yüzyıldır Kürtler kendi topraklarında özgür yaşayamıyor? Nasıl bir kara zulümdür ki, on binlerce gerilla canını feda etmesine, on binlerce tutsak kör hücrelerde ömür çürütürcesine özgürlüğe ellerini uzatmasına karşın karanlık iş başında kalmaya devam ediyor? Ve yüz yıldır Kürt halkı bunca büyük bedel ödemesi karşısında sanki bir şey olmamış gibi duran Devlet, utanmadan elini “kardeşlik” adına DEM’e uzatıyor? Tarihte böylesine aymaz bir düşman görülmüş mü?

Nobel Ekonomi Ödülleri Hangi "Bilimsel" Buluş İçin Verildi?

Emperyalist sistemin içinde bulunduğu durumdan liberal ekonomistler, liberal entellektüellerde memnun değiller. „Eşitsizlikler“ büyümüş, „doğanın tahribatı alarm“ veriyormuş, „demokrasiler“ gerilemiş, „ekonomiler teknolojik gelişmelerin gerisinde“ kalıyormuş. „ekonomik büyümeler yavaşlamış“ vs. vs. En büyük buluşu 2005-2006'dan beri dünyada „demokrasi“lerin gerilemesiymiş.

SAVAŞA AKTARILAN PARA, EMEKÇİYE YAŞATILAN YOKSULLUĞUN BAŞLICA NEDENLERİNDENDİR!..

“Çözüm sürecinin en önemli sonuçlarından biri de kesinlikle ekonomik göstergeler, ekonomik nedenler olacaktır. Yapılan bir hesaplamaya göre, terörün Türkiye’ye son 29 yıldaki maliyeti yaklaşık 300 milyar dolardır. Çözüm süreciyle birlikte canları tehditten kurtardığımız kadar, ekonomiye de can suyu olacak yeni bir dönemi, yeni bir süreci başlatmış olacağız.”

“Filistin’de direnişin bir yılı ve Bahçeli’nin sözleri”(Deniz Aras)

7 Ekim Aksa Tufanı hamlesinin üzerinden tam bir yıl geçti. Bu süre içinde Ortadoğu, emperyalistlerin askeri, siyasi, lojistik ve istihbarat desteğiyle adeta bir koçbaşı olarak işlevselleştirdikleri Siyonist İsrail tarafından kan gölüne çevrildi.

İmha ve İnkar Politikalarına Karşı Direniş Sürüyor

Türk devletinin kuruluş süreci aynı zamanda Kürdistan coğrafyasında imha ve inkâr politikalarına sistemlilik kazandırma sürecidir. “Tek vatan, tek bayrak, tek millet” söylemi bu ırkçı, inkârcı politikanın en açık ve özlü ifadesidir.

Ve aynı zamanda bir devlet politikasıdır. Dolayısıyla Kürt coğrafyasına dönük saldırıları dönemsel görmek veya kimi burjuva partilerinin izlemiş olduğu politikalarla açıklamaya kalkmak yanılgılı bir tutum olur.

3. Dünya Savaşı riski hâlâ “güçlü olasılık” mı yoksa artık “kaçınılmaz akıbet” mi?

Son bir yılın ve ama özellikle de son ayların olguları öyle gösteriyor ki 3. Dünya savaşı artık sadece “güçlü bir olasılık” olarak değil; “kaçınılamaz bir akıbet” olarak ele alınmayı gerektiriyor. Bu hızlı tırmanış ise esasen şu iki ana etmen üzerinden yaşanıyor: Birinci etmen Rusya-Ukrayna Savaşı iken; ikinci etmen ise İsrail saldırganlığının tırmandırdığı savaştır.

Önderlerin Ardından… (Nubar Ozanyan)

Kafkaslar’ın en ileri devrim beyni ve en güçlü çarpan sosyalist yüreği, zulmün gölgesinde yaşam bulmaya çalışan Ermeni halkının yetiştirdiği en kalifiye önder kadrolardan olan ISTEPAN ŞAHUMYAN’IN başına gelenler bütün Sovyet devrim önderlerinin başına gelenler gibi oldu. Yok sayılmak, yaşanmamış kabul edilmek, itibarsızlaştırılmak, unutturulmak, nefret, işçiler ve ezilen halklar için yaptıkları büyük fedakarlıklarının ters yüz edilmesi, kahramanların hain olarak tanıtılmaya çalışılması kötülüklerin en büyüğüdür. Acıların en derinidir.

Emperyalizm Üzerine Notlar-7

Yarı-Sömürgeciliğe“ Sığnan Sosyal Şovenist Teoriler

Başka ülkelerin işçi ve emekçilerini sömüren bir ülke yarı-sömürge olamaz. Eğer bir ülke içinde yüksek düzeyde tekelleşme gerçekleşmişse, başka ülkelere sermaye ihraç ediyor, oralarda yatırım yapıyor, işçi çalıştırıyor, maden ocakları açıp işletiyor, banka açıp mevduat topluyor, kredi veriyorsa ve  bu ülke, ML literatürde, kapitalist sistem içinde  emperyalist bir ülke olarak adlandırılır.

Düşünüş ve Hareket Tarzında Devrimcileşmek

Kürt ulusuna, diğer azınlık milliyetlere uygulanan baskı ve asimilasyon politikalarına karşı sessiz kalıp harekete geçmemek, özünde işçi ve emekçilerin birliğine, ortak yürüyüşüne zarar vermektir. Dolayısıyla bu yönlü yapılan çağrılara kayıtsızlık ya meselenin özünü yeteri kadar kavramamaktan ya da bu demokratik istemlere karşı samimi bir tutum sergilememekten kaynaklanmaktadır. Çünkü samimi bir birlik istemi, ortak mücadele anlayışı Kürt ulusunun ulusal demokratik haklarını savunmayı, bu yönlü yapılan tüm saldırılara karşı net bir tutum almayı gerekli kılmakta.

Bay Özkök gibilerinin vicdan muhakemesi

Ertuğrul Özkök; “Akıl ve vicdan Orta Doğu’yu terk etti. Geriye sadece fanatizmi bıraktı.” Sözleriyle, kendince bir durum tespiti yapıyor. Ve “Hadi artık soralım” diyerek, T24’deki yazısında soruyor: “Orta Doğu’yu kim harabeye çevirdi; İsrail F-35’leri mi, Hizbullah Fadi füzeleri mi?” (25 Eylül 2024)

Sayfalar