Yürek ve beyinde ideoloji ile kuşanmak

“Söylediği kadar yapan yaptığı kadar konuşan” bir hareket yaratabilen bir örgüt özgürlüğün ve kurtuluşun sahibi ve yaratıcısı olabilir. Bu hareketin yaratılmasında düşünsel ve yaşamsal dünyasını devrimin ihtiyaç ve görevlerine tümüyle katabilen yürek ve beynine ideolojiyi dolduranlar zaferin ve başarının militanı olabilir.
Bu yüzden özgürlük için yola düşen militanlar burjuva-feodal sistemden tümüyle kopuşu gerçekleştirip örgüte komple katılımı esas almalıdır. Bunun bir çırpıda bir hamlede bir eylemde kısa bir zaman dilimi içinde olacağını düşünmek ciddi bir yanılgıdır.
Tek başına bir komitede yer alarak, aidat ödeyerek, parti programını kabul ederek günümüzün sınıf savaşımının sorunları çözülemez ve ağır görevleri yerine getirilemez. Keza sadece örgütün devrimci üniforması giyilerek devrimcilik sorunu çözülemez. Militanlar tüm benliği ve varlığıyla harekete komple katılımı sağlayarak sürecin ve anın ihtiyaç ve görevlerine yanıt olabilir.
Burjuva-feodal sistemin saldırıları dünden daha kapsamlı ve ağırdır. Biriken ve çözülmeyen önderlik ve örgütsel sorunlar dünden daha fazladır. Sürecin zorlukları ve görevlerin ağırlığı militandan dünden daha fazla fedakarlık, bilinç, örgütlü hareket etmeyi beklemektedir. Dolayısıyla sistemli ve düzenli bir şekilde “sisteme karşı mücadele, bütünlüklü kopuş, sıçrama” gerçekleştirilerek ideolojik katılımın adımları atılmış olur.
Keza proletarya partisinin ideolojik-politik değerleri örgütsel sorumluluk ve görevleri içtenlikle ve bütün benlikle kabul edilip, çalışılıp mücadele edilerek katılım sağlanır.
Toplumun çeşitli kesim ve bölgelerinden örgüte katılan küçük burjuvalar kendileriyle birlikte sistemden edindikleri sahip oldukları kötülükleri ve izleri de beraberlerinde getirirler. Özellikle öğrenci gençlik kesiminden katılım sağlayanlar algılama ve kavrama düzeyleri görece olarak diğer kesimlerden daha fazla olması nedeniyle teoriye ilgileri fazla olur. Teoride iyi olmaları yetmiyor.
Teoriyi pratikleştirmede çeşitli düzeylerde yetersizlikler yaşarlar. Sistemin karakter ve zihniyetine yedirdiği bireycilik kolektif olmasını engeller. Kendisini diğer insanlardan üstün, bilinçli, farklı görür. Yaşamda öğrenci olmayı başarmadan hemen öğretmen rolüne soyunur. Emek ve mücadele sürecine yeterince katılmamış, pratikte sınanmamış, kitabi bilgilere sahip olma haliyle her şeyin hallolduğunu düşünür.
Zorluklarla karşılaşınca tökezler. Kendisini devrimci pratiğin örsünde ve ateşin içinde şekillendirmek biçimlendirmek yerine direnç gösterir. Akıl almaz karşı çıkışlar gerçekleştirir. Gerçekliğini bir türlü görmek ve kabullenmek istemez.
Devrimci pratiğin örsünde sınanmamış bilgi ve fikirleriyle her şeye hakim olduğu ve her şeyi yapmaya kadir olduğunu düşünür. Hemen her devrimci pratikte kafasını duvara çarpar. Pratiğe katılımı zayıf ve yetersizdir. Emek ve mücadele içinde gelişimini adımlamaktan uzak tutumu devam ettikçe devrimin ve örgütün kadrosu haline gelemez. Küçük burjuva kibir devrimci gelişimin önünde en büyük engel olur.
Kendine ve ortama karşı liberal olan bir militan da doğru katılım sağlayamaz. Çünkü o uzlaşmacılığı esas almıştır.
Yanlışları görüp eleştirmeme, olumsuzluklarla karşılaşıp isyan etmeme, üstlerinin yanlışlıklarına körü körüne itaat tutumu çevresine karşı sorumluluk duymamayı getirir. Toplantıda susup arkadan konuşma kendi görüş ve fikirlerine güvenmeme, dürüstçe dile getirememe zayıflığını gösterir. Liberalizm militanın olumsuzluklara karşı ilkesel ve devrimci olmasını engeller, sağlıklı gelişimini duraklatır. Proletarya partisinin emek ve eleştiri hareketi olduğunu unutur.
Her şart ve koşul altında kendini, çevresini komitesini örgütleyebilen etki gücünü artırabilir, iradeleşebilir. Güzel bir düşünce, iyi bir söz, güçlü bir eylem için ideolojik katılım şart bunun için tek başına kalınsa da devrimci eğitim sürdürülmelidir.
Son Haberler
Sayfalar

Zor Yıllarda "Aydın olmak"
“Ne kadar nahoş olsa da,olguları açıkça görmek,adlı adınca çağırmak, …doğruyu söylemek zorundayız.”[1]
“12 Eylül 1980 sonrası sosyalist mücadelede sosyalist aydınlar” konulu bir yazıyı kaleme almak “zor”; dahası, zor olduğu kadarıyla hüzünlü.
Bizi bırakıp giden(lerden) biri bağlamında bana; Maksim Gorki’nin, “İnsan, ne onurlu sözcük”; Bertolt Brecht’in, “İnsan olmak büyük bir şeydir”; Anton Çehov’un, “İnsanlar inandıklarıdır,” sözlerini anımsatan Ata Soyer’e dair;[2] yazmak daha da “zor” bir iş...

Sayın Gizli Tanık ve Tanıklarıma: Lütfen Kendinizi deşifre Edin!
Yusuf KÖSE
Devrimci yaşama başlayıp biraz “sivirilince”, hakkımda da bir çok şeyler yazılıp çizilmeye başladı. Ancak, bunlar, genellikle burjuva devlet ya da bunların uzantıları aracılığıyla kamuoyuna sunuldu. Ve hala sunulmaya devam ediyor. Bir kısmı gerçekten karşı-devrimin direkt uzantıları, bir kısmı da bilmeyerek onlara hizmet eden “bir tas çorbacılar.”

Bahar geldiğinde filizlenecek olan Çiçek
Saat sabaha doğru yol alıyor, köpekler havlıyor dışarıda, hoparlörden Mehmet koçun sesi geliyor, elimde Sefagül Arslan’ın kitapları, gerillanın kaleminden kelimeler ısıtıyor soğuk odayı. Düşüncelere dalıyorum. İlkel komünal toplumda ava çıkıyorum. Analarımla topluyorum yiyecekleri. Mağaradan mağaraya koşuyorum. Aç kurtlar günümüzün korkusu, beterinden geçiyorum. sana yaklaştıkça azalıyor korkularım. Daha da azalacak korkularımız zaman denen tünelde, dün bugün ve yarın denen tarihsel ilerleyişinde.

Alamut Kartal Yuvasıdır
Bundan yaklaşık bin yıl önce Selçuklu veziri Nizamülmülk, “Bunlar duvarların arkasında, memleketin kötülüğünü isteyerek karışıklık çıkarrnaya çalışırlar.” (Aktaran, Faik Bulut. Hasan Sabbah Gerçeği) demişti. Bu sözlerin muhatabı, Büyük Selçuklu İmparatorluğunun baskısı altında açlık ve yoksulluk içinde yaşayanlara eşitlik-adil bir toplum için umut olan, ezilenler üzerinde gerçekleşen sınıf ve inanç baskısı karşısında başkaldıran, Nizari İsmailliğinin kurucusu Hasan Sabbah’dı.

Kılıçdaroğlu Alevileri mi temsil ediyor? —Ergin Doğru
CHP’nin Alevilerin temsilcisi olduğu iddiası, cumhuriyet tarihi boyunca sürdürülen aldatmacıdır. Alevilerin CHP ile ilişkisi sorgulanması ve tarihsel gerçeklerin sosyolojik olarak irdelenmesini gerektiriyor.
Gerici sistemlerin Sünni baskı politikalarına karşı sürekli olarak dışlanmış ve baskılanmışları temsil eden Alevilerin, cumhuriyete yaklaşımı baskılanmış toplum psikoloji ile olmuştur. Gerici baskılardan bunalan Alevilerin, kendilerine taktiksel olarak yaklaşan cumhuriyet yönetiminin riyakarlığını anlayabildiğini söylemek çok mümkün değildir.

Adı aşk olsun
Faruk Eskioğlu, bu kitapta yurtdışında yaşayan göçmenlerin memleket ve sıla özlemlerini tarihsel olaylarla harmanlayarak okuyucuya sunmuş. Faruk Eskioğlu, yazarlık yetisiyle gazetecilik gözlemlerini bütünleştirmiş, dişiyle tırnağıyla uğraşarak bulunduğu yerden hayata seslenmiş gazeteci bir dostumuzdur. Kendi deyimiyle bu kitap: ”Gurbetçilik, sürgünlük, kişinin dişiyle tırnağıyla, etiyle ayakta kalma savaşıdır.” Belki de bu tanımlama hayatın yeniden üretilmesi için uğraşan insanların dur-durak bilmeden bulundukları yerlerde çalışarak var-olma savaşını bizlere anlatmış.

Çiğdem Diren Sarısülük;Sevgide Yoldaş olabilmek
Tüm Yoldaş kalabilenlere !
Sevgiyi, sensizlikte yaşamak öylesine zor ki güzel yürekli dost. Zamanı mıydı bu zamansız yolculuğun? Tüm güzellikleri onurluca yaşamayı, en güzel şeyleri hiç ummadığımız zamanlarda yapardın, yaparken de kıskandırırdın bizi.
Ya bu sefer ne demeli...

Hrant Dink’in Katline 2015 Perspektifinden Bakmak
Başlıklı Yuvarlak Masa Toplantısı (18 Ocak 2014, Alba Oteli, Ankara)
12.05 Moderatör Sibel Özbudun’un Hoşgeldiniz Konuşması.

İnsanı faşist kılan nedir? Ergün Aslan
Ya.. niye kullanmadığımız bilgilerimiz körelmek zorunda ya..
Haftanın son dört günü neydi?
Ne güzelde ara sıra olsa da göçmen işçi mi yoksa yerel işçi mi daha köylü olduğunu karıştırıyor olsam da kolektifliğin sözcülüğünü, tabanlığını kaptırmayan her göçmenle kolektiflikteki göçmenlerin yol açtığı gettolaşmayı değil de kolektifliğe hiç uğramayan yerel halkın kolektifte yol açtığı gettolaşmanın yarattığı sorunları tartışıyorduk.Ama şimdi...