Perşembe Şubat 6, 2025

Uluslararası İşçi Sınıfı İçin Büyük Bir Kayıp! Jose Maria Sison'u Sonsuzluğa Uğurladık

Filipin Komünist Partisi'nin (FKP)  kurucu önderi, Yeni Halk Ordusu (YHO) ve Filipin Ulusal Demokratik Cephe'nin (FUDC) danışmanı ve  Uluslararsı Halkların Mücadele Birliği'nin (ILPS) kurucularından ve başkanı, Filipin proletaryasının ölümsüz militanı Jose Maria Sison'u (yoldaşlarının Joma'sı) 16 Aralık 2022 tarihinde kaybettik.

1939 doğumlu Yoldaş Sison, 1961 yılından beri aktif mücadele içindeydi. 1968 yılında FKP'nin kuruluşuna teorik ve pratik önderlik etti. Kuruşçev revizyonizmi ve anti-ML düşüncelere karşı kararlı bir mücadele yürüttü ve Marksizm-Leninizm-Maoizmin yolundan asla sapmadı.

FKP, kurulduğu günden itibaren silahlı mücadele veriyor. Kısa sürede Parti, işçi sınıfı ve köylüler arasında büyük bir sempati topluyor ve kitleselleşiyor. Kırsal alanda gerilla savaşına köylüler katılıyor ve geniş bir alana yayılıyor. İlk başlarda Sison gerilla birlikleri içinde yer alıyor ve gerilla savaşına önderlik ediyor.

Filipin burjuvazisinin ve emperyalistlerin bir numaralı düşmanları arasında yer alan Sison, buna karşın, Uluslar arası proletarya ve ezilen halkların ve ezilen ulusların dostu, Uluslararası Komünist Hareket (UKH) içinde en etkin ve sevilen bir simaydı. Yaşamı boyunca UKH'in birliği için mücadele etmiştir.

ABD emperyalist devleti, onu 2002 yılında “uluslararası aranan terörist”lerden biri “ilan” etti. Bu nedenle de Hollanda dışına çıkamıyodu. Filipin burjuvazisi için o en tehlikeli  “düşmandı”. 7 yılı aşkın bir süre cezaevinde esir kaldı. İki yılı aşkın bir süre tek hücreli ve ranzaya bağlı olarak tutuldu. Ama o pes etmedi ve çıktığında aynı şekilde yoluna devam etti ve burjuvazi, FKP ile “ateşkes” anlaşmalarında, FKP adına onu muhattap almak zorunda kaldı.

60 yılı aşkın aktif mücadele veren Sison, Filipin işçi sınıfı ve emekçiler için çok önemli bir komünist kişilikti. Bu nedenle de, FKP her zaman güçlü bir kitle partisi olarak mücadelesinin sürdürdü. FKP, kendi bağımsız adaylarla parlamenter seçimlere katıldı ve seçildi. Büyük şehirlerde güçlü kitle örgütleri var. Aynı zamanda en güçlü kadın örgütlenmesine sahiptir.

FKP bir taraftan gerilla mücadelesine devam ederken, bir yandan da gelişen işçi sınıfı içinde ve şehirlerde ciddi örgütlenmelere sahip bir partidir. Hiçbir mücadele biçimini reddetmeyen FKP, burjuvazi karşısında sosyalist alternatifin temsilcisi olarak mücadelesinin sürdürüyor. Filipin burjuvazisinin tüm saldırılarına karşı, o doğru taktiksel mücadeleler ile bu saldırıları boşa çıkarmasını bildiği gibi, burjuvazi her fırsatta “FKP'ye “ateş kes” çağrıları yapmıştır. Ancak, “ateşkes” anlaşmalarını ilk bozan yine Filipin devleti olmuştur.

Yoldaş Sison ile ilk tanışmam Hollanda'da 1997 yılında ILPS'in kuruluş çalışmaları içinde olmuştur. Oldukça mütevazi bir yoldaştı. Ancak, ILPS'in kuruluş sıralarında tartışmalarımız da oldu. Ama o hep güler yüzlü bir insandı ve FKP, uluslararası gücünü ve prestijini diğer örgütlere karşı kullanmazdı.

O'nun 60. yaş gününü, Utrechte'ki FUDC'nin bürosunda, bir çok uluslarası örgütlerden yoldaşların katılımıyla birlikte kutladık. Daha sonra da bir çok uluslararası toplantılarda birlikte yer aldık. O, benim gözümde, Asyalı komünistlerin güler yüzlü mütevaziliğin ve proleter militanlığın örnek bir temsilcisiydi.

Yoldaş Jose Maria Sison; UKH ve Uluslar arası proletaryanın unutulmaz komünistleri arasında yerini hep koruyacaktır.  Filipin proletaryası ise onun yolundan giderek sosyalizmin bayrağını Filipinlere dikecektir. 18.12.2022

6740

Yusuf Köse

Yusuf Köse teorik ve politik konularda yazılar yazmaktadır. Ayrıca 7 adet kitabı bulunmaktadır. Kitapları şunlardır: Emperyalist Türkiye, Kadın ve Komünizm, Marx'tan Mao'ya Marksist Düşünce Diyalektiği, Marksizm’i Ortodoks’ça Savunmak, Tarihin Önünde Yürümek, Emperyalizm ve Marksist Tarih Çözümlemesi, Sınıflı Toplumdan Sınıfsız Topluma Dönüşüm Mücadelesi.

yusufkose@hotmail.com

http://yusuf-kose.blogspot.com/

 

 

Yusuf Köse

ALEVİLERİ İSTİSMAR ETMEKTEN VAZ GEÇİN, SAMİMİYETLE LAİKLİĞİ TALEP EDİP SAVUNUN!

CHP Genel Başkanı Özgür Özel, katıldığı bir etkinlik vesilesiyle, şöyle demekte: “(…) Cemevleri ile ilgili taleplerimiz yıllardır ortadayken, bir yanda bu ülkede anayasaya göre her yurttaş eşitken, Sünni bir yurttaşın ibadethanesi camilerin her ihtiyacı karşılanırken, aynı vergiyi ödeyen; vergi verirken eşit ama hizmet alırken eşit olmayan Alevi yurttaşlarımızın ibadethaneleri Cemevleri, devlet nezdinde ibadethane kabul edilip, camiye ne yapılıyorsa Cemevine de  aynısı yapılacağı güne kadar bu talebinizin sonuna kadar arkasındayım.” (T24, 21.07.2024)

Kendi topraklarında özgür yaşayamayanlar (Nubar Ozanyan)

Nasıl bir adalet, nasıl bir vicdandır ki yüzyıldır Kürtler kendi topraklarında özgür yaşayamıyor? Nasıl bir kara zulümdür ki, on binlerce gerilla canını feda etmesine, on binlerce tutsak kör hücrelerde ömür çürütürcesine özgürlüğe ellerini uzatmasına karşın karanlık iş başında kalmaya devam ediyor? Ve yüz yıldır Kürt halkı bunca büyük bedel ödemesi karşısında sanki bir şey olmamış gibi duran Devlet, utanmadan elini “kardeşlik” adına DEM’e uzatıyor? Tarihte böylesine aymaz bir düşman görülmüş mü?

Nobel Ekonomi Ödülleri Hangi "Bilimsel" Buluş İçin Verildi?

Emperyalist sistemin içinde bulunduğu durumdan liberal ekonomistler, liberal entellektüellerde memnun değiller. „Eşitsizlikler“ büyümüş, „doğanın tahribatı alarm“ veriyormuş, „demokrasiler“ gerilemiş, „ekonomiler teknolojik gelişmelerin gerisinde“ kalıyormuş. „ekonomik büyümeler yavaşlamış“ vs. vs. En büyük buluşu 2005-2006'dan beri dünyada „demokrasi“lerin gerilemesiymiş.

SAVAŞA AKTARILAN PARA, EMEKÇİYE YAŞATILAN YOKSULLUĞUN BAŞLICA NEDENLERİNDENDİR!..

“Çözüm sürecinin en önemli sonuçlarından biri de kesinlikle ekonomik göstergeler, ekonomik nedenler olacaktır. Yapılan bir hesaplamaya göre, terörün Türkiye’ye son 29 yıldaki maliyeti yaklaşık 300 milyar dolardır. Çözüm süreciyle birlikte canları tehditten kurtardığımız kadar, ekonomiye de can suyu olacak yeni bir dönemi, yeni bir süreci başlatmış olacağız.”

“Filistin’de direnişin bir yılı ve Bahçeli’nin sözleri”(Deniz Aras)

7 Ekim Aksa Tufanı hamlesinin üzerinden tam bir yıl geçti. Bu süre içinde Ortadoğu, emperyalistlerin askeri, siyasi, lojistik ve istihbarat desteğiyle adeta bir koçbaşı olarak işlevselleştirdikleri Siyonist İsrail tarafından kan gölüne çevrildi.

İmha ve İnkar Politikalarına Karşı Direniş Sürüyor

Türk devletinin kuruluş süreci aynı zamanda Kürdistan coğrafyasında imha ve inkâr politikalarına sistemlilik kazandırma sürecidir. “Tek vatan, tek bayrak, tek millet” söylemi bu ırkçı, inkârcı politikanın en açık ve özlü ifadesidir.

Ve aynı zamanda bir devlet politikasıdır. Dolayısıyla Kürt coğrafyasına dönük saldırıları dönemsel görmek veya kimi burjuva partilerinin izlemiş olduğu politikalarla açıklamaya kalkmak yanılgılı bir tutum olur.

3. Dünya Savaşı riski hâlâ “güçlü olasılık” mı yoksa artık “kaçınılmaz akıbet” mi?

Son bir yılın ve ama özellikle de son ayların olguları öyle gösteriyor ki 3. Dünya savaşı artık sadece “güçlü bir olasılık” olarak değil; “kaçınılamaz bir akıbet” olarak ele alınmayı gerektiriyor. Bu hızlı tırmanış ise esasen şu iki ana etmen üzerinden yaşanıyor: Birinci etmen Rusya-Ukrayna Savaşı iken; ikinci etmen ise İsrail saldırganlığının tırmandırdığı savaştır.

Önderlerin Ardından… (Nubar Ozanyan)

Kafkaslar’ın en ileri devrim beyni ve en güçlü çarpan sosyalist yüreği, zulmün gölgesinde yaşam bulmaya çalışan Ermeni halkının yetiştirdiği en kalifiye önder kadrolardan olan ISTEPAN ŞAHUMYAN’IN başına gelenler bütün Sovyet devrim önderlerinin başına gelenler gibi oldu. Yok sayılmak, yaşanmamış kabul edilmek, itibarsızlaştırılmak, unutturulmak, nefret, işçiler ve ezilen halklar için yaptıkları büyük fedakarlıklarının ters yüz edilmesi, kahramanların hain olarak tanıtılmaya çalışılması kötülüklerin en büyüğüdür. Acıların en derinidir.

Emperyalizm Üzerine Notlar-7

Yarı-Sömürgeciliğe“ Sığnan Sosyal Şovenist Teoriler

Başka ülkelerin işçi ve emekçilerini sömüren bir ülke yarı-sömürge olamaz. Eğer bir ülke içinde yüksek düzeyde tekelleşme gerçekleşmişse, başka ülkelere sermaye ihraç ediyor, oralarda yatırım yapıyor, işçi çalıştırıyor, maden ocakları açıp işletiyor, banka açıp mevduat topluyor, kredi veriyorsa ve  bu ülke, ML literatürde, kapitalist sistem içinde  emperyalist bir ülke olarak adlandırılır.

Düşünüş ve Hareket Tarzında Devrimcileşmek

Kürt ulusuna, diğer azınlık milliyetlere uygulanan baskı ve asimilasyon politikalarına karşı sessiz kalıp harekete geçmemek, özünde işçi ve emekçilerin birliğine, ortak yürüyüşüne zarar vermektir. Dolayısıyla bu yönlü yapılan çağrılara kayıtsızlık ya meselenin özünü yeteri kadar kavramamaktan ya da bu demokratik istemlere karşı samimi bir tutum sergilememekten kaynaklanmaktadır. Çünkü samimi bir birlik istemi, ortak mücadele anlayışı Kürt ulusunun ulusal demokratik haklarını savunmayı, bu yönlü yapılan tüm saldırılara karşı net bir tutum almayı gerekli kılmakta.

Bay Özkök gibilerinin vicdan muhakemesi

Ertuğrul Özkök; “Akıl ve vicdan Orta Doğu’yu terk etti. Geriye sadece fanatizmi bıraktı.” Sözleriyle, kendince bir durum tespiti yapıyor. Ve “Hadi artık soralım” diyerek, T24’deki yazısında soruyor: “Orta Doğu’yu kim harabeye çevirdi; İsrail F-35’leri mi, Hizbullah Fadi füzeleri mi?” (25 Eylül 2024)

Sayfalar