Pazartesi Mayıs 13, 2024

1918 Bir aşk destanı

1918'de Kars, Iğdır ve Ağrı'da, asırlar boyu kapı komşu olan Kürtler, Türkler ve Ermeniler arasında patlak veren korkunç savaşta hazin bir aşk yaşandı. Lilya, güzeller güzeli Erivanlı bir Ermeni kızıydı; Zürbe ise Lilya ile aynı köyden olan bir Kürt delikanlısıydı.

"Akılları ve vicdanları esir alan bu korkunç savaşın

Bir gün kendi hayatlarını da yağmalayacağını bilmeden

Zorbalığın hükümdar olduğu o dehşet dolu günlerde

Mezun oldular

Cıvıl cıvıl hayallerle süsledikleri Tiflis Üniversitesi’nden"

                Yöre halkı arasında dünmüş gibi anlatılan Lilya ile Zürbe'nin destansı aşkı Aras nehri yaşadıkça hikâyesini anlatmaya devam edecek.  Ben bu acıklı aşkı, Ermeni jenosidinin ve değişik ülkelerden yoksul halk çocuklarının acımasızca ölüme gönderildikleri Çanakkale savaşının konuşulduğu bugün yeni tamamladığım 1918 Bir Aşk Destanı adlı romanımla yazılı tarihin emin ellerine emanet ediyorum.

                Lilya şimdi kendi vatanı Ermenistan'da, Zürbe ise Kars'ın Halefoğlu köyü mezarlığında sonsuzluk uykusunda yatmaktadırlar.

İşte romandan bazı cümleler:

“Volkanik bir ateştir aşk

Okyanuslara meydan okuyan

Yanmamışsa

Tanışmamışsa aşkın çılgın ateşiyle bir insan

En zengini de olsa dünyanın

Bir kibrit çöpü bile etmez hayatı

Hayat dediğin ne?

Zamanın çelik fırçası siler durur geçmişimizi daha saniyesi geçmeden

Geçmiş sonsuzlukta yitip gitmiştir

Gelecek ise göklerin arkasında meçhul

Bugün var yarın yok bir pamuk ipliğine bağlı hayat

Cebinde padişah mührü bile olsa kimseye yok bir vaadi

Göz kırpışı bir zamanda geçen ömrün

Boşa geçen uzun senelerin değil

Dünyaya aşkın sihirli gücüyle iyilikler saçtığımız mutlu anların toplamıdır hayat

Baharın bitişini haber veren cevapsız soruların çiği düşmüşse bir âşığın gönül bahçesine

Yeşermez artık aşkın ateşten gülleri

Ruhu sönmüş âşığın çorak kalbinde

*                             *                             *

1917'in güneşli bir sonbahar gününde

Devirdiler Rus ezilenleri

Çürümüş bir ağaç gibi

Çar 2. Nikolay istibdadını

Coşkuyla selamladılar dünya emekçileri ve ezilen halklar

Lenin'in önderliğindeki sosyalist devrimi

"Aziz ülkemiz ezilen tüm dünya halklarının evidir,"dedi Rus devrimcileri

Nereden bileceklerdi ki

Güzel ülkelerinin bir gün tekrar başka çarların hâkimiyetine gireceğini

Lenin,

"Tüm dünya halkları eşit ve kardeştir,"dedi

Ve verdi o tarihi emrini

Boşalttı Rus ordusu eskiden Osmanlı işgalinde olan toprakları

Fırsat bildi bunu

Tüm işleri mazlum halkları çatıştırmak olan kışkırtıcılar

Girdiler halkın içine

Gün gâvurları yok etme günüdür

Siz öldürmezseniz onları

Onlar sizi öldürecek diye kopardılar yaygarayı

Ateşledikleri düşmanlık kıvılcımı

Bir anda yangın yerine çevirdi Kars'ı, Ağrı'yı ve Iğdır'ı

*                             *                             *

Karapét kederle iç geçirdi bitince Zürbe’nin sözleri

“Herkese yazık oldu,”dedi

Kendi kendisiyle konuşur gibi

Sonra şu filozofça sözlerle süslendi iyilik dolu sesi:

"Akıl ve mantık vurulmuşsa eğer çarmıhına cehaletin

Kudretlilerin kimseye hayat hakkı tanımadıkları vahşi bir ormana dönüşür dünya

Kördür cahil adamın aklı

İşitmez kulakları

Görmez gözleri

Umursamaz bilge adamların işaret ettiği yolu

Koyunlar nasıl koşarsa kaval sesine

Cahil insanlar da öyle koşar savaş zenginlerinin beslendikleri kan cehennemine

Bilmezler ki savaşmazsa fakirler

Kalmayacak yeryüzünde bunca can alan

Ocak söndüren kanlı savaşlar

Çünkü katiyen savaşmazlar savaş kararları verip kanla semirenler.”

Yaşlı adam Zürbe’nin kalbinin sesini döküyordu sanki söze

Dalgın dalgın devam etti Karapét kederli bir sesle:

“Ama ne cehalet, ne de başka bir şey mazur gösterebilir savaş denen köpek dalaşını

Kara cahil de olsa bir insan

Öğrenmeli kendi felaketinin önüne geçmek için aklını kullanmanın yolunu

İnsanlık girmedikçe aklın ve mantığın gösterdiği ışıklı yola

Bu vahşi kavgalar asırlarca sürüp gidecek kıtadan kıtaya

Ah ne yazık

İnsanlar savaşmayacağız demedikçe, asırlar boyu sürüp gidecek bu savaşlar

Zorbaların hüküm sürdüğü bir kan cehennemi olacak bu güzel dünya.”                                                         

97239

Mahmut Alınak

Eski kürt milletvekillerindendir.Çeşitli kitapları bulunmaktadır.Aralık 2011 yılına kadar sitemizde sürekli yazılar yazan Mahmut Alınak,Aralık 2011'de KCK tutuklamalarına maruz kalarak tutsak edilmiştir.Temmuz 2012'de tahliye edilmiş olup,zaman zaman yazıları ile okur kitlesine ulaşmaktadır.

alinakmahmut@hotmail.com

Son Haberler

Sayfalar

Mahmut Alınak

Sosyalizm/Komünizm Nedir? (MLPD Programı)

Sosyalizm ve komünizm hakkında düşündüklerinde birçok insanın aklından geçen sorulara bazı yanıtlar.

Sosyalizm nedir ki?

 Sosyalizm, kapitalizmin toplumsal alternatifidir. Günümüzün devlet-tekel kapitalizminde, uluslararası tekeller kendilerini tamamen devlete tabi kılmış ve tekelci sermayenin organları devlet aygıtının organlarıyla birleşmiştir. Tüm toplum üzerinde çok yönlü egemenliklerini kurmuşlardır. Aynı zamanda, hakim olan uluslararasılaşmış üretim tarzı, dünyanın birleşik sosyalist devletleri için maddi hazırlığı tamamlamıştır.

Dinci-Faşist Gericiliğin Merkezi: Emperyalist Türk Devleti

Özellikle son 15 yıldır dinci (müslüman) gericiliğin merkezi olduğu rahatlıkla söylenebilir. ABD'nin Afganistan ve Irak'ı işgali ve peşinden Kuzey Afrika ülkelerindeki 2010 ayaklanmaları ve Mısır'da geçici olarak Müslüman Kardeşler örgütünün iktidara gelmesi ve peşinden Suriye'de geliştirilen olaylar, Türk devletine, dinci AKP'nin de iktidarda olması, yeni bir emperyalist yayılma politikasını benimsetmiştir.

KAYPAKKAYA’DAN KALAN…[*]

SİBEL ÖZBUDUN-TEMEL DEMİRER

 

“Türkiye’nin geleceği çelikten yoğruluyor;

belki biz olmayacağız ama

bu çelik aldığı suyu unutmayacak.”[1]

 

18 MAYIS | Umudu Büyütmeye Devam Ediyoruz

"Kaypakkaya'nın kurduğu parti ve oluşturduğu program etrafında elli yıldan fazla bir süredir kavgasını sürdüren yoldaşları büyük bir mücadele ve direniş geleneği yarattılar. Kaypakkaya'nın görüşlerini büyük bedeller ödeyerek bu günlere taşıdılar, taşımaya devam ediyorlar..."

 

Tam 50 yıl önce 1973’ün 18 Mayıs’ında 1971 silahlı devrimci çıkışının “komünist yüzü” İbrahim Kaypakkaya, Amed Hapishanesi’nde Kemalist faşist diktatörlük tarafından katledildi.

“Cabbar”laşan Ermeni (Nubar Ozanyan)

Sonu gelmez Ermeni-Kürt düşmanlığı üzerinden yaratılan büyük korku, bilinçleri kuşatıp yürekleri tutsak almaya devam ediyor. Aradan 108 yıl geçmesine karşın Ermenilerin baskı görme, işini kaybetme vb. korkularından dolayı kendilerini inkar ederek kimliklerini gizlemelerinin trajik hikayeleri yazılmaya devam ediyor. Her an baskı görecekleri endişesiyle güvercin tedirginliği içinde yaşamaya devam ediyorlar.

Soykırımlara Karşı Direnişi Büyütelim!

 

Seçim Tavrı(Mız): Oyumuz Devrime![*]

SİBEL ÖZBUDUN-TEMEL DEMİRER

 

“Vekil inançların

raf ömrü kısadır.”[1]

 

Umudun Adı ve Devrime Çağırıydı Yılmaz Güney[1]

“Bir pratik,

bir ideolojinin aracılığıyla

ve bir ideolojinin içinde vardır.”[2]

 

Reis Çelik’in, “Düzene başkaldırmış korkusuz bir devrimci”[3] diye betimlediği Onu; hayatının her alanında uçlarda yaşayan korkusuz, sahici insanı; hakikât savaşçısı komünist Yılmaz Güney’i nasıl anlatabiliriz? Bunu çok düşündüm. Sorumun yanıtını da yine Yılmaz Güney’in üç karesindeydi…

‘ÜMÜŞ EYLÜL KÜLTÜR-SANAT’A YANITLAR[*]

 

“Kâğıda dokunan kalem,

kibritten daha çok yangın çıkarır.”[1]

 

Ümüş Eylül Kültür-Sanat/ Hasan Şahingöz (HS): Sizce yazarlık nedir? Yazarlığın ayırt edici özellikleri nelerdir? Kime, neden yazar denir?

Temel Demirer (TD): “11. Tez”ci eyleminin saflarında, “Yazmak eylemdir; yazarlık ise son saatin işçiliği,” diyenlerden ve elime her kalem alışımda Friedrich Engels’in, “El yalnızca emeğin organı olmayıp, aynı zamanda emeğin ürünüdür,” uyarısını anımsayanlardanım.

 

Ben Ölüyorsam Sizde Ölün: Seçimleri (Kılıçdaroğlu'nu Boykot)

Proletaryalar faydacıdır; yararlanmasını bilene.

Seçimler ilginç bir şey.

Herkes seçimlerin neler değiştirip değiştirmeyeceğini tartışıyor.

Ama kime göre neye göre?

Devrimcilere göre mi proletaryalara göre mi?

Şayet tartıştığımız seçimlerin sisteme karşı devrimcilerin yaşamlarında neler değiştirip değiştirmeyeceği  ise...

İnanın dün olduğu gibi bu günde seçimlerin devrimcilere karşı sistemin davranışlarında herhangi bir şey değiştirmeyeceğini herkesbiliyor..

Sistem yine devrimcileri gördüğü her yerde katletmeye çalışacak.

Nisan Güneşi Yolumuzu Aydınlatmaya Devam Ediyor

Nisan’ın 24’ü çeşitli milliyetlerden ve inançlardan işçi sınıfının, emekçilerin, ezilen yığınların öncü müfrezesi proletarya partisinin kuruluş günüdür. Aynı zamanda Marks ve Engels tarafından 1848 yılında ilan edilen Komünist Manifesto’nun Türkiye ve Türkiye Kürdistanı topraklarında yeniden yaşam suyuna kavuştuğu tarihi ifade etmektedir.

Sayfalar