Salı Mayıs 14, 2024

1918 Bir aşk destanı

1918'de Kars, Iğdır ve Ağrı'da, asırlar boyu kapı komşu olan Kürtler, Türkler ve Ermeniler arasında patlak veren korkunç savaşta hazin bir aşk yaşandı. Lilya, güzeller güzeli Erivanlı bir Ermeni kızıydı; Zürbe ise Lilya ile aynı köyden olan bir Kürt delikanlısıydı.

"Akılları ve vicdanları esir alan bu korkunç savaşın

Bir gün kendi hayatlarını da yağmalayacağını bilmeden

Zorbalığın hükümdar olduğu o dehşet dolu günlerde

Mezun oldular

Cıvıl cıvıl hayallerle süsledikleri Tiflis Üniversitesi’nden"

                Yöre halkı arasında dünmüş gibi anlatılan Lilya ile Zürbe'nin destansı aşkı Aras nehri yaşadıkça hikâyesini anlatmaya devam edecek.  Ben bu acıklı aşkı, Ermeni jenosidinin ve değişik ülkelerden yoksul halk çocuklarının acımasızca ölüme gönderildikleri Çanakkale savaşının konuşulduğu bugün yeni tamamladığım 1918 Bir Aşk Destanı adlı romanımla yazılı tarihin emin ellerine emanet ediyorum.

                Lilya şimdi kendi vatanı Ermenistan'da, Zürbe ise Kars'ın Halefoğlu köyü mezarlığında sonsuzluk uykusunda yatmaktadırlar.

İşte romandan bazı cümleler:

“Volkanik bir ateştir aşk

Okyanuslara meydan okuyan

Yanmamışsa

Tanışmamışsa aşkın çılgın ateşiyle bir insan

En zengini de olsa dünyanın

Bir kibrit çöpü bile etmez hayatı

Hayat dediğin ne?

Zamanın çelik fırçası siler durur geçmişimizi daha saniyesi geçmeden

Geçmiş sonsuzlukta yitip gitmiştir

Gelecek ise göklerin arkasında meçhul

Bugün var yarın yok bir pamuk ipliğine bağlı hayat

Cebinde padişah mührü bile olsa kimseye yok bir vaadi

Göz kırpışı bir zamanda geçen ömrün

Boşa geçen uzun senelerin değil

Dünyaya aşkın sihirli gücüyle iyilikler saçtığımız mutlu anların toplamıdır hayat

Baharın bitişini haber veren cevapsız soruların çiği düşmüşse bir âşığın gönül bahçesine

Yeşermez artık aşkın ateşten gülleri

Ruhu sönmüş âşığın çorak kalbinde

*                             *                             *

1917'in güneşli bir sonbahar gününde

Devirdiler Rus ezilenleri

Çürümüş bir ağaç gibi

Çar 2. Nikolay istibdadını

Coşkuyla selamladılar dünya emekçileri ve ezilen halklar

Lenin'in önderliğindeki sosyalist devrimi

"Aziz ülkemiz ezilen tüm dünya halklarının evidir,"dedi Rus devrimcileri

Nereden bileceklerdi ki

Güzel ülkelerinin bir gün tekrar başka çarların hâkimiyetine gireceğini

Lenin,

"Tüm dünya halkları eşit ve kardeştir,"dedi

Ve verdi o tarihi emrini

Boşalttı Rus ordusu eskiden Osmanlı işgalinde olan toprakları

Fırsat bildi bunu

Tüm işleri mazlum halkları çatıştırmak olan kışkırtıcılar

Girdiler halkın içine

Gün gâvurları yok etme günüdür

Siz öldürmezseniz onları

Onlar sizi öldürecek diye kopardılar yaygarayı

Ateşledikleri düşmanlık kıvılcımı

Bir anda yangın yerine çevirdi Kars'ı, Ağrı'yı ve Iğdır'ı

*                             *                             *

Karapét kederle iç geçirdi bitince Zürbe’nin sözleri

“Herkese yazık oldu,”dedi

Kendi kendisiyle konuşur gibi

Sonra şu filozofça sözlerle süslendi iyilik dolu sesi:

"Akıl ve mantık vurulmuşsa eğer çarmıhına cehaletin

Kudretlilerin kimseye hayat hakkı tanımadıkları vahşi bir ormana dönüşür dünya

Kördür cahil adamın aklı

İşitmez kulakları

Görmez gözleri

Umursamaz bilge adamların işaret ettiği yolu

Koyunlar nasıl koşarsa kaval sesine

Cahil insanlar da öyle koşar savaş zenginlerinin beslendikleri kan cehennemine

Bilmezler ki savaşmazsa fakirler

Kalmayacak yeryüzünde bunca can alan

Ocak söndüren kanlı savaşlar

Çünkü katiyen savaşmazlar savaş kararları verip kanla semirenler.”

Yaşlı adam Zürbe’nin kalbinin sesini döküyordu sanki söze

Dalgın dalgın devam etti Karapét kederli bir sesle:

“Ama ne cehalet, ne de başka bir şey mazur gösterebilir savaş denen köpek dalaşını

Kara cahil de olsa bir insan

Öğrenmeli kendi felaketinin önüne geçmek için aklını kullanmanın yolunu

İnsanlık girmedikçe aklın ve mantığın gösterdiği ışıklı yola

Bu vahşi kavgalar asırlarca sürüp gidecek kıtadan kıtaya

Ah ne yazık

İnsanlar savaşmayacağız demedikçe, asırlar boyu sürüp gidecek bu savaşlar

Zorbaların hüküm sürdüğü bir kan cehennemi olacak bu güzel dünya.”                                                         

97247

Mahmut Alınak

Eski kürt milletvekillerindendir.Çeşitli kitapları bulunmaktadır.Aralık 2011 yılına kadar sitemizde sürekli yazılar yazan Mahmut Alınak,Aralık 2011'de KCK tutuklamalarına maruz kalarak tutsak edilmiştir.Temmuz 2012'de tahliye edilmiş olup,zaman zaman yazıları ile okur kitlesine ulaşmaktadır.

alinakmahmut@hotmail.com

Mahmut Alınak

Katledilişinin 50. Yılı Vesilesiyle KAYPAKKAYA ve TKP-ML

Faşist T.C. Devleti tarafından, bundan 50 yıl önce bir komünist önder, aylarca süren işkenceli sorgular ardından hunharca katledildi. Buradan bir kez daha bu cinayeti kınıyor ve Türkiye-

K. Kürdistan devrimci hareketinin ender yetiştirdiği bu komünist önderi saygıyla anıyor ve ideallerine bağlı kalacağımızın sözünü yineliyorum.

Onun katli, “işkence sonucu ölüme sebebiyet verme” şeklinde olmayıp; bizzat devletin ilgili ve yetkili kurum ve kişilerince, “devletin ulvi çıkarları adına” karar altına alınan bilinçli ve iradi bir cinayettir.

Partizan’ımızı Özlüyor, Mücadelesini Örnek Alıyoruz | Hüseyin Şenol

Partizan’ımızın hayatını kaybetmesinin üzerinden tam iki yıl geçti… Dursun Çaktı’nın bize bıraktığı miras gibi; demokratik kitle örgütlenmesi anlayışının tüm alanlarda yerleşmesi olmazsa olmazımız olmalıdır…

İki yıl önce 25 Şubat’ta, daha 65 yaşında kaybettiğimiz Dursun Çaktı’yı, Partizan’ımızı özlemle anmaya devam ediyoruz ve sürekli anacağız.

Ölümün susturduğu yaşamlar (Nubar Ozanyan)

Yoksulluk, zulüm yetmiyormuş gibi depremin ve kışın beyaz zulmü de halkımızı ölüm karşısında çaresiz ve yalnız bıraktı. Devlet, yüz binlerce insanı canlı canlı toprağa gömdü. Kapitalizmin sermayesi yine halkın canı ve kanıyla yıkandı.

Depreme dayanıksız konutlar halkın mezar taşı oldu. Yoksulluk, kış, çaresizlik, ölüm ezilenleri üşütmeye devam ediyor. Kapitalist sistem, kendisiyle birlikte insanlığı hızla belirsiz bir yıkım ve sona doğru götürüyor. Her şeyi metalaştıran kapitalizm, yaşam gibi ölümü de metalaştırarak insanlığı çaresizliğe ve yıkıma doğru sürüklüyor.

Halk Düşmanı Faşist İktidar Yargılanmalıdır!

Deprem yerkürenin  doğal bir harektliliğinin sonucudur, insanlar için bir felaket haline gelmesi ise, toplumsal sistemin sınıfsal karakteriyle doğrudan ilgilidir. Bilim ve buna bağlı olarak teknolojinin gelişmediği zamanlarda insanların doğal felaketlerden daha büyük zarar görmesi doğaldı. İnsanlık doğanın hareketini öğrendikçe onunla uyumlu yaşamasınıda öğrendi.

2023 Seçimlerinde okun sivri ucunu neden hakim sınıf kliklerinden en gerici en faşist olanına yöneltmek zorundayız ?

Başta Emek ve Demokrasi Bloğu olmak üzere halk güçlerinin önemlice bir kesimi 2023 seçimlerinde Tayip Erdoğan ve AKP ve MHP dinci faşist iktidar blokunun önünün kesilmesini; günün isabetli siyasi taktiği olarak belirlemişken, ancak ne var ki bir kesim sol-sosyalist ve komünist güçler ise, bunun aksine; “bir faşisti indirip yerine bir başka faşistin gelmesi için oy kullanamayız” diyerek, cumhur başkanı seçiminde ‘boykot’ taktiğini, günün isabetli taktiği olarak ileri sürmekte.

Birazda Muziplik

1) Kadrolar sürekli birliktelik (mutluluğu dışarda arama) yarışına sürüklenir.

2) Yarışı beceremeyenler, geri kalanlar veyahutta ret edenler diskalifiye olur.

. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .

Sizde bizi kandırmıyorsunuz değil mi...

Ah... devrimci demokrasiciğim... ah....

İnsanların ilişkilerini kınarken, kınadığı insanlarla bozulan arasını düzeltmeye gelenlere kınadığı ilişkilerle yakalanmak....

Ve yahutta....

Katledilişinin 50. Yıldönümünde İbrahim Kaypakkaya HESAPLAŞMA, KOPUŞ VE YENİ BİR YOL

Kafasında üstü yırtık ve yamalı kahve renkli bir kasket, sırtında yerli bir askeri parka, altında ceket, kazak… üst üste giyilmiş üç tane pantolon, ayağında bir çift beyaz yünden yapılmış ve köylerde elle örülen çorap ve onun üzerinde naylon çorap, bir çift 45 numara Çelik marka lastik ayakkabı”yla tutsak edildi.1 

Kavganın ve Mücadelenin Ozanı; Yetiş Yalnız…

İbrahim Kaypakkaya, ilgilenenler tarafından bugüne kadar birçok özelliği ile tanındı, bilindi. En yaygın bilinirliği‚ “ser verip sır vermemesidir” sanırız. Doğrudur, Kaypakkaya işkencede direndi. Onun düşmana karşı direnişi inadından veya acıya dayanıklı olmasından kaynaklanmıyordu elbette… Bunu nereden mi biliyoruz? Dönemin en azgın faşist uygulamaların yapıldığı Amed Zindanı’nda yapmış olduğu siyasi savunmadan. Kemalist faşist diktatörlüğe karşı, onun elinde tutsakken dahi örgütsel ilişkilerini deşifre etmeden, uğruna mücadele ettiği komünizm düşüncesini savunmasından biliyoruz.

“Ermenilerin hepsi ASALA olsun” (Nubar Ozanyan)

Yaklaşık 45 gündür Artsakh, vicdansız ve eşitsiz bir kuşatma altında. Artsakh halkı buz kesen soğukta direniyor. Dünya sağır ve suskun.

30. Ölümsüzlük Yılında MANUEL DEMİR/ՄԱՆՈՒԵԼ ՏԷՄԻՐ Yaşıyor! Partizanlar yaşıyor! (1)

Manuel Demir’i 30. ölümsüzlük yılında saygıyla anıyoruz. Bu vesileyle Ermeni Fedailer adıyla başlattıkları ve hayatlarını Ermeni halkının davasına adadıkları, bugün ise Partizan hareketine dönüşerek devam eden mücadelede sayısız Ermeni devrimciler Hrantlar, Hayrabetler, Armenaklar, Yalımyanlar, Ozanyanlar ve Manueller’i de anıyor ve aradan yüz yıl geçmiş olsa da bu mücadelenin devam edeceğini belirtiyoruz.

TKP-ML OPK Üyesi Ünal Orhan: Yeni Yılda Umudu ve Özgürlüğü Güçlendirmeliyiz, Güçlendireceğiz!”

Türkiye Komünist Partisi-Marksist Leninist Ortadoğu Parti Komitesi (TKP-ML OPK) üyesi Ünal Oral ile yapılan röportajı sizlerle paylaşıyoruz.

Sayfalar