Salı Mayıs 7, 2024

39 yıl önce Gayrettepe işkencehanesi…..

Otuzdokuz yıl önce bugün İstanbul gayrettepe işkencehanesinden çıkarıldık.17 Ocak yakalanma tarihi hesaba katılırsa yirmibir günlük işkence faslının sonucunda resimde gördüğünüz oluşan tahribatın yanlızca görünen bir yüzü… İşkence gören binlerce,onbinlerce insandan biriyim.Benimle birlikte yakalanan yoldaşlarımda benzeri işkencelere maaruz kaldılar.12 mart faşizminin hakim ve savcılarından NACİ GÜR VE TAYLAN ERİMER ve onların emrindeki işkence ekibi, Şükrü Balcı,Uğur Gür,Celal Demirtaş, Mete Altan Ve Muhsin Bodur bizlere anlatılamayacak ,akla hayele aykırı sadıştçe işkenceler yaptılar. İşkence tezgahının başında bazan Naci Gür , bazan,Taylan Erimer , bazanda Şükrü Balcı bulunuyordu.Gözlerimize çekilen perdenin altında yanlızca ayakkabıları ve giydikleri pantolon nun renk ve desenini görüyorduk. Ayrıca sorgudaki seslere aşina olduğumuz için o sesleri tanıyorduk vede ister istemez aşina olmuştuk.Aradan geçen 39 yıl sonra dahi bu alçak,sadist faşist işkencecilerin sesini anımsıyor,nerede duysam tanırım diyorum. Faşist diktatörlüğün hüküm sürdüğü bir ülkede en ilkel ve satist işkencelerin yapılması anlaşılır birşeydir bizler için.

Falakadan,meydan dayağına,elektirik şoktan, vücudumuzda sigara söndürmeye,en ilkel koşullarda uygulanan ayak tırnaklarımızın çekilmesine kadar ,ayaktan tavana asmadan,makata çöp sokmaya kadar akla gelmeye n işkencelere maaruz kaldık Yapılan işkenceler bizlerde kalı i izler tabiki bıraktı.Aksini idda etmek doğanın tabiatına aykırıdır.

Burda yaşadığımız işkencelerin dozajını yarıştırma diye bir zihniyeti peşinen yadırgadığımı söylemek isterim.Devrimcilerin, Komünistlerin,Ermenilenin, Kürdlerin,Alevilerin,Çingenelerin,Rumların,Çerkezlerin, çeşitli milliyetlerden haksızlığa uğrayan tüm insanların ırkçı , kafa taşçı faşist diktatörlüğün yaptığı zulmü ve vahşeti biliyoruz . Ezilenlerin, sömürülenlerin,yapılan haksızlığa karşı başkaldırısı haklıdır , meşrudur. Başkaldırı sonucunda faşizm, devleti ve sistemini korumak,sürdürmek için, her yolu denediğini ifade etmek istiyorum.

Faşizme , dil,din ırk,milliyet, cinsiyet ayrımcılığı’na karşı , halkların bağımsızlığı ve özgürlüğü için mücadeleye soyunanlar bedel ödedik,ödeteceğiz.

Yaşadıklarımız, acısıyla , zorluğuyla, bedel ödemekle onurumuz oldular.Bu uğurda faşizm tarafından katledilenleri,direnerek toprağa düşenleri , işkencehanelerde , idam sehpalarında ölume meydan okuyanları saygıyla anıyor,unutmadık , unutmayacağız diyorum.

Yaşadıklarımdan yakınmıyorum, aksine bilinçle ele alıyorum , direnmek yaşamaktır diyorum. Düştük , kalktık her bireyin artıları eksileri mutlaka vardır.Önemli olan bugün nerede , kimlerin yanında olduğumuzdur. Gemişten ders çıkarmalıyız Geleceğe , ileriye bakmalıyız. Hayat,mücadele tek düze değildir,inişli çıkışlıdır. Önyargıdan öte bilinçlice hareket etmeliyiz. Önümüzde uzun yılların zorlu mücadelesinin , sınıf savaşının bir yerlerinde mütevazı şekilde yerimizi alalım.


64589

39 yıl önce Gayrettepe işkencehanesi…..

Yerel Seçimler ve Proleter Tavır

 

 

Türkiye 31 Mart 2024 tarihinde yapılacak yerel seçimlere kilitlenmiş bulunuyor. Baskı, yasaklamalar, açlık, yoksulluk, pahalılık ve işsizlik en can alıcı sorun olarak ülke gündemindeki yerini korurken, tüm burjuva partiler 31 Mart’ta yapılacak yerel seçimlerde kazanacakları belediyelerin hesaplarını yapmakla meşguller.

Misak Manuşyan ve 23’ler Ölümsüzdür!

Misak Manuşyan (1.9.1906 – 21.2.1944) ve yoldaşlarını, Nazi kurşunları ile Paris’te katledilmelerinin 80. yılında saygıyla anıyoruz İnsanlığın düşmanı faşizmi ise bir kez daha lanetliyoruz.

İnsanlığın başına kara bulut gibi çöken, yıkımlar, savaşlar ve dahası onarılması mümkün olmayan felaketlere sebep olan Hitler Faşizmi, 1933 yılında Almanya’da iktidara gelmesiyle başladı. 1929 ekonomik ve sosyal bunalımını atlatamayan ve çözüm bulmakta zorlanan, kapitalist-emperyalist ülkeler, sorunlarını savaş yolu ile çözmek, pazarların yeniden paylaşma savaşına giriştiler.

ÖNCE SERMAYE, SONRA, YİNE SERMAYE

13 Şubat 2024 tarihinde Erzincan iline bağlı İliç'de Çöpler Madencilikte meydana gelen toprak kaymasında 9 (bu rakamın daha  yüksek olduğu iddiası da var) işçi toprak altında kaldı. Bu son olayda, “maden kazası” olarak adlandırılan işçi katlimının, doğa katliamı ile birlikte olağan hale getirildiği ve bu seri katliamların, sermayenin birikimi ve büyümesi için olmazsa olamaz kuralı olduğu  gerçekliğiyle karşı karşıyayız.

Ağır tecrit, büyük direniş (Nubar Ozanyan)

Biz 5 Nolu Amed Zindanı’ndan tanırız faşizmin üniformalı generallerini ve kan yüzlü zindan bekçilerini! Özgürlük mahkumlarına intikam alırcasına en ağır işkencelerin nasıl yapıldığını çok iyi hatırlarız. Devrimin öncü ve önderlerine nasıl düşmanca yüklendiklerini iyi biliriz. Sadece memleketimizden değil, biz ağır tecrit koşullarını ve ölümcül duvar sessizliğini, Peru devriminin önderi Başkan Gonzalo yoldaşın 29 yıl süren direnişinden biliriz.

„Dijitalleşme“ Kitabım Üzerine

Kitabın konusu, işçi sınıfının nicel ve nitel varlığıyla doğrudan ilgilidir. Özellikle üretim sürecinde dijitalleşmenin artmasıyla, işçi sınıfının sınıfsal niteliğine yönelik ciddi saldırılar gelmeye başladı. İşçi sınıfının ortadan kalkacağı, burjuvazinin, ücretli iş gücü sistemi olmadan, salt makineler üzerinden artı-değer elde edeceği gibi, doğrudan kapitalist sistemi var eden temel olgular yok sayılmaya başlandı.

Yavuz Proletarya Ev Sahibini Bastırırmış

-Seçimleri Boykot-

Zavallı kılıçdaroğlu.

Kazanınca (parlamentarizme) geçmeyi başarabilince) kazanabilmek için yaptığı her şeyin anlamsızlaşacağıyla o kadar ilgilenmişti ki ...

Aman neyse biz proletaryalara ne.

Ulusalcıların - sosyal demokratların ağır bedellerle anlamsızlaştırdığı parlamentarizm komplolarla tarihin tozlu sayfaları içerisinde kaybolup giderken...

imamoğlu'nun şapkada çıkardığı tavşan özgür özer'e eşbaşkan'ım diyerek itibar kazandırma yarışına düşen dem'liler ile...

Tarih bilgisi ve gelecek tasavuru (Deniz Aras)

Geçtiğimiz hafta içinde bir dönem TC içişleri memuriyeti görevinde bulunan ve bu “vatani görevi” sırasında devletin başta gözaltında kaybetmeler olmak üzere Kürt halkına ve devrimcilere yönelik katliam saldırılarını sürdürmesini “başarı”yla yerine getiren, günümüzde özü başına muhalif bir faşist partinin lideri Meral Akşener’in “mertçe cinayet” sözü çok konuşuldu.

Ermeni bir devrimci: LEVON EKMEKÇİYAN (Nubar Ozanyan)

Özgürlük uğruna yürütülen savaşımda her savaşçının önüne çıkan tehlikeli yol ayrımı ve kararlardan biridir “Ya onurunu ayaklar altına alıp teslim olacaksın! Ya da ölümlerden ölüm beğenerek direneceksin.” Levon Ekmekçiyan birkaç günlük yaşam uğruna kendini düşmana satmadan yaşamayı esas aldı. Düşündü fedailerin komutanı Kevork Çavuş’u, Antranik Ozanyan’ı, Mariam Çilingiryan’ı ve yanıbaşında çatışmada şehit düşen yoldaşı Zohrab Sarkisyan’ı. Sonra çocukluğunda anlatılan ve dinlemekte zorlandığı soykırım hikayelerini. Hangi Ermeni gencinin yüreği yaralı hafızası intikam dolu değildir ki?

“Unutturulan” Bir Devrimcinin Ardından 29 Ocak 1983, Kanlı Şafak

Çeşitli milliyetlerden Türkiye halkının başına kara bulut gibi çöken 12 Eylül Askeri Faşist Diktatörlüğü’nün elebaşı olan Kenan Evren, Muş halkına yaptığı ve tarihe geçen konuşmasının bir bölümünde “Asmayalım da besleyelim mi?” sözünü, Ermeni devrimci Levon Ekmekçiyan için söylemişti.

12 Eylül faşist cunta yılları idamların, işkencelerin, gözaltında kayıpların, vatandaşlıktan atılmaların, azgın devlet terörünün yaşandığı yıllar olmuştur. Bu dönemde siyasi nedenlerle aralarında 17 devrimcinin de olduğu 51 kişi idam edilerek katledilmiştir.

Almanya'da Faşizme Karşı Kitlelerin Büyük Protestosu

Alman emperyalist burjuvazisi, son yıllarını ekonomik kriz içinde geçirdi ve bu krizi savuşturabilmiş değildir. Tersine, giderek derinleşmektedir. Kendileri için söylenen “Avrupa'nın hasta adamı” sözüne karşı, ekonomi bakanın Lindener'in doğrudan ağzıyla; “hasta değil, yorgun adamı” olduğunu kabul etti.

Çutakımız Hrant (Nubar Ozanyan)

Soykırımcıların, hafıza katillerinin tüm çabalarına karşın Ermeni halkının ve ilerici insanlığın hafızasında halen dipdiri olan Hrant Dink; özgürlüğün ve adalet arayışının simgesi olarak anılmaya devam ediyor. Yüzbinlerin hem kalbine hem de duygularına bu denli etkili ve sarsıcı dokunmayı başaran Hrant Dink, bu gücü Ermeni soykırım gerçekliği kavrayışından, özgürlüğe ve adalete olan güçlü inancından, tutarlı duruşundan alıyordu.

Sayfalar