Pazartesi Nisan 29, 2024

Aliboğazı şehitleri mücadelemize rehber olsun!

Öncü müfreze tarihinde verdiği mücadele sonucu yüzlerce şehit vermiştir. Saflarında yer aldıkları kollektif yapının direnme ilkesiyle hareket eden yoldaşlar, egemen devletin saldırıları karşısında boyun eğmeme ve saldırıyı püskürtme geleneğiyle hareket etmişlerdir. Bunun sonucu boyun eğmeyen yoldaşlar yeri geldi mi devrim şehitleri de vermişlerdir.

Bu ruh haliyle donanmış öncü müfreze, 24-28 Kasım 2016 tarihinde Dersim'in Hozat ve Çemişgezek ilçeleri arasında bulunan Aliboğazı vadisinde TC ordusunun saldırısı karşısında da direniş gösterirler. Bu saldırı sonucu 12 yoldaş şehit düşmüştür. Kendilerinden sayı, askeri ve teknolojik bakımdan katbekat üstün olan resmi güçlerin bu saldırısı karşısında görkemli bir direniş gösterirler. Yoldaşlar girdikleri çatışmada güçlerini, kendilerini donattıkları sınıf bilinçli proletaryanın MLM ideolojisinden alırlar. Bu ideolojik hatla kendilerini donatan yoldaşlar, devlet güçlerinin havadan ve karadan yaptığı katmerli saldırısı karşısında boyun eğmemişlerdir. Ve gösterdikleri direnişle devrim şehitleri mertebesine ulaşmışlardır.

Eşit olmayan şartlarda yapılan çatışmada -devlet tarafından gizlense de- devletin paramiliter güçlerine kayıplar de verdirmişlerdir.

Kendilerinden önce şehit düşen yoldaşlarından devraldıkları öncü müfrezeyi kendi ardıllarına emanet etmişlerdir!...

Ve onurla taşıdıkları kendilerinden önce şehit düşen yoldaşlarının devrettiği kızıl bayrağı kendilerini takip eden yoldaşlarına devretmişlerdir!...

Yoldaşlar bu inançla saflarında yer aldıkları kollektifin devrim şehitleri kervanına katılırlar...

Tüm bunlara karşın saflarında yer aldıkları öncü müfreze devrim hedefine ulaşana dek yolunda ısrar edecektir!..

Öncü Müfreze Yoluna Devam Edecek...

Yoldaşların saflarında yer aldıkları ve şehit düştükleri kolektif yapı sınıf mücadelesinin öncü müfrezesidir. Her toplumda olduğu gibi yoldaşların da şehit düştükleri toplumun çelişkilerine müdahale edecek olan öznel bir örgütlenmeye ihtiyaç vardır. Yoldaşlar bu bilinçle, bu mücadeleye önderlik eden yapı saflarında yer almışlardır. Her türlü sömürüye, baskıya, zulme karşı bu minvalde kendilerini donatmış ve tereddütsüz o doğrultuda hareket etmişlerdir.

Öncü müfrezenin asli görevi sınıf mücadelesinde boşluk oluşturan önderlik rolünü oluşturmaktır. Sınıf çelişkilerine ve her türlü baskıya karşı bilinçli mücadele verilmelidir. Bu da o doğrultuda örgütlenmenin oluşturulmasıyla mümkündür. Bilinçli mücadele ancak o zaman verilir. Böyle bir örgütlenmeyle ancak emekçi kitlelerin örgütlenmesini sağlayan öznel koşullar oluşturulur. Bunun için kitleleri örgütleyecek örgütsel yapının oluşturulması ve kitlelerle örgütsel bağın kurulması hedeflenmelidir. Subjektif boşluğa yapılan müdahale ile önderlik boşluğu giderilir. Ve işçi sınıfı ve diğer emekçi sınıfların ancak o zaman devrim perspektifi ile örgütlenmesine ve sınıf mücadelesine sevk edilmesi sağlanabilir.

Devrim perspektifi olmayan bir hareket önderlik rolünü oynayamaz. Dolayısıyla sınıf bilinçli proletaryanın öznel gücü olan öncü müfreze, nesnel yapıya ancak o zaman müdahale edebilir. Köhnemiş eski sistemin yerine yenisini o zaman geçirebilir. Ancak devrime kumanda edecek öncü müfrezenin devrim perspektifine sahip olması gerekir. Bu da yapının devrimci teoriyle donanmasını zorunlu kılar. Devrim programına sahip olması gerekir. Ancak o zaman mücadeleye önderlik edilebilir.

Aksi halde devrime önderlik edilemez. Mücadele düzen sınırları dışına çıkamaz. Devrime önderlik rolü yerine getirilemez. Bu durum mücadeleye önderlik edecek kolektifi zorunlu kılmaktadır.

Önderliğin olmadığı koşullarda kitle hareketleri düzen içinde kalan hareketlerdir. Haklı ve meşru taleplerle oluşan bu kitle hareketleri önderlikten yoksun olduklarında iktidarı ve düzeni hedef alamazlar. Dolayısıyla mevcut sistemin sınırları içinde kalır. Çünkü önderlikten yoksundur. Önderlikten yoksun bu hareketler kitlelerin kendiliğinden hareketlerdir. Dolayısıyla kendiliğinden hareketlerin önderliğe ihtiyacı vardır. O zaman hareket bilinçli, programla ve devrim perspektifiyle hareket eden yapıya dönüşür. Öncü müfreze bu ihtiyacın ürünüdür.

Çeşitli milliyetlerden Türkiye proletaryasının öncü müfrezesi bu ihtiyacın ürünüdür. Bunun sonucu oluşmuş ve bu doğrultuda mücadelede yerini almıştır. Onun saflarında yer alanlar da bunun bilincindedir. Nitekim tüm parti şehitleri gibi, Aliboğazı şehitleri de bu bilinçle o saflarda yer almışlardır. Böylesi bir inançla donanmış yoldaşlar sonuçta şehit düşmüşlerdir. Saflarında yer aldıkları kavganın devam edeceğinden emindiler. Nitekim öncü müfreze hedefine ulaşıncaya dek yoluna devam edecektir...

Yoldaşlar Devrim Perspektifiyle Şehit Düştüler...

Aliboğazı şehitleri İbrahim Kaypakkaya'nın temellerini attığı saflarda yer aldılar. Yoldaşlar o yapının ideolojik ve politik hattıyla kendilerini donatırlar. Ve O minvalde yerlerini alırlar.

Yoldaşlar devraldıkları safları şehit düşerek yoldaşlarına emanet ettiler. Gösterdikleri direnişle bozkırın ateşini canlı tuttular. Saldırı karşısında secde etmediler. Gösterdikleri direnişle şehitler kervanında yerlerini aldılar. Parti şehitleri mertebesine ulaştılar.

İçinde bulunduğumuz mevcut durum devrimci durumun koşullarını daha olgunlaştırıyor. Ülkeyi yönetmekte giderek zorlanıyorlar. Bunun sonucu geçen yılın 15-20 Temmuz tarihinde yapılan darbeyle, başta Kürtler olmak üzere, tüm ezilen katmanları hedef alan baskılarını, saldırılarını, katliamlarını üst boyutlara tırmandırmışlardır. Buna rağmen kitlelerin tepkisini dindiremeyen AKP-Ordu daha saldırganlaşmıştır. Nitekim Kürt ulusal hareketi başta olmak üzere, diğer devrimci ve demokrat hareketler ile yer yer kendiliğinden kitle hareketleri daha sık görülmeye başlanmıştır. Öyleki Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde yapılan hile gerçekte ülkeyi yönetmekte ne kadar zorlandıklarının göstergesidir. Siyasi ve ekonomik kriz giderek derinleşmektedir. Her ne kadar mücadelede devrimci önderlik yeterince sağlanamasa da, mevcut durum devrimci durumun koşullarının daha olgunlaştığı yeni bir dönemece girildiğini gösteriyor. Bu süreç kitlelerle ilişki kurmanın koşullarını daha olgunlaştırmıştır. Tüm devrimci-demokrat güçler girilen bu süreci iyi değerlendirmeli ve kitlelerle daha sıkı ilişki kurarak mücadele içinde daha aktif yer almalıdırlar. Kısacası mevcut durum iyi görülmeli ve bu minvalde gereken adımlar atılmalıdır.

Burada devrimci güçlerin nesnel sürece uygun eylem birlikleri oluşturmaları zorunludur. Böylece amaç ezilenlerden oluşan potansiyel gücü sıcak mücadeleye seferber olan güce dönüştürmektir. Günümüz konjonktürü ve içinde bulunduğumuz koşullar bunu emretmektedir.

Devlet saldırılarıyla bu mücadeleyi bastırmak isteyecektir. Hatta kaçınılmaz olarak bu mücadelede devrim şehitleri, tutsaklar ve nice bedeller ödenecektir. Bu bedeller ödenmeden haklı ve meşru mücadele amacına ulaşamaz.

Nitekim Aliboğazı'nda yoldaşlar tarihsel materyalizmin bu yasası sonucu şehit düşmüşlerdir. Ancak diğer bir yasa da devrim şehitlerinin emanet ettiği mevzilerin, yoldaşlarınca daha ileriye taşınmasıdır. Mücadelenin onların güzergahında daha üst boyutlara tırmandırılmasıdır. Bu gerçeklik tarihsel materyalizmin yasasıdır. Bundan kimsenin kuşkusu olmasın.

24-28 Kasım 2016'da şehit düşen Yetiş Yalnız, Serkan Lamba, Hasan Karakoç, Umut Polat, Samet Tosun, Alişer Bulut, Murat Mut, Ersin Erel, Doğuş Fırat, Esrin Güngör, Hatayi Balcı, Gamze Gülkaya yoldaşları bir kez daha selamlıyor, birkez daha saygıyla anıyoruz.

Onların mücadelesi yoldaşlarınca devam ettirilecektir...

Ta ki devrettikleri sancak egemenlerin surlarında yükseklerde göndere çekilene dek...

Anıları mücadelemize rehber olsun!..

44582

KÜRDİSTAN ULUSAL KONGRESİ VE BDP’NİN TÜRKİYELİLEŞME SİYASETİ

Herşeyin içinin boşaltılarak hızla tüketildiği bir çağda yaşıyoruz. Post-modern bir cehalet her yanımızda. Düşüncelerimizin, yaşamlarımızın, ilişkilerimizin, eğitimlerimizin hatta gıdalarımızın içi boşaltılmış ve global ekonomik sistemin ihtiyacına göre yeniden düzenlenmiş durumda. Wachowski Kardeşlerin unutulmaz filmi Matrix’te anlatılan insanı metalaştıran sanal düzenin bir benzeri hepimize dayatılmış.

ANNEME İnci Taneme

“Bu akşam, annem kamerada seninle konuşmak istiyor” diye mesaj geldi erkek kardeşim Nuri’den. Bir arkadaşa misafirliğe gidecektik. Erteledik. Bilgisayarın başındaki yerimizi aldık.  Ben, Nuran ve Ezgi… Ekranın gerisinde annem ve kardeşlerim… Selamlaşıyoruz. Annemin gözlerindeki mutluluk tarif edilir gibi değil. Yüzünde bir çocuk sevinci.  

“Nasılsın anne, nasılsın babaanne?”

Haksiz emperyalist savaslara karsi, halklarimizin hakli ozgurluk ve bagimsizlik savasinin yaninda olalim!!! Hasan Aksu

Haksiz emperyalist savaslara karsi, halklarimizin hakli ozgurluk ve bagimsizlik savasinin yaninda olalim!!!

OLASI BİR YAĞMA SAVAŞI ve “ÜÇ VAKTE KADAR”

 

6/7 Eylül 1955 kan-gözyaşı ve ölüm

               Ermeni soykırımı tarihinin ilk evresi, Osmanlı imparatorluğu hakimiyeti altında yaşayan Ermenilere karşı Abdülhamit döneminde uygulanan katliam ve baskılar ile başlamaktadır.1896 yılına kadar birçok vilayette yapılan katliamlarda yüzbinlerce insan öldürülmüştür.Bir ulusun yok edilmesinin ikinci evresi 1915 yılında İttihat-Terakki hükümetinin 1,5 milyon insanın ölümüne sebep olan yeni bir yüzyılın başlangıcında ilk SOYKIRIM olayıdır.Üçüncü ve son devresi ise Ulus devleti inşasında kurulan TC,yani Kemalist Türkiye'sinde azınlıklara karşı uygulanan politikalar sonunda  b

İzzettin Doğan asimilasyoncu bir düşkündür

 

Fethullah Gülen’le hangi menfaatler ve çıkarlar karşılığında olduğu belli olmayan bir ortaklığa soyunup, aynı arazi üzerinde Cami, Cemevi ve Aşevi yapılması işbirliğini gururla anlatan, asimilasyonun gönüllü bir neferi olan İzzettin Doğan bir düşkündür. 

Kapitalizmin Sosyalizmi İçerden Ele Geçirme Çizgisi Olarak Modern-Revizyonizm Ve Dust Bowl Sendromu

 
 

 

 

 

PİR SULTAN ABDAL'IN SUÇU?

 

1. Pir Sultan, dinsizdir, namaz kılmaz, ramazan orucu tutmaz.

 2- Şeriata aykırı söz söylüyor ve davranış sergiliyor.

 3- Müslümanlara Yezit diyor ve şarap içiyor.

 4-Ayin-i Cem adında gizli toplantılar yapıyor.

 5- Safevi taraftarı ve Kızılbaş taifesinden, Devlet-i Ali düşmanıdır.

 6- Rafızi kitaplar bulunduruyor, okuyor ve okutuyor.

BARIŞ NE YANA DÜŞER USTA ...

 

Emperyalist ABD haydudu ve beraberindeki kan emiciler, Suriye’ye saldırı hazırlığı içindeyken, "barış”tan söz etmek abesle iştigaldir. Etrafin emperyalist ve kapitalist haydut devletlerle sarılmış ve kan emici kapitalist sistem yaşatılmaya devam edilirken, "kardeşlikten", "barıştan" söz etmek büyük bir aldatmacadır. Emperyalist ve gericiliğin vahşi saldırılarıyla içiçe yaşayan, kitlesel katliamlara uğrayan ezilen halklar ile dalga geçmek demektir.

Emperyalist Saldırıya da, Savaşa da Hayır!

Bu ülkenin Başbakanı önceleri ismi “Büyük Ortadoğu Projesi (BOP)” olan ve daha sonra hedefi, kapsamı, amacı genişletilerek adı “Geniş Ortadoğu ve Kuzey Afrika Projesi(1)” olarak değiştirilen emperyalist paylaşımcı projenin Eşbaşkanlarından birisidir ve dolayısıyla da ABD emperyalizminin en başta gelen işbirlikçilerindendir. 

Yaşadığımız bu son süreçte bu projenin bir aşaması gerçekleştirilmek isteniyor.

Nasıl mı? Suriye’ye savaş ilan edilerek.

Gerekçe? O da hazır. “Kimyasal silah kullanıldı” 

Ermeni Sorunu’nun Doğuşu ve Osmanlı Bankası Baskını

 

19.yüz yılın sonunda 500 yıldır hüküm süren Osmanlı İmparatorluğu artık son evresine gelmiş yok olmakla karşı karşıya bulunuyordu. Avrupa'da kapitalizmin gelişmesi, ulusal uyanışlar, bağımsızlık hareketleri,1789 Fransız devriminin yankıları, Balkanlarda ulusal kopuşlar Anadolu'da yaşayan Ermeni ve Rum toplumlarında da oluşmaya başlamıştır.

Osmanlı, iktidarı altında yaşayan Ermenilere, azınlıklara ibadet özgürlüğü, mülklerinin güvence altına alınması, reformlar, yasa önünde, vergi alanında eşitlik vaat ediyordu.

Sayfalar