Pazar Mayıs 5, 2024

Aysel Tuğluk ve ekrad-i bi idrak

Fazla söze gerek yok.2007’de Kemalist bürokrasinin yaklaşan tasfiyesini öngöremeyip “Kurtarıcı motif, tarihsel imge Mustafa Kemal ve onun tarihsel eylemselliğinin büyüklüğü kendisini gösterdi ve gösterecek. O bir mucizedir, ölümsüzdür. Uluslaşmada temel direktir. Türk halkının ortak bilincinde Sevr ve büyük kurtarıcı imgesi çok güçlü bir enerjiyle ortaya çıkmaya başladı.” diyeni Kuzey Kürdistanlıların eşgüdüm merkezi adayı DTK’ya eşbaşkan yaparsanız o da 2013’te: ”Öcalan’ın özgürlükçü, sol ve Türkiye demokrasi güçleriyle stratejik ittifak yaklaşımını sezen hamasi Kürt milliyetçileri ve Kürt “siyaset sınıfı” şimdiden “mevzi savaşı” başlattılar. Ancak Öcalan stratejik durum ve konularda küçük siyaset peşindekileri aşar. Bu onun tarzı.” der.

DTK Eşbaşkanı Aysel Tuğluk’un Taha Akyol’a yazdığı “derin” mektuptan bahsediyorum.Hadi Aysel Tuğluk barış sürecine ilişkin Taha Akyol üzerinden köylü kurnazı bir politika yürütmeye çalışıyor diye haklı göstermeye çalışalım,ama iki noktada sırıtıyor vaziyet:  1. Türkiyeci Kürd siyasetçilerinin sık sık kapısını aşındırdığı “babası Çerkez,kendisi Türk” Taha Akyol stratejik analizde bizimkilerden daha kurnazdır ve amiyane tabirle bunu yemez.İkincisi de ortada barış süreci kalmadı, PKK ile TC, vekilleri üzerinden Rojava’da proxy bir savaşa devam ediyorlar.Vekalet savaşları örgütlemek sadece emperyalistlerin tekelinde değil,TC de alt-emperyalist yapısıyla El Nusra barbarları üzerinden Rojava’da PKK’nin öncülük ettiği Kürdlerle savaşmaktadır.

Somut toplumsal sorunlara insan ırkının bulduğu somut çözümler var.Örneğin toplumun örgütlenme mekanizması olarak devletleşme olgusu beraberinde getirdiği tüm olumsuzluklara rağmen insanlığın bugünkü gelişme düzeyinde pek çok sorunun çözümüne yarıyor.Çocuk ölüm oranlarının aşağıya çekilmesinden tutun anadilde eğitimin örgütlenmesine,ülke kaynaklarının başka toplumlara-devletlere akıtılmayıp halkın yararına kullanılmasına kadar devlet mekanizmasının olmazsa olmaz pek çok işlevi var.Adına devletleşme deyin ya da başka bir tabir kullanın,Kürdistan’ın ihtiyacı olan mekanizmalardır bunlar.Kürdistan’ın güvenliği,Kürdistan halklarının sağlığı,Kürdistan çocuklarının eğitimi sömürgecilere emanet edilemez,bunu kendi oluşturacakları mekanizmalarla Kürdistanlılar yaratmak zorundadır.Ve bu yaratma sürecine sosyal bilimler devletleşme diyorlar.Kürdlerin bir kesimindeki ulus devlet istemiyoruz tavrını da bir yana bırakalım ve onlara soralım,anladık ulus devlet istemiyorsunuz,peki bağımsız devlet neden istemiyorsunuz? Her bağımsız devlet ulus-devlet olmak zorunda değildir.Hatta her ulus devlet de Osmanlı ve sonrasında TC örneğinde olduğu gibi halklar hapishanesi olmak zorunda değildir.Bağımsız bir Kürdistan’da pekala federatif ve özerk bölgeler,kantonlar,vb olabilir ve Kürdistan halkları Osmanlı talancılığının Kürdistan’ı gasbetmeye soyunduğu 18. Yüzyıl öncesindeki görece özgür ve bağımsız hayatlarına devam edebilirler.Sömürgeci hukuk dışında herhangi bir hukuksal normun oturmadığı Kürdistan’da ulusal hukukun oluşturulması ve uygulanması anlamında da devletleşme zorunludur.Kaldı ki 40 milyonun üzerinde nüfüslarıyla Kürdistanlılar Birleşmiş Milletlere üye 193 devletin halkından ne daha akıllıdır,ne de daha ileridir. İsmail Beşikçi:”Bu nasıl uluslararası anti-Kürt bir düzendir ki yıllardır Kürtlerin üstüne çullanıyorlar? Benim tahminlerime göre dünya üstünde 50 milyon Kürt yaşıyor.Ve bir devletleri yok. Bu nasıl bir haksızlıktır? Ama burada BDP'nin de payı var. Biz bağımsızlık istemiyoruz diyorlar. Eğer siz bayrak ve devlet istemiyorsanız sizde bir sakatlık var!" dediiği zaman aynı salonda bulunan Sebahat Tuncel gazeteci Ezgi Başaran'a " Ben Beşikçi Hoca'ya katılmıyorum. Kürt hareketi ulus devleti sadece Kürtler için istemiyor değil, bu kavrama tamamen karşı. Bu nedenle de çok ilerici kalıyor." diyebilmişti. Osmanlı Devleti Türkleri Etrak-ı Bi İdrak olarak adlandırırdı idraksiz,anlayışı kıt Türkler anlamında.Kadim Kürdistan halklarının bugünkü durumuna,bizi temsil edenlerin çapına ve dünya kavrayışına bakınca bizim de bir iradesiz/idraksiz temsilci sorunumuz var diye düşünmeden edemiyor insan.Tarihsel süreç çok farklı, ama 1907’de Osmanlı tebaası Ermeni aydınlarının, çok değil 8 yıl sonra soylarını kurutacak İttihat Terakki önderleriyle karşılıklı kardeşlik nutukları çektiklerini bilmek gerekiyor.İnsanlık 1789’da Fransa’da Liberte,Egalite,Fraternite (Özgürlük,Eşitlik,Kardeşlik) sloganları atıyordu,çünkü biliniyordu ki özgürlük ve eşitlik kardeşliğin önkoşuludur.Yoksa kardeşlik kavramı iğrenç bir sakıza dönüşür,sömürgeci ağızlarda çiğnenen.

Alternatif siyaset kanalları açarak ulusal, sınıfsal,etnik v.b. ittifaklar temelinde Kürdistan’da iktidarlaşma ve Kürdistan’ı özgürleştirme perspektifi yerine “Türkiye demokrasi güçleriyle stratejik ittifaka” pek meraklı ve “hamasi Kürd miliyetçilerinin ve Kürd siyaset sınıfı” nın “küçük siyaset hesaplarını” ciddiye almayan ve Öcalan’ın gölgesinde bu engelleri kolayca aşacağını hesaplayan Aysel Tuğluk’a hatırlatmak lazım ki Kürdistan’ın son 30 yıllık sürecine ilişkin en önemli olgu Kürdistan devriminin şehirlerine ve güçlü uluslaşma dinamiklerine kavuşmuş olmasıdır. Öyle bir dinamik ki kardeşlik dilenilen Taha Akyol’a bile “Şu bir gerçek: Eğitim, şehirleşme, iletişim gibi modernleşme dinamikleriyle Kürtler eski kapalı aşiret yapılardan çıkarak bir uluslaşma sürecini yaşıyorlar.”(Taha Akyol,Milliyet Gazetesi,9 Eylül 2009) dedirtmişti.

Kürdistanlılar daha yetkin,dünya ve ülke kavrayışı daha güçlü ve Kürdistan bağlılığı daha yüksek temsilciler çıkarmak zorundadırlar.Varolanla yetinmek zorunda değiliz.

 

ZÜLKÜF AZEW,17.09.2013

 

 

103465

Martager (Nubar Ozanyan)

Yaşamı Fakir, savaşımı Martager olan komutan, sert yaşadı. Bir derviş gibi Kafkaslar’ı, Ortadoğu’yu dolaştı. Mazlumların yaşamından gürültü yapmadan kopup giderken geride derin izler ve unutulmaz anılar bıraktı. Yaşadığı her toprak parçasında eski ve köhnemiş olan her şeye meydan okudu. Yaşarken Ararat’a, düşerken Cudi’ye bakarak “Elveda” dedi.

Devrimci Bir Çıkış İçin Örgütlen-Örgütle

“…Komünist Enternasyonale bağlı tüm partiler, ‘Kitlenin daha derinlerine!’, ‘Kitlelerle daha sıkı temas!’ şiarlarını ne pahasına olursa olsun pratiğe geçirmelidirler; kitleler sözünden anlaşılması gereken emekçilerin ve sermaye tarafından sömürülenlerin, özellikle de en örgütsüz ve en bilinçsiz, en fazla ezilen ve örgütsel olarak kapsanması en zor olanların tümüdür.”(1)

Proletaryasız Burjuva Çağı Hayali(!)

 

Telaşlı diplomasi ve açık savaş hazırlığı Nijer: Afrika'da akut savaş tehlikesi!(Rote Fahne (Kizil Bayrak)

26-27 Temmuz gecesi, yaklaşık 26 milyon nüfusa sahip Batı Afrika ülkesi Nijer'de ordu bir darbe düzenledi. Bir önceki başkan Bazoum'u devirdi ve anayasayı askıya aldı.

Frankfurter Rundschau'ya göre Bazoum döneminde Nijer, "İslamcı teröristlerin Sahel'deki ilerleyişine karşı mücadelede Batı'nın son stratejik ortaklarından biriydi".

“En Önde” Durmak, “En Önde” Savaşmak (Dengê Azadî )

Lozan’daki tarihsel haksızlığın 100. yıldönümünde gerilla alanlarına yönelik işgal saldırıları sürüyor. Emperyalist devletlerle İttihatçı Kemalistler arasında imzalanan ve TC devletinin emperyalistlerce kabul edilmesinin resmileştiği tarih olarak 24 Temmuz 1923 Lozan Antlaşması’nın üzerinden yüz yıl geçti.

Kalbim Zap’ta çarpar! (Nubar Ozanyan)

Yeni bir yüzyıl direnenlerin hikayeleri ve isimleriyle yazılmalıdır. Zalimlerin yazdığı yüz yıllık faşist tarihi parçalamanın zamanı çoktan gelmiştir. Soykırımcılar, teknolojinin üstünlüğüne her gün yenilerini ekleyerek kıyıcı ve yok edici silahlar üreterek Kurdistan’ın en ışıldayan direniş parçalarına saldırsa da, 26 gün abluka ve bombardıman altında yaralı olduğu halde “teslim ol” çağrılarına direnen gerillanın karşısında çoktan yenilmiştir!

Çoktan yenilmiştir, Osmanlı’nın İttihatçı subay ve askerleri, Türk ordusunun işkenceci generalleri!

“Halkın aslanları: HBDH milisleri” (Ziya Ulusoy)

Bahsetmek istediğimiz HBDH militanları. Yaklaşık 7 yıldır Erdoğan faşizminin acımasız  saldırı ve zulmüne karşı mücadele ediyorlar. Şimdiye değin yüzlerce eyleme imza attılar.

Mücadele koşulları çok ağır. Faşizmin saldırgan ve devasa miktardaki polis aygıtı, yüksek gözetleme ve takip tekniğini de kullanarak, hareket imkanını çok daraltıyor. Az güçle ve bu duruma rağmen, HBDH militanları eylem yapabiliyor. Biribirinden çok uzak kentlerde de, değişik bölgelerde de, aynı kentin değişik semtlerinde de Erdoğan faşizmine karşı eylem yapabiliyorlar.

Dedikoducu Modacılar

Amann... sanki kendileri de proletaryalarda karşılık bulsalardı chp ve hdp'lilerde taban, oy (veyahut da boykotçu) almış olmayacaklardı.

Neysee...

Nerede kalmıştık.

Maltepe'de bir mayıs.

Yolun bir tarafında tip'liler bir tarafında hdp'liler.

Yolun sağına, soluna... gölgesine de sıkışmış... tip'çilerin giyimlerini kuşamlarını ... diğer kortejlerdeki insanlarla kıyaslayan benim gibi de dedikocu modacılar.

Bu keşmekeşliğin içerisinde de..

Tip'çilerin gözleri  hdp'lilere... hdp'lilerinki de tip'çilere kayıyor.

Bizim devrim! (Nubar Ozanyan)

Rojava’nın haritadaki yeri sorulduğunda Kürtlerin bir kısmının dışında kimsenin doğru dürüst yanıt veremeyeceği bir süreçten geçilerek gelindi bugünlere. Büyük riskler göze alındı. Ağır bedeller ödenerek kazanımlar elde edildi. Bu sayede Rojava, özgürlüğüne kavuştu. Ortaya konan devrimsel hamleler, sayısız çaba sonucu Rojava halkları daha ileri ve gelişkin bir sürece geldi. 

DİK DURUP BOYUN EĞMEYENLER[*]

 

 

“Yol daima ayaklarınızın altında,

rüzgâr daima arkanızda olsun.”[1]

 

“Bu bir çıkmaz sokak. 3.Dünya savaşı yaklaşıyor.” Mu gerçekten de?

Rusya Güvenlik Konseyi Başkan Yardımcısı Medvedev, 11-12 Temmuz 2023 tarihlerinde Vilnius’ta gerçekleşen NATO Liderler Zirvesi’nde Ukrayna’ya yapıla gelen silah yardımlarının daha da arttırılması kararına ilişkin olarak şu değerlendirmede bulunmuş:

“Çıldırmış olan Batı, başka bir şey düşünemez oldu. Aptallık noktasına kadar en yüksek düzeyde öngörülebilirlik içerisindeler. Bu bir çıkmaz sokak. 3.Dünya Savaşı yaklaşıyor.” (1)

Sayfalar