Cumartesi Mayıs 18, 2024

“Barış Pınarı Harekatı”, 1915’in Devamıdır…! Ermeni Devrimciler

TC Devleti denildiği zaman ilk akla gelen 1915 Ermeni Soykırımı’ndan hükümlü, kılıç zoruyla fetihlerde bulunmuş ve gittiği her yerde barbarlığı ile tanınmış ceberrut bir devlet akla gelmektedir.

Bu yapısından hiçbir eksilme olmayan TC devleti aksine barbarlığını kat be kat artırarak varlığını bugüne kadar uzatabilmiştir. Geçmişle hesaplaşma geleneğine sahip olmadığı için, emperyalist güçlerin de desteğiyle mazlum halkların kanından beslenmeye devam etmektedir.

Ermeni Soykırımı’nın üzerinden 100 yıldan fazla bir zaman geçmiş olmasına rağmen, soykırım bugün Kürt halkı üzerinden devam etmektedir. Zor ama bir o kadar da şanlı süreçten geçmekteyiz.

2016’da “Fırat Kalkanı”, 2018’de “Zeytin Dalı” ve bugün 2019’da “Barış Pınarı” adını verdiği işgal, yağma, talan hareketleri ile TC, üstelik insanlığın en temiz, en iyi duygularını sömürerek adına “Barış”, “Zeytin Dalı” diyerek “Soykırım Hareketi”ni sürdürmektedir.

9 Ekim 2019’da başlayan “Soykırım Hareketi”nin Türkiye’de doksan bin camide okunan “Fetih Süresi” ile başlaması tesadüfi değildir. 1915 yılında tehcir kararı alındıktan sonra, Ermeni halkının yaşadığı topraklardan imhası da camilerde okunan ezan sesleri ile başlamış, ezan sesinin bitimine kadar devam etmiştir.

Aynı uygulama bugün Rojava topraklarında devam etmektedir. TV’lerde aydın, solcu, muhalif bozuntuları “Fetih suresinden rahatsız olanlar, İsrail’in duasına katılabilirler” diyecek kadar alçalmışlardır.

ABD ile Rus emperyalist haydutlarının Suriye’nin doğal zenginliklerinin paylaşımı savaşında, TC de aralarındaki çelişkileri kullanarak önce Rusya’nın onayı alınarak Cerablus, Azez, El Bab, Efrin işgal edildi. Bugün ise ABD’nin Kürtlere ihanetiyle Rojava toprakları, soykırımcı TC’nin kanlı saldırılarına sahne olmaktadır.

Rusya’nın ise pusuda, ses çıkarmadan seyrettiği kanlı işgal hareketi, Rusya’nın da bilgisi, onayı ve desteği alınarak yapılmaktadır. TC Devleti’nin “Soykırım Hareketi”ne ses çıkarmaması, Kürt Ulusal Özgürlük Hareketi’ni, Suriye ile görüşmeye zorlamak içindir.

 

Güvenli Bölge adı altında yürütülen Rojava topraklarının işgal ve yağma hareketi, daha ilk günden gerçek yüzünü ortaya sermiştir. Türkiye’ye atılan topların, roketlerin “Türk menşeli” olmasını gizleyememiş yine Osmanlı’nın kirli oyunlarını sahnelemekten geri kalmamışlardır.

Kendi vatanlarında özgürce yaşamak, kendi kaderlerini belirlemekten başka suçları olmayan Kürt halkının bu isteği doğal ve meşrudur. Bunun için şehitler vererek, kan dökerek oluşturulan Rojava topraklarındaki kazanımlar, Rojava Devrimi, Soykırımcı Türk Devleti’nin tehdidi altındadır.

Savaşa karşı çıkarak, kan dökülmesinden yana olmayan Barış ve Demokrasi Bloku bugün linç girişimleri ile Türk milliyetçi güruhun tehdidi altında bulunmaktadır. En ufak bir karşı çıkış ağır baskılarla susturulmak istenmektedir. HDP dışında tüm partiler istisnasız Erdoğan’ın oluşturmak istediği “Türkiye Blok”una dahil oldular.

Türkiye’de savaş ekonomisine harcanan paralar, yolsuzluklar, paranın değer kaybetmesi, borçlar yüzünden artık idare etmekte zorlanan Erdoğan rejimi, tek çare olarak Kürt halkına karşı savaş açarak krizi gizlemek niyetindedir. Erdoğan’ın politikalarına karşı olduğunu savunan tüm partilerin hepsini bir anda Kürt halkına karşı birleşmeleri biz devrimcileri şaşırtmamıştır.

 

Gerçek yüzleri bu savaşta ortaya çıkmıştır

Bugün dünyada dostu olmayan, tek başına kalmış, hiçbir devletin destek vermediği “Soykırım Hareketi”ne, işgal ettiği “KKTC”den bile “akan su değil, kandır” diyerek tepki gelirken, tek desteğin Azerbaycan’dan gelmesi şaşılacak bir durum olmamıştır.

Dünya Ermenileri lideri II. Karekin’i işgale karşı çıkarken bugün Türkiye’de esir alınmış, Patrikhane seçimlerine müdahalede bulunulmuş, kayyum atanmış bir Patrikhane’ye zorla destek açıklaması yaptırılmıştır.

Soykırım Hareketi’nin başladığı ilk günden bu yana dünya halkları sessiz kalmamış, destek vererek, çığ gibi büyüyen protesto gösterileri ile savaşın kazanan tarafının Kürt halkı olduğunu göstermiş, dünya halklarının vicdanında soykırımcı Türk Devleti mahkum olmuş, kaybetmiştir.

Uzun süredir biraraya gelemeyen dört parçada yaşayan Kürtler, bu hareket ile birlik ve beraberlik içerisinde bir araya gelebilme fırsatını yakalamışlardır. Bu savaş aynı zamanda yeni yeni Rojava’ların doğuşunun kapısını da aralamıştır.

Ermeni halkının maruz kaldığı 1918 yılında yaşanan “var olma ile yok olma” Sardarabad Direnişi’nden nasıl savaşı kazanarak çıktı ise yine bugün yaşanan Kürt halkının “var olma ile yok olma” savaşı Suriye’de yaşayan Arap, Kürt ve Hıristiyan halkların mücadelesi ile zaferle sonuçlanacaktır.

Savaş suçu işleyen, kabarık suç dosyaları ile insanlığa karşı suç işleyen TC Devleti’nin savaş kabinesinin bir numaralı adamı Erdoğan ve yardımcıları Hulusi Akar, İbrahim Kalın, Süleyman Soylu, Hakan Fidan, Mevlut Çavuşoğlu…’nun yargılanacakları günler uzak değildir.

Muhakkak bir gün sanık sandalyesine oturacaklardır!

Bundan kimsenin kuşkusu olmasın!

“Güneşin Doğu”dan doğuşu engellenemez!

Ermeni Devrimciler

14 Ekim 2019” 

2605

Agop Ekmekciyan

Özellikle azınlıklar üzerine yazdığı yazılarıyla tanıdığımız yazarımız,diğer birçok konuda da makaleleriyle tanınmaktadır.

agop@kaypakkaya-partizan.net(Hazırlanıyor)

Agop Ekmekciyan

Lenin’in Ölümünün 100. Yılı Anısına: Lenin’de Kararlılık ve İki Çizgi Mücadelesi SBKP’de İki Çizgi Mücadelesi*

Rusya’da Marksist gruplar ortaya çıkamadan önce “devrimci” çalışmayı Narodikler yürütüyordu. Narodniklerin Çar’a karşı verdikleri mücadelede temel aldıkları sınıf köylülerdi. Rusya’da kapitalizm geliştikçe işçi sınıfı da gelişip büyümesine rağmen Narodnikler işçi sınıfını değil köylülüğün temel alınmasını savunuyor ve ancak köylülüğün Çar’ı ve toprak ağalarını devirebileceğini savunuyorlardı. Narodnikler bireysel “terörü” savunuyor ve bunun geniş halk yığınları üzerinde büyük etkiler yaratacağını düşünüyorlardı. İşçi sınıfının partisinin kurulmasına karşı çıkıyorlardı.

Hepimiz Mazlum’a borçluyuz:Garabet Demirci

 

Devrimciliği Yaşam Tarzına Dönüştürelim

Bizim gücümüz, haklılığımız ve meşruluğumuzda; olayları, olguları diyalektik- materyalist bakış açısıyla ele almamızda yatıyor.

TKP-ML Merkez Komitesi : Newroz Piroz Be!

İmha, İnkar ve Asimilasyona; İşgal ve İlhaka; Sömürüye, Açlığa, Yoksulluğa, ve Faşizme Karşı

İsyan, Direniş, Serhildan!

Newroz, coğrafyamızda binlerce yıllık sınıflı toplumlar tarihinde sömürülen, ezilen, baskı gören halkların zalimlere, sömürücülere karşı isyanının simgesidir. Günümüzde de başta Kürt halkı olmak üzere bütün ezilen halkların, zalimin zulmüne karşı isyan ve direnişinin, Demirci Kawa’nın isyanının zalim ve katliamcı Dehaklar karşısında yükseltilmesinin, isyan ateşlerinin dört bir yanda yakılmasının adı olmuştur.

Oylar SADET'E.... Oylar DEVA'YA... Oylar İYİ PARTİ'ye....

"Bindik bir alamete gideyoz kıyamete."

Aklımızın sınırlarının zorlandığı günlerde geçiyoruz.

İlemde bir partiye oy verecekseniz....

Sanki iyi parti sizi öldürüyorda chp sizi öldürmüyorsa(?)...

Niye oy verdiğiniz millet ittifakı'nın parlamentizmden vaz geçmemiş paydaşlarından biri de olmaya.

Ve Bakırhan buyurdu: " İstanbul'da kent uzlaşısı sağladık" diye

Ve Sakık buyurdu: "CHP'ye oy yok." diye.

Ve ..

Kadınlar ve İşçiler

Kadınlar neden, niçin ve nasıl eziliyor, neden cinsiyet ayrımcılığın en temel ve en tepe noktasında yer alıyor, neden öldürülüyor neden erkek baskısı kadın üzerinde şiddetleniyor vb. soruların yanıtı ile; işçiler neden, niçin ve nasıl sömürülüyorsa verilecek yanıtlar aynı yerde arandığında, kadının kurtuluşu sorununa, daha genel anlamda ise işçi sınıfı ve emekçilerin kurtuluş sorununa daha doğru yaklaşılmış olacaktır.

Yerel Seçimler ve Proleter Tavır

 

 

Türkiye 31 Mart 2024 tarihinde yapılacak yerel seçimlere kilitlenmiş bulunuyor. Baskı, yasaklamalar, açlık, yoksulluk, pahalılık ve işsizlik en can alıcı sorun olarak ülke gündemindeki yerini korurken, tüm burjuva partiler 31 Mart’ta yapılacak yerel seçimlerde kazanacakları belediyelerin hesaplarını yapmakla meşguller.

Misak Manuşyan ve 23’ler Ölümsüzdür!

Misak Manuşyan (1.9.1906 – 21.2.1944) ve yoldaşlarını, Nazi kurşunları ile Paris’te katledilmelerinin 80. yılında saygıyla anıyoruz İnsanlığın düşmanı faşizmi ise bir kez daha lanetliyoruz.

İnsanlığın başına kara bulut gibi çöken, yıkımlar, savaşlar ve dahası onarılması mümkün olmayan felaketlere sebep olan Hitler Faşizmi, 1933 yılında Almanya’da iktidara gelmesiyle başladı. 1929 ekonomik ve sosyal bunalımını atlatamayan ve çözüm bulmakta zorlanan, kapitalist-emperyalist ülkeler, sorunlarını savaş yolu ile çözmek, pazarların yeniden paylaşma savaşına giriştiler.

ÖNCE SERMAYE, SONRA, YİNE SERMAYE

13 Şubat 2024 tarihinde Erzincan iline bağlı İliç'de Çöpler Madencilikte meydana gelen toprak kaymasında 9 (bu rakamın daha  yüksek olduğu iddiası da var) işçi toprak altında kaldı. Bu son olayda, “maden kazası” olarak adlandırılan işçi katlimının, doğa katliamı ile birlikte olağan hale getirildiği ve bu seri katliamların, sermayenin birikimi ve büyümesi için olmazsa olamaz kuralı olduğu  gerçekliğiyle karşı karşıyayız.

Ağır tecrit, büyük direniş (Nubar Ozanyan)

Biz 5 Nolu Amed Zindanı’ndan tanırız faşizmin üniformalı generallerini ve kan yüzlü zindan bekçilerini! Özgürlük mahkumlarına intikam alırcasına en ağır işkencelerin nasıl yapıldığını çok iyi hatırlarız. Devrimin öncü ve önderlerine nasıl düşmanca yüklendiklerini iyi biliriz. Sadece memleketimizden değil, biz ağır tecrit koşullarını ve ölümcül duvar sessizliğini, Peru devriminin önderi Başkan Gonzalo yoldaşın 29 yıl süren direnişinden biliriz.

„Dijitalleşme“ Kitabım Üzerine

Kitabın konusu, işçi sınıfının nicel ve nitel varlığıyla doğrudan ilgilidir. Özellikle üretim sürecinde dijitalleşmenin artmasıyla, işçi sınıfının sınıfsal niteliğine yönelik ciddi saldırılar gelmeye başladı. İşçi sınıfının ortadan kalkacağı, burjuvazinin, ücretli iş gücü sistemi olmadan, salt makineler üzerinden artı-değer elde edeceği gibi, doğrudan kapitalist sistemi var eden temel olgular yok sayılmaya başlandı.

Sayfalar