Çarşamba Mayıs 8, 2024

Bilimsel Sosyalizmin Öncü Kadınları:Yusuf KÖSE

 

Jenny Marx’ın 200. doğum yılı anısına... 

Evet nakarat gibi yazabilirim onu,
Görebilsinler diye gelecek yüzyıllara

Aşk Jenny’dir, Jenny’de aşkın adı”[1] Karl Marx

8 Mart nedeniyle de olsa, devrimci kadınlara yer vermek anlamlıdır. Bunu, onlar fazlasıyla hak ediyorlar. Özellikle de, 200 yıl önce doğan  Jenny Marx ve kızları daha fazlasıyla hak ediyorlar. Burada, Jenny Marx’ın yaşamının uzun öyküsünü dilendirmeyeceğim, sadece anımsatmak amaçlı da olsa, kısaca ondan söz etmek, onun ve onların şahsında devrimci kadınları bir kez daha anmak olacaktır.

Bilimsel Sosyalizmin öncü kadınları denince, öncelikle akla ilk gelenler ya da gelmesi gerekenler, Jenny Marx ve kızları olmalıdır. Özellikle de Elanor (Tussy) Marx olmalıdır. Elbette, tarihin, bu, ilk bilimsel sosyalist kadınları, hizmet ettikleri sınıfın, daha doğrusu proletaryanın ve diğer ezilenlerin tüm acılarını ve sevinçlerini birlikte yaşadılar. Marksizmin kurucularının mücadele ve gururlarını birlikte paylaştılar. Burjuvazinin Marksizme karşı tüm çirkefçe saldırılarına birikte göğüs gerdiler. Ama, onlar, insanlığın gelecek ülküsünü, komünizmi savunmaktan da asla vaz geçmediler. Bu nedenle de, Marx’ın karısı Jenny “kızıl Baron” olarak adlandırıldı. 

Jenny Marx:

12 Şubat 1814 yılında Almanya’nın Salzwedel (Saksonya Anhalt eyaletinde) şehrinde doğan Jenny, üst derecede kraliyet memuru olan Babasının, görevli olarak Trier şehirine taşınmasıyla, gelecek yaşamın şekillenmesine de buradan başalmış oldu.

 

Aristokrat burjuva yaşamını terk ederek, proletaryanın safında yer alan Jenny, Marksizmin doğuşuna, özverisiyle, yaşam mücadelesiyle, zorluklara göğüs germesiyle ve Marx’ın çalışmalarını kolaylaştırarak önemli katkılarda bulunmuştur. Daha başından itibaren o, Marx’ın yanında yer almıştır. Burjuva aristokrat bir aileden gelme Jenny, komünist mücadelenin içinde olmayı tercih etmiştir. Her hangi sıradan bir aile kadını gibi salt, kocasını takip etmenin ötesinde, Marx’ı takip etmesi bilinçli bir seçimdir.

Jenny ve Marx aynı mahallede büyüdüler ve Jenny’nin babasından ikisi de birlikte dersler aldı. Bu nedenle de çocuklukları da birlikte geçti. Çocukluk arkadaşlığı, büyük bir aşk ve dava arkadaşlığına dönüştü. Ölene kadarda bu aşkları sürdü. Davaları, onları birbirine sıkı sıkya bağlamıştı. Bu nedenle Engels, Jenny öldüğünde, “Marx onsuz daha fazla yaşayamaz” demişti.

Bu yıl, doğduğu Salzwedel şehiri Jenny’e büyük bir süpriz yaptı. Jenny’nin 200. doğum yılı nedeniyle, Belediye ve Rosa Luxemburg Vakfı ortaklaşa etkinlikler düzenledi. Kutlama programı içinde, paneller, sanatsal gösteriler ve çeşitli etkinlikler yer aldı. Bu etkinliklerin içinde, adının bir Banliyo trenine (Stadtbahn) verilmesinin yanı sıra, bir çok müzik ve değişik sanat gösterileri, fener alayları vb. gösterilerin yanında, şehir muzesinde, Jenny’le ilgili sergiler düzenlendi. Ayrıca, Jenny adına düzenlenen bu etkinlikler, Ocak 2014 yılında başlayıp Mayıs ayına kadar devam ediyor. Şehir, kendi evladına, komünist bir kadına, Marksizmin kurucusunun hayat arkadaşına, DAS KAPİTAL’de düşün ve parmak izleri olan Jenny’e en sıcak ilgiyi gösteriyor.

Jenny, bütün proleter kadınlar gibi, toplumsal baskılarla karşı karşıya kaldığı gibi, yoksulluğun en kötüsünü de yaşamak durumunda kaldı. Marx’ın bilimsel çalışmalarına devam etmesi için, sessiz sedasız evi idare etmenin bütün yollarını denedi. Bunun yanında, dünyaya getirdiği 7 çocuktan dördünün ölmesi, onun omuzlarına kaldıramayacak denli bir ağırlık yüklemişti. Yoksulluğa katalanabiliyordu, ancak, çocuklarının ölümüne katlanamıyordu. Dünyaya getirdiği çocuklarını yaşatamadığı için hep kendini suçlu hissetmiştir.

Ailesel bu dramın yanında, burjuvazinin onları sürgünden sürgüne göndermesi, haklarında çıkan dedikodu ve karalamalar, Jenny Marx’ı elbette etkiliyordu. O, bunun bir sınıf mücadelesi olduğunu biliyordu ve bu nedenle de mücadeleden vazgeçmiyordu. Ayrıca, Marx’ın bilimsel buluşunun, yani bilimsel sosyalizmin, tam da burjuvazinin saltanatının üzerinde durduğu temellerinden salladığını bildiğinden, kendilerine yönelik burjuva saldırılarını da anlamsız bulmuyordu.

İkiyüzlü ve kötü dünya, bütün karakterleri ikiyüzlüce ve kötü algılıyor. Bunca karalayıcımdan ve yılan dilli düşmanımdan kimi, beni, ikinci sınıf bir tiyatroda birinci aşık rolünü oynamaya içten eğilimli olmakla kınadı? Oysa gerçek budur. Alçakların mizah yeteneği olsaydı, ‘üretim ve değişim ilişkilerini’ bir yana ve beni, senin ayaklarında öbür yana resmederlerdi… Ama onlar aptal alçaklardır ve aptal kalacaklardır, yüzyıllardan yüzyıllara(2]

Onun en bunaldığı zaman, çocuklarını doyuramaması, yoksulluk nedeniyle bütün değerli eşyalarını, hatta Marx’ın palto ve ayakkabısını dahi rehineciye vermek zorunda kalmasıdır. Bunu dostlarına yazdığı mektuplarda dile getirmiştir.

Yoksulluğun pençesinde evi idare etmenin yanında, geceleri harıl harıl Marx’ın yazılarını da düzeltiyor, onunla tartışıyor ve Marx’ın okunması zor el yazısını temize çekerek “Das Kapital”e hayat veriyordu. 

Salt bununla da kalmıyor, Londra’daki küçük evlerine gelen ilticacıları konuk ediyor, onlarla ilgileniyor ve tanıdık devrimcilerle mektuplaşıyordu. En sıkı dostları arasında Dr. Kugelmenn’ın eşi Gertrud Kugelmann ve Wilhem Liebknecht’in eşi Ernestine Liebknecht’de en yakın dostları arasındaydı.

Kapitalin birinci cildinin bitmesi ve basılacak hale gelmesinin ardından, Gertrud Kugelmann’a şöyle yazıyordu:

“Ancak, böyle bir kalın kitap Almanları ikna eder.”  Jenny’nin yazdığı gibi, o kitap yalnızca Almanları değil, ama bütün dünyayı derinden etkileyen bir eser oldu. Yayınlanmasının üzerinden yaklaşık 150 yıl geçmesine karşın, üzerindeki tartışmalara bitmediği gibi, onun izinden yürüyen bir proletarya var. O, enternasyonal proletaryanın kurtuluş bayrağı olmaya devam ediyor.

Burjuvazi, önce kitabı küçümsedi, “değersiz” gördü. Ancak, onun etkisini ortadan kaldıramadı. Zaman geçtikçe Kapital, Marksizm oldu ve Marksizm, burjuvazinin karşısına, burjuvazinin saltanatını yıkacak büyük bir dev olarak dikildi. İşte, Jenny Marx’ın parmak izleri bu devin içinde yer alıyor. Bu nedenle de o, bilimsel sosyalizmin öncü kadınları arasında yer almayı hak ediyor.

Jenny Marx üzerine, uluslar arası alanda sayısısz kitaplar yayınlandı. Bir çoğu biyografi niteliğindeyken, bir çoğu da onun Marksizme katkıları ve mücadelesiyle ilgilidir. Sadece Türkiye’de fazla bir kitap yayınlanmadı. Ya da dış ülkelerde yayınlanan kitapların Türkçe çevirileri (Marx’ın aşk şiirleri dışında) yapılmadı. 

Jenny Marx ile Gertrud Kugelmann’ın fotograflarıda de birbirine karıştırılmıştır. Jenny Marx’ın biyografilerini yazan bazı yazarlar Jenny Marx diye bayan Kugelmann’ın fotografını basmışlardır. Bu yanlışlığı Rusya’daki Marksizm-Leninizm Enstitüsü(3] ortaya çıkarmasına karşılık, bu karışıklık hala devam etmektedir.

Örneğin, Dresden doğumlu H. F. Peters’in 1985 yılında yayınladığı  “Die Rote Jenny” (Kızıl Jenny) adlı biyografik kitabının kapağında Jenny diye bayan Kugelman’ın fotografını koymuştur. Yine daha bir çok yazar da aynı yanlışlığı yapmıştır. Örneğin Türkiye’de Logos yayınları tarafından yayınlanan, Pierre Durand’ın, “ Karl ile Jenny Marx” kitabının ön kapağındaki fotograf Jenny Marx’ın değil, Gertrud Kugelmann’a aittir. Halen de bu yanlışlıklar devam ediyor. Bu birazda Kugelmann ailesiyle Marx ailesinin yakınlığından da kaynaklanmaktadır. Yine bir başka fotograf yanlışlığı da yine Kugelman’ların kızı Fransizka ile Marx’ların büyük kızı Jenny ile karıştırılmıştır.

Marx’ların Londra’daki yoksul evlerinde en çok kalan Wilhem Liebknecht, hatıralarında, başta Jenny olmak üzere ve kızları için, “devrimin askerleri” diye yazmıştı. Bir başka yazar, Ruth Zimerman[4] ise, “devrimin gölgesindeki kadınlar” diye onları nitelemişti.

Bu nedenle Marx, Jenny’si için:

AŞK JENNY’DİR, JENNY DE AŞKIN ADI”dır diyebilmiştir.

Jenny’de Marx’ı aynı tutkuyla seviyordu. Ve biricik aşkı Marx’a şöyle yazıyordu:

Bugünkü çılgınca aşkımı koruyabilecek miyim? Ah, Karl eğer yakınıyorsam bu, aşkımın öyle güzel, öyle etkili, öyle ihtiraslı olmasındandır. Aşk itirafların öyle güzel ki, herhangi bir başka kızı hayalinin coşkun tasvirlerini mutlulukla doldurabileceğini düşünmemek elde değil! Bütün bunlar beni dehşete ve tereddüde sevkediyor. Bütün hayatım, varlığım, yalnızca seni düşünmek içindir.”[5]

Jenny Marx, uzun bir hastalıktan sonra 2 Aralık 1881 yılında Londra’daki evlerinde yaşamı son buldu.

Elenor Marx, Engels’in, annesi Jenny Marx’ın mezarı başında yaptığı konuşmada, şöyle dediğini yazıyor:

“Pek keskin ve pek eleştirici anlayışıyla, politik bakımdan pek güvenilir bir denlilik (Takt) ile, pek çoşkun bir enerjiyle,  pek büyük bir özveriyle, böyle bir kadının devrimci harekette ne yaptığı açıkça ortaya konmadı, gazete sütunlarında asla anılmadı. Onun ne yaptığını, yalnızca onunla birlikte yaşamış olanlar biliyor. Ama biliyorum ki onun gözüpek ve tedbirli –büyüklenmeden gözüpek, onura biraz olsun gölge düşürmeksizin tedbirli- öğütlerinin yokluğunu sık sık duyacağız.

”Onun kişisel özelliklerinden sözetmeyi hiç gereksinmiyorum. Dostları bu özellikleri bilirler ve asla unutmayacaklar. En büyük mutluluğu başkalarını mutlu etmekte görmüş olan bir kadın var idiyse, o, bu kadındı.” [6]

“Devrimin gölgesinde kalan Jenny Marx”, hak ettiği yeri; ancak, işçi sınıfı devrimlerinin tarih sahnesinde yerini somut olarak almasından sonra, alabildi. *** 02 Mart 2014

Devam edecek: “Devrimin Kızı: Elanor Marx (Tussy)”


[1][1] Karl Marx,  Jenny’ye Adanmış Şiir Albümlerinden, çeviren, Barış Pir hasan, Sol Yayınları

 

[2][2] Marx’tan aktaran, Pierre Durand , Karl ile Jenny Marx,  Logos Yayınları

 

[3][3] Bkz. Françosise Giroud, Das Leben der Jenny Marx –Biyographi-, 1997 (Jenny Marx’ın Yaşamı)

[4][4] Ruth Zimmermann, Jenny Marx und İhre Töchter (Jenny Marx ve Kızları)

[5][5] Pierre Durand , Karl ile Jenny Marx,  Logos Yayınları

[6][6] Engesl, Ütopik Sosyalizm ve Bilimsel Sosyalizm, sf. 20-21, 5. Baskı, Sol Yayınları

 

91181

Yusuf Köse

Yusuf Köse teorik ve politik konularda yazılar yazmaktadır. Ayrıca 7 adet kitabı bulunmaktadır. Kitapları şunlardır: Emperyalist Türkiye, Kadın ve Komünizm, Marx'tan Mao'ya Marksist Düşünce Diyalektiği, Marksizm’i Ortodoks’ça Savunmak, Tarihin Önünde Yürümek, Emperyalizm ve Marksist Tarih Çözümlemesi, Sınıflı Toplumdan Sınıfsız Topluma Dönüşüm Mücadelesi.

yusufkose@hotmail.com

http://yusuf-kose.blogspot.com/

 

 

Son Haberler

Sayfalar

Yusuf Köse

Hesaplaşma mı? Kutlama mı?

Faşist TC devleti hem ülke içinde hem de bölgesel düzeyde, resmi ve sivil militarist güçleriyle başta Kürt halkı olmak üzere demokrasi ve özgürlükten yana olan herkesi yok etmek ve devlet terörüyle susturmak için çalışmaya devam ediyor. Bu süreç aynı zamanda TC’nin kuruluşunun da yüzüncü yıl dönümüdür.

TC, yüz yıl önce Osmanlı yıkıntıları üzerinde tekçi bir zihniyetle kuruldu. Ermeni soykırımında, diğer azınlık halkların yok edilip sindirilmesinde aktif rol alan ittihatçı birçok ırkçı kadro da kuruluş sürecinde rol aldı.

Halka Nasıl Yaklaşacağız?

Milyonlar açlık ve yoksulluk içinde, demokratik haklardan yoksun, özgürlük kırıntılarına bile muhtaç bir durumda yaşıyor. Haksızlık, hukuksuzluk ve adaletsizlik karşısında kitleler ya seslerini yeterince yükseltememekte ya da sınırlı sayıda insanla zulüm karşısında direnmeye çalışmaktadır. Birbirinden bağımsız, sınırlı direniş güçlerinin mücadele ettiği süreci yaşıyoruz. Damlaların derelere, derelerin nehirlere, nehirlerin bendlerini yıkacak duruma gelme ihtiyacı var.

“Kuruluşunun 100. Yılında TC’nin Diğer Yüzü Türkiye’de Ulusal Azınlıklar Sorunu”*

Türkiye’de ulusal sorun ve azınlıklar meselesini incelerken nasıl bir ülkede yaşadığımız, ülkeyi hangi sınıfların yönettiği, ulusların hangi tarihi koşullarda ortaya çıktığı, ulusal sorunun ekonomik ve politik nedenlerini açıklamak durumundayız.

Ulus, tarihsel olarak meydana gelmiş, ortak bir dil, ortak bir pazar, ortak bir kültür birliği ve ortak bir ruhi şekillenmende ifadesini bulan istikrarlı bir insan topluluğudur. Ulus, sadece tarihi bir kategori değil bir çağın, yükselen kapitalizm çağının ortaya çıkardığı bir olgudur.

Yüz yıllık çakma Türk devleti (Nubar Ozanyan)

Aradan bir asır geçmesine, tarihin yaprakları değişmesine karşın Türkiye Cumhuriyeti temelde bir değişime gitmeden dün olduğu gibi imha ve inkar zihniyetiyle yaşamaya, Orta Çağ’ın karanlığında kalmaya devam ediyor.

Fetih ve işgallerden, zulüm ve soykırımdan başka övünülecek bir tarihi, Hitler faşizmine örnek olmaktan başka bir başarısı olmayan TC, ceberut devlet olma niteliğinden hiçbir şey kaybetmeden yüzüncü yılını kutluyor.

Aşk Her Şeyi Affeder mi - Partiler Neden Diktatör / ERGÜN ASLAN

Klasik emperyalizmle modern emperyalizm arasında çeşitli proletaryaların ve (komprador) sınıfların olduğu bir memlekette modern proletaryaların partisinin birliğinin ve özgürlüğünün yegane (ve yegane) güvencesinin yerel yönetimlerin özerkliğe varabilecek kadar geniş demokratik haklara sahip olmaları olduğu bilgisini kim inkar edebilir ki.

Üüüü.... üüüü....

Ya.... ya...

Bir insan aldığı görevden başka her şeyi konuşur mu.

Hom... hom.. hom...

Bunlar... bunlar... daha çok....

 Filelerin sultanlarını karşımıza çıkarırlar.

 Daha çok...

Rojava, Filistin, Karabağ: İşgal, Yıkım ve Direniş (Yorum)

Ortadoğu tarihi boyunca yer küremizin en çatışmalı bölgelerinden biri olmuştur. Bölgenin stratejik konumu, uygarlığın gelişim düzeyi, baskıya, sömürüye dayalı dış müdahaleler için güçlü zeminler sunmuştur. Kuşkusuz bölgedeki iç çelişkiler ve çatışmalar da her zaman dış müdahaleleri kolaylaştırmıştır. Özellikle dinsel ve mezhepsel çatışmalar hem çağdaş temelde toplumsal gelişmeleri frenlemiştir hem de bölgeyi dış saldırılara açık hale getirmiştir. Bu nesnel zemin üzerinde toplumsal çürümeler, işbirlikçi ilişkiler ve itaat kültürü bir yaşam tarzına dönüştürülmüştür.

“Hamas-İsrail Çatışmasında” İtidal Çağrısı Yapmak…(Polemik)

Filistinli 14 direniş örgütünün, 7 Ekim günü “Aksa Tufanı” adıyla İsrail devletine yönelik operasyonu, başta Ortadoğu olmak üzere tüm dünyada büyük bir yankı uyandırdı. Hamas gibi İslamcı örgütlerin yanısıra ve de Filistin Halk Kurtuluş Cephesi, Filistin Demokratik Halk Kurtuluş Cephesi gibi Marksist eğilimli hareketlerin de yer aldığı hamle, Siyonist İsrail’in tarihi boyunca aldığı en büyük darbelerden biri olarak kayıtlara geçti. Sözkonusu direniş, kısa sürede dünyanın dört bir yanında devrimci, ilerici güçler nezdinde çok ciddi saflaşmaları da beraberinde getirdi.

“Çizgimiz Nubar Ozanyan’dır!” (Deniz Aras)

7 Ekim sabahı Filistin Ulusal Direnişi’nin Siyonist İsrail işgalciliğine ve zulmüne karşı “Aksa Tufanı Operasyonu” başlatması başta siyonizm olmak üzere bölge gerici devletleri ve siyonizme koşulsuz destek veren emperyalistlerde şok etkisi yarattı.

Hamas öncülüğünde başlatılan ve aralarında Filistin Ulusal Hareketi’nin tarihsel öznelerinden Filistin Halk Kurtuluş Cephesi gibi devrimci örgütlerin de yer aldığı “Operasyon Odası” tarafından yönetildiği açıklanan bu hamle, tüm dünyada olduğu gibi coğrafyamızda da tartışmalara yol açtı.

Yerini Bulan Her Vuruş Acı Verir!

Komünist partileri yaptıkları eylemleri kamuoyuna açıkladıkları gibi, yanlış yaptıkları eylemleri de kamuoyuna açıklar ve özeleştirisini yaparlar. Yanlış eylemlerin özeleştirisinin yapılması, o partinin dürüstlüğünü gösterir ve bu tür özeleştiriler kitlelere ve parti kamuoyuna güven verir.

Arif Alıç, 1978 yılında Hıdır Aykır ile Bayrampaşa  Hapishanesinden kaçtı. Parti tarafından kırsal (Dersim) alana gönderildi. 1981 yılının ortalarında, TKP/ML üyesi bir kişi tarafından öldürüldü.

Bu makaleyi, yazarken ölüm haberini aldığım, sevgili yoldaşım Turan Talay'ın anısına adıyorum.

Türk Tekelleri Afrika'yı Çok Çooook Sevdi!

TKP-ML Ortadoğu Parti Komitesi:Faşizm Ve Siyonizm Kaybedecek, Filistin ve Rojava Kazanacak!

Ortadoğu ezilen halklarının ezeli düşmanları olan Faşist T.C. ve Siyonist İsrail devletlerinin halklara yönelik saldırıları ile ezilen Rojava ve Filistin halklarının direnişine şahit oluyoruz. Bu gerici güçler, tüm teknolojik üstünlük ve emperyalist devletlerden tam destek görmelerine rağmen, Filistin ve Rojava halklarının direncini, mücadele kararlılığını kıramıyorlar. Egemenlerin tüm saldırılarına rağmen belirleyici olan yine halkın öz direnişi ve kararlılığı oluyor. Filistin ve Kürdistan halkları; İsrail Siyonizmine, T.C.

Sayfalar