Cumartesi Mayıs 25, 2024

Bir Bölündü İki Oldu Ya da Tarihsel Tekrar

Abartmak ile kucumsemek kardestir...Her ikisi de isci sinifi mucadelesine zarar verir...Tum mesele dogada, siyasette, felsefede, toplumda, bireyde, herseyi oldugu gibi, objektif, eksi ve arti yanlariyla dengeli degerlendirebilmektir...
Cunku hersey, buna biz de dahil, her zaman kutbun iki yanini icinde tasir..
Dialektik bize her zaman birin ikiye bolundugu gercegini soyler; bu birin kaderidir, onun ic yapisinin, ic celiskilerinin kacinilmaz sonucudur..
Birin ikiye bolundugunu gordugunuzde sasirmayin; onu anlamaya calisin. Kavrayabilelim ki, neden bolunmenin kacinilmaz oldugunu ve onun hangi sartlarda, bu ic celiskilerinin keskinlesip, iki olarak onumuzde durdugunun sirrina erebilelim..


Bilim sasirmaz. tersine, sasirmamak icin bilime ihtiyacimiz vardir.Soguk gercek, en sicak, en faydali yalandan, en esrarli hayalden her zaman iyidir. Cunku nedenlere goturur bizleri..
Neden-sonuc dialektigi ise, tum yaralarin sarilmasinda, insan bilincinin bir ust asamaya sicrayisinda, bilimin kulvarina geciste olmazsa olmazimiz olmalidir...
TKP ve Halkin Gunlugu'nden ayrilik sesleri geliyor...''Bir'' maktus talihini yasiyor, ''iki'' oluyor...


.Peki neden?
Iki olmayi var eden kosullar dunun icinde gizlidir; 'bir'i 'iki' yapan gercek orda saklidir...
Gecmisi olmayanin geleceginin tesadufi olmasi bir gercek ise, gecmisinden dogru dersler cikartamayanlarin da geleceklerinin dogru olmayan sonuclar uretmesi kacinilmazdir...


TKP benim konum disinda, bana uzak bir akim...
Ama bizimkiler icin soylemek gerekirse, 'bir'i iki'ye bolen gercek, salt bugunun gercegi degil...Ilk yapi tasi 1986'da atilmisti...
Bir'i iki yapan, iki olarak guclenebilme tezi o zamana aittir...Aradan 28 sene gecti..Peki bu tez kendini pratikte ne yonde ispat etti?...Ileri mi, geri mi?...
Ileri olduguna inanc bugun de yasiyorsa eger; her bolunmenin proleterya icin ileri bir bolunme olduguna inaniliyorsa ege;, bolunerek ilerleme tezi, sinifsal-siyasal atilim donemleri olarak degil, 'daha iyi' teorinin, 'daha kotu' teoriye karsi zaferi olarak goruluyorsa eger; o zaman ne dun, ne bugun, ne de yarin yeni bolunmelerin kacinilmazligi karsisinda sasirmamak gerekir..
Dunu kabul eden bugunu; bugunu kabul eden yarini da kabul edecektir.


Burda sihir, her bolunmenin mi?, yoksa kacinilmaz, artik karsit iki cizgi, bir arada yasama imkani kalmamis iki cizgi, bolundugunde, kendisiyle birlikte kitleleri bolen, kitlelerin ileri, en genis bolumunu birlikte goturen, komunizm programinin, icinden gecilen o tarihsel asamasina denk dusen bolunmelerin mi proleteryanin bolunme siyaseti oldugudur...
Ozcesi teorik bolunme mi?, pratik bolunme mi? sorusudur bu. Kacinilmaz dogum asamasi mi, sezeryanla mudahele midir?...Herkes kendi oturdugu, baktigi yerdn bir cvp verecektir bu soruya..
Ama asl olan sinif mucadelesinin kendisi acisindan, kendisinin verdigi cevaptir...Bir menseviklerin enerjisini bile Demokrat Devrimde kullanmis bir Lenin, bir Trockinin, Zinoyevin, Kamanevin oportunist enerjisini bile Sosyalist Devrimde kullanmis bir Lenin...ya da bolunmekten ziyade 'birlesme' cizgisinde daha fazla durmus bir Mao'nun dunyasinda hersey yer, zaman, mekan, durumun icinden bakilarak yerli yerine konmustur...


Ama biz kucuk burjuvalar ulkesinin, kucuk burjuva zihniyetimiz acisindan, herseyin oturdugu yer devrimin, devrimin o anki gorevlerinin, halkin cikarlari degil de; kendi kafamiz, kendi dogrularimiz, kendi teorik gerceklerimiz olursa, denklem boyle konursa eger..O zamanda her kis bir baska ayrilik turkusu dillendirmek kacinilmaz olur...


Yara derinde, dunde, daha gerilerde...
Dost aci soyler.

90104

6/7 Eylül 1955 kan-gözyaşı ve ölüm

               Ermeni soykırımı tarihinin ilk evresi, Osmanlı imparatorluğu hakimiyeti altında yaşayan Ermenilere karşı Abdülhamit döneminde uygulanan katliam ve baskılar ile başlamaktadır.1896 yılına kadar birçok vilayette yapılan katliamlarda yüzbinlerce insan öldürülmüştür.Bir ulusun yok edilmesinin ikinci evresi 1915 yılında İttihat-Terakki hükümetinin 1,5 milyon insanın ölümüne sebep olan yeni bir yüzyılın başlangıcında ilk SOYKIRIM olayıdır.Üçüncü ve son devresi ise Ulus devleti inşasında kurulan TC,yani Kemalist Türkiye'sinde azınlıklara karşı uygulanan politikalar sonunda  b

İzzettin Doğan asimilasyoncu bir düşkündür

 

Fethullah Gülen’le hangi menfaatler ve çıkarlar karşılığında olduğu belli olmayan bir ortaklığa soyunup, aynı arazi üzerinde Cami, Cemevi ve Aşevi yapılması işbirliğini gururla anlatan, asimilasyonun gönüllü bir neferi olan İzzettin Doğan bir düşkündür. 

Kapitalizmin Sosyalizmi İçerden Ele Geçirme Çizgisi Olarak Modern-Revizyonizm Ve Dust Bowl Sendromu

 
 

 

 

 

PİR SULTAN ABDAL'IN SUÇU?

 

1. Pir Sultan, dinsizdir, namaz kılmaz, ramazan orucu tutmaz.

 2- Şeriata aykırı söz söylüyor ve davranış sergiliyor.

 3- Müslümanlara Yezit diyor ve şarap içiyor.

 4-Ayin-i Cem adında gizli toplantılar yapıyor.

 5- Safevi taraftarı ve Kızılbaş taifesinden, Devlet-i Ali düşmanıdır.

 6- Rafızi kitaplar bulunduruyor, okuyor ve okutuyor.

BARIŞ NE YANA DÜŞER USTA ...

 

Emperyalist ABD haydudu ve beraberindeki kan emiciler, Suriye’ye saldırı hazırlığı içindeyken, "barış”tan söz etmek abesle iştigaldir. Etrafin emperyalist ve kapitalist haydut devletlerle sarılmış ve kan emici kapitalist sistem yaşatılmaya devam edilirken, "kardeşlikten", "barıştan" söz etmek büyük bir aldatmacadır. Emperyalist ve gericiliğin vahşi saldırılarıyla içiçe yaşayan, kitlesel katliamlara uğrayan ezilen halklar ile dalga geçmek demektir.

Emperyalist Saldırıya da, Savaşa da Hayır!

Bu ülkenin Başbakanı önceleri ismi “Büyük Ortadoğu Projesi (BOP)” olan ve daha sonra hedefi, kapsamı, amacı genişletilerek adı “Geniş Ortadoğu ve Kuzey Afrika Projesi(1)” olarak değiştirilen emperyalist paylaşımcı projenin Eşbaşkanlarından birisidir ve dolayısıyla da ABD emperyalizminin en başta gelen işbirlikçilerindendir. 

Yaşadığımız bu son süreçte bu projenin bir aşaması gerçekleştirilmek isteniyor.

Nasıl mı? Suriye’ye savaş ilan edilerek.

Gerekçe? O da hazır. “Kimyasal silah kullanıldı” 

Ermeni Sorunu’nun Doğuşu ve Osmanlı Bankası Baskını

 

19.yüz yılın sonunda 500 yıldır hüküm süren Osmanlı İmparatorluğu artık son evresine gelmiş yok olmakla karşı karşıya bulunuyordu. Avrupa'da kapitalizmin gelişmesi, ulusal uyanışlar, bağımsızlık hareketleri,1789 Fransız devriminin yankıları, Balkanlarda ulusal kopuşlar Anadolu'da yaşayan Ermeni ve Rum toplumlarında da oluşmaya başlamıştır.

Osmanlı, iktidarı altında yaşayan Ermenilere, azınlıklara ibadet özgürlüğü, mülklerinin güvence altına alınması, reformlar, yasa önünde, vergi alanında eşitlik vaat ediyordu.

Türki entergasyon dinamikleri ve anadilde egitim

TC’nin Lozan sonrası Kürdistan’a ilişkin programı askeri işgal,asimilasyon ve entegrasyon temelli olmuştur.  Kürdistanlılar askeri işgale ve asimilasyona karşı ciddi isyanlar geliştirmiş,mücadeleler vermiş ve bedel ödemişlerdir.Kuzey Kürdistan’da askeri işgale karşı belli gerilla alanları haricinde herhangi bir kazanım elde edilememiş,ancak asimilasyona karşı yürütülen mücadele hedefine tam ulaşamasa da belli sonuçlar üretmiştir. 

Gülfikâr Aksu'nun Anısına/ Hasan Aksu

Gülfikâr Aksu'nun Anısına: "Cocuglar Bize Oyle Ogrettiler. Ne Bilek Hakim Beg; Biz İbocuyuk, Tikkocuyuk!"/ 

Ben Annemi 18 Mayıs 2000 yılında yitirdim. Annem her Anne gibi önce Kadın’dı. Doğurgan özelliğinden gelen koruma, kollama, her şart altında sahiplenme esasıydı. Erkek egemen toplumunda kadın olduğundan dolayı, cins ayrımcılığına uğradı. Baskı ve şiddet gördü. Kürt olduğundan dolayı ulusal baskıya uğradı. Alevi olduğundan dolayı dinsel, mezhepsel baskılara maruz kaldı, aşağılandı.

Kürtler Ve Burjuva Yalanlar

 

Burjuva siyasal iktidar, iktidarini korumak, işçileri bölmek, birbirine düşürmek, kendi şoven-kirli siyasetinin bir parçası olarak, işçileri kullanmak için her türlü ideolojik silahını kullanıyor.

Güncel Sanatın Vahim Hâl(sizliğ)i[*]

 “Süren acılara dayanmak,çabucak ölmekten çok dahabüyük bir kahramanlıktır.”[1] 

Pablo Picasso’nun, “Her çocuk sanatçıdır. Ama sorun; büyüdüğünde geriye nasıl bir sanatçı kalacağıdır,” saptaması sanat ve insan ilişkisinin en net betimlemelerinden biriyken; bu da biz(ler)e sanatın “Anne bak kral çıplak” diye haykıran çocuksu naifliğinden beslenen isyancı niteliğini anımsatır. Bu elbette işin bir yanıdır.

Sayfalar