Cuma Mayıs 17, 2024

Dayanışma Yaşatır, Gerçekler Özgürleştirir!

Dayanışma,“sosyal mesafe” adı altında birbirinden yalıtılmak, birbirine yabancılaştırılmak istenen ezilenler için tüm bunlara karşı geliştirdiği bir panzehir işlevi gördü.

Dayanışmanın, ezilenlerin inceliği ve gücü olduğu pandeminin tavan yaptığı süreçlerde günlük yaşamda bir kez daha ispatlandı. Salgın karşısında hiçbir önlem almayan devlete inat ezilenler, kendi öz örgütlenmelerini, tabandan gelişen inisiyatiflerini inşa etti.

Bu bağlamda ‘dayanışma’ gerek devrimci-demokratik, yurtsever güçler gerekse de emekçi kitleler açısından geleceği örme ve kazanma mücadelesinde önemli bir rol oynamaktadır.

Ezilenlerin söz konusu inceliğini, dayanışmasını ilmek ilmek örmek, bunun için mümkün olan tüm yol ve yöntemleri araçları kullanmak, bugün sürecin öne çıkan temel halkalarından biri olmak durumundadır.

Kuşkusuz bunu yaparken özellikle de salgın sürecinde kitlelerin kafasında yaratılan yoğun bilgi kirliliği ve dezenformasyona karşı güçlü bir mücadele yürütmemiz gerekiyor.

Tüm yoğunluğuyla devam eden bu süreçte, gerçek ve doğru bilgi, devrimci bir bakış açısıyla ortaya konulan analiz ve yorumlar söz konusu karanlığın parçalanmasında çok önemli bir rol oynuyor. Devrimci, sosyalist ve yurtsever basının ‘gerçekler devrimcidir’ mottosuyla ortaya koyduğu duruş ve çaba son derece anlamlı ve değerlidir.

Bu tablo içinde, dayanışmanın, ezilenlerin direniş ve mücadelesinde örgütlenmesi ve büyütülmesi ile doğru bilgiye, gerçeğe ulaşmanın adresi olarak devrimci ve sosyalist basının/medyanın rolünü birlikte tartışmak gerekiyor.

Bu iki öznenin birbirinden beslenen, birbirini tamamlayan bir içeriğe sahip olduğu açık. Süreci, gerçeğin peşindeki odaklardan, halktan yana olan aktörlerden takip etmek ezilenlerin dayanışmasına katkı sunacaktır.

Kuşkusuz bunun andaki karşılığı devrimci-sosyalist ve yurtsever basındır.

Bu bağlamda devrimci basınımıza-medyamıza yönelik ele alışımız aynı zamanda onun özgürleştiren, değiştiren, ezilenlerin gündelik yaşamına bir yanıyla da müdahale eden özelliğiyle ele alınmak durumunda. Bu, devrimci yayının, halk demokrasisi ve sosyalizm fikriyatının kolektif bir ajitatörü olmasının yanında kolektif örgütleyici olduğu gerçeğine de uygundur.

Bugünkü durumda, devrimci-sosyalist medyamızın kitleler nezdindeki kolektif örgütleyici misyonunu, dayanışma bağlamında tartışmak yerinde olacaktır.

Devrimci basın, karanlığa yakılan bir meşale olduğu kadar kitlelere kendi sorunlarını aktarıp, buradan hareketle demokrasi ve özgürlük mücadelesinin koordinatlarına ilişkin birtakım ipuçları veren bir niteliğe sahiptir.

Ezilenlerin dayanışmasının örülmesine hizmet etmek, bu bağlamda kolektif örgütçü olarak daha aktif kılınmak üzere gazetemizin öne çıkması elzemdir.

Kolektif Örgütleyici Olarak Devrimci Basın!

Devrimci yayınımızın gücü, açık ki sesi olduğu, sorunlarına dokunduğu, işçi ve emekçilerin, kadın ve LGBTİ+lerin, Kürtlerin ve Alevilerin sahiplenmesiyle artacaktır. Bu ilişki beraberinde devrimci yayının temasta olduğu kitlelerin daha fazla bir arada durmasına ve örgütlenmesine de hizmet edecektir.

Kampanyamız, gazetemiz Özgür Gelecek başta olmak üzere tüm yayınlarımızın kitlelerin eleştiri ve önerilerine açılmasını hedefleyecektir. Gerek sosyal medya platformları gerekse de basılı halde yayınlarımıza yönelik her türlü görüş ve öneri bizi besleyecek, ileri taşıyacaktır.

Kampanyamız, pandeminin yarattığı koşullar dikkate alınarak örgütlenecektir. Bu bakımdan geniş bir araya gelişleri, toplantı ve etkinlikleri önemsemekle birlikte yöntem anlamında daha küçük gruplarla-atölyeler şeklinde  de örgütlenebilir.

Söz konusu atölyelerde, yazılı ve görsel medyamıza dair tartışmalar yürütmek buna paralel şekilde bizi takip eden yoldaşlarımızın/okurlarımızın birliği ve dayanışmasını örgütlemek hedefimizdir.

Özgür Gelecek’i takip eden okurlarımız aynı zamanda benzer bir ideolojik-politik iklimi paylaşmaktadır. Bu, dayanışmanın temel taşlarından da biridir. Çağrımız okurlarımız ve yoldaşlarımızın arasındaki bağın güçlendirilmesine, dayanışmanın büyütülmesine ve elbette bizimle iletişim ve ilişkilerin güçlendirmelerine yöneliktir.

Gazetemizin ister basılı ister görsel medyada niteliğini artırmasının, bir odak olmasının yolu da toplumsal yaşamın çeşitli katmanlarından ve alanlarından beslenmesiyle olacaktır.

Kampanyamız kabaca, ekim ayının sonlarında başlayacak ve aralık sonunda bitecektir.

Bir araya gelişlerin öne çıkan yönü, devrimci yayınımızın kolektif örgütçü yanı ve kitlemizle ilişkilerinin güçlendirilmesi ve ondan daha fazla beslenmesine dönük olacaktır.

Sosyal medyamızın mevcut durumuna dair tartışmalara ek olarak basılı gazetemizin ileri kitlemiz nezdinde bir araç olarak kullanılmasını yeniden gündeme taşımakta hedeflerimizden biri olacaktır. Özgür Gelecek, ezilenler arasında dayanışmanın inşa edilmesi için güçlü bir araç, bir zemin olabilir; Çağrımız buna yöneliktir!

Çalışma boyunca her alanın özgünlüğünü dikkate almak ve her alanın öne çıkan ihtiyacı üzerinden bir tartışma yürütmek doğru olacaktır.

Kampanyamız; gazetemizin kitlemizle bağını güçlendirmeyi, onların eleştiri ve önerilerini doğrudan almayı amaçlamaktadır.

Kampanya kapsamında devrimci basının kolektif örgütleyici misyonunu, dayanışma temelinde tartışmaya açmayı-yaşama geçirmeyi hedefliyor.

2419

Özgür Gelecek

Gündem ve güncel gelişmelere ilişkin politik açıklama ve yazılar. 

Özgür Gelecek

Hazan Ayının Şehitleri

Kasım, proletarya partisinin en değerli kadro, komutan ve savaşçılarının katledildiği aylardandır.  Hüzün ve öfkenin birlikte yaşandığı aydır. III. Konferans delegelerini, komünist önder Mehmet Demirdağ’ı ve Aliboğazı şehitlerini hep bir hazan ayında kaybettik. Zafere açılan kapıyı adım adım aralayan, özgürlüğe giden yolu damla damla döşüyen Kasım ayı şehitlerimiz tarihin yüceliğine kavuşanlardır. Onlar, yarınların mutlak yenenleri olarak yazılacaktır parti ve devrim notlarımıza.

“Durum İyidir, Gerçekler Devrimcidir”

Yaşadığı dönemin özelliklerini anlayarak, savaşın hükmüne, zorun değiştirici rolüne inanan, sınırlı yaşamını sınırsız davaya adayan önder yoldaş Mehmet Demirdağ ölümsüzdür! Özgürlüğü ve kurtuluşu herkesten ve her şeyden daha fazla isteyen bu uğurda emeğin eğittiği bilinçle savaşarak şehit düşen proletarya partisinin dördüncü genel sekreteri Mehmet Demirdağ yoldaşı üstlendiği öncü pratik ve önder duruşuyla tanırız.

Yalım Nubar’dan Ozanyan Nubar’a Süren Hikaye Bizim!

Botan’dan Yozgat’a dek uzanan toprakların bağrından çıkıp İstanbul Ermeni yetimhanelerinde okumaya gelip, orada bilge önder İbrahim Kaypakkaya yoldaşın devrimci görüşleriyle tanışan ve tutkuyla bağlanan yoksul Ermeni çocukların hikayeleridir, Ermeni devrim şehitlerimizin hikayeleri.

Onları doğdukları topraklardan koparıp buruk ve sancılı bir şekilde İstanbul yollarına düşüren tarihsel gerçeklerin yanında yokluk ve yoksulluktur da. Onları İstanbul yolculuğuna çıkaran çaresizlik, yalnızlık, sahipsizliktir.

Mısır'ı Mesken Tutan Türk Tekelleri

Deutsche Welle (DW)'de Aram Ekin Duran'ın, „Türk Şirketleri Mısır'a Kaçıyor“ adlı bir haberi yayınlandı. Sıradan bir haber gibi gözüküyor, ama, Türkiye ekonomisinin ve Türk devletinin niteliğini araştıranlar, sorgulayanlar için küçük bir haber olmaktan öte bir anlam taşıyor. Özellikle de kendine ML ve Maoist diyen komünist örgütler için daha fazla önem taşıması gerekiyor.

Hesaplaşma mı? Kutlama mı?

Faşist TC devleti hem ülke içinde hem de bölgesel düzeyde, resmi ve sivil militarist güçleriyle başta Kürt halkı olmak üzere demokrasi ve özgürlükten yana olan herkesi yok etmek ve devlet terörüyle susturmak için çalışmaya devam ediyor. Bu süreç aynı zamanda TC’nin kuruluşunun da yüzüncü yıl dönümüdür.

TC, yüz yıl önce Osmanlı yıkıntıları üzerinde tekçi bir zihniyetle kuruldu. Ermeni soykırımında, diğer azınlık halkların yok edilip sindirilmesinde aktif rol alan ittihatçı birçok ırkçı kadro da kuruluş sürecinde rol aldı.

Halka Nasıl Yaklaşacağız?

Milyonlar açlık ve yoksulluk içinde, demokratik haklardan yoksun, özgürlük kırıntılarına bile muhtaç bir durumda yaşıyor. Haksızlık, hukuksuzluk ve adaletsizlik karşısında kitleler ya seslerini yeterince yükseltememekte ya da sınırlı sayıda insanla zulüm karşısında direnmeye çalışmaktadır. Birbirinden bağımsız, sınırlı direniş güçlerinin mücadele ettiği süreci yaşıyoruz. Damlaların derelere, derelerin nehirlere, nehirlerin bendlerini yıkacak duruma gelme ihtiyacı var.

“Kuruluşunun 100. Yılında TC’nin Diğer Yüzü Türkiye’de Ulusal Azınlıklar Sorunu”*

Türkiye’de ulusal sorun ve azınlıklar meselesini incelerken nasıl bir ülkede yaşadığımız, ülkeyi hangi sınıfların yönettiği, ulusların hangi tarihi koşullarda ortaya çıktığı, ulusal sorunun ekonomik ve politik nedenlerini açıklamak durumundayız.

Ulus, tarihsel olarak meydana gelmiş, ortak bir dil, ortak bir pazar, ortak bir kültür birliği ve ortak bir ruhi şekillenmende ifadesini bulan istikrarlı bir insan topluluğudur. Ulus, sadece tarihi bir kategori değil bir çağın, yükselen kapitalizm çağının ortaya çıkardığı bir olgudur.

Yüz yıllık çakma Türk devleti (Nubar Ozanyan)

Aradan bir asır geçmesine, tarihin yaprakları değişmesine karşın Türkiye Cumhuriyeti temelde bir değişime gitmeden dün olduğu gibi imha ve inkar zihniyetiyle yaşamaya, Orta Çağ’ın karanlığında kalmaya devam ediyor.

Fetih ve işgallerden, zulüm ve soykırımdan başka övünülecek bir tarihi, Hitler faşizmine örnek olmaktan başka bir başarısı olmayan TC, ceberut devlet olma niteliğinden hiçbir şey kaybetmeden yüzüncü yılını kutluyor.

Aşk Her Şeyi Affeder mi - Partiler Neden Diktatör / ERGÜN ASLAN

Klasik emperyalizmle modern emperyalizm arasında çeşitli proletaryaların ve (komprador) sınıfların olduğu bir memlekette modern proletaryaların partisinin birliğinin ve özgürlüğünün yegane (ve yegane) güvencesinin yerel yönetimlerin özerkliğe varabilecek kadar geniş demokratik haklara sahip olmaları olduğu bilgisini kim inkar edebilir ki.

Üüüü.... üüüü....

Ya.... ya...

Bir insan aldığı görevden başka her şeyi konuşur mu.

Hom... hom.. hom...

Bunlar... bunlar... daha çok....

 Filelerin sultanlarını karşımıza çıkarırlar.

 Daha çok...

Rojava, Filistin, Karabağ: İşgal, Yıkım ve Direniş (Yorum)

Ortadoğu tarihi boyunca yer küremizin en çatışmalı bölgelerinden biri olmuştur. Bölgenin stratejik konumu, uygarlığın gelişim düzeyi, baskıya, sömürüye dayalı dış müdahaleler için güçlü zeminler sunmuştur. Kuşkusuz bölgedeki iç çelişkiler ve çatışmalar da her zaman dış müdahaleleri kolaylaştırmıştır. Özellikle dinsel ve mezhepsel çatışmalar hem çağdaş temelde toplumsal gelişmeleri frenlemiştir hem de bölgeyi dış saldırılara açık hale getirmiştir. Bu nesnel zemin üzerinde toplumsal çürümeler, işbirlikçi ilişkiler ve itaat kültürü bir yaşam tarzına dönüştürülmüştür.

“Hamas-İsrail Çatışmasında” İtidal Çağrısı Yapmak…(Polemik)

Filistinli 14 direniş örgütünün, 7 Ekim günü “Aksa Tufanı” adıyla İsrail devletine yönelik operasyonu, başta Ortadoğu olmak üzere tüm dünyada büyük bir yankı uyandırdı. Hamas gibi İslamcı örgütlerin yanısıra ve de Filistin Halk Kurtuluş Cephesi, Filistin Demokratik Halk Kurtuluş Cephesi gibi Marksist eğilimli hareketlerin de yer aldığı hamle, Siyonist İsrail’in tarihi boyunca aldığı en büyük darbelerden biri olarak kayıtlara geçti. Sözkonusu direniş, kısa sürede dünyanın dört bir yanında devrimci, ilerici güçler nezdinde çok ciddi saflaşmaları da beraberinde getirdi.

Sayfalar