Cumartesi Mayıs 25, 2024

Dersim’de Birahaneler,Yalanlar ve Gerçekler -Ergin Doğru

Dersim üzerinde oynanan oyunlar ve kumpaslar kadar, Dersimlinin kendi kendine ettiği de az değildir. Bu yaklaşım özellikle son dönemlerde egemenler tarafından yoğunlaştırılan çürütme ve yozlaştırma politikalarının sonucu olan birahaneler için yapılan demokratik eylemlere yaklaşımda kendini gösteriyor.

Dersim’den uzak yaşayan, olayları sadece sanaldan takip eden ya da birilerinin sözleri üzerinden yorumlaya çalışan kimi Dersimlilerin neredeyse birahaneleri savunur duruma düşmesi gerçekten üzücüdür. Elbette bunu yaratmak isteyen ve toplumun algısını dönüştürmeye çalışan Kürt ve devrimci karşıtı kesimlerin bu noktadaki bilinçli çabalarını da es geçmemek geçiyor.

Öncelikler Dersim’de birahaneler ve yozlaşmaya karşı Dersim gençliğinin yürüttüğü kampanya ve demokratik refleksleri doğru ortaya koymak, Dersimliler açısından ahlaki bir tutumdur.Egemenlerin yıllardır birer batakhane şeklinde işlemesine göz yumdukları ve adeta teşvik ettikleri bu batakhaneler özünde birahane değildir. Adı birahane olsa da buralar birer “pavyon” şeklinde çalıştırılıyor. Buralarda çalışan kadınlar üzerinde yaratılan sömürü, trajik öyküleri de beraberinde açığa çıkarıyor. Öyleyse çarpıtılan gerçeklerden bir tanesi olan” bira içilmesine ve kadın çalıştırılmasına karşı çıkılıyor ”sözleri koca bir yalandır. Dersimliler kimsenin ne içtiği ile ilgili değildir. Yine burada kadın çalıştırılmasına karşı çıkılıyor söylemi ise daha büyük bir yalandır. Burada karşı çıkılan konsomatris olarak çalıştırılan ve adeta seks kölesi haline getirilmiş kadınlar üzerinde topluma dayatılan bilinçli politikaya karşı duruştur. Yoksa ne kadının çalışmasına ne de orada iradeleri dışı çalışmak zorunda bırakılmış kadınlara bir düşmanlık yoktur. Bu yalana karşı en büyük ispat ise Dersim’in birçok işyerinde kadın çalışırken ,tepkiler neden sadece iki üç pavyonla sınırlıdır iyi düşünmeli.

Bu konuda gençliğin gösterdiği demokratik tepkiler sonuna kadar haklı ve meşrudur. Topluma dayatılan bu çürütme siyasetine karşı elbette en büyük tepkiyi gençlik verecektir. Her geçen gün Dersim’i bir ağ gibi saran alkol, uyuşturucu ve fuhuşa karşı toplumsal değerleri ve ahlaki duruşu göstermek ve topluma dayatılan çürütme siyasetine karşı korumak Dersim gençliğinin görevidir. Gençliğin üstlendiği bu görevi takdir etmek yerine bunu yeren, karalayan ve çarpıtan anlayış sahiplerinin kimin hizmetinde olduğu açıktır.

Tartışmalardaki üzüntü verici bir diğer nokta ise özgürlük kavramıdır. bazı kesimlerin bilinçli olarak yürüttükleri manipülasyon ve dezenformasyon politikalarının gereği olarak yaşanılanları özgürlüğe karşı bir hamle gibi göstermek en iyi yorumla talihsizliktir. Özgürlük gibi ulvi ve uğruna büyük bedeller ödenmiş kavramın bu kadar sığlaştırılması ve içeriğinin boşaltılarak ters düz edilmesi Dersim’e en büyük hakarettir. İnsanların uğruna ölümleri göze aldığı, işkencelerden geçtiği, esaret yaşadığı

özgürlük kavramını getirip bir şişenin ucuna bağlayan kimi düşünce fukaralarına en azından ayıptır demek gerekiyor.

Bu kadar mı basit, bu kadar mı sıradanlaştıracağız özgürlüğü. İki şişe ile sağlanan özgürlüğün çapı ve kapasitesi ancak ayılana kadardır. Kaldı ki bunu özgürlük olarak bize yutturmak isteyenlerin hiç masum olmadıkları da ortadadır.

Bizler bu coğrafyanın çocukları olarak Dersim’e ve topluma dayatılan bu yok etme siyasetine karşı sonuna kadar direneceğiz. Bu anlamda toplumun kendi değerleri ile buluşarak, var olan zenginliğini geleceğe taşıması için elimizden geleni yapacağız. Bunun içinde gerek sistem gerekse farklı yönden sistemin sözcülüğüne soyunmuş kesimler ile de demokratik ve ideolojik mücadele yürütmeye devam etmek her Dersimlinin önemli ve acil bir görevidir.

94334

Misafir yazarlar

Güncele iliskin yazilariyla sitemize katki sunan yazar dostlarimiza ait bölüm

Son Haberler

Sayfalar

Misafir yazarlar

Bize Cesur İnsanlar Lazım

"Kurtuluş belki de senin gökyüzünü çizdiğin resimlerdir."

Ah cancağızım... vay cancağızım...

Antalya'ya gider sınırı gümrüksüz geçen metalarla fontiye durursun.

Dersim'e gidince de sınırı gümrüksüz geçen metaların nohut üretimini bitirdiğini öne sürerek içki şişelerini...

Fontiye duranların kafasında patlatırsın.

Sıra, korku politik bir davranış olduğundan üretince... öpülmekten... korkar hale getirilen dudakların tüm yaşadıklarını sosyo - ekonomik yapı içerisinde adlandırmasına gelince de....

Ah cancağızım... vay cancağızım...

İnan...

Dijitalleşme: İşçinin Üretim Sürecinin Denetleyicisi ve Düzenleyicisi Olacağı Tarih

 

Rosa özgürlüğün ta kendisiydi

“Hareket etmeyenler, zincirlerin

ne kadar ağır olduğunu bilmezler.”[1]
 
“… Bu zehirli kaltak, bir maymun kadar zeki olmakla birlikte sorumluluk duygusundan tümüyle yoksun olduğu ve tek motifi kendini haklı çıkarma yolunda neredeyse sapkınca bir istek olduğu için daha çok zarar verecek,” diye yazıyordu Victor Adler August Bebel’e 5 Ağustos 1910 tarihli mektubunda.

İbrahim KAYPAKKAYA'nın Ölümünün 50. yılı Vesilesiyle

 

“CEHENNEMİN GİRİŞ KAPISI”NI YIKAN KAYPAKKAYA

VE

ONUN ÖĞRETTİKLERİ...

Yusuf KÖSE

İBRAHİM KAYPAKKAYA’DAN ÖĞRENMEK[*]

 

“İşçi sınıfının

ekmekten çok

onura ihtiyacı var.”[1]

 

Patika Dergisi (PD): İbrahim Kaypakkaya’nın katledilmesinin üzerinden 50 yıl geçti. 50. yılında Kaypakkaya’yı özgün kılan nedir?

 

Sibel Özbudun (SÖ): İbrahim Kaypakkaya’nın 68 devrimci hareketi içerisindeki, onu hem kendi bağlamı, hem de günümüz açısından “özgün” kılan, bence “süreklilik içinde kopuştan kopuş”u temsil etmesidir.

Sosyalizm/Komünizm Nedir? (MLPD Programı)

Sosyalizm ve komünizm hakkında düşündüklerinde birçok insanın aklından geçen sorulara bazı yanıtlar.

Sosyalizm nedir ki?

 Sosyalizm, kapitalizmin toplumsal alternatifidir. Günümüzün devlet-tekel kapitalizminde, uluslararası tekeller kendilerini tamamen devlete tabi kılmış ve tekelci sermayenin organları devlet aygıtının organlarıyla birleşmiştir. Tüm toplum üzerinde çok yönlü egemenliklerini kurmuşlardır. Aynı zamanda, hakim olan uluslararasılaşmış üretim tarzı, dünyanın birleşik sosyalist devletleri için maddi hazırlığı tamamlamıştır.

Dinci-Faşist Gericiliğin Merkezi: Emperyalist Türk Devleti

Özellikle son 15 yıldır dinci (müslüman) gericiliğin merkezi olduğu rahatlıkla söylenebilir. ABD'nin Afganistan ve Irak'ı işgali ve peşinden Kuzey Afrika ülkelerindeki 2010 ayaklanmaları ve Mısır'da geçici olarak Müslüman Kardeşler örgütünün iktidara gelmesi ve peşinden Suriye'de geliştirilen olaylar, Türk devletine, dinci AKP'nin de iktidarda olması, yeni bir emperyalist yayılma politikasını benimsetmiştir.

KAYPAKKAYA’DAN KALAN…[*]

SİBEL ÖZBUDUN-TEMEL DEMİRER

 

“Türkiye’nin geleceği çelikten yoğruluyor;

belki biz olmayacağız ama

bu çelik aldığı suyu unutmayacak.”[1]

 

18 MAYIS | Umudu Büyütmeye Devam Ediyoruz

"Kaypakkaya'nın kurduğu parti ve oluşturduğu program etrafında elli yıldan fazla bir süredir kavgasını sürdüren yoldaşları büyük bir mücadele ve direniş geleneği yarattılar. Kaypakkaya'nın görüşlerini büyük bedeller ödeyerek bu günlere taşıdılar, taşımaya devam ediyorlar..."

 

Tam 50 yıl önce 1973’ün 18 Mayıs’ında 1971 silahlı devrimci çıkışının “komünist yüzü” İbrahim Kaypakkaya, Amed Hapishanesi’nde Kemalist faşist diktatörlük tarafından katledildi.

“Cabbar”laşan Ermeni (Nubar Ozanyan)

Sonu gelmez Ermeni-Kürt düşmanlığı üzerinden yaratılan büyük korku, bilinçleri kuşatıp yürekleri tutsak almaya devam ediyor. Aradan 108 yıl geçmesine karşın Ermenilerin baskı görme, işini kaybetme vb. korkularından dolayı kendilerini inkar ederek kimliklerini gizlemelerinin trajik hikayeleri yazılmaya devam ediyor. Her an baskı görecekleri endişesiyle güvercin tedirginliği içinde yaşamaya devam ediyorlar.

Soykırımlara Karşı Direnişi Büyütelim!

 

Sayfalar