Çarşamba Mayıs 22, 2024

“Devletin Kıskacında Halk Gençliği”

T.C Devleti kurulduğu günden bu yana kendine muhalif kesimleri katletmekte bir sakınca görmemiş, bunu bir devlet geleneği haline getirmiştir. Ancak bazı kesimlerde, devlet olanca gücüyle saldırsa da toplumsal muhalefet dinmemiş, şanlı direnişlerle devletin katliamlarına karşı halkın direnme ruhu sönmemiştir.

Topuyla, tüfeğiyle gerçekleştirdiği saldırılarla istediği politikayı gerçekleştiremeyen devlet, saldırılarının sistemini değiştirmiş, bireylerin yanı sıra toplumun kültürel değerlerini de hedefine almıştır. Direnişçi yapısıyla öne çıkan yerlerde kültürel değerleri yozlaştırma, halkı, inançlarını inkâr ve asimilasyon politikalarına girişmiştir. Yoksul ve emekçi kesimin yoğun olarak yaşadığı mahalleler devlet nezdinde her zaman sorun olarak görülmüştür. 77 1 Mayıs’ında devrimcilerin ve halkın can bedeli mücadeleleri ile kurulan, adını 77'nin kanlı 1 Mayıs'ından alan 1 Mayıs Mahallesi, 2 Eylül'de devletin yıkım saldırısı ile karşı karşıya kalmış, ancak şehitler vermek pahasına mahallesine sahip çıkmış ve bir direniş geleneği yaratmıştır.

Devlet, katliamlarının ardından yozlaştırmaya, yok etmeye yönelik politikalarına devam etmektedir. Bu yıkım saldırısı bugün kentsel/rantsal dönüşüm adı altında gerçekleştirilmeye çalışılmaktadır. Açıktan saldır-a-mayan devlet, halkımızın değerlerini yozlaştırmaya, halk gençliği çeteleşme, uyuşturucu gibi yoz kültürlere çekmeye çalışmaktadır. 94'lü yıllardan itibaren mahalleye birçok pavyon açılmış, kahvehaneler polisin korumasıyla kumarhanelere evirilmiş, işsiz olan halk gençliği çeteleştirilerek  bir uyuşturucu rantı oluşturulmaya başlanmıştı. Devrimciler ve mahalle halkı tarafından pavyonlara yaşam hakkı tanınmasa da kumarhaneler, uyuşturucu ve çeteleşme hala gündemde duran sorunlar arasındadır.

Faşist devlet beslediği çetelerle halka zorbalık yaparak, değerlerini, kültürlerini yozlaştırarak sindirmeye, halkı kendi evinin içine kapamaya çalışmaktadır. Komşusuna, çevresine yapılan bir saldırıya "bana gelmesinde ne olursa olsun" diyen bir toplum modeli yaratma çabasındadır.

Ancak 1 Mayıs Mahallesi temelleri sağlam, köklerini unutmayan ve zihninde yaşananları canlı tutan bir mahalledir. 1 Mayıs halkı bugün sorun olarak yaşadığı bu tablonun kısa bir sürede üstesinden gelebilecek bir bilince, tarihsel deneyime sahiptir. Mahalleye, halk gençliğine yönelik yapılan her saldırıda bir olup düşmana karşı gelebilecek direniş ruhuna sahiptir. Çelik aldığı suyu unutmamıştır henüz.

Bunun son örneklerinden birini, Gezi İsyanı sırasında görmek mümkündür. Ezilen, sömürülen işçi, emekçi, LGBTI, öğrenci vb toplumun her kesiminden insanlar, sokaklara dökülmüş, günlerce egemenlerin uykularını kaçırmıştır. Gezi İsyanı Taksimde başlamış, kısa sürede ülkenin her yanında kendini sokaklara dökülen milyonlarla ortaya koymuştu. 1 Mayıs Mahallesinde de halk isyanın hemen her gününde sokaklara inmiş, binlerce kişilik kitlelerle yürümüştü.

Son dönemde apolitik olarak değerlendirilen halk gençliği de, Gezi İsyanının en önemli ayaklarından birini oluşturmuştur. Devlet tarafından gerek medya kurumları gerek eğitim sistemiyle kirli politikalar empoze edilmeye çalışılan, apolitize bir ortama itilmeye, sınıf gerçekliğinden koparılmaya çalışılan halk gençliği, faşist devlete cevabını meydanlarda dövüşerek, barikat barikat direnerek vermiştir.

Sokaklara inen, faşistlere alanları dar eden halk gençliğinden biri de Mehmet Ayvalıtaş'tı.

Taksimde yapılan polis saldırılarına karşı 1 Mayıs Mahallesinde gerçekleşen eylemde yerini alan Mehmet Ayvalıtaş, kitlenin otobanda yolu kestiği sırada sivil faşistlerce üzerine sürülen aracın altında kalarak katledilmişti.

Kuruluşundan bu yana, devletin sürekli, sistematik saldırısına maruz kalan 1 Mayıs Mahallesi, 2 Eylül ruhundan vazgeçmediğini bir kez daha göstermiştir.

Bugün bir kez daha mahallemizde yozlaşmaya, çeteleşmeye, uyuşturucuya geçit vermeyeceğimizi haykırmak için Cuma Gül'den, Hüseyin Aslan'dan, Hüseyin Çaparoğlu'ndan, İsmail Poyraz'dan, Hasan Yıldırım'dan Mehmet Ayvalıtaş'a uzanan şehitlerimizin bizlere bıraktığı kızıl bayrağı yükseltmek için dayanışmayı büyütelim, devrimci mücadeleyi yükseltelim.

1 Mayıs Mahallesinden ÖG Okuru

86426

Kürt Kerbelası‏

 

Boyunlarına ip geçirerek bir duvarın üzerine dizdikleri küçücük çocukları aşağı itip boşlukta sallandırarak boğuyorlar. Çocuklar çırpına çırpına can verirken o vampirler, "Allah Allah" naraları ile onların can çekişini seyrediyorlar.

Bu oyunu zor bozar

 

 

Tarihte, zorun rolü üzerine çok şeyler söylenmiştir. Özellikle sınıfsal zorun ortaya çıkışı, varlığı ve uygulanması konusunda, burjuvazinin ideologlarıyla Marksistler arasında ciddi bir ayrım konusu yaşanmış ve yaşanmaktadır. Burjuvazi, kendi sınıfsal zorunu meşru görürken, ezilenlerin, özellikle de işçi sınıfının burjuvaziye karşı uyguladığı devrimci zorun adını bile duymak istemediği gibi, bunu “toplumsal etik dışı” olarak, son yılların burjuva moda deyimiyle,  “terörist” eylemler olarak kriminalize etmeye çalışır.

On İki İmamlar Alevi Olabilir mi ? 1-2

“…Bir insanın arınmışlık düzeyi en güzel sahip olduğu hoşgörüyle, anlayış ile ölçülebilir. Arınmış insan başkalarını yargılamaktan uzak, olayları ve insanları çok geniş bir bakış açısı ile görebilen, hoşgören, olaylar karşısında sukunetini yitirmeyen, her şeyi doğallıkla kabul eden bir yapıdadır. İyi yada kötü diye ayrımları yapmaktan kaçınır, sevgisi bütüne, herkese ve her şeyedir. Hoşgörüsündeki yükseklik, onun bu sevgiyi bu şekilde eksiksizce ve adilce aktarabilmesini sağlar. Korku ve endişelerden hemen hemen tamamen uzaklaşmıştır.

Minaresiz Camiler ve Alevi Asimilasyonu

 

Dedeler var hoca olmuş bir nevi
İhtirasa kurban edilmiş sevi
Minaresiz cami gibi cemevi
Aleviyi namaz kılarken gördüm

(Ozan  Emekçi)

 

Bazı Milliyetçi Ermeni Aymazlara Zorunlu Cevap! Hasan Aksu.‏

 

İnsan eğer ırkçılık, milliyetçilik ve şovenizmden ideolojik gıda alıyorsa; her şart ve koşulda diğer ulus ve azınlıklara kin nefret ve kan kusarak nemalanıyorsa; adı ne olursa olsun sosyalizm ve de komünizm düşmanlığı yapıyor demektir. Çünkü her türlü milliyetçilik yaşanan örnekleriyle hepimizin malumudur.

T.“C”NİN HÜLASASI: “HAYATA DÖNÜŞ” HAREKÂTI’NDAN ROBOSKÎ’YE![1]

 

“Acı veriyorsa geçmiş;

geçmemiş demektir.”[2]

 

“Geçmiş” diye sunulan ama bugünden, yani T.“C” hülasasına denk düşen “Hayata Dönüş” harekâtı’ndan Roboskî’ye uzanan vahşetten söz etmek; egemen hukuk(suzluk), zorbalık, şiddet tarihinin sayfalarında gezinmektir.

Kolay mı?

BE ZİMAN JÎYAN NA BE![1]

 

“Yaradılış gözyaşı vermiş bize,

acıma çılgınlığı vermiş,

İnsan artık dayanamaz gibiyse,

 üstelik

Ezgiler, sözler bağışlamış bana, yaramı

Bütün derinliğiyle dile getireyim diye;

Ve acıdan dili tutulunca insanın,

bir Tanrı

Çektiğimi anlatayım diye

bana dil vermiş.”[2]

 

Paris katliamının failleri ve düşünülmeyenler

 

KÜRT MESELESİNDE EVRİM Mİ KANSIZ DEVRİM Mİ?

 

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın hayret verici çalımının gölgesinde süren Devlet-Öcalan görüşmesi -bana ümit vermese de- tereddütsüzce desteklenmelidir. Desteklenmelidir, çünkü anlaşma sağlanırsa hiç değilse savaş duracak ve artık gençler ölmeyecek. Bir de cezaevlerindeki binlerce insan dışarı çıkacak. Sadece bu iki nedenle de olsa görüşmelerin mutabakatla sonuçlanması için taraflar adım atmaya teşvik edilmelidir.

 

KÜÇÜK BURJUVAZİNİN ÖZGÜRLÜĞÜ ARADIĞI YER

Küçük burjuva aydınları sosyalizmi sevmezler. Gerçekte, onların sevdiği düzen, kapitalist sistemdir. Kapitalist sistemin kendilerine dokunmamasını isterler. Onların tek istekleri; “özgürce yazmak”, “özgürce sanatlarını gerçekleştirmek”... Ancak, bu kutsal “özgürlüğün” içinde, kapitalist sistem tarafından ezilen işçi ve emekçilerin özgürlüğü yoktur. Onlara göre, işçi ve emekçilerin görevi; kapitalist iş bölümü gereği sermaye sahibine artı-değer üretmek...

İSLÂMCI-MUHAFAZAKÂRIN ZİHİN HARİTASINDA BİR GEZİNTİ: “NASIL BİR KADIN(LIK)”?[*]

 

“Biri kurbağa öper,

biri yüzyıllarca uyur,

biri 7 cüceyle yaşar,

biri kuleye kapatılır.

Bir masal prensesi olsan bile

kadınlık zor.”[1]

 

1. Arap-İslâm İmgeleminde Kadın: Arzu ve Tehlike

 

Sayfalar