Salı Mayıs 21, 2024

“Devletin Kıskacında Halk Gençliği”

T.C Devleti kurulduğu günden bu yana kendine muhalif kesimleri katletmekte bir sakınca görmemiş, bunu bir devlet geleneği haline getirmiştir. Ancak bazı kesimlerde, devlet olanca gücüyle saldırsa da toplumsal muhalefet dinmemiş, şanlı direnişlerle devletin katliamlarına karşı halkın direnme ruhu sönmemiştir.

Topuyla, tüfeğiyle gerçekleştirdiği saldırılarla istediği politikayı gerçekleştiremeyen devlet, saldırılarının sistemini değiştirmiş, bireylerin yanı sıra toplumun kültürel değerlerini de hedefine almıştır. Direnişçi yapısıyla öne çıkan yerlerde kültürel değerleri yozlaştırma, halkı, inançlarını inkâr ve asimilasyon politikalarına girişmiştir. Yoksul ve emekçi kesimin yoğun olarak yaşadığı mahalleler devlet nezdinde her zaman sorun olarak görülmüştür. 77 1 Mayıs’ında devrimcilerin ve halkın can bedeli mücadeleleri ile kurulan, adını 77'nin kanlı 1 Mayıs'ından alan 1 Mayıs Mahallesi, 2 Eylül'de devletin yıkım saldırısı ile karşı karşıya kalmış, ancak şehitler vermek pahasına mahallesine sahip çıkmış ve bir direniş geleneği yaratmıştır.

Devlet, katliamlarının ardından yozlaştırmaya, yok etmeye yönelik politikalarına devam etmektedir. Bu yıkım saldırısı bugün kentsel/rantsal dönüşüm adı altında gerçekleştirilmeye çalışılmaktadır. Açıktan saldır-a-mayan devlet, halkımızın değerlerini yozlaştırmaya, halk gençliği çeteleşme, uyuşturucu gibi yoz kültürlere çekmeye çalışmaktadır. 94'lü yıllardan itibaren mahalleye birçok pavyon açılmış, kahvehaneler polisin korumasıyla kumarhanelere evirilmiş, işsiz olan halk gençliği çeteleştirilerek  bir uyuşturucu rantı oluşturulmaya başlanmıştı. Devrimciler ve mahalle halkı tarafından pavyonlara yaşam hakkı tanınmasa da kumarhaneler, uyuşturucu ve çeteleşme hala gündemde duran sorunlar arasındadır.

Faşist devlet beslediği çetelerle halka zorbalık yaparak, değerlerini, kültürlerini yozlaştırarak sindirmeye, halkı kendi evinin içine kapamaya çalışmaktadır. Komşusuna, çevresine yapılan bir saldırıya "bana gelmesinde ne olursa olsun" diyen bir toplum modeli yaratma çabasındadır.

Ancak 1 Mayıs Mahallesi temelleri sağlam, köklerini unutmayan ve zihninde yaşananları canlı tutan bir mahalledir. 1 Mayıs halkı bugün sorun olarak yaşadığı bu tablonun kısa bir sürede üstesinden gelebilecek bir bilince, tarihsel deneyime sahiptir. Mahalleye, halk gençliğine yönelik yapılan her saldırıda bir olup düşmana karşı gelebilecek direniş ruhuna sahiptir. Çelik aldığı suyu unutmamıştır henüz.

Bunun son örneklerinden birini, Gezi İsyanı sırasında görmek mümkündür. Ezilen, sömürülen işçi, emekçi, LGBTI, öğrenci vb toplumun her kesiminden insanlar, sokaklara dökülmüş, günlerce egemenlerin uykularını kaçırmıştır. Gezi İsyanı Taksimde başlamış, kısa sürede ülkenin her yanında kendini sokaklara dökülen milyonlarla ortaya koymuştu. 1 Mayıs Mahallesinde de halk isyanın hemen her gününde sokaklara inmiş, binlerce kişilik kitlelerle yürümüştü.

Son dönemde apolitik olarak değerlendirilen halk gençliği de, Gezi İsyanının en önemli ayaklarından birini oluşturmuştur. Devlet tarafından gerek medya kurumları gerek eğitim sistemiyle kirli politikalar empoze edilmeye çalışılan, apolitize bir ortama itilmeye, sınıf gerçekliğinden koparılmaya çalışılan halk gençliği, faşist devlete cevabını meydanlarda dövüşerek, barikat barikat direnerek vermiştir.

Sokaklara inen, faşistlere alanları dar eden halk gençliğinden biri de Mehmet Ayvalıtaş'tı.

Taksimde yapılan polis saldırılarına karşı 1 Mayıs Mahallesinde gerçekleşen eylemde yerini alan Mehmet Ayvalıtaş, kitlenin otobanda yolu kestiği sırada sivil faşistlerce üzerine sürülen aracın altında kalarak katledilmişti.

Kuruluşundan bu yana, devletin sürekli, sistematik saldırısına maruz kalan 1 Mayıs Mahallesi, 2 Eylül ruhundan vazgeçmediğini bir kez daha göstermiştir.

Bugün bir kez daha mahallemizde yozlaşmaya, çeteleşmeye, uyuşturucuya geçit vermeyeceğimizi haykırmak için Cuma Gül'den, Hüseyin Aslan'dan, Hüseyin Çaparoğlu'ndan, İsmail Poyraz'dan, Hasan Yıldırım'dan Mehmet Ayvalıtaş'a uzanan şehitlerimizin bizlere bıraktığı kızıl bayrağı yükseltmek için dayanışmayı büyütelim, devrimci mücadeleyi yükseltelim.

1 Mayıs Mahallesinden ÖG Okuru

86417

Kürt krallığı için mi Halepçelerde öldüler ?

 

            Gazeteler geçenlerde Mesut Barzani ile Celal Talabani'nin İstanbul'daki mülklerini sıralayınca, Halepçe'de soykırıma uğratılan Kürtler geldi gözümün önüne.

Devrim Bir Maceradır

Devrim bir maceradır. Kayıtsız kuyutsuz, şartsız koşulsuz, sorgusuz sualsiz devrim denen bir deryanın içine atmaktır kendini devrimcilik. Geriye bakmadan, arkada kalanları kara kara düşünmeden, hep ileriye yönelmektir devrimcilik.

Geceyi gündüze, yeri geldiğinde gündüzü geceye çevirmektir, yarınların getireceği yakıcılığı düşünerek, devrim denen maceranın içine hesapsızca atılmaktır devrimcilik.

Kürt siyasetinin kurtlarla bitmeyen dansi

Bir halk için tarih tekerrür ediyorsa, bu o halkın tarihten ders çıkarmadığını gösterir ki, vay o halkın haline. Burada kastedilen elbette halkın kendisi değil önderleridir. Kürtler de, önderleri tarihten pek ders çıkarmayan talihsiz bir halktır. Kürt önderleri yüz yıldan beri Türk devlet yöneticileriyle diyalog kurmaya çalışmış ama hep hüsrana uğramışlardır. Hatırlanacağı gibi daha birkaç ay önce devletle müzakere havası esiyordu Newroz' un barış güvercinleri uçurulan Kürt semalarında. Şimdi ise bir ümitsizlik rüzgârı esmekte halaylar çekilen o meydanlarda.

On’ların Öğrettiği

birer birer, biner biner ölürüz

yana yana, döne döne geliriz

biz dostu da düşmanı da biliriz

vurulup düşenler darda kalmasın…//

çünkü isyan bayrağıdır böğrüme saplanan sancı

çünkü harcımı öfkeyle, imanla karıyorum…

sıkılmış bir yumruk gibi giriyoruz hayata…”[1

 

Yukarıdaki dizeler Orhan Kotan’ın, Diyarbakır Zindanı’nda kaleme aldığı “Gururla Bakıyorum Dünyaya”sındandır; yazmaya gayret edeceklerimin özetidir sanki…

Aysel Tuğluk ve ekrad-i bi idrak

Fazla söze gerek yok.2007’de Kemalist bürokrasinin yaklaşan tasfiyesini öngöremeyip “Kurtarıcı motif, tarihsel imge Mustafa Kemal ve onun tarihsel eylemselliğinin büyüklüğü kendisini gösterdi ve gösterecek. O bir mucizedir, ölümsüzdür. Uluslaşmada temel direktir.

BAŞKALDIRININ -ÖN- DEĞERLENDİRİLMESİ[*]

“Ve bizim bir haziranımız

Bir yıl kadar yetecektir dünyaya

Çünkü yoğun ve ateşle yaşanmış

Çünkü ellerimiz, başımız ve kanımız

Hayasız pençelerini kokuyla gizleyen

Bir olgu olmayacaktır sana

Ölülerimiz toplanacaktır

Doldurulan bir kıyı gibi.”[1]

 

Erdem Aksakal’ın, “2011 yapımı ‘Ya Sonra’ filmine, Özcan Deniz aşkını şu sözlerle anlatarak başlar. ‘Masallar neden en güzel yerinde biterler? Sonra ne olur bilinmez. Biz de masallara göre sona geldik. Peki ya sonra?’

KENTİ (YOKSULLARINDAN) “TEMİZLEMEK”…[1]

“Ahlâk ve para aynı çuvala girmez.”[2]

Çocukluğum ve ilk gençlik yıllarım, bugün İstanbul’un en “in” mekânlarından sayılan Erenköy-Göztepe arasında geçti. O yıllarda İstanbul’un tartışmasız bir numarası Teşvikiye- Nişantaşı-Osmanbey karşısında biraz “ikinci sınıf” sayılan, ancak “sayfiye” olarak muteber, bizim gibi yaz-kış kalanların hafiften “taşralı” muamelesi gördüğü, ama geceleri Bağdat caddesinde “anahtar teslim”ine yarıştırılan lüks, spor arabalara bakıldığında, geleceğinin “parlak” olduğunu sezdiren, üç katlı apartmanlar diyarı…

KÜRDİSTAN ULUSAL KONGRESİ VE BDP’NİN TÜRKİYELİLEŞME SİYASETİ

Herşeyin içinin boşaltılarak hızla tüketildiği bir çağda yaşıyoruz. Post-modern bir cehalet her yanımızda. Düşüncelerimizin, yaşamlarımızın, ilişkilerimizin, eğitimlerimizin hatta gıdalarımızın içi boşaltılmış ve global ekonomik sistemin ihtiyacına göre yeniden düzenlenmiş durumda. Wachowski Kardeşlerin unutulmaz filmi Matrix’te anlatılan insanı metalaştıran sanal düzenin bir benzeri hepimize dayatılmış.

ANNEME İnci Taneme

“Bu akşam, annem kamerada seninle konuşmak istiyor” diye mesaj geldi erkek kardeşim Nuri’den. Bir arkadaşa misafirliğe gidecektik. Erteledik. Bilgisayarın başındaki yerimizi aldık.  Ben, Nuran ve Ezgi… Ekranın gerisinde annem ve kardeşlerim… Selamlaşıyoruz. Annemin gözlerindeki mutluluk tarif edilir gibi değil. Yüzünde bir çocuk sevinci.  

“Nasılsın anne, nasılsın babaanne?”

Haksiz emperyalist savaslara karsi, halklarimizin hakli ozgurluk ve bagimsizlik savasinin yaninda olalim!!! Hasan Aksu

Haksiz emperyalist savaslara karsi, halklarimizin hakli ozgurluk ve bagimsizlik savasinin yaninda olalim!!!

OLASI BİR YAĞMA SAVAŞI ve “ÜÇ VAKTE KADAR”

 

Sayfalar