Çarşamba Mayıs 8, 2024

Dijitalleşme: İşçinin Üretim Sürecinin Denetleyicisi ve Düzenleyicisi Olacağı Tarih

 

Buradaki inceleme ve araştırma nesnemiz, esas olarak, gelinen aşamada kapitalizmin işgücüne gereksinim kalmadığı, onun yerini makinelerin aldığı anlayışının, kapitalizmin nesnel gerçekliğini doğrulamadığını ortaya koymaktı. Bu da, güncel verilerle ortaya konduğu inancındayım. Evet, makineler (dijitalleşme) kapitalizmin tarihi boyunca artan ölçüde ve gelişerek üretim sürecinde yer almıştır. Ve günümüzde daha fazla yer almaktadır ve almaya devam edecektir. Kapitalist üretim sürecinin bu eğilimi önlenemez. Ancak, bu makineler, kapitalistin amacı olan daha fazla kar (artı-değer) elde etme amacının tersine, üretim sürecine katılmasına oranla kar oranında düşüşe neden olmakta ve sermayenin yeniden üretimini daraltmaktadır. Bir tarafta kapitalist daha fazla kar elde etmek amacıyla daha yüksek düzeyde makineleşme eğilimini sürdürüken, buna koşut olarak da, üretilen metaların değişim değerinde düşme eğilimi de aynı oranda devam etmektedir. Yani, canlı emeğin üretim sürecindeki yerinin azalmasına koşut olarak artı-değer oranı da düşmektedir. Kapitalist bu çelişmeleri, her geçen gün daha fazla sert ve tahripkar bir şekilde yaşamaya devam edecektir. Bu eğilim de önlenemez.

Kapitalizmin ortaya çıkardığı bütün krizler, ağırlaşarak devam ederken, bunun toplumsal faturaları ağır bir şekilde işçi sınıfının ve emekçilerin üzerine yıkılma eğilimi artarak devam edecektir.

Üretici güçler ile üretim ilişkileri arasındaki temel çelişme, kaçınılmaz olarak üretici güçlerin lehine çözülecektir. Sermaye birikimi ve onun toplumsal yapısı üretici güçlerin gelişmesi önünde engeldir ve bugün üretici güçlerin gelişmişlik düzeyi, kapitalist üretim  ilişkilerinin baskılaması altında ile daha fazla bira arada yürümesinin maddi koşulları da ortadan kalkmaktadır.

Üretim araçlarının toplumsallaşması ve bu toplumsallaşma eğiliminin kapitalistin iradesine rağmen karşı durulmaz bir biçimde gelişmesi, üretim araçlarının, kapitalistin sahipliğini ve onun üzerindeki denetimini (yapay zeka vb. teknik temellerin gelişmişliğinin geldiği nokta dikkate alınarak) gereksizleştirdiği işçi sınıfı tarafından daha net olarak görülmektedir. Üretici güçlerindeki gelişmişlik, kapitalistin artı-değer elde etme amacının, üretim sürecindeki, artı-değer üreten  değişen sermayenin değişmeyen sermayeye oranın, artı-değer üretecek  niteliğini kaybetmekle karşı karşıya kalması, artı-değer üreten emeğin üretim süreci içindeki kapitalist yerini de gereksiz hale getirmiştir.

Canlı emeğin üretimin temeli olmaktan çıkışı oranında, aynı oranda, kapitalistin de üretim araçları üzerindeki sahipliğini gereksiz hale getirmiştir. Ancak, kapitalist, kendiliğinden üretim araçları üzerindeki tekelini ortadan kaldırmayacak, bunu yapacak olan üretim sürecindeki yerinin denetleyici ve düzenleyici oluşunun daha fazla sınıfsal bilincine varmış işçi sınıfının devrimci eylemi olacaktır.

Üretim sürecindeki yüksek düzeyde dijitalleşme bunun göstergesidir. İşçi sınıfının üretim sürecindeki yerinin denetleyici ve düzenleyici olmasının teknik temeli çoktan geliştiği gibi; üretimin uluslararasılaşmasının ve uluslararası sanayi proletaryasının yaratılmasıyla, kapitalizmin tarihinin hiç bir döneminde olmadığı kadar üretici güçlerin gelişmişlik düzeyi, bireysel temellük üzerine kurulu üretim ilişkilerini bütünüyle gereksizliğini ve sosyalist bir dünya sisteminin yaratılmasının her yönüyle olgunlaştığını ve bunun aciliyetini ortaya koymaktadır.

Bu süreç, üretici güçler ile kapitalist üretim ilişkileri arasındaki çelişmeyi de kapitalizmin hiç bir döneminde olmadığı kadar keskinleştirmiştir. Son 20 yıl içinde gelişen kitle hareketleri, kapitalizm karşıtı gösteriler ve nüfusun %99’un, nüfusun %1’inin yönetimi altında yaşamak istemeyişini her defasında ve büyük kitlesel gösterilerle ortaya koyması, doğanın tahribatıyla kronik hale gelen çevre krizi, ekonomik krizlerin eskiye oranla daha fazla sıklaşması, mülteci ve genel toplumsal sağlık (virüs salgınları vb.) kronikleşmiş krizleri, kapitalist sistemin çanlarının çaldığını ve yeni toplumsal bir sistem olan uluslararası sosyalist toplumun tohumlarının çoktan filizlendiğini ve bu filizlenen toplumun artık kapitalist toplumun yerini almasının zorunluluğunun açık ve net göstergeleridir.

Toplumsal gelişmelerin insan iradesinden bağımsız olması ve tersine, insanların iradesi toplumsal gelişmeler tarafından belirlendiğinden, kapitalist toplumun sosyalist topluma evrilmesinin (işçi sınıfının radikal devrimleriyle), iktidarı elinde bulunduran burjuva sınıfının, kapitalist toplumu ayakta tutma zorbalığı, üretici güçlerin gelişmişliği karşısında daha fazla direnmesinin olasılığını da ortadan kaldırmaktadır.

Sermayenin, kapitalist toplumun dinamiklerini yendien üretme (bu sermayenin kendisini yeniden üretmek demektir) gücüne sahip olduğu sürece, işçi sınıfına karşı direnme gücüne de sahip olacaktır. Bütün ortaya koyduğumuz veriler, uluslararası sermayenin bu gücünün giderek hızla erime eğlimi içine girdiğini göstermektedir. Siyasal olarak artan ölçüde gericileşmesi, burjuva demokrasisinin “burjuva hakkı ve hukuku” kavramınından bütünüyle uzaklaşması, sözünü ettiğimiz “direnme eğilimi”nin son savunuları olarak işçi sınıfının karşısına dikilmektedir. İşçi sınıfı, sınıf bilinciyle daha sık içiçe olduğu ve bu doğrultuda örgütlendiğinde,  burjuvazinin bu son direnme kağıttan kalelerini de yıkacaktır.

Üretici güçlerin gelişmişliği ve değişmeyen sermaye bölümünün değişen sermaye bölümüne oranla, değişmeyen sermaye bölümünün yeniden üretecek oranda değerin yaratılmasının artan ölçüde azalma eğilimi içinde olması; sermayenin de genişlemesine, kendisini yeniden üretememe (krizlerin sıklaşması ve çoğalması vb. gibi) sürecine hızla girdiği görülmektedir. Sermaye, başlangıçta kendisini sermaye yapan işgücü ile bağlarını koparma eğilimi, ister istemez, sermayenin yeniden üretiminin önünde engel olacaktır. Üretici güçlerin gelişmişliğine oranla, sermayenin kendisini değersizleştirme eğiliminin artması olgusu; şekillendirdiği toplumu yendien üretme karakteristik gücünü hızla yitirdiği bir sürecin içine girdiğinin göstermektedir. 

Semayenin, salt makineler üzerinden değer yarattığını ileri süren ya da yaratacağını hayal eden burjuva ahmakların, tarihsel olarak kapitalist toplumun, “ücretli-emek, değer, para ve fiyat” vb. üzerinden şekillendiğini ve bunlar olmadan kapitalizmin kapitalizm olamayacağını göremeyecek denli kapitalist toplum gerçekliğinden kopmuşlardır.

Üretici güçler ile üretim ilişkileri arasındaki temel çelişme, kaçınılmaz olarak üretici güçlerin lehine çözülecektir. Sermaye birikimi ve onun toplumsal yapısı üretici güçlerin gelişmesi önünde engeldir ve bugün üretici güçlerin gelişmişlik düzeyi, kapitalist üretim  ilişkilerinin baskılaması altında ile daha fazla birarada yürümesinin maddi koşulları da ortadan kalkmaktadır.

1827

Comment form

Plain text

  • Hiç bir HTML etiketine izin verilmez
  • Web sayfası ve e-posta adresleri otomatik olarak bağlantıya çevrilir.
  • Satırlar ve paragraflar otomatik olarak bölünür.

Yusuf Köse

Yusuf Köse teorik ve politik konularda yazılar yazmaktadır. Ayrıca 7 adet kitabı bulunmaktadır. Kitapları şunlardır: Emperyalist Türkiye, Kadın ve Komünizm, Marx'tan Mao'ya Marksist Düşünce Diyalektiği, Marksizm’i Ortodoks’ça Savunmak, Tarihin Önünde Yürümek, Emperyalizm ve Marksist Tarih Çözümlemesi, Sınıflı Toplumdan Sınıfsız Topluma Dönüşüm Mücadelesi.

yusufkose@hotmail.com

http://yusuf-kose.blogspot.com/

 

 

Yusuf Köse

Marks'ın Hatalı Olmasını Ne Kadar İsterdik

Proletaryalarla sohbet.

Ah... ah...  kaçımız ama kaçımız marks'ın hatalı olmasını istemezdik ki.

Hemi de kaçımız.

Heledeki sömürgecilik sosyo ekonomik yapıyı değiştirmez derken.

Heledeki yıllardır da sömürgeciliğin değiştirdiği sosyo ekonomik yapıda politika yaptığımızı da kabullenmişken.

Kaçımız ve kaçımız marks'ın hatalı olmasını istemezdik ki.

Belki de... sadece   bu konularda da değil.

Başka  konularda da marks'ın hatalı olmasını isterdik.

Bir Devrim Yapmalıyız!

Emperyalist dünya sistemi tam bir kaos içinde. Dünyaya egemenler ama dünyayı yönetemiyorlar. Soygun, sömürü ve savaş düzenleri her yönde çatırdamaya başaldı. Bir türlü azami karlarını istedikleri düzeye çıkaramıyorlar. Emperyalist sistem SOS veriyor. Ücretli kölelik üzerine kurulu aşırı kar ve aşırı üretim sistemi yürümüyor. Dünyanın toplam GSYH 105 Trilyon dolar iken, toplam borçları 310 trilyon doları geçmiş durumdadır. Bir taraftan devasa sermaye büyüklüğü, bir taraftan ise, muzzam bir yoksullaşma, yoksunlaştırma ve çürüme at başı gidiyor.

T.C.nin 100 Yıllık Tarihi ve Faşizme Karşı Sınıf Mücadelesi

 

Giriş:

Komünist Parti Manifestosu’nun giriş cümlesi “bugüne kadarki tüm toplum tarihi sınıf mücadelesi tarihidir” diye başlar. Bu belirleme o güne kadarki -ve elbette sonrası için de- tüm toplumların nasıl bir evrim izlediklerini gayet net ve anlaşılır bir şekilde özetlemektedir.

İyi Yahudiler de Var!

 

 

"1980'de başka bir operasyonda yakalanıp hapishaneye gittiğimde Yuda amcayla tanıştım. Satranç oynamayı bana o öğretti. Kültürlü bir insandı. Müthiş bir kitap okuma tutkusu vardı. Haftada mutlaka bir kitap okurdu. Şeker hastası olduğu için her yemeği yiyemezdi. Ona elimizden geldiğince yiyebileceği yemekler yapmaya çalışırdık"

Türk Devletinin Kuruluşundan Günümüze Ulus ve Azınlıklara Uyguladığı Baskı

Ülkemizde var olan ve yaşanan ulusal ve azınlıklar sorunun temelinde gerçekleşmemiş olan demokratik halk devrimi yatmaktadır. Demokratik halk devrimi gerçekleşmeden temel hak ve özgürlükler sorunun önemli parçası olan ulus ve azınlıklar sorunu asla çözüme kavuşamaz. 

Emperyalizme Boyun Eğme ve Yarı-Sömürgeliği Kabul Etme Antlaşması Lozan

Kasım 1922’de başlayan ve Temmuz 1923'te sona eren Lozan Konferansı'nda emperyalist devletlerle Türk Devleti arasında yapılan görüşme de çizilen sınırlarla Türk Devletinin kuruluşuna onay verildi. Konferans belgelerinde Sovyetler Birliği'nin de katıldığı geçse de Sovyetler Birliği Boğazlar Meselesi dışındaki görüşmelere katmamıştır. Görüşmelere 1. Emperyalist Paylaşım Savaşının galipleri İngiltere, Fransa, Yugoslavya, İtalya, Romanya ve Yunanistan katılmıştır. Görüşmede belirleyici konumda İngiltere ve Fransa olduğunun altı çizilmelidir.

TC’nin Kuruluş İdeolojisi Kemalist Faşizm ve Günümüzdeki Varyantı

Ülkemizde sorun ve çelişkiler çözülmediği gibi mevcut durum giderek daha çetrefilli bir döneme girmiş durumdadır. Bunun sonucu işçi sınıfı ve emekçi yığınların sömürüsü had safhaya varmıştır. Yoksullaşma en üst düzeye çıkmıştır. Ülkenin girdiği sarmal durumun bedeli tamamen emekçi sınıflara yüklenmiştir. Elbette ki yoksulluk ve işsizlik her zaman var olmuştur. Sınıf çelişkileri, sömürü, baskı ve diktatörlük dönemleri her zaman yaşanmıştır. Bundan sonra da sınıf çelişkileri var olduğu müddetçe baskı mekanizması varlığını devam ettirecektir. Lakin günümüzdeki mertebeye çıkmamıştır.

Türkiye Cumhuriyeti’nin Kuruluşunda İzmir İktisat Kongresi, ya da Emperyalizme Bağımlılığın Belgesi

Osmanlı iktisat tarihinde önemli bir yer tutan kapitülasyonlar ilk olarak 1352 yılında Cenevizlilerle olan ticareti artırmak maksadı ile verilmiştir. İlerleyen yıllarda ise ticaret yollarında yaşanan değişiklikler ve dünya ticaretinin yeni rotalar edinmesi sonucunda başka bazı ülkeler de kapitülasyonlar yani ticaret yaparken kimi ayrıcalıklar edinme hakkı elde etmişlerdir.

Yüzyıldır Tarihin Dışında Bir Rejim: TC!

 

Türk devletinin kuruluşunun yüzüncü yılında, Türk devletinin kuruluşu ve adına “Milli Mücadele” ya da “Kurtuluş Savaşı” denilen süreci ve bu sürece önderlik eden sınıfları kısaca ifade etmek, Türk devletinin hangi temeller üzerinden yükseldiğini ve sınıfsal niteliğini tanımlamak açısından önemlidir.

TC'nin Yüzyıllık Tarihinde İşçi Sınıfı ve Mücadelesi

Giriş:

İşçi sınıfının tarihi kapitalist sistemin gelişmesinden ve burjuvaziden ayrı ele alınamaz. Burjuvazinin ortaya çıktığı yerde işçi sınıfı da vardır. Ve bir çelişmenin iki yanı olan işçi sınıfı ve burjuvazi, birlikte var olurlar. Bu iki zıt kutup hem birbiriyle mücadele ederler ve hem de biri olmadan diğeri olmaz. Bu iki toplumsal sınıfı yaratan kapitalist sistem olmuştur.

 

Devrimci Demokratik Kamuoyuna ve Halkımıza!

KOMÜNİST ÖNDER İBRAHİM KAYPAKKAYA’YI ORTAK BÖLGESEL GECELERLE ANACAĞIZ!

Sayfalar