Pazar Nisan 28, 2024

Diz çökmeyenlerin, faşizme siper olanların direnişini yükselteceğiz! Aliboğazı şehitleri ölümsüzdür!

28 Kasım günü üç halk savaşçısı Dersim’de Çemişgezek, Pulur ve Xozat ilçeleri arasında bulunan Aliboğazı Vadisi’nde TC’nin kolluk kuvvetleri ile girdikleri çatışmada ölümsüzleştiler. İki askerin de öldüğü çatışmada, Türkiye Komünist Partisi/Marksist Leninist (TKP/ML)’ye bağlı Türkiye İşçi Köylü Kurtuluş Ordusu (TİKKO) gerillaları Hakan (Ersin Erel)Aşkın (Hasan Karakoç) ve Tuncay (Murat Mut), faşizmin kendilerine doğrulttuğu silahlara karşı MLM bilimini rehber edinerek direndiler. Son nefeslerine kadar düşmanla çarpışan üç halk savaşçısı, partilerinin 44 yıllık mücadele geleneğinin sürdürücüsü oldular.

Diz çökmeyenlerin ardılları olarak düşmana karşı direnen Hakan, Aşkın ve Tuncay içerisinde bulunduğumuz OHAL sürecinde, TC devletinin biat ettirme politikalarına karşı en keskin yanıtı canlarını ortaya koyarak verdiler. Kavganın en sıcak yerinden zulme, baskıya ve katliamlara verdikleri yanıt “Diz çökmüyoruz” oldu.

Mücadele alanlarını tümden yok etmeye çalışıyorlar!

Hakan, Aşkın ve Tuncay’ın dağlardan canlarını ortaya koyarak verdikleri “Diz çökmüyoruz” yanıtının karşılığı, ezilen her kesimi kapsamaktadır. Mevcut süreçte devletin ezilenler ve ezilenlerin ortak mücadele hattına karşı ivme kazandırdığı saldırılar, bu kapsamı her geçen gün genişletmektedir. OHAL KHK’leri ile işçi ve emekçilerin haklarını bir bir elinden alan, işsizliğe, güvencesizliğe ve yoksulluğa mahkum eden, Kürt ulusunun iradesini yok etmeye ant içen, örgütlü güçlerini kanlı bir tasfiyeye girişen, kadın ve LGBTİ düşmanlığıyla erkek egemenliğini güçlendiren TC devleti ve devletin bu anlayışının temsilcilerinden AKP, ordusuyla, yargısıyla ve medyasıyla saldırganlığını hem iç hem de dış politikada ortaya koymaktadır.

T. Kürdistanı’nda abluka ve sokağa çıkma yasakları ile Kürt ulusunun kimliğine, yaşam alanlarına ve iradesine sahip çıkmasına saldıran devlet, 15 Temmuz darbe girişiminin ardından ilan ettiği OHAL ile DBP’li belediyelere kayyum atayarak, belediye eşbaşkanları ile HDP eşgenel başkanları ve milletvekillerini tutuklayarak saldırılarını sürdürmeye devam etmiştir. Basın kurumlarını ve dernekleri kapatarak mühürleyen, sendika üyesi emekçileri ihraç eden, işçilerin grev ve direnişlerini yasaklayan AKP, ezilenlerin demokratik mücadele alanlarını tümden yok etmeye çalışmaktadır.

Faşizme karşı direniş meşrudur!

TC devletinin bekasını korumak için ezilen her kesime karşı hakim sınıf temsilcilerinden AKP eliyle açmış olduğu bu savaş, sadece demokratik mücadele alanlarına yönelmemektedir. Devletin katliam ve sindirme politikalarına karşı dağları mesken eyleyip direnişi kuşananlara yönelik başlatılan kapsamlı askeri operasyonlar da bunun bir parçasıdır. Bakanlar tarafından yapılan “Tarihimizin en büyük askeri operasyonuna hazırlanıyoruz” açıklamalarıyla; tarihi boyunca direnişe ve direnişçilere ev sahip yapan Aliboğazı Vadisi’nin de içerisinde olduğu birçok bölgeyi direkt hedef gösteren kalemşörleriyle bugün yapılan askeri saldırıların zeminini hazırlayan devlet, 20 yıldan uzun bir zamandır pek çok girişimine rağmen girmeyi başaramadığı ve çokça kayıp aldığı Aliboğazı Vadisi’ne doğrudan yönelmektedir. Ancak defalarca Aliboğazı’na sefer düzenlemiş, ağır bedeller ödeyerek geri çekilmek zorunda kalmış olan TC ordusu, F-16’larla havadan bir tabur askerle ise karadan operasyona girişse de karşısında can bedeli bir direnişle karşılaşmış ve yine TC ordusunun hevesi kursağında kalmış/gerillanın direnişle daha da kalacağı açıktır!

Bu yönelimin sebebi, açıktır ki Kemalist faşist diktatörlüğe karşı silah kuşananların ezilenlere verdiği umuttur! Halkın iktidarının namlunun ucunda olmasından duyulan korku, egemenlerin biat politikalarını boşa düşürmektedir. Bu yüzdendir ki bugün, devlet gözünü bu kadar karartmıştır. Halkın silahlı güçlerini tasfiye etmeyi amaçlayan bu operasyonla “umut” kırılmak istenmekte, savaş ve sömürü politikaları hayata geçirilirken halkımızın devrim hayali yok ve paramparça edilmek istenmektedir!

Ancak Aliboğazı’ndan Lice’ye, Şemzinan’dan Kandil’e değin başlatılan “ülke tarihinin en kapsamlı askeri operasyonlarının” gerillanın direnişi karşısında başarılı olmayacağı gerillanın can bedeli direnişinden bellidir! Aliboğazı’nda 25 Kasım’da ölümsüzleşen ve hala kimlikleri netleştirilemeyen 5 gerilla da, 28 Kasım’da şehit düşen 3 TİKKO gerillası da, Şemzinan ve Lice’de günlerce süren çatışmalarda ölümsüzleşen onlarca gerilla da on yıllardır ağızları sulanarak “tek bir terörist kalmayıncaya kadar…” söylemleri eşliğinde sürdürülen kapsamlı operasyonların başarılı olmadığını ve olamayacağını direnişleri ile göstermiştir. Devletin zor’una karşı zor’u örgütleyenler faşizme, faşist diktatörlüğe karşı direnişin meşruluğunu bir kez daha can bedeli direnişleri ile ortaya sermişler ve yol göstermişlerdir.

Devraldığımız bayrağı yükseltmek için…

Yol göstericilerimizden; Tuncay (Murat Mut) hakim sınıfların gençliğe dayattığı geleceksizliğe karşı alternatif yaratmayı seçmiş; Hakan (Ersin Erel) devletin emekçi mahallelere dönük yozlaştırma politikalarına karşı devrimci değişimin vücut bulmuş hali olmuş; Aşkın (Hasan Karakoç) 1998 yılında ölümsüzleşen yoldaşı ve ablası Leyla Karakoç’tan aldığı direniş ruhunu kuşanmıştır. Ve onlar bize devrimci bir direnişle bütün faşist ablukaların nasıl tarumar edilebileceğini bir kez daha göstermişlerdir.

Üç halk savaşçısı; yoldaşları Cengiz İçli, Hakan Çakır, Özgüç Yalçın, Haydar Arğal ve Murat Tekgöz’den devraldıkları bayrağı yükselttiler!

Şimdi, onlardan devraldığımız bu bayrağı yükseltmek bizlerin görevi!

PARTİZAN

02.12.2016

47885

Partizan'dan

Partizan'dan; Gündem ve güncel gelişmelere ilişkin politik açıklama ve yazılar. 

Partizan'dan

“İnsanlık için komünizmden başka yol var mı?” derdi o...

“İçinde bir tutam delilik olmayan hayat eksik bir hayattır.”[1]

Ataol Behramoğlu’nun, “… insan olmak/ çoğalabilmektir başkalarıyla/ İnsansın, birinin canı yanıyorken/ senin de canın yanıyorsa,” dizelerini anımsatan bir devrimci ruh daha ayrıldı aramızdan... Çocuksu, coşkulu, insan gibi insandı... 

Gerçek şudur ki Onun ölümüne inanmak zor, O az sonra kapımızı çalabilir…

Kolay mı? Can Yücel’in, “Bana Bir Varmış de!/ Bir Varmış Bir Yokmuş deme!/ İçime dokunuyor” şiirinin “Bir Varmış de” bölümünü gerçek kılmışlardandır Tuncel Kurtiz... 

TKP/ML- TİKKO Gerillalarından Bombalı Pankart

Yerel  kaynaklardan  öğrendiğimiz  bilgilere göre,  10 Nisan2014 günü TKP/ML’ye bağlı TİKKO gerillaları Ovacık’ta yol kapatma eylemi yaparak bombalı pankart astı.

Değişimlere Direnen İdeal İnadımı

Aradan otuz yıl geçmişti, ben daha ülkedeyken tanıdığım kadim bir dost diye bildiğim Hasan’a misafirliğe gitmiştim. Hal hatır faslından sonra kardeşi olan Hüseyin’in durumunu sormuştum. Aldığım cevap ise, ‘’Annesi ve babası bir olan bir ilişki içinde değiliz maalesef’’ olmuştu.

Çocukluğumdan beri anne ve babası bir diye bildiğim bu kadim dostumun söyledikleri kafamı epey karıştırmasına yetmişti bile. Hasan bana dönerek ‘’Yok yok zannettiğin gibi değil ya da düşündüğün anlamda baba veya annemiz bir değil anlamında söylemedim’’ diye tekrar aynı vurguyu yapmıştı.

Eleştirinin sefaleti

Halkın Günlüğü gazetesinin 16–28 Şubat 2014 tarihli 77 sayısında “Eleştirinin Eleştirisi!” başlıklı bir yazı yayımlandı.

Munzur’dan İstanbul'a Yaralı Kartal: Ali Uçar!

Yıl 1974 Haziran’ıydı. Seni İstanbul- Kazlıçeşme’de tanıdım. Daha çok gençtin, 16 yaşındaydın. Dersim-Ovacik Cakperi köyünde yoksul ama Munzur suyu kadar temiz bir Anne-Baba'dan gelmeydin. Okullar yaz tatiline girmiş sen ve abin Musa Uçar okul paranızı ve ailenize maddi yardımda bulunmak için Kazlıçeşme deri fabrikalarında çalışacaktınız. Okullar açıldığında ise geri Dersim’e dönerek eğitiminizi sürdürecektiniz. Ama öyle olmadı. Partimizle tanıştın. Eğitimini yarıda bıraktın. Zeytinburnu’nda işçi sınıfı içerisinde örgütlendin, örgütledin.

Sürecin hasasiyetine hasasiyetle cevap vermek gerekiyor

Yaklaşık 30 yıldan beridir Kürt halkının ulusal demokratik taleplerinin seslendirilmesini üstlenerek öncülük eden Kürt siyasal hareketin siyasal konumunda olan siyasal güçleri, son barış sürecinin heyecanıyla atağa kalktıklarından beri, ağızlarından hiç düşürmedikleri süreç ve bu sürecin ortaya koyduğu ‘’süreç çok hassastır’’ söylemidir. 

Yaşamı degistirmek için tüm renkleriyle örgütlenmek[1]

“İnsan, uğrunda ölümü göze alabileceği bir şey bulmadığı müddetçe insan değildir.”[2]

Yaşamı, tüm renkleriyle, hep beraber, “11 Tez”in ısrarlı yaratıcı/ yıkıcılığıyla birlikte, el ele, omuz omuza örgütlemek insan olmanın ve kalmanın “olmazsa olmazı” olsa da, sürdürülemez kapitalizmin yıkım ve yoksulluk dünyasında hiç de kolay değildir…

KAPİTALİST VAHŞET

Seçim mi Devrim mi ?


Bu coğrafyada halklar düzenin yüz yıldır sahnelediği seçim oyununa katılmakla baltayı bilinçsizce hep kendi ayaklarına indirdiler. Bu 30 Mart yerel seçiminde de halk diğer seçimlerde olduğu gibi yine kendisine biçilen militan figüranlık rolünü oynadı. Yorucu bir seçim kampanyasını sırtlayarak Meclis partilerine pek çok belediye başkanlığı ve il meclis üyelikleri kazandırdı.

Sokaklar babam kokuyordu

Babamı hiç tanımadım, kokusunu da bilmem. Kulaklarımda çınlayan ne bir sesi ne de duvarımızda asılı bir resmi vardı. Olsaydı hep bakardım… Tam beş yaşındaydım. Bunların yokluğuyla bir gün sordum anneme. “Beni kaçırdı, köyden alıp getirdi buralara. Gerçi İzmir çok güzel ama…” dedi. Sustu, gözlerini tavana dikti, sonra da, “Benim için çoktan öldü baban,” dedi. ‘Benim için neden ölmedi?’ diye geçirdim aklımdan, hayıflandım. Biraz da gönül koydum. Babasızlık çok zormuş, insan büyüdükçe bunu daha iyi anlıyor. Örneğin sokaklarda hiç kavga etmedim, kavgadan kaçtım hep.

KESSAB ( GÜZEL EV ) SALDIRISI, 1915'İN DEVAMIDIR !

Suriye'de savaş bütün vahşeti ile devam ediyor.İktidarda bulunan Esad güçleri ile,muhalif güçler arasında,savaşın bilançosu her geçen gün daha da artmaktadır.Türkiye,Ürdün,Lübnan ve Avrupa ülkelerine göç eden Suriye'lilerin sayısı artık milyonları geçmiştir.Mülteci olabilmek için yollarda ölüm haberleri günlük haberlerin artık olağan bir parçası haline geldi.Ölü,sakat,yaralı kalanlar ile evsiz ve hastalıktan ölüm eşiğinde bekleyen Suriye halkının acısı her geçen gün artmakta ve na zaman sona ereceği belli değildir.

Yerel Seçimlerden Kaos Çıktı

Seçimleri herkes kendi sınıfsal penceresinde değerlendirmeye devam ediyor ve edecektir. Bazıları bu seçimlerden büyük anlamlar yükledikleri için, büyük beklentiler içine girdiler ve sonuçlar ortaya çıktığında hayal kırıklıkları yaşadılar. Ayrıca, seçimlerin sonuçları seçim öncesinden belliydi. AKP % 40’ın altına düşmeyecekti. Bütün veriler ve kamuoyu yoklamaları bu doğrultudaydı. AKP ve Erdoğan’da bunu bildiği için rahat davranıyordu.

Sayfalar