Pazartesi Nisan 29, 2024

Doğu Perinçek'in dişine kan değdi

Önceki gün Ulusal Kanal iflah olmaz Halk düşmanları Doğu Perinçek ile Yalçın Küçük'ün tartış malarına sahne oldu.Baştan sona hararetli geçen tartışmalardan sonra çıkan sonuç,ikisinin de gelenekçi,ittihatçı,ırkçı,faşist TC Devleti'ni savunan unsurlar olduğunu bizzat kendi ağızlarından duyduk ve dinledik.Şarlatan ikilinin bu kadar hararetli tartışmaları,aralarında ilkin nitel bir görüş ayrılığı gibi algılansa da,özleri aynıdır.Aralarındaki farklar niceldir.Yok birbirlerinden farkı ikisi de Osmanlı torunlarıdır.

Faşist Türk ordusundan Gazi Kartını göstererek övünen Küçük ile Perinçek'in tartışmalarında ana konu Kürt illerinde yaşanan sokağa çıkma yasağı,abluka,aç ve susuz bırakma ile devletin,dolayısıyla özel harekatçıların,ordunun tehcir uygulamaları damgasını vurdu.

Perinçek'e göre 

''herşey doğru ve normaldır'',''savaş koşullarında böyle ölümler doğaldır''''derhal HDP kapatılmalıdır''''dokunul mazlıklar kaldırılarak tutuklanmalılar''''PKK'yı Türk ordusu hendeğe gömdü''''teröristler temizlendi'' derken,Küçük ise ordunun sınır tanımadan katliam,vahşet ve soykırım uygulamalarının bu kadar aleni yapılmamasını,''bir düzen içerisinde olması gerekir'' düşüncesi ile ayrıldılar. Küçük ile Perinçek'in ayrıldıkları yandaş basının ve tüm burjuva kesimlerin hep bir ağızdan yürüttükleri savaş propagandalarında ''PKK'yı bitirdik''''Sur'da temizledik'' gibi propagandaların gerçeği yansıtmadığı,yalan ve inandırıcılıktan uzak olduğunu Küçük'ün teyid etmiş olması önemlidir.Erdoğan ile Perinçek'in bugün bir çizgide buluşmuş olmaları da ayrıca dikkat çeken noktadır.

Peki Doğu Perinçek şarlatanı kimdir ?

Her konuşmasında ''vatan,millet,sakarya'' naralarını dilinden düşürmeyen,TC Devleti'ni savunma misyonu üstlenen,devrimcilere,Ermeni'lere,Kürt'lere,Alevi'lere kin kusan Perinçek ailece devlete en üst düzeylerde hizmet etmiş çevrelerden gelmektedir.Dayısı Tümgeneral Turhan Olcayto Ankara zırhlı Tümen komutanıdır.Teyzesinin oğlu Gürbüz Tüfekçi MİT görevlisidir.Babası Hakim Yargıtay Başsavcılığına kadar yükselmiş,her nereden bakarsan damarlarında,genlerinde 100 yıllık soykırımcı devleti savunma görevini kendinde görmektedir.Baba mesleğini icra ederek,aileden gelen mirasını sürdürmektedir.

Silvan,Sur,Cizire'de duvarlara Özel harekat polis'lerinin ''Ermeni ....'',''kurdun dişine kan değdi,korkun'',...gibi iğrenç yazılamaların yanısıra,çatışmalarda ölen kadın gerillaların bedenlerini sosyal medyada yayınlayan,savunmasız insanları bodrum katlarında diridiri yakan cellatlar,aslında acz ve çaresiz durumda olduklarını göstermişlerdir.Bu yüzden pervasız olmuşlardır.Tıpkı doğada yaşayan kurtlar gibi.Kurtlar da analarından doğduktan sonra hemen sütünü emer,beslenir hayata tutunur.Ama ne zaman ki,yaşamak için avlanmaya çıkar,yakaladığı hayvanları parçalar ve yer artık dişine kan değmiştir.Bundan sonra ''ne anasını tanır,ne de babasını'' saldırganlaşır.

Kurt Perinçek cezaevinden çıktıktan sonra pervazsızlaşmıştır.Şimdilik üçyüz bin kürdün Tehcir edildiği,yazın bu rakamın iki üç katı ile yükseleceği şimdiden Nusaybin,Hakkari Tehcirleri ile görünmektedir.7'den 70'e insanların evlerinden,ocaklarından sürgün edildiği,çocuk ve yaşlı ayırımı yapılmadan infaz edildiği,ordunun kendi vatandaşlarının evlerine top atışları yaptığı,hiç bir kanunun artık geçersiz olduğu,saray'ın emir ve talimatları doğrultusunda yakan-yıkan kurt'ların artık gözü dönmüştür.Sadakatlarını katliam fotoğraflarını gösterecek kadar ileri gitmişlerdir.

40 yıllık siyasal hayatında her dönem farklı,önceki söylediklerinin tam 180 derece aykırı düşünceleri savunan,düşman gördüklerini,bir dönem dost gören,devrimcileri gazetelerinde ihbar eden,Kürt hareketine övgüler yağdıran,sonra ''uşak,piyon'' yakıştırması yapan,Atatürk'e hakaretten hüküm giymiş,''put'' derken,sonradan ''M.Kemal'in askerleriyiz'' gibi düşünceleriyle gülünç durumlara düşen Perinçek'in ırkçı-faşist kimliği bu son olaylarda yüzündeki maske tamamen düşmüştür.

Türk ordusunun,polisinin soykırım uyguladığı tüm dünyanın gözü önünde Perinçek'in yorumları insanın kanını dondurmuştur.Sur'da bodrum katında mahsur kalan,savunmasız şekilde,yaralı olup özel harekatçılar tarafından yakılarak öldürülen,bugün dahi DNA testinden kimlikleri belli olmayan bu vahşet karşısında ''evet çok mutluyum''''hayatımın en mutlu dönemindeyim'' diyerek,sevincinden dört köşe olan Perinçek'in ''dişine kan değdiği'' seviyesizlikte,alçaklıkta sınır tanımayarak pervazsızlaşmıştır.Hitler'i dahi geride bırakan bu uygulamalar karşısında memnuniyetini dile getiren Perinçek,insanlıktan çıkmış iblis ve sadist olarak bundan sonra anılacaktır.

Devrimci,Komünist önderler daha 1970 yıllarında Perinçek' şiddetle eleştirerek revizyonist,oportunist,dönek,ihanetçi kimliğini ''tehlikeli'' kişiliğini görmüş tüm bağlarını daha o yıllarda kesin olarak kesmişlerdir.Mahir Çayan ''kişiliklerinde devrim yapamayanlar devrimci olamazlar''diyerek,Hikmet Kıvılcımlı ''Mao kalpazanlığı,CIA sosyalizmi'' tespitinde bulunmuş ''işbirlikçi''''sahte devrimci'' diyerek Perinçek'i mahkum etmişlerdir.Yusuf Küpeli daha sert eleştirerek ''burjuva politikacılığının ustası'' olarak görmüştür.En köklü eleştiriler ise İbrahim kaypakkaya'dan gelmiştir.PDA revizyomnizminin eleştirisini yaparak bütün bağlarını koparmış,Perinçek Kaypakkaya'yı öldürtmek istemiş,öldürmeye giden arkadaşının itirafı ile olay ortaya çıkmıştır.Karanlık geçmişi ile ancak karanlık bir dünyanın ve geleceğin adamı olursun,başka ne beklenebilir ki ?

ŞARLATAN PERİNÇEK !

Her seçim arifesinde keskin çıkışları ile seçim propagandalarından tanıdığımız Kurt politikacı Perinçek ve tayfasının hezimeti geçiştirmek içn türlü türlü komplolar içerisinde olduklarına şahit oluyoruz.''Hedefimiz 5 milyon oy ile barajı geçmektir'' diyen ''baraja dayandık''''barajı aşacağız''''seçim lerden sonra iktidardayız'' diyerek sadece insanların,kafalarını karıştırmak,dikkatleri dağıtmak oldu.Seçim sonuçları açıklanınca % 0,35 yani Türkiye genelinde yüz elli bin oy alarak,gülünç durumlara düştüler.

Kurt politikacının karanlık geçen 40 yıllık siyasal yaşamı yalan,demagoji,politikada belirsizlik,MİT ile karanlık ilişkiler içinde geçmiştir.Bugün artık politikada son noktaya gelmiştir.Çelişki içerisinde bulunduğu Ermeni soykırımı değerlendirmeleri,Kıbrıs işgali,Rauf Denktaş'ın konumu,Atatürk için öncesi ve sonrası söyledikleri,PKK için,gerillalar için övgü dolu sözlerden bugün artık hiç bir eser kalmamış,TC devletinin akıl hocası durumuna gelmiştir.Bu ancak şarlatanlıkla izah edilebilinir.

Bizzat İttihat ve Terakki Partisi'nin üyesi de olan Kemal Atatürk Cumhuriyet Türkiyesi'nin kuruluşunu Ermeni,Rum,Suryani halklarını yok ederek topraklarına malına her şeyine el koyark inşa etmiştir.TKP'nin kurucu önderlerini karadeniz'de hunharca öldürmüş,yeni bir yüz yılın başında Komünist Hareketin doğuşunu engellemiştir.K.Atatürk'ün bu yüzünü görmezden gelerek Atatürk'e övgüler yağdıran,''M.Kemalin askerleriyiz'' diyerek,kendilerine rehber ve ilham kaynağı alan kurt politikacı Perinçek'in maskesi düşmüştür.

TC Devleti tarafından sol ve devrimci hareket içerisine özel olarak seçilip gönderilen ''böl-parçalayönet'' yöntemi ile sol içerisinde ,devlete mücadele yerine ,bitmek tükenmek bilmeyen tartışmalarla gündem oluşturan,MİT'ten aldığı bilgiler ile tanınan kurt politikacı Perinçek Ermeni meselesinde 70'lerde çarpıcı açıklamalarda bulunmuştu.TİİKP Davası savunmalarında ''İttihatçı kompradorlar milli azınlıklar üzerinde de baskı ve katliam politikası uyguladı.Doğuda yüzbinlerce Ermeni'yi katletti.Geri kalanları da yurtlarından sürdü...''demişti. Daha ileri giderek,''Ermeni-Kürt çatışması yaratıldı.Ermeni'lerin anti-feodal ve milli mücadelelerine karşı Hamidiye Alayları seferber edildi.Kürt feodalleri,Ermeni-Kürt çatışmasını kendi emelleri için körüklediler.Ermeni'lerin mallarını gasp ettiler...''savunmanın başka bölümünde ise ''..1894 Sasun katliamında on binden fazla Ermeni hamidiye alayları tarafından katledildi...'' derken bugün taban tabana zıt Osmanlı'ya ve TC Devleti'ne toz kondurmayan duruma gelmiştir.

Rauf Denktaş,Ferit İlsever,Kemal Kerinçsiz,Perinçek ailesi...yurt dışında ard arda gelen soykırım kararı tasarılarına tepki olarak 2007 yılında Talat Paşa Komitesi oluşturuldu.Bizim kurt politikacının Rauf Denktaş için söyledikleri ''yenilir-yutulur'' gibi değildir.Ama buna rağmen birlik oluşturmuşlardır.''Türk askeri adada işgalci,R.Denktaş da faşist'tir!Rumlar,Türk'ler tarafından baskı altına alınmıştır..'',''..Bugün Rum milleti Türk işgalcileri tarafından uygulanan milli baskılar altındadır...'' ''Kıbrıs'ta yağma ve talana son verilmelidir..'' derken''talancı ve yağmacı'' Denktaş ile kanka oldular.

Geçmişte söylediklerini unutup,inkar etti.Bunun adı şarlatanlık değil de nedir ?Kurt politikacı Perinçek'in bugün ağzından hiç düşürmediği ''kahraman Türk ordusu'' için 90'larda ise ''ordu emperyalizmin silah depolarıdır'',''hakim sınıfların elindeki bir kurumdur'' düşüncesinden vazgeçerek en barbar,en şovenist kesimlerin temsilcisi olmuştur.Bir dönem de devletin MİT'in kontrolünde Bekaa vadisine A.Öcalan ile görüşmeler yapmak,PKK hareketini etkisiz,kendisi gibi devlete çalışan harekete dönüştürmek istese de başaramamış eli boş dönmüş,bugün ise saldırganlaşmış,

PKK denilince ,kan basıncı yükselir duruma gelmiştir.12 Eylül Askeri faşist diktatörlüğe karşı tavır almayıp destekleyen ''12 Eylül hareketine karşı federasyonumuz olumlu tutum almıştır'' diyerek övünmüştür.İnsanlık suçu işkenceyi ve işkencecileri ''MGK kurulunu küçük düşürmek'' için diyerek aklamaya çalışmıştır.

Devletin yeniden şekillenmesi için bir örgütlenme olan Ergenekon Teşkilatı'nın kurucularından Veli Küçük'ün talimatı ile kanlı örgütün programının yazılması Perinçek ekibine verilmiştir.Bu çete yurt dışında bir araya gelerek örgütlenmeler yapmış,ödenekten alınan paralar ile Ulusal Kanal inşa edilmiştir.Hrant Dink'in ölümünden ,mahkemelerde yürütülen linç kampanyalarından sorumlu Veli Küçük'ün bütün talimatlarını ''arz ederim konutanım'' diyerek yerine getirmiştir.34yıl ağır hapis ce- zasına çarptırılan Perinçek Türkiye'yi senelerce meşgul eden davalardan tahliye edilip serbest kaldı.

Kurt politikacı Perinçek 2005 yılında İsviçre'de bir konferansta ''ermeni soykırımı emperyalist yalandır'' sözlerinden dolayı cezaya çarptırıldı.İdam cezası ile yargılandığı davadan tahliye olur olmaz ayağının tozu ile isviçre'ye şov yapmaya gitti.Önceden yurt dışı yasağı bulunan Perinçek'in bu kararı kaldırıldı.Hatta AKP'den Egemen Bağış,CHP'den Deniz Baykal da mahkemede Perinçek'i yanlız bırakmadılar.Hiç bir zaman yan yana gelemeyen ve anlaşamayan partiler,Ermeni düşmanlığı konusunda hemen anlaşır oldular.

AİHM'de görülen davada, 1915 Ermeni soykırımı konuşulmamış,karar alınmamış,yetkilerinin olmadığı belirtilmiş olmasına rağmen mahkeme kararları Türkiye'de çarpıtılarak ''zafer'' havası esti- rilmiştir.AİHM Perinçek'in görüş bildirilmesini haklı görerek,Perinçek'in dolayısıyla düşüncelerinin Türkiye'de Ermeni halkı için nefret söylemi olarak yansımalarının kötü sonuçlar doğuracağını hesaba katmamıştır.Yanılmışlardır.Hitler Faşizmin'den çok çekmiş olan Avrupa'da ''Adolf Hitler Komitesi'' gibi bir oluşuma müsade etmeyeceği,düşünce özgürlüğü olarak değerlendirilemeyeceğine göre Perinçek burada mahkum olması gerekiyordu.AİHM aynı hataları Sur,Cizire'de bodrum katında 150'ye yakın Kürt insanını diri diri yakan özel harekatçılar ve Türk ordusunun operasyonlarına red kararın vermediği için soykırım yaşanmıştır.AİHM burada oynaması gereken rolü yerine getirmemiş,siyasi çıkarlar için insanların ölümüne onay verilmiş,katil başbakanı Avrupa'ya gelişinde kırmızı halı üzerinde karşılamışlardır.

DİCLE NEHRİNDEN AKAN İNSAN PARÇALARI,

Bugün Sur,Cizire,Nusaybin ilçelerinde yaşanılan vahşi katliamlar ''1915 Ermeni soykırımı ile tıpa tıp benzemektedir'' diyen Nalbantyan Dicle nehrinden akan insan parçalarından,bodrum katlarında infaz edilip,yakılan savunmasız Kürt halkının acısı karşısında ''hayatımın en mutlu gününü yaşıyorum,PKK temizleniyor'' diyerek memnuniyetini dile getiren kurt Perinçek nefret suçu işlemektedir.HDP'yi hedef tahtasında gösterip,yargılanmalarını,tutuklanmalarını istemek,yasal yollardan seçimle işbaşına gelmiş bir Parti'nin temsil edilmesine karşı gelmek demektir.Milyonlarca Kürd'ün oyunun hiçe sayılması demektir.

Periçek gibi ulusal solcuların,milliyetçilerin,muhafazakar tüm kesimlerin bugün inatla kan dökerek akademisyenleri,gazetecileri tutuklayıp,özgürlükleri kaldırmanın tek amacı ''Reis'''in kral olması içindir.İŞİD'i silahlandırıp,bombaların patlatılması Erdoğan'ın politikalarına hizmet etmek ve mağ- dur algısı yaratmak içindir.Dışarıdan gelen tepkiler ve suçlamalar karşısında elini tamamen güçlendirmek içindir.

Sur ,Cizire',Nusaybin ilçelerinde yürütülen operasyonlarda hezimete uğrayan Nato'nun en güçlü ordusu olmakla övünen Türk ordusu, gençler karşısında ağır kayıplar vererek özel harekatçı alımı için başvuru duyurusu yapmıştır.Dört bin özel harekatçının alınacağı personel alımında yeterli başvuru olmadığı için tekrar süre uzatıldı.Ama yine istenilen sonuç çıkmadı.Savaştan ve kandan beslenen başta Erdoğan'ın oğlu Bilal,Perinçek'in oğlu,Mehmet,Allah nasip ederse şehit olmak isteyen TanerYıldız ve tüm AKP milletvekillerinin oğulları ve hatta kızları da savaşa gönderilmeli boşalan yerleri ancak sizin çocuklarınız doldurabilir.

''Vatan sana canım feda'' diyenler hodri meydan !

Kurt politikacının kim olduğunu en iyi kısa ve öz olarak Cengiz Çandar'ın dönemin İstihbaratDaire Başkanı ile yaptığı söyleşide söylediği üç kelime her şeyi anlamamıza yeterli olacaktır.

PERİNÇEK JİTEM'İN SÖZLEŞMELİ PERSONELİDİR.

48716

Agop Ekmekciyan

Özellikle azınlıklar üzerine yazdığı yazılarıyla tanıdığımız yazarımız,diğer birçok konuda da makaleleriyle tanınmaktadır.

agop@kaypakkaya-partizan.net(Hazırlanıyor)

Agop Ekmekciyan

Bir Devrim Yapmalıyız!

Emperyalist dünya sistemi tam bir kaos içinde. Dünyaya egemenler ama dünyayı yönetemiyorlar. Soygun, sömürü ve savaş düzenleri her yönde çatırdamaya başaldı. Bir türlü azami karlarını istedikleri düzeye çıkaramıyorlar. Emperyalist sistem SOS veriyor. Ücretli kölelik üzerine kurulu aşırı kar ve aşırı üretim sistemi yürümüyor. Dünyanın toplam GSYH 105 Trilyon dolar iken, toplam borçları 310 trilyon doları geçmiş durumdadır. Bir taraftan devasa sermaye büyüklüğü, bir taraftan ise, muzzam bir yoksullaşma, yoksunlaştırma ve çürüme at başı gidiyor.

T.C.nin 100 Yıllık Tarihi ve Faşizme Karşı Sınıf Mücadelesi

 

Giriş:

Komünist Parti Manifestosu’nun giriş cümlesi “bugüne kadarki tüm toplum tarihi sınıf mücadelesi tarihidir” diye başlar. Bu belirleme o güne kadarki -ve elbette sonrası için de- tüm toplumların nasıl bir evrim izlediklerini gayet net ve anlaşılır bir şekilde özetlemektedir.

İyi Yahudiler de Var!

 

 

"1980'de başka bir operasyonda yakalanıp hapishaneye gittiğimde Yuda amcayla tanıştım. Satranç oynamayı bana o öğretti. Kültürlü bir insandı. Müthiş bir kitap okuma tutkusu vardı. Haftada mutlaka bir kitap okurdu. Şeker hastası olduğu için her yemeği yiyemezdi. Ona elimizden geldiğince yiyebileceği yemekler yapmaya çalışırdık"

Türk Devletinin Kuruluşundan Günümüze Ulus ve Azınlıklara Uyguladığı Baskı

Ülkemizde var olan ve yaşanan ulusal ve azınlıklar sorunun temelinde gerçekleşmemiş olan demokratik halk devrimi yatmaktadır. Demokratik halk devrimi gerçekleşmeden temel hak ve özgürlükler sorunun önemli parçası olan ulus ve azınlıklar sorunu asla çözüme kavuşamaz. 

Emperyalizme Boyun Eğme ve Yarı-Sömürgeliği Kabul Etme Antlaşması Lozan

Kasım 1922’de başlayan ve Temmuz 1923'te sona eren Lozan Konferansı'nda emperyalist devletlerle Türk Devleti arasında yapılan görüşme de çizilen sınırlarla Türk Devletinin kuruluşuna onay verildi. Konferans belgelerinde Sovyetler Birliği'nin de katıldığı geçse de Sovyetler Birliği Boğazlar Meselesi dışındaki görüşmelere katmamıştır. Görüşmelere 1. Emperyalist Paylaşım Savaşının galipleri İngiltere, Fransa, Yugoslavya, İtalya, Romanya ve Yunanistan katılmıştır. Görüşmede belirleyici konumda İngiltere ve Fransa olduğunun altı çizilmelidir.

TC’nin Kuruluş İdeolojisi Kemalist Faşizm ve Günümüzdeki Varyantı

Ülkemizde sorun ve çelişkiler çözülmediği gibi mevcut durum giderek daha çetrefilli bir döneme girmiş durumdadır. Bunun sonucu işçi sınıfı ve emekçi yığınların sömürüsü had safhaya varmıştır. Yoksullaşma en üst düzeye çıkmıştır. Ülkenin girdiği sarmal durumun bedeli tamamen emekçi sınıflara yüklenmiştir. Elbette ki yoksulluk ve işsizlik her zaman var olmuştur. Sınıf çelişkileri, sömürü, baskı ve diktatörlük dönemleri her zaman yaşanmıştır. Bundan sonra da sınıf çelişkileri var olduğu müddetçe baskı mekanizması varlığını devam ettirecektir. Lakin günümüzdeki mertebeye çıkmamıştır.

Türkiye Cumhuriyeti’nin Kuruluşunda İzmir İktisat Kongresi, ya da Emperyalizme Bağımlılığın Belgesi

Osmanlı iktisat tarihinde önemli bir yer tutan kapitülasyonlar ilk olarak 1352 yılında Cenevizlilerle olan ticareti artırmak maksadı ile verilmiştir. İlerleyen yıllarda ise ticaret yollarında yaşanan değişiklikler ve dünya ticaretinin yeni rotalar edinmesi sonucunda başka bazı ülkeler de kapitülasyonlar yani ticaret yaparken kimi ayrıcalıklar edinme hakkı elde etmişlerdir.

Yüzyıldır Tarihin Dışında Bir Rejim: TC!

 

Türk devletinin kuruluşunun yüzüncü yılında, Türk devletinin kuruluşu ve adına “Milli Mücadele” ya da “Kurtuluş Savaşı” denilen süreci ve bu sürece önderlik eden sınıfları kısaca ifade etmek, Türk devletinin hangi temeller üzerinden yükseldiğini ve sınıfsal niteliğini tanımlamak açısından önemlidir.

TC'nin Yüzyıllık Tarihinde İşçi Sınıfı ve Mücadelesi

Giriş:

İşçi sınıfının tarihi kapitalist sistemin gelişmesinden ve burjuvaziden ayrı ele alınamaz. Burjuvazinin ortaya çıktığı yerde işçi sınıfı da vardır. Ve bir çelişmenin iki yanı olan işçi sınıfı ve burjuvazi, birlikte var olurlar. Bu iki zıt kutup hem birbiriyle mücadele ederler ve hem de biri olmadan diğeri olmaz. Bu iki toplumsal sınıfı yaratan kapitalist sistem olmuştur.

 

Devrimci Demokratik Kamuoyuna ve Halkımıza!

KOMÜNİST ÖNDER İBRAHİM KAYPAKKAYA’YI ORTAK BÖLGESEL GECELERLE ANACAĞIZ!

Çakma komünistler! (Deniz Aras)

Her genç Kaypakkayacının biraz da alaycı bir alaycı mutlaka karşılaştığı bir cümledir “Köylü devrimcisi”! Kastedilen elbette İbrahim Kaypakkaya ve onun görüşlerini savunanlardır. Bu tanımı yapanlar için zaman mefhumu sanki bir avantaj olarak kullanılır. Zaman geçtikçe Kaypakkaya’nın görüşlerinin eskidiği sanılır ya da umulur. Kaypakkaya artık eskide kalmıştır ve şimdi “yeni şeyler” söyleme zamanıdır!

Sayfalar