Perşembe Mayıs 2, 2024

Durum iyidir !Hiçbir şey eskisi gibi olmayacak.

15 Temmuz akşamı faşist klikler arasında iktidara hâkim olma kavgası yeni bir boyut kazandı. Hâkim sınıflar arasında süregelen çelişkinin özü uzlaşmaz bir çelişkidir. Bu uluslar arası emperyalist devletlerin sermaye egemenlik savaşının bir parçasıdır. Faşist klikler arası darbe girişimleri, çatışmalar, öldürmeler, idamlar vb. yeni bir şey değildir. Bu yüzyıllık TC tarihine bakıldığında çokça görülür. Tarih, Ermenilere, Kürtlere, Araplara, Alevilere vb. yapılan soykırımla, katliam ve akıl almaz işkence, zulümle doludur. İttihat ve Terakki’den günümüze bu böyle oldu.

Peki, bugün durum ne? Faşizm kendi içerisinde iktidara hâkim olma dalaşında çatırdıyor. Hâkim faşist klikler arasındaki çelişki giderek derinleşiyor. Görünen o ki, gelecekte hâkim sınıflar arasında it dalaşı daha da derinleşecektir. Yarın hangi faşist klik kiminle nikâh kıyar şimdiden kestirmek mümkün değil. İki ucu boklu değnek, biri birinden beter. Bırakın yesinler birbirini bu katiller sürüleri... Hangisi işbaşına gelirse gelsin, değişen bir şey olmayacak, faşizm dozajını artırarak devam edecek. Hâkim sınıflar arasında ki dalaşta bir tasfiye hareketidir. Burada herhangi birine bizlerin taraf olmasını düşünmek deli saçmasıdır.

Faşist diktatörlük bilindiği gibi 12 Eylül askeri faşist yasalarıyla ülkeyi yönetmektedir. Bazı çokbilmiş aklı evvellerin dediği gibi "Erdoğan demokrasiyi getirecek, Kürt sorununu birlikte çözecek "safsataları da böylece bitmiş oldu. Parlamenterist açık faşist darbeci faşizm daha da koyulaşarak, katliamlarını artırarak devam ettirecektir. Öncelikle kavranması gereken Parlamentosu maske olan yeni kılıf ve yöntemlerle faşizm varlığını daha fütursuz zulümlerle devam ettirmek istemektedir. Görülmesi gereken o ki, parlamentoya bel bağlamak, demokrasi ve özgürlüklerin parlamenter sistemle geleceğini, söylemek, ona bel bağlamak karanlığa daha çok gömülmeyi istemektir. Tamda bu özce de hangi yönetim şekliyle halklarımızın karşısına çıkarsa çıksın birinden birine mut bağlamak imajı vermek faşizme hizmet etmekle eş değerdedir…

Faşizm kendi iç hesaplaşmasını kısa zamanda tamamlayacaktır. Bu şu veyahut bu kliğin hâkimiyetiyle sonuçlanır bu o kadar önemli değil. Bilinen şu ki, değişen hiçbir şey olmayacaktır. Aksine, faşizmin tüm katliam soykırım okları başta azınlıklara ve halklara yönlendirilecek, 12 Eylülde olduğu gibi, devrimci, sosyalist, demokrat ve aydınlara yönelecek, "silindir gibi, ezip geçmek" isteyecektir. Erdoğan planını adım adım yürürlüğe koydu, koyuyor. Önemli ölçüde de başarıda gösterdi. Ancak gelecek neyle sonuçlanır orası kesinlik kazanmış değil. Bu hesaplaşmada birden çok emperyalist devletin sermaye savaşı yatıyor. Devrimcilerin görevi yaşanan sermaye savaşlarını, hâkimiyet kurmak için birbirlerini en zalim ve aşağılık şekilde bertaraf etmelerini iyi okumak olmalıdır. Bu çelişkilerden demokratik halk iktidarları için nasıl faydalarınızı hesaba katmalıyız. Çünkü, düşmanımız ciddi çelişkiler, iç çatışmalar, yaşıyor, devlet düşünemediğimiz kadar kaos ve kriz yaşıyor. Yarın neler olacağı şimdiden belli değil...                

Hepimiz bunun bilincinde olmalı, devrimci dayanışmayı, halkların birliğini faşizme karşı savaşmak için ön plana çıkarmalıyız. Örgütlerin birliğinden öte çeşitli milliyetlerden halklarımızın tabandan gelen birliğine ihtiyacımız var. Bugün bu birliğin temeli iyi atılırsa eğer, yarın faşizme karşı yürütülen demokrasi ve bağımsızlık mücadelemizin zaferle taçlanması hayal değil gerçeğe dönüşecektir. Yeter ki geçmişte yaşadıklarımızı doğru tahlil etmeyi becerebilelim. Benmerkezci anlayışlardan kurtulmalı, faşizme karşı halkların örgütlülüğü esas almalı her alanda demokrasi ve bağımsızlık mevzileri oluşturmalıyız. İçinde bulunduğumuz durum bize bunu emrediyor.

Ezilenlerin önünü açacak çok önemli bir fırsat doğmuştur bugün. Yönetenler, hâkim klikler kanlı bir çatışma içerisinde, birbirlerini yiyorlar. Ülkemiz büyük bir altüst oluş yaşıyor. Dünkü stratejik güçleri bugün dağılmış durumda. Faşizmin hangi kanlı kliği, hangi darbeci halk düşmanı kliğinin iktidarı devam ettireceği belirsizlik taşıyor. Öncelikle şunu söylemeliyim ki, tarihin en zalim panislamist-pantürkist faşist Erdoğan kliğinin saltanatı çatırdadı, eskisi gibi güçlü ve kendine güven içinde yatağa giremiyor. En yakınına dahi güven duymama şüphecilik korkuları yaşıyor. Kürt ulusunu acımasızca yakıp yıkması, kadınların, çocukların, gerillanın acımasızca boyunlarını koparması resimler servis etmesi bundandır. Eli kanlı zalimin bastığı zemin kaygan, toprağı geleceği karanlık bir bataklık. O yıkılmaz faşist saray derlenip toparlanırsak mevzileri sıklaştırırsak, örgütlenirsek güçlü bir vuruşla yıkılacaktır. Çünkü emperyalizm ve faşizm" kâğıttan kaplandır" Başta Aleviler olmak üzere tüm azınlık halkımız Irak'ta, Suriye'de yaşananları yaşamak istemiyorsa, bugün büyük bir kaos ve korku yaratma provası olan darbe planı yarın halklarımıza neler getireceğini görmemizi sağlıyor. Devrimci güçler; faşist Türk devletine, Türk devleti ve emperyalist sermaye tarafından her yerde örgütlenen IŞID ve diğer İslamcı faşist çetelere karşı, ırkçı faşist Ülkücü, Alperen, Osmanlı ocakları gibi kontra mafya çetelerine karşı halkların korunmasında güvencemiz ve teminatımızdır.

Artık durup ölüm ne zaman gelecek diye beklemenin daha büyük ölümlere, soykırımlara, yıkım ve yurdumuzdan, toprağımızdan kopmamıza yol açacağı açıktır. Bugün parlamenter faşizmin yaptığı zulüm ve katliam 12 Eylül askeri faşist diktatörlüğünden daha pervasız, daha katmerlidir. Sıkıyönetim, olağanüstü hal vb. kararlar almakla, halklarımızı bunla tehdit etmekle korku salınmak isteniyor. Zaten, devleti yöneten darbeci faşist kanlı bir kliktir, yarın parlamentoyu fes etse ne yazar, etmese ne yazar. Pratikte parlamentonun işlerliği ortadan kalkmış, işlevini yitirmiş her türlü yetkisi elinden alınmıştır. Erdoğan faşist kliği devletin tüm kurumlarını ele geçirmiştir. Bugün baş düşmanımız devleti yöneten faşist Erdoğan kliği ve onunla ittifak halinde olanlardır. Bu diğer faşist kliklerle mücadelemizi tatil etme anlamına gelmez, gelmemeli de... Buradaki gerçek şu ki, okun sivri ucunu asıl kime yöneltmeliyiz. Bu bu kadar açık ve net, düşman klikler arasındaki, dalaş iyidir, çatışma iyidir. Bu düşmanın zayıflamasına, güçlerinin dağılmasına yol açar hepsi bu... Biz düşmanlarımızı doğru tespit edersek, öncelikleri okun sivri hedefine korsa doğru yapmış olur düşmanın yaşadığı çelişkilerden devrim güçleri için yararlanmış oluruz.

Devrimin dostları mutlaka bir araya gelmeli, mevzilerini güçlendirmek için olağanüstü çaba harcamalıyız. Bilinmeli ki her şey devrim güçlerinin lehine, morallen de bu böyle. Şartlar, koşullar geçmişten daha elverişli. Yeter ki bunu görelim, şu veya bu bakışla ittifaklar kurmalı, dayanışma ve eylem birliklerini faşizme karşı kalıcı kılmanın yollarına bir taş da biz döşeyelim. Evet, bilmeliyiz ki, faşist diktatörlük yarın tüm devrim güçlerini ezip geçme hareketi başlatacaktır. Bu geçmişte yaşanan deneyimlerle biliniyor. Faşizme bu fırsatı vermemek için, Kürt ulusal kurtuluş hareketiyle her bir mevzide ittifaklar, eylem birlikleri esas olunmalı, devrim güçleri derlenip toparlanmalı, mücadeleyi kendiliğindenliğe terk etmemelidir. Bu Aleviler için de geçerlidir. Kürdistan’da yaşanan imha ve soykırım yarın Türkiye'nin dört bir yanına yayılabilir. Faşist Türk devleti bunu istiyor. Faşizme karşı meydanları, mevzileri boş bırakmayalım, terk etmeyelim. Kararlı ve örgütlü mücadele bilinmeli ki bizi faşist diktatörlükten kurtaracaktır. Kısaca durum kötü değil, iyidir. Durum halklar ve devrim güçleri lehinedir. Nerde olursak olalım ses vermeliyiz. Baskı ve zulme boyun eğmemeliyiz. Herkes yapabileceğini yapma sorumluluğu taşırsa eğer, faşizm belasından kurtulmanın yolunu yakalamış oluruz.

   20 -7-2016  Hasan Aksu

44536

Durum iyidir !Hiçbir şey eskisi gibi olmayacak.

Yerel Seçimler ve Proleter Tavır

 

 

Türkiye 31 Mart 2024 tarihinde yapılacak yerel seçimlere kilitlenmiş bulunuyor. Baskı, yasaklamalar, açlık, yoksulluk, pahalılık ve işsizlik en can alıcı sorun olarak ülke gündemindeki yerini korurken, tüm burjuva partiler 31 Mart’ta yapılacak yerel seçimlerde kazanacakları belediyelerin hesaplarını yapmakla meşguller.

Misak Manuşyan ve 23’ler Ölümsüzdür!

Misak Manuşyan (1.9.1906 – 21.2.1944) ve yoldaşlarını, Nazi kurşunları ile Paris’te katledilmelerinin 80. yılında saygıyla anıyoruz İnsanlığın düşmanı faşizmi ise bir kez daha lanetliyoruz.

İnsanlığın başına kara bulut gibi çöken, yıkımlar, savaşlar ve dahası onarılması mümkün olmayan felaketlere sebep olan Hitler Faşizmi, 1933 yılında Almanya’da iktidara gelmesiyle başladı. 1929 ekonomik ve sosyal bunalımını atlatamayan ve çözüm bulmakta zorlanan, kapitalist-emperyalist ülkeler, sorunlarını savaş yolu ile çözmek, pazarların yeniden paylaşma savaşına giriştiler.

ÖNCE SERMAYE, SONRA, YİNE SERMAYE

13 Şubat 2024 tarihinde Erzincan iline bağlı İliç'de Çöpler Madencilikte meydana gelen toprak kaymasında 9 (bu rakamın daha  yüksek olduğu iddiası da var) işçi toprak altında kaldı. Bu son olayda, “maden kazası” olarak adlandırılan işçi katlimının, doğa katliamı ile birlikte olağan hale getirildiği ve bu seri katliamların, sermayenin birikimi ve büyümesi için olmazsa olamaz kuralı olduğu  gerçekliğiyle karşı karşıyayız.

Ağır tecrit, büyük direniş (Nubar Ozanyan)

Biz 5 Nolu Amed Zindanı’ndan tanırız faşizmin üniformalı generallerini ve kan yüzlü zindan bekçilerini! Özgürlük mahkumlarına intikam alırcasına en ağır işkencelerin nasıl yapıldığını çok iyi hatırlarız. Devrimin öncü ve önderlerine nasıl düşmanca yüklendiklerini iyi biliriz. Sadece memleketimizden değil, biz ağır tecrit koşullarını ve ölümcül duvar sessizliğini, Peru devriminin önderi Başkan Gonzalo yoldaşın 29 yıl süren direnişinden biliriz.

„Dijitalleşme“ Kitabım Üzerine

Kitabın konusu, işçi sınıfının nicel ve nitel varlığıyla doğrudan ilgilidir. Özellikle üretim sürecinde dijitalleşmenin artmasıyla, işçi sınıfının sınıfsal niteliğine yönelik ciddi saldırılar gelmeye başladı. İşçi sınıfının ortadan kalkacağı, burjuvazinin, ücretli iş gücü sistemi olmadan, salt makineler üzerinden artı-değer elde edeceği gibi, doğrudan kapitalist sistemi var eden temel olgular yok sayılmaya başlandı.

Yavuz Proletarya Ev Sahibini Bastırırmış

-Seçimleri Boykot-

Zavallı kılıçdaroğlu.

Kazanınca (parlamentarizme) geçmeyi başarabilince) kazanabilmek için yaptığı her şeyin anlamsızlaşacağıyla o kadar ilgilenmişti ki ...

Aman neyse biz proletaryalara ne.

Ulusalcıların - sosyal demokratların ağır bedellerle anlamsızlaştırdığı parlamentarizm komplolarla tarihin tozlu sayfaları içerisinde kaybolup giderken...

imamoğlu'nun şapkada çıkardığı tavşan özgür özer'e eşbaşkan'ım diyerek itibar kazandırma yarışına düşen dem'liler ile...

Tarih bilgisi ve gelecek tasavuru (Deniz Aras)

Geçtiğimiz hafta içinde bir dönem TC içişleri memuriyeti görevinde bulunan ve bu “vatani görevi” sırasında devletin başta gözaltında kaybetmeler olmak üzere Kürt halkına ve devrimcilere yönelik katliam saldırılarını sürdürmesini “başarı”yla yerine getiren, günümüzde özü başına muhalif bir faşist partinin lideri Meral Akşener’in “mertçe cinayet” sözü çok konuşuldu.

Ermeni bir devrimci: LEVON EKMEKÇİYAN (Nubar Ozanyan)

Özgürlük uğruna yürütülen savaşımda her savaşçının önüne çıkan tehlikeli yol ayrımı ve kararlardan biridir “Ya onurunu ayaklar altına alıp teslim olacaksın! Ya da ölümlerden ölüm beğenerek direneceksin.” Levon Ekmekçiyan birkaç günlük yaşam uğruna kendini düşmana satmadan yaşamayı esas aldı. Düşündü fedailerin komutanı Kevork Çavuş’u, Antranik Ozanyan’ı, Mariam Çilingiryan’ı ve yanıbaşında çatışmada şehit düşen yoldaşı Zohrab Sarkisyan’ı. Sonra çocukluğunda anlatılan ve dinlemekte zorlandığı soykırım hikayelerini. Hangi Ermeni gencinin yüreği yaralı hafızası intikam dolu değildir ki?

“Unutturulan” Bir Devrimcinin Ardından 29 Ocak 1983, Kanlı Şafak

Çeşitli milliyetlerden Türkiye halkının başına kara bulut gibi çöken 12 Eylül Askeri Faşist Diktatörlüğü’nün elebaşı olan Kenan Evren, Muş halkına yaptığı ve tarihe geçen konuşmasının bir bölümünde “Asmayalım da besleyelim mi?” sözünü, Ermeni devrimci Levon Ekmekçiyan için söylemişti.

12 Eylül faşist cunta yılları idamların, işkencelerin, gözaltında kayıpların, vatandaşlıktan atılmaların, azgın devlet terörünün yaşandığı yıllar olmuştur. Bu dönemde siyasi nedenlerle aralarında 17 devrimcinin de olduğu 51 kişi idam edilerek katledilmiştir.

Almanya'da Faşizme Karşı Kitlelerin Büyük Protestosu

Alman emperyalist burjuvazisi, son yıllarını ekonomik kriz içinde geçirdi ve bu krizi savuşturabilmiş değildir. Tersine, giderek derinleşmektedir. Kendileri için söylenen “Avrupa'nın hasta adamı” sözüne karşı, ekonomi bakanın Lindener'in doğrudan ağzıyla; “hasta değil, yorgun adamı” olduğunu kabul etti.

Çutakımız Hrant (Nubar Ozanyan)

Soykırımcıların, hafıza katillerinin tüm çabalarına karşın Ermeni halkının ve ilerici insanlığın hafızasında halen dipdiri olan Hrant Dink; özgürlüğün ve adalet arayışının simgesi olarak anılmaya devam ediyor. Yüzbinlerin hem kalbine hem de duygularına bu denli etkili ve sarsıcı dokunmayı başaran Hrant Dink, bu gücü Ermeni soykırım gerçekliği kavrayışından, özgürlüğe ve adalete olan güçlü inancından, tutarlı duruşundan alıyordu.

Sayfalar