Perşembe Mayıs 2, 2024

Ermeni Yetimhanelerinden; Filistin’e-Karabağ’a-Hayastan’a, Kürdistan’a-Rojava’ya Uzanan Bir Devrim Tarihidir General Martager

Tarihin en karanlık yerlerine gömülmek istenen mazlum Ermeni halkının isyan çığlığıdır Martager yoldaş. DAİŞ faşistleri tarafından köle pazarlarında satılan Ezidi kadınların kurtuluş öfkesidir.

“Ancak çölde yaşayabilirler” diye emir yağdıran İttihat Terakkicilerin devamcı ve takipçileri olan DAİŞ çetelerinin soykırım saldırıları  başladığında Ermeni halkının derin tarihsel acılarına tutunarak Rojavaya uzandı.

Acıları olan her halkın yanında ve silah elde saflarında oldu. Ne zaman ki Filistin halkı derin katliam acıları yaşadı, silah elde Filistin gerillası oldu. Ne zaman ki Hayastan halkı Karabağ’da acı yaşadı silah elde Karabağ gerillası, Kürt halkı acı yaşadığında silah kuşanarak Kürt gerillası oldu.

Halkların acılarına tutunan isyan köprüsüdür General Martager!Yaşamı boyunca Ortadoğu’nun her bir karış yoksul toprağında gerilla olmasını başararak savaşmanın sahici ve samimi adı oldu Nubar Ozanyanyoldaş.  

TİKKO Generali Martager

General Martager’in savaş tarihinin her bir sayfasında ve satırında direnişin ve özgürlüğün kahraman gerillaları olan Antranik Ozanyan’ın, Serop Ağpür’ün, Misak Manuşyan’ın, Monte Melkonyan’ın, Leonid Azgaltyan’ın, Armenak Bakır’ın, Manuel Demir’in, Nubar Yalım’ın, Hrant Dink’in, Hayrabet Hançer’in ve sayısız ermeni fedaisinin hikâyeleri yazılıdır.

Her Ermeni fedaisinin hikâyesi aynı zamanda soykırım yaşamış Ermeni-Ezidi-Kürt-Süryani-Rum halkının değişmeyen benzerlikte ortak hikâyesidir.

TİKKO Generali Martager yoldaş kimdir? diye sorulduğunda O, Ermeni-Asuri-Süryani-Kürt-Arap-Ezidi-Filistin Fedaisidir. Martager yoldaşın hikayesi hem her özgürlük savaşçısının hem de hepsinin birleşmesinin hikayesidir.

O Ermeni yetimhanelerinde soykırım türkülerini ve hikayelerini dinleyerek öfkesini büyütüp ARARAT’ın zirvelerine yürüdü. Kadın-çocuk cesetleriyle kan dolu nehirlerden su içmeyi kabul etmeyen koyunların isyanını çoban kavalına işleyen acıların dinmeyen notalarıydı.  

Soykırım acılarına neden olan kodları Kaypakkaya yoldaşın devrim öğretisinde bulduğunda son nefesini verinceye dek onun öğretisine yüksek sadakatle bağlı kaldı. Kaypakkaya yoldaşa büyük inandı ve inancı ve idealleri uğruna büyük savaştı.

O, bütün sahte sözlerin bittiği yerde sahici devrimci duruşun ve pratiğin isimsiz, görünmez kahramanı oldu. Ne bir mevkiye, ne bir kariyere tenezül etmeyen adressiz devrimciliğin son örneklerinden biriydi.

“Eski çoraplarınız varsa bana verin”

Yaşamı boyunca kendisine ait ne bir evi ne bir adresi ne de kapısını açacağı bir anahtarı olmadı. Ne dünya malına parasına minnet etti ne de kapitalist sistemin ürettiği yarattığı çirkinliklere değer verdi.

Kurmasını istediği dünyayı anda yaşadı ve yaşanması için mücadele etti. Sözle söylemle değil, pratikle işle eylemle devrimi yapmaya kendini adadı. Herkes mevziyi nasıl yapalım diye tartışır ve konuşurken komutan Martager işe girişerek, mevziyi elleriyle hazırlayarak nasıl yapılması gerektiğini gösterirdi.

Ayağındaki ayakkabısını yoksul bir çobana, elindeki silahını yeni gelen enternasyonalist bir savaşçıya anında verecek kadar temiz, yoldaşlarını hiç bir konuda rahatsız etmeyecek kadar duyarlıydı.

Karargahta mevcut bulunan savaşçı sayısına göre sırayla tutulan devrim nöbetini sıra kendisine geldiğinde kimseye devretmeyecek kadar anlatılması derin bir hissiyat sahibi devrimciydi.

 “Eski çoraplarınız varsa bana verin” diyecek kadar kimsenin aklına gelmeyecek kadar dervişlik misali bir yaşamın en ileri”fakir” örneğiydi.  

Kaypakkaya yoldaşın görüşlerine herkesten daha fazla inandı. Öğretisine bağlılığını stratejik yürüyüşünde gösterdiği kararlılığıyla ortaya koydu. Filistin-Hayastan-Kürdistan’da devrimci görev dendiğinde arkasına dönüp bakacağı kendisine ait hiç bir şeyi olmadı. Devrim görevi dendiğinde ufak bir tereddüt bile göstermeden yürüdü.

“Sıra neferi olarak devrimcilik yapmak”

“Her an her yerde her an hiç bir yerde” , “ Devrimi gelecekte değil anda yaşamak”, “sözle değil işle eylemle devrimcilik yapmak,” “mevki ve yetkiyle değil sıra neferi olarak devrimcilik yapmak” kodlarını pratiği ve yaşamıyla yeniden yükledi devrimciliğe.

Sarsılan yorulan kırılan gerileyen herkesin sahip olmak için can attığı avrupa mülteci kimliğini bir anda yırtıp atmakta teredüt etmeden sahip olduğu fiziki bütün imkânları bırakarak ülkeye dönmekte asla teredüt etmedi.

Komutanlık yaptığı Filistin-Karabağ-Rojava topraklarında komutanken savaşçı, savaşçıyken komutanlık yaptı. Savaşla siyaset, savaşla önderlik, savaşla felsefe, savaşla kitleler arasında diyalektik bağı doğru okudu.

Ve bu okuma üzerinden pratiği örgütledi. Yaşamının ve savaşımının her bir adımında statükoculuğa-bürokrasiye mevki ve yetkiye meydan okuyan ve alay eden bir yerde durdu.

Söylemde lafta devrimcilikle sahici devrimcilik arasına kalın bir çizgi çekti. Kirletilerek  gizlenmeye korunmaya çalışılan piyasaya gerçek diye yutturulmaya çalışılan anlayış ve şahsiyetlerle alay etti. Savaşırken alay etti. Ölüme giderken alay etti. “Beş para etmez sizlerin sahte sözleri ve açıklamaları”  diyerek ülkemize en yakın yerde duran ancak ideolojimize-stratejik devrim yürüyüşümüze en uzakta olanlarla alay etti.

“İlk Eylemini Yetimhane Gerçekleştirdi”

Devrimci savaş gerçektir. Savaş alanları ve onun ertelenemez patlamaya hazır görevleri gerçektir.

Halkın yaşadığı acılara karşı savaşmak gerçektir. General martager savaş kadar gerçekti. Elindeki en iyi silahını yanındaki yoldaşına verecek kadar gerçekti. Daeş çetelerinin saldırılarına karşı her türlü silahı kullanarak savaşacak onları tarihin mezarlığına gömecek kadar gerçekti.

Kendisine ayrılan üniformayı yeni gelen yoldaşına teredütsüz bir şekilde verecek kadar paylaşımcı yoldaşlarından eski çorapları isteyecek ve giyecek kadar egoları  olmayan bir devrimciydi.    

Daha bıyıkları terlememiş yaşta devrimcileşen Martager yoldaş İlk eylemini Ermeni yetimhanesinin bahçesinde yükseklerde duran faşizmin kanlı bayrağını indirerek gerçekleştirdi.

 İlk çocukluk eylemi yürüyeceği devrimci savaşın ön adımları oldu. O faşizmin alnında patlattığı mermilerin şarjörünü soykırım hikayelerini ve türkülerini dinlerken doldurdu. Bundandır ki şarjöründeki mermi son nefesine kadar eksik olmadı. 

Fotoğraf karelerinde yer almaktan özenle uzak duran, çekinen ancak savaşa müthiş sevdalı olan büyük devrimci Nubar Ozanyan yoldaş 61 yıllık yaşamı boyunca kendisine ait ne bir anahtarı ne de yeni bir elbisesi olmadı. Kaypakkaya geleneğinin sahici devrimcisi olmanın yükseklere çekilmiş bayrağı oldu.

Bilinç ve yüreğimizde öyle kalacaktır. Onun yarattığı devrimci değerleri ve savaşımını gizlemeye,  saklamaya çalışan hiç bir anlayış ve pratik başarılı olamayacaktır.

Çünkü Nubar Ozanyan, bir savaş ve devrim gerçekliğidir. Kaypakkaya sahiciliğidir.

Rojava’dan bir yoldaşı 

42353

Partizan'dan

Partizan'dan; Gündem ve güncel gelişmelere ilişkin politik açıklama ve yazılar. 

Partizan'dan

Halkın İçinde Olmak (Sentez)

Halka dair söylenenler, devrimciliğe dair biçilenler, bireye dair yapılan sorgulamalar, bir politik öznenin hayatın içinde olup olmamasına dair yapılan vurgular, sömürenler ve onların devleti, bunların siyasi iktidarı ve muhalefeti, ordusu, sivil uzantısı her şey ama her şey mücadelenin tarihiyle kıyaslandığında kısacık denilebilecek bir zaman diliminde, yoğunlaştırılmış bir şekilde tartışmaya açıldı, tüm bunlarda yeni derinlikler kazanıldı, yeni bakışlar edinildi, ufuklar genişledi, renklilik geldi.

“İstibdat”tan Kurtulmak İçin Kürdü Çağırmak!

14 Mayıs’ta yapılacak olan cumhurbaşkanlığı ve parlamento seçimleri öncesi Millet İttifakı’nın cumhurbaşkanı adayı Kemal Kılıçdaroğlu, seçimlere ilişkin HDP ile bir toplantı gerçekleştirdi. Toplantı çıkışı basın önünde bir açıklama yaptılar. CHP lideri K.Kılıçdaroğlu da HDP Eş Genel Başkanları Pervin Buldan ve Mithat Sancar da TBMM’nin önemine, halk iradesinin temsiliyetine dikkat çektiler! Basın önünde verdikleri mesaj “Hiçbir sorun çözümsüz değil, TBMM çatısı altında Türkiye’nin her sorununu çözmek olası…” biçiminde özetlenebilir.

Vicdan ve ahlak mı dediniz? (Ertan İldan)

Aslında Türkiye'de 50 gün sonra yapılacak seçimler hakkında daha fazla konuşmak niyetinde değildim. Tüm sermayesini bu muharabe'nin sonuçlarına yatırmış ve temelde iki kutupa ayrılmış bir toplumsal psikolojide aykırı bir görüşün yankı bulmayacağını bilirim. Daha da önemlisi muhtemel bir yenilgide akli melekelerini yitirmiş ve umutlarını tüketmiş bir kesimin hışmına uğramak tehlikesi de yok değil. Oysa benim "gemileri yakmak" gibi bir mecburiyetim yok. Demokrasi, özgürlük, eşitlik ve adalet isteyen toplum kesimleri ile ilişkilerimi ve görüş alışverişimi sürdürmek isterim.

Kaypakkaya ve Kemalist Cumhuriyet

Bu yıl İbrahim Kaypakkaya’nın faşist Türk devleti tarafından katledilişinin 50. yıldönümüdür.

Ve faşist TC’nin de kuruluşunun yüzüncü yılıdır. Kaypakkaya yoldaşın siyasal yaşamı bu tekçi, inkarcı, katliamcı tarihle hesaplaşmakla geçmiştir. Hiç kuşkusuz onun analizleri yalnız geçmişi değil geleceği de içeriyor. Dolayısıyla cumhuriyetin yüz yıllık tarihini sorgularken onun görüşleri bize yol göstermeye devam ediyor.

2023 Cumhurbaşkanlığı seçimine ilişkin boykot tavrı neden doğru değildir

Çünkü öncelikle içinden geçilmekte olunan tarihi momentin realitesi; “Burjuva faşist düzen partileri ve ittifaklarının adaylarını boykot et, devrimci demokrat adayları destekle!” (MKP-SB. Bk. Halkın Günlüğü gazetesi) şiarında dile getirilen bu yaklaşımla örtüşür değildir. Neden değildir? Çünkü öncelikle içinden geçilmekte olunan süreç, ‘normal-olağan’ rutin bir süreç olmayıp; yönetimsel olarak sistemde niteliksel değişimin yaşanacağı bir süreçtir.

Delirmeye Az Kaldı Doktorum Nerede

Mahlukatlar içerisinde, kendisi gibisini, yaratabilecek tek canlı insanlardır. (Albert Ergün Einstein)

Ah.... çocuklar... ahh....

Memleketteki partilerin zayıflıklarını öne sürerek her türlü burjuva partileriyle bir araya gelenler....

İş dünya proletaryalarının burjuva renkleriyle bir araya gelmeye gelince....

Dünya proletarya partilerin zayıflıklarını öne sürerek bir araya gelmeyi ret etmekteler.

Ve bu insanlar örgütlüler biz proletaryalar örgütsüz.

Ve bu insanlar örgütlüler biz proletaryalar örgütsüz.

Ve tc’nin okul sıralarında olsa dahil...

Ermeni Devrimcilerin İttifak Deneyiminden Hareketle “YÜRÜ BE KEMAL…”

6 Şubat depremleri sonrasında on binlerce can kaybının ardından 14 Mayıs 2023 tarihinde “Başkanlık” ve “Milletvekilliği Genel Seçimleri”nin “yenilenme”si kararı alındı. Depremler ve ardından yaşanan sellere rağmen ülke seçim sath-ı mahalline girmiş bulunuyor. Seçim, iktidardaki AKP-MHP partilerinin oluşturduğu “Cumhur İttifakı” ve ona eklemlenen partiler ile CHP-İYİ Parti’nin başını çektiği “Millet İttifakı”nın oluşturduğu iki ana siyasi kampın iktidar mücadelesi biçiminde gelişiyor.

ATAERKİL SİSTEME KARŞI MÜCADELE SORUNU, EZEN-EZİLEN CİNS ÇELİŞMESİNİN ÇÖZÜMÜ SORUNUDUR

Sorunların doğru çözümü, öncelikle onların özünün tam olarak ne olduğu veya neye tekabül ettiğinin eksiksiz olarak ortaya konulmasıyla doğrudan bağlantılıdır. Yani sorun aslında tıpkı şuna benziyor: Doğru ve isabetli tedavi ancak ki doğru teşhis ile mümkün olabilir.

“Kadın sorunu” olarak tanımlanan sorun da böyledir. Sorunun özü bir kez gözden kaçırıldımıydı, sorunun kendisi de çözümü adına ileri sürülenler de isabetli ve doğru olarak ortaya konma şansını yitirir esasen.

Azaduhi (Nubar Ozanyan)

Herkesin anlatılacak bir hikayesi, yazılacak bir yaşamı vardır. Liceli Azaduhi’nin hikayesi, soykırım yaşamış bir Ermeni kadının Lice’den Diyarbakır’a, İstanbul’dan Hollanda’ya uzanan sürgün hikayesidir. Doğduğu yerde yaşayamadığı gibi ölemeyenlerin hikayesidir. Onun hikayesi kolay taşınamaz acıların, tanımlanması zor hüzünlerin hikayesidir. İyilik yapmaktan başka bir şey bilmeyen, ekmeğini paylaşmaktan başka bir şey düşünmeyen, direngen Liceli bir Ermeni kadının hikayesidir.

Katledilişinin 50. Yılı Vesilesiyle KAYPAKKAYA ve TKP-ML

Faşist T.C. Devleti tarafından, bundan 50 yıl önce bir komünist önder, aylarca süren işkenceli sorgular ardından hunharca katledildi. Buradan bir kez daha bu cinayeti kınıyor ve Türkiye-

K. Kürdistan devrimci hareketinin ender yetiştirdiği bu komünist önderi saygıyla anıyor ve ideallerine bağlı kalacağımızın sözünü yineliyorum.

Onun katli, “işkence sonucu ölüme sebebiyet verme” şeklinde olmayıp; bizzat devletin ilgili ve yetkili kurum ve kişilerince, “devletin ulvi çıkarları adına” karar altına alınan bilinçli ve iradi bir cinayettir.

Partizan’ımızı Özlüyor, Mücadelesini Örnek Alıyoruz | Hüseyin Şenol

Partizan’ımızın hayatını kaybetmesinin üzerinden tam iki yıl geçti… Dursun Çaktı’nın bize bıraktığı miras gibi; demokratik kitle örgütlenmesi anlayışının tüm alanlarda yerleşmesi olmazsa olmazımız olmalıdır…

İki yıl önce 25 Şubat’ta, daha 65 yaşında kaybettiğimiz Dursun Çaktı’yı, Partizan’ımızı özlemle anmaya devam ediyoruz ve sürekli anacağız.

Sayfalar