Cuma Mayıs 3, 2024

Gelin bir aile olalım

Öyle lafla değil, gelin ekmeğimizi ve suyumuzu bölüştüğümüz bir aile olalım. Etrafa  dağılmış kum tanecikleri olmaktan çıkıp paramızı, mal ve mülklerimizi, sevinç ve kederlerimizi birleştirdiğimiz büyük bir aile kuralım. Dünya zorbalarının kana buladıkları tarihin binlerce yıllık ezberini bozup ekonomilerimizi birleştirelim ve kendi büyük aile ekonomimizi kuralım. Birlikte üreten ve kardeşçe paylaşan öyle mutlu, öyle özgür bir hayat kuralım ki, tüm dünya parmak ısırsın, ezilen insanlık bizi örnek alsın.

Bugünkü geleneksel ailede, aile bireyleri, birbirlerine karşı nasıl sorumluluk duyuyor ve birbirlerinin üstüne nasıl titriyorlarsa, biz de kuracağımız bu yeni ailede birbirimizi her dertte ve kederde bir kale gibi koruyup sakınalım.

Bu yeni felsefede biz, hapishanede tecavüze uğrayan ve sokakta kurşunlanan çocukların anne ve babalarıyız; biz ezilen, tecavüze uğrayan ve öldürülen kadınız; biz sokaktaki dilenciyiz, biz evine ekmek götüremeyen işsiz anne ve babayız, biz işsizler ordusunun birer neferiyiz, biz bir lokma ekmek için köle şartlarında çalışan işçiyiz, biz demir parmaklıkların arkasına kapatılan mahpusuz, biz darağacındaki idam mahkûmuyuz, biz hastane kapılarında çile dolduran hastayız, biz dünyanın neresinde olursa olsun ezilen ve haksızlığa uğrayan kadın erkek her insanın kardeşiyiz, biz bu hanedanlar diktatörlüğünün gasp ettiği her hakkın militan savunucuları ve ayaklar altına alınan her özgürlüğün yorulmaz bekçileriyiz.

Hedefimiz kardeşliğin boy attığı, mutluluğun kanat çırptığı bir yeryüzü cenneti kurmak olacak. O ışıklar içindeki cenetimizde hep kardeşlik rüzgârları esecek; açlık, yoksulluk, acı ve gözyaşı olmayacak; insanca yaşamak temel ilke olacak. Bizim kardeşlik cennetinde kölelik ve despotluk boyunduruğu kırılacak, zorbalara, hırsızlara ve yalancılara yer olmayacak. Yerel ve evrensel her meselede düşüncelerimiz, projelerimiz ve çözümlerimiz olacak. Bizi sahtekârlar yönetmeyecek, biz kendi kendimizi yöneteceğiz.

Egemenler, yani kamçıları sırtımızdan hiç eksik olmayan hanedanlar ve onların borazanlığını yapan siyasetçiler, "Biz bir aileyiz," yalanıyla bize bugüne kadar hep kazık attılar. Söylemeye dilim varmıyor ama, bizi düpedüz "eşek" yerine koydular. Sırtımızdan semer hiç eksik olmadı. Onların aile dedikleri şey bizim için hep semer, onlar içinse sonsuz zenginlikler ve özgürlükler oldu.

Şimdi artık kendi kendimizi yönetme zamanıdır. Yani zincirlerimizi kırma zamanı… Bunun  yolu bu yeni tipteki aileyi kurmaktan geçiyor. Kuracağımız bu örnek hayatı ve bu hayatı kuracak yeni insanı iyi anlatabilirsek milyonları kucaklayan büyük bir halk hareketine dönüşeceğiz. Bu çalışmada kabul ederseniz, bir süre önce internette yayımlanan "Emekçi Halk Cumhuriyetleri Birliği anayasası teklifini" tartışıp temel alabiliriz. 

Bu yeni aile tipi dünyada bir ilk olacak. Dediğim gibi tarihin ezberini bozacağız ve hayatın her zerresinde kendi kendimizi yöneterek bu zalim, paçavra düzeni boşa çıkaracağız. 

Tarihe damga vuracak bu aile için sivil bir girişime ihtiyaç olduğunu takdir edersiniz. Bu girişimde ve ailede yer almak istiyorsanız,  alinakmahmut@hotmail.com adresine lütfen bir mesaj gönderin. Daha sonra nerede toplanacağımızı ve gündemimizi konuşuruz. 

Unutma, ülkenin tüm zenginlikleri ve hayatın tüm özgürlükleri senindir. Senin yenilmez iradenle ancak şafak söker ve insanlık karanlıktan aydınlığa çıkar.

 

80181

Mahmut Alınak

Eski kürt milletvekillerindendir.Çeşitli kitapları bulunmaktadır.Aralık 2011 yılına kadar sitemizde sürekli yazılar yazan Mahmut Alınak,Aralık 2011'de KCK tutuklamalarına maruz kalarak tutsak edilmiştir.Temmuz 2012'de tahliye edilmiş olup,zaman zaman yazıları ile okur kitlesine ulaşmaktadır.

alinakmahmut@hotmail.com

Mahmut Alınak

Bir Devrim Yapmalıyız!

Emperyalist dünya sistemi tam bir kaos içinde. Dünyaya egemenler ama dünyayı yönetemiyorlar. Soygun, sömürü ve savaş düzenleri her yönde çatırdamaya başaldı. Bir türlü azami karlarını istedikleri düzeye çıkaramıyorlar. Emperyalist sistem SOS veriyor. Ücretli kölelik üzerine kurulu aşırı kar ve aşırı üretim sistemi yürümüyor. Dünyanın toplam GSYH 105 Trilyon dolar iken, toplam borçları 310 trilyon doları geçmiş durumdadır. Bir taraftan devasa sermaye büyüklüğü, bir taraftan ise, muzzam bir yoksullaşma, yoksunlaştırma ve çürüme at başı gidiyor.

T.C.nin 100 Yıllık Tarihi ve Faşizme Karşı Sınıf Mücadelesi

 

Giriş:

Komünist Parti Manifestosu’nun giriş cümlesi “bugüne kadarki tüm toplum tarihi sınıf mücadelesi tarihidir” diye başlar. Bu belirleme o güne kadarki -ve elbette sonrası için de- tüm toplumların nasıl bir evrim izlediklerini gayet net ve anlaşılır bir şekilde özetlemektedir.

İyi Yahudiler de Var!

 

 

"1980'de başka bir operasyonda yakalanıp hapishaneye gittiğimde Yuda amcayla tanıştım. Satranç oynamayı bana o öğretti. Kültürlü bir insandı. Müthiş bir kitap okuma tutkusu vardı. Haftada mutlaka bir kitap okurdu. Şeker hastası olduğu için her yemeği yiyemezdi. Ona elimizden geldiğince yiyebileceği yemekler yapmaya çalışırdık"

Türk Devletinin Kuruluşundan Günümüze Ulus ve Azınlıklara Uyguladığı Baskı

Ülkemizde var olan ve yaşanan ulusal ve azınlıklar sorunun temelinde gerçekleşmemiş olan demokratik halk devrimi yatmaktadır. Demokratik halk devrimi gerçekleşmeden temel hak ve özgürlükler sorunun önemli parçası olan ulus ve azınlıklar sorunu asla çözüme kavuşamaz. 

Emperyalizme Boyun Eğme ve Yarı-Sömürgeliği Kabul Etme Antlaşması Lozan

Kasım 1922’de başlayan ve Temmuz 1923'te sona eren Lozan Konferansı'nda emperyalist devletlerle Türk Devleti arasında yapılan görüşme de çizilen sınırlarla Türk Devletinin kuruluşuna onay verildi. Konferans belgelerinde Sovyetler Birliği'nin de katıldığı geçse de Sovyetler Birliği Boğazlar Meselesi dışındaki görüşmelere katmamıştır. Görüşmelere 1. Emperyalist Paylaşım Savaşının galipleri İngiltere, Fransa, Yugoslavya, İtalya, Romanya ve Yunanistan katılmıştır. Görüşmede belirleyici konumda İngiltere ve Fransa olduğunun altı çizilmelidir.

TC’nin Kuruluş İdeolojisi Kemalist Faşizm ve Günümüzdeki Varyantı

Ülkemizde sorun ve çelişkiler çözülmediği gibi mevcut durum giderek daha çetrefilli bir döneme girmiş durumdadır. Bunun sonucu işçi sınıfı ve emekçi yığınların sömürüsü had safhaya varmıştır. Yoksullaşma en üst düzeye çıkmıştır. Ülkenin girdiği sarmal durumun bedeli tamamen emekçi sınıflara yüklenmiştir. Elbette ki yoksulluk ve işsizlik her zaman var olmuştur. Sınıf çelişkileri, sömürü, baskı ve diktatörlük dönemleri her zaman yaşanmıştır. Bundan sonra da sınıf çelişkileri var olduğu müddetçe baskı mekanizması varlığını devam ettirecektir. Lakin günümüzdeki mertebeye çıkmamıştır.

Türkiye Cumhuriyeti’nin Kuruluşunda İzmir İktisat Kongresi, ya da Emperyalizme Bağımlılığın Belgesi

Osmanlı iktisat tarihinde önemli bir yer tutan kapitülasyonlar ilk olarak 1352 yılında Cenevizlilerle olan ticareti artırmak maksadı ile verilmiştir. İlerleyen yıllarda ise ticaret yollarında yaşanan değişiklikler ve dünya ticaretinin yeni rotalar edinmesi sonucunda başka bazı ülkeler de kapitülasyonlar yani ticaret yaparken kimi ayrıcalıklar edinme hakkı elde etmişlerdir.

Yüzyıldır Tarihin Dışında Bir Rejim: TC!

 

Türk devletinin kuruluşunun yüzüncü yılında, Türk devletinin kuruluşu ve adına “Milli Mücadele” ya da “Kurtuluş Savaşı” denilen süreci ve bu sürece önderlik eden sınıfları kısaca ifade etmek, Türk devletinin hangi temeller üzerinden yükseldiğini ve sınıfsal niteliğini tanımlamak açısından önemlidir.

TC'nin Yüzyıllık Tarihinde İşçi Sınıfı ve Mücadelesi

Giriş:

İşçi sınıfının tarihi kapitalist sistemin gelişmesinden ve burjuvaziden ayrı ele alınamaz. Burjuvazinin ortaya çıktığı yerde işçi sınıfı da vardır. Ve bir çelişmenin iki yanı olan işçi sınıfı ve burjuvazi, birlikte var olurlar. Bu iki zıt kutup hem birbiriyle mücadele ederler ve hem de biri olmadan diğeri olmaz. Bu iki toplumsal sınıfı yaratan kapitalist sistem olmuştur.

 

Devrimci Demokratik Kamuoyuna ve Halkımıza!

KOMÜNİST ÖNDER İBRAHİM KAYPAKKAYA’YI ORTAK BÖLGESEL GECELERLE ANACAĞIZ!

Çakma komünistler! (Deniz Aras)

Her genç Kaypakkayacının biraz da alaycı bir alaycı mutlaka karşılaştığı bir cümledir “Köylü devrimcisi”! Kastedilen elbette İbrahim Kaypakkaya ve onun görüşlerini savunanlardır. Bu tanımı yapanlar için zaman mefhumu sanki bir avantaj olarak kullanılır. Zaman geçtikçe Kaypakkaya’nın görüşlerinin eskidiği sanılır ya da umulur. Kaypakkaya artık eskide kalmıştır ve şimdi “yeni şeyler” söyleme zamanıdır!

Sayfalar