Perşembe Mayıs 2, 2024

Haklarını Tavizsiz Savunan Dirençle Karşılaştığımda/ Hasan Aksu

Kadın sorunu yalnızca sınıf sorunu olarak ele alınamaz, görülemez. Kadın sorununda asıl çelişki cinsiyet sorunu olarak görülmelidir.

Sosyalizm de dâhil bütün sınıflı toplumlarda, cinsiyet sorunu vardır. Kadın cinsiyet ayrımcılığı bu toplumlarda temel sorunlarından biridir. Eğer ki kadın sorunu yalnızca sınıf sorunu görülür de, cinsiyet ayrımcılığı görmezden gelinirse toplumun ana yaralarından birisi olan kadın sorunu doğru ele alınamaz kavranamaz. Komünizme gidilecek yolda bir ayağımız topal kalır. Aynı zamanda kadın sorunu sınıf mücadelesi sorunudur. Açıkçası sömürü sisteminde erk/erkek burjuvaziyi, kadın proletaryayı temsil eder. Bu kapitalizmden komünizme geçiş sürecinde böyledir.  Çünkü her yeni dönemde çelişkiler değişim yaşayarak devam eder, yerini başka bir çelişkiye bırakır. Komünizm bütün toplumların en ilerisi, gerçek özgürlüklerin fışkırdığı devletsiz, sınıfsız bir toplum olacağından, kent ile kır arasında ve kafa ile kol çelişkisinin ortadan kalktığı, insanın insan tarafından sömürülmediği bir toplumda yaşayacağımızdan eski çelişkiler yerini yeni maddi çelişkilere bırakacaktır.  Şunu söyleyebilirim: Komünizmde de Kadın sorunu, yani cinsiyet sorunu olacaktır ama çelişki özünü değiştirerek yeni bir şekil alacaktı. Kısacası çelişkiler ortadan kalkmayacaktır.

 Devrimcileşme sürecinin sürekliliği içerisinde burjuva aileden kopma çabası da sürekli ve çatışmalı olmaktadır.

Bu anlamda her aile ve aile ortamı ayni zamanda bu çatışmanın yaşandığı bir arena gibidir.

Doğal olarak bundan ben de bağımsız değilim. Egemenliğin bir uzantısı olarak eşimle ve kızlarımla çatışmalar yaşamaktayım. Çünkü bütün ilerici özelliklerime rağmen içgüdüsel otoriter bir egemenlik parçası olarak sürekliliğini istememekteyim. Bu egemenliği kültürel alışkanlık ve şekillenmenin yansıması olarak bırakmak istemiyorum. Bastırmacı, kavgacı, sekter davranışlar göstererek burjuva yanlarımı korumaya ve bunu süreklileşmiş bir egemenlik biçimine eğilimlerimi fark ediyorum. Karşımda bilinçli sorunlarını gören, haklarını tavizsiz savunan dirençle karşılaştığımda geri adım atıyorum.  Bu elimdeki iktidarı gönüllü sizlere bıraktım anlamına gelmiyor elbette! Ama değişim gerçekleşiyor. Ve değişim sadece benim zihinsel ya da ideolojik yapımla değil bu kadın dünyasının zihinsel ve ideolojik yapısıyla çatışma halinde nesnel oluyor. Yani bütün engelleme çabalarına rağmen sınıf mücadelesi burada da haklıdan yana işliyor.

1. BÖLÜM devam edecek...

 

96620

Haklarını Tavizsiz Savunan Dirençle Karşılaştığımda/ Hasan Aksu

Bir Devrim Yapmalıyız!

Emperyalist dünya sistemi tam bir kaos içinde. Dünyaya egemenler ama dünyayı yönetemiyorlar. Soygun, sömürü ve savaş düzenleri her yönde çatırdamaya başaldı. Bir türlü azami karlarını istedikleri düzeye çıkaramıyorlar. Emperyalist sistem SOS veriyor. Ücretli kölelik üzerine kurulu aşırı kar ve aşırı üretim sistemi yürümüyor. Dünyanın toplam GSYH 105 Trilyon dolar iken, toplam borçları 310 trilyon doları geçmiş durumdadır. Bir taraftan devasa sermaye büyüklüğü, bir taraftan ise, muzzam bir yoksullaşma, yoksunlaştırma ve çürüme at başı gidiyor.

T.C.nin 100 Yıllık Tarihi ve Faşizme Karşı Sınıf Mücadelesi

 

Giriş:

Komünist Parti Manifestosu’nun giriş cümlesi “bugüne kadarki tüm toplum tarihi sınıf mücadelesi tarihidir” diye başlar. Bu belirleme o güne kadarki -ve elbette sonrası için de- tüm toplumların nasıl bir evrim izlediklerini gayet net ve anlaşılır bir şekilde özetlemektedir.

İyi Yahudiler de Var!

 

 

"1980'de başka bir operasyonda yakalanıp hapishaneye gittiğimde Yuda amcayla tanıştım. Satranç oynamayı bana o öğretti. Kültürlü bir insandı. Müthiş bir kitap okuma tutkusu vardı. Haftada mutlaka bir kitap okurdu. Şeker hastası olduğu için her yemeği yiyemezdi. Ona elimizden geldiğince yiyebileceği yemekler yapmaya çalışırdık"

Türk Devletinin Kuruluşundan Günümüze Ulus ve Azınlıklara Uyguladığı Baskı

Ülkemizde var olan ve yaşanan ulusal ve azınlıklar sorunun temelinde gerçekleşmemiş olan demokratik halk devrimi yatmaktadır. Demokratik halk devrimi gerçekleşmeden temel hak ve özgürlükler sorunun önemli parçası olan ulus ve azınlıklar sorunu asla çözüme kavuşamaz. 

Emperyalizme Boyun Eğme ve Yarı-Sömürgeliği Kabul Etme Antlaşması Lozan

Kasım 1922’de başlayan ve Temmuz 1923'te sona eren Lozan Konferansı'nda emperyalist devletlerle Türk Devleti arasında yapılan görüşme de çizilen sınırlarla Türk Devletinin kuruluşuna onay verildi. Konferans belgelerinde Sovyetler Birliği'nin de katıldığı geçse de Sovyetler Birliği Boğazlar Meselesi dışındaki görüşmelere katmamıştır. Görüşmelere 1. Emperyalist Paylaşım Savaşının galipleri İngiltere, Fransa, Yugoslavya, İtalya, Romanya ve Yunanistan katılmıştır. Görüşmede belirleyici konumda İngiltere ve Fransa olduğunun altı çizilmelidir.

TC’nin Kuruluş İdeolojisi Kemalist Faşizm ve Günümüzdeki Varyantı

Ülkemizde sorun ve çelişkiler çözülmediği gibi mevcut durum giderek daha çetrefilli bir döneme girmiş durumdadır. Bunun sonucu işçi sınıfı ve emekçi yığınların sömürüsü had safhaya varmıştır. Yoksullaşma en üst düzeye çıkmıştır. Ülkenin girdiği sarmal durumun bedeli tamamen emekçi sınıflara yüklenmiştir. Elbette ki yoksulluk ve işsizlik her zaman var olmuştur. Sınıf çelişkileri, sömürü, baskı ve diktatörlük dönemleri her zaman yaşanmıştır. Bundan sonra da sınıf çelişkileri var olduğu müddetçe baskı mekanizması varlığını devam ettirecektir. Lakin günümüzdeki mertebeye çıkmamıştır.

Türkiye Cumhuriyeti’nin Kuruluşunda İzmir İktisat Kongresi, ya da Emperyalizme Bağımlılığın Belgesi

Osmanlı iktisat tarihinde önemli bir yer tutan kapitülasyonlar ilk olarak 1352 yılında Cenevizlilerle olan ticareti artırmak maksadı ile verilmiştir. İlerleyen yıllarda ise ticaret yollarında yaşanan değişiklikler ve dünya ticaretinin yeni rotalar edinmesi sonucunda başka bazı ülkeler de kapitülasyonlar yani ticaret yaparken kimi ayrıcalıklar edinme hakkı elde etmişlerdir.

Yüzyıldır Tarihin Dışında Bir Rejim: TC!

 

Türk devletinin kuruluşunun yüzüncü yılında, Türk devletinin kuruluşu ve adına “Milli Mücadele” ya da “Kurtuluş Savaşı” denilen süreci ve bu sürece önderlik eden sınıfları kısaca ifade etmek, Türk devletinin hangi temeller üzerinden yükseldiğini ve sınıfsal niteliğini tanımlamak açısından önemlidir.

TC'nin Yüzyıllık Tarihinde İşçi Sınıfı ve Mücadelesi

Giriş:

İşçi sınıfının tarihi kapitalist sistemin gelişmesinden ve burjuvaziden ayrı ele alınamaz. Burjuvazinin ortaya çıktığı yerde işçi sınıfı da vardır. Ve bir çelişmenin iki yanı olan işçi sınıfı ve burjuvazi, birlikte var olurlar. Bu iki zıt kutup hem birbiriyle mücadele ederler ve hem de biri olmadan diğeri olmaz. Bu iki toplumsal sınıfı yaratan kapitalist sistem olmuştur.

 

Devrimci Demokratik Kamuoyuna ve Halkımıza!

KOMÜNİST ÖNDER İBRAHİM KAYPAKKAYA’YI ORTAK BÖLGESEL GECELERLE ANACAĞIZ!

Çakma komünistler! (Deniz Aras)

Her genç Kaypakkayacının biraz da alaycı bir alaycı mutlaka karşılaştığı bir cümledir “Köylü devrimcisi”! Kastedilen elbette İbrahim Kaypakkaya ve onun görüşlerini savunanlardır. Bu tanımı yapanlar için zaman mefhumu sanki bir avantaj olarak kullanılır. Zaman geçtikçe Kaypakkaya’nın görüşlerinin eskidiği sanılır ya da umulur. Kaypakkaya artık eskide kalmıştır ve şimdi “yeni şeyler” söyleme zamanıdır!

Sayfalar