Cumartesi Mayıs 18, 2024

Hangi Sınıftan Yanasınız?

Sinfli Toplumlar Tarihi Sinifli Toplumlar Tarihidir-1

SSCP ve CKP tarihini Amerikan Horror hikayelerinden, Trockist efsanelerden ogrenmeye kalktiginizda, bulacaginiz tek sey Gulyabani masallaridir.

Tarih de ideolojinin bir konusudur; ona nerden, hangi sinifin penceresinden baktiginiza gore elinizde bir tarih algisi olusur...

Sinifli toplumlarda sinifsiz gercek yoktur!

Tarihi incelerken tarihin hep iki boyutu oldugunu gorursunuz. Bu sinifli toplumlar icin tipik bir durumdur. Ve ayni zamanda yasamin dialektigi karsitlarin birligidir.

Catismasiz birlikler olmadigi gibi; catismasiz bir tarihte yoktur...Tarihi inceler ve ondan sonuc cikartirken mesele sudur; tarihin neresinden tutacagiz?...

Cunku tarihin neresinden tutarsaniz, oradan bir tarih algisi olusturursunuz.

Ben tarihi incelerken, tarihin kendi sinifimin tarafindan tutuyorum. Burda mesele adil olma meselesi degildir; cunku adalet de sinifli bir kavramdir. Proleteryanin adaletinin olmadigi yerde, burjuvazinin adaleti olacaktir. Ve burjuvazinin adalaetinin isciler-koyluler icin ne anlama geldigi tarihteki sayisiz orneklerle sarihtir.

Dunya ve sinif savaslari, her sinifin kendi tarih algisini yaratir. Burda bir ucuncu yol yoktur. Kantarin ne tarafina basarsaniz, tarih o sekilde elinizde kalir...O zaman mesele sudur; bizim tarihimiz kime hizmet edecektir;
Burjuvaziye mi? Proleteryaya mi?...

Liberalizm, fasizmin liberal zirh giymis hali olarak surekli bir liberal tarih algisi yaratir; sanki kendisi kapitalizme ait degilmis, kapitalzimden farkli bir secenekmis gibi..Liberalzizmin tarih algisinda sadece fasizm vardir; ama asla kapitalizm yoktur...Burdan olusturmaya calistigi tarih algisi ile Liberalzim Proleteryaya yuklenir...Oysaki Franco, Hitler, Mussoloini kapitalizmin kriz elbisesi giymis halidir sadece; Liberalizm ise onun gorece 'baris' donemlerindeki kostumu..Kaldi ki Liberalizm kapitalist metropolde Liberalizm elbisesi ile gezerken dahi; somurgelerinde Fasizm zirhi ile gezer.

Bu manupasyonu bozun. Butun siniflar icin adil bir tarih yoktur. Cunku sinifli toplumlar adil toplumlar degil; adi ustune sinifli toplumlardir...Adil bir toplum mu yaratmak istiyorsunuz?....Komunizmi kurun; siniflar varsa, adaletde,tarihte sinifli bir adalet; sinifli bir tarihtir sadece.

Iki sinifli toplumlarda..her zaman iki sinifin ayri ayri tarihi vardir...Kolelerin tarihi ve kole sahiplerinin tarihi aynidir...ama gercegin iki farkli yanidir..
Hic kole sahiplerinin saraylarindaki yasam, gundem, felsefe ile..kole hapishanelerindeki yasam, felsefe, gundem ayni olabilir mi?...

Ilber Ortayli gibileri saray tarihcisidir..Saraydan,kole sahiplerinin gozunden bakarlar tarihe..Bize kole sahiplerinin gozunden bir tarih anlatirlar...Meshur bir soz vardir..''aslanlar kendi tarihlerini yazana kadar, tarih hep avcilari anlatacaktir'' ..iste olay tam da budur.

Koleler, Proleterya; Burjuvazinin gozunden tarihe bakmayi bir tarafa birakin, kendi tarihinizi yazin!

 

Proleterya Iktidarini sucluyorlar, neden yikilmasina izin verilmedi Stalin doneminde diye(!)

Komunistleri liberal bir sistem kurmamakla itham etmek kadar ahmakca birsey yoktur. Marks'tan Mao'ya Komunist Manifesto Liberalizmi mezara gondermek, sinif mucadeleesini esas almak, ve ancak bu yolla devletsiz, sinifsiz , komunist topluma varma yolunu acikca ilan etmistir. Sinif mucadelesi teeorisi olan M-L-M'yi ,neden liberalizmi, tum siniflar icin demokrasiyi(!), soyut ozgurlugu degil de, sinif mucadelesini esas aldigi icin elestirmek kadar akla ziyan bir sacmalik olamaz...

Tarihe karalamalar ile degil, somut tarihsel, sosyal gerceklerle bakanlar, ancak tarihi dogru sekilde anliyabilir.....

Stalin sonrasi ne oldu peki?...

Zinoyev, Trocki,Buharin'le baslatilmak istenn, ancak Stalin tarafindan puskurtulen kapitalizme geri donus hamleleri, Stalin'in olumu sonrasi Kuruscev-Brejnev'le basliyan Liberilizasyon, Gorbacov, Yeltsin, Putin, aliyev, Turkmenbasi tarafindan surdurulup, Sosyalizm tamamen tasfiye edildi.

Unutmayin 1990 SSCP referandumunda halkin % 78'nin SSCP dagitilmasin oyu verdigi, ancak halka ragmen, bizzat KP sefleri tarafindan, ustten tasfiye edilen bir sistemden soz ediyoruz.

Stalin hakli degil miymis bu yeni burokrat burjuva sinifa saldirirken? Gorbacovlar Buharin'in, Zinoyev'in, Trocki'nin son versiyonlaridir sadece...Su akti yatagini buldu!...

Asagida donemine taniklik eden bir makale yayinliyorum...Anliyana, anlamak isteyene, siniftan yana olanlara...

'' 
 

"SBKP'nin Komsomol MK Yayın Organı 'Genç Muhafız' adına Söyleşiyi yapan Litov'un sorusu:

İyi de şimdi ne yapmalı, sosyalizmin düşmanları ideolojimize hissedilir darbeler indiriyorlar, insanların partiye olan güvenini yıkıyorlar, halkın gitmiş olduğu yolu karalıyorlar. Ben bilgi topluluğun propagandisti olarak sık sık gençlere hitap etmek durumunda kalıyorum. Kişi kültü ve temizliklere ilişkin epeyce soru soruluyor. Eğer yayınlanabilen anılardan bile bu konuya ilişkin ilginç olan her şey çıkarılıyorsa, ne yanıt vermeli, boşluğu neyle doldurmalı? O zamanki olayların aktif katılımcısı ve tanığı olan siz kendi fikrinizi, kendi versiyonunuzu, en nihayetinde kendi hipotezinizi neden söylemiyorsunuz? Öte yandan bu konuda kesinlikle yetkin olmayan, kin dolu insanları kendi görüşlerini nihai gerçek gibi sunarak ve kimilerini de ikna ederek konuşuyorlar! Yoksa sizin gibi bir Stalinist halk komiserinin, bir komünistin, onlara itiraz edecek bir şeyi yok mu ve bizim tarihimzden utanmamız mı gerekiyor.

Stalin döneminde Tarım Komiserliği, Kurşçev döneminde de Köy İşleri Komiserliği yapmış olan Benediktov'un yanıtı:

Israrınız beni ikna etti. Gerçekten tarihimizden utanacak bir durum yok. Bu, bütün dramatik sayfalarıyla kahramanca bir tarihtir, büyük bir halkın tarihidir. Ne yapalım, ben de kişisel görüşümü söyleyeceğim, ama tekrar eiyorum, gerekli belge ve olgularla teyit edilmiş değil.

Evet, ben o yılların aktif katılımcısıyım, birçok kez Stalin ile buluştum, 30'lu ve 40'lı yılların önde gelen parti ve devlet görevlilerini çok iyi tanıyordum, Politbüro toplantılarında birçok kez bulundum. Ancak yine de zamanımın çoğunda tarım sorunlarıyla uğraştım, başka sorunlarda tabii daha zayıftım. Elbette bugünkü çığırtkanlardan çok daha iyiyim, ama yine de yeterince profesyonel değilim. Bu nedenle bunu hesaba katmanız gerek.

30'lu ve kısmen 40'lı yılların temizliklerinin esas sebebi nesnel etkenlerdir. Her şeyden önce elbette sovyet iktidarının açık ve özellikle gizli düşmanlarının kudurmuşcasına direnişi gelir. Açık düşmanların sayısı, gizli düşmanlardan çok daha az idi, tüm zorluk da buradaydı.

Ekim devrimi sonunda zenginliklerini, ayrıcalıklarını, başkalarının emeğiyle yaşama fırsatlarını yitirenlerin hepsi yurt dışına kaçmadı. Bun insanların birçoğu devrim sonrası ilk yılların karmaşası ve bulanıklığından yararlanarak devlet ve parti aparatına hatta NKVD'ye bile girmeyi başardılar. Ayrıca her yerde eğitimli, kalifiye uzmanların sıkıntısı çekiliyordu. Özellikle maddi olandaki bir dizi ayrıcalıklarını yitirmiş ve başka alternatifi olmadığından deyim yerindeyse 'bağrına taş basarak' Sovyet aparatına çalışmaya gelmiş olan devrim öncesi entelijensiyanın önemli bir bölümü potansiyel bir 'beşinci kol' idi. Eski NEP'manlar ve Sovyet iktidarından nefret eden Kulak'lar, orta halli köylülerin bir kısmı ve her devrimde ve büyük toplumsal dönüşümlerde kaçınılmaz olan bazı aşırılıklarından ve anarşiden zarar görmüş bazı işçiler de buna dahil edildi. Bir kısmı yurt dışındaki mülteci çevrelerle düzenli bağları olan, yeraltına çekilmiş burjuva, küçük-burjuva ve hatta monarşist eğilimli siyasal gruplar ve grupçukları faaliyeti de daha az olmakla birlikte hissedilir bir tehlike arz ediyordu. Bütün bunlar Stalin'in ya da NKVD'nin uydurması değil, olabilecek en saydam gerçek idi.

Açıkça anti-sovyet amaçları olan Sanayi Partisi denen davadaki soruşturmalar sonucunda, bilinçli ve kasıtlı olarak sabotajcılık yapan yaklaşık iki bin kişinin ortaya çıkarıldığını söylemek yeterlidir. 30'lu yılların ortalarında ben şahsen kimya ve deri sanayisinde de bilinçli yıkıcılık olaylarına tanık oldum. Ayrıca bünyesinde çalıştığım hem RSFSC Sovhozlar Halk Komiserliğinde, hem de SSCB Tarım Halk Komiserliğinde devrim öncesi entelektüellerden bazıları bizim ayağımızı çelmelemek için fırsat kaçırmıyordu. Bu yıkıcı eylemlerle Troçkist-Zinovyevist ve sonra buna ek olarak Buharinist muhalefetin faaliyeti birleşti. Liderleri doğrusu daha 20'lerin sonunda arka plana itilmişler ve pişmanlık konuşmaları yapmak zorunda kalmışlardı. Ancak epeyce Troçki ve Buharin yandaşı Parti ve Devlet aparatında, orduda, devlet güvenlik organlarında kalmıştı, bunlar buralarda 'ideolojik' nedenlerle Sovyet iktidarına zarar vermeye deva mettiler, hem de ikiyüzlüce Ekim'in ideallerine dayanarak. Bu arada Kızıl Ordu'nun komuta kademesinde epeyce eski Çarlık subayı vardı. Tuhaçevski Yakir, Ubroviç ve ötekiler dahil olmak üzere bunların birçoğu Troçki'nin büyük örgütsel ve propaganda çalışması sonucunda Bolşeviklerin saflarına geçtiler. Bildiğiniz gibi Lenin, Troçki'nin devrimin kendini savunma gücünün arttırılmasındaki katkısına yüksek değer verirdi. Elbette bu insanların çoğunluğu kendi toplumsal kökenlerine ait belli önyargılarını korumakla birlikte Sovyet iktidarına sadık idiler. Ancak içlerinde kin tutanlar da vardı ve bu da belli bir tehlike kaynağı idi, çünkü Troçki müthiş bir örgütçü ve konspiratif yetenekleriyle yurt dışında iken de ülke içindeki hoşnut olmayanlarla düzenli bir bağ kurmuştu. 30'lu yıllarda SSCB topraklarına gönderilen kapitalist istihbarat örgütlerinin çok sayıda doğrudan ajanlarından söz etmiyorum bile.

Sovyet iktidarının düşmanları, ki bunların toplamı herhalde birkaç milyon idi, elbette halkın içinde bariz bir azınlığı oluşturuyordu. Ancak işgal ettikleri makanların önemini, daha yüksek entelektüel eğitim, bilgi düzeylerini dikkate alınca, bunları sosyalizme potansiyel tehdit olarak hesaba katmamak suç işlemek olurdu, ciddi bir siyasetçi için affedilemez bir düşüncesizlik olurdu. Düşmanlığını gizlemeyen kapitalist kuşatma ve yaklaşan faşizmle ölümüne kapışma koşullarında, ülkenin önderliği, ülkeyi içerenden gelmesi olası darbelerden korumak, potansiyel 'beşinci kolu' silahsızlandırmak ve parti, devlet, ordu yönetim saflarında maksimum birliği sağlamak için büyük ölçekte önlemler almak zorundaydı tabi ki. "

(Litov, Stalin ve Hruşçov Hakkında İvan Benediktov İle Söyleşi, s. 33-34-35-36, Yazılama Yayınevi)...............https://plus.google.com/112365406570080242447/posts

 

87289

Bu oyunu zor bozar

 

 

Tarihte, zorun rolü üzerine çok şeyler söylenmiştir. Özellikle sınıfsal zorun ortaya çıkışı, varlığı ve uygulanması konusunda, burjuvazinin ideologlarıyla Marksistler arasında ciddi bir ayrım konusu yaşanmış ve yaşanmaktadır. Burjuvazi, kendi sınıfsal zorunu meşru görürken, ezilenlerin, özellikle de işçi sınıfının burjuvaziye karşı uyguladığı devrimci zorun adını bile duymak istemediği gibi, bunu “toplumsal etik dışı” olarak, son yılların burjuva moda deyimiyle,  “terörist” eylemler olarak kriminalize etmeye çalışır.

On İki İmamlar Alevi Olabilir mi ? 1-2

“…Bir insanın arınmışlık düzeyi en güzel sahip olduğu hoşgörüyle, anlayış ile ölçülebilir. Arınmış insan başkalarını yargılamaktan uzak, olayları ve insanları çok geniş bir bakış açısı ile görebilen, hoşgören, olaylar karşısında sukunetini yitirmeyen, her şeyi doğallıkla kabul eden bir yapıdadır. İyi yada kötü diye ayrımları yapmaktan kaçınır, sevgisi bütüne, herkese ve her şeyedir. Hoşgörüsündeki yükseklik, onun bu sevgiyi bu şekilde eksiksizce ve adilce aktarabilmesini sağlar. Korku ve endişelerden hemen hemen tamamen uzaklaşmıştır.

Minaresiz Camiler ve Alevi Asimilasyonu

 

Dedeler var hoca olmuş bir nevi
İhtirasa kurban edilmiş sevi
Minaresiz cami gibi cemevi
Aleviyi namaz kılarken gördüm

(Ozan  Emekçi)

 

Bazı Milliyetçi Ermeni Aymazlara Zorunlu Cevap! Hasan Aksu.‏

 

İnsan eğer ırkçılık, milliyetçilik ve şovenizmden ideolojik gıda alıyorsa; her şart ve koşulda diğer ulus ve azınlıklara kin nefret ve kan kusarak nemalanıyorsa; adı ne olursa olsun sosyalizm ve de komünizm düşmanlığı yapıyor demektir. Çünkü her türlü milliyetçilik yaşanan örnekleriyle hepimizin malumudur.

T.“C”NİN HÜLASASI: “HAYATA DÖNÜŞ” HAREKÂTI’NDAN ROBOSKÎ’YE![1]

 

“Acı veriyorsa geçmiş;

geçmemiş demektir.”[2]

 

“Geçmiş” diye sunulan ama bugünden, yani T.“C” hülasasına denk düşen “Hayata Dönüş” harekâtı’ndan Roboskî’ye uzanan vahşetten söz etmek; egemen hukuk(suzluk), zorbalık, şiddet tarihinin sayfalarında gezinmektir.

Kolay mı?

BE ZİMAN JÎYAN NA BE![1]

 

“Yaradılış gözyaşı vermiş bize,

acıma çılgınlığı vermiş,

İnsan artık dayanamaz gibiyse,

 üstelik

Ezgiler, sözler bağışlamış bana, yaramı

Bütün derinliğiyle dile getireyim diye;

Ve acıdan dili tutulunca insanın,

bir Tanrı

Çektiğimi anlatayım diye

bana dil vermiş.”[2]

 

Paris katliamının failleri ve düşünülmeyenler

 

KÜRT MESELESİNDE EVRİM Mİ KANSIZ DEVRİM Mİ?

 

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın hayret verici çalımının gölgesinde süren Devlet-Öcalan görüşmesi -bana ümit vermese de- tereddütsüzce desteklenmelidir. Desteklenmelidir, çünkü anlaşma sağlanırsa hiç değilse savaş duracak ve artık gençler ölmeyecek. Bir de cezaevlerindeki binlerce insan dışarı çıkacak. Sadece bu iki nedenle de olsa görüşmelerin mutabakatla sonuçlanması için taraflar adım atmaya teşvik edilmelidir.

 

KÜÇÜK BURJUVAZİNİN ÖZGÜRLÜĞÜ ARADIĞI YER

Küçük burjuva aydınları sosyalizmi sevmezler. Gerçekte, onların sevdiği düzen, kapitalist sistemdir. Kapitalist sistemin kendilerine dokunmamasını isterler. Onların tek istekleri; “özgürce yazmak”, “özgürce sanatlarını gerçekleştirmek”... Ancak, bu kutsal “özgürlüğün” içinde, kapitalist sistem tarafından ezilen işçi ve emekçilerin özgürlüğü yoktur. Onlara göre, işçi ve emekçilerin görevi; kapitalist iş bölümü gereği sermaye sahibine artı-değer üretmek...

İSLÂMCI-MUHAFAZAKÂRIN ZİHİN HARİTASINDA BİR GEZİNTİ: “NASIL BİR KADIN(LIK)”?[*]

 

“Biri kurbağa öper,

biri yüzyıllarca uyur,

biri 7 cüceyle yaşar,

biri kuleye kapatılır.

Bir masal prensesi olsan bile

kadınlık zor.”[1]

 

1. Arap-İslâm İmgeleminde Kadın: Arzu ve Tehlike

 

ZİNDANLARDAKİ ÇIĞLIK, BÜYÜK ÇIĞI OLUŞTURACAK…[1]

 

“Tarih, gelecek için

kavga verip, yitirmiş bile olsa,

insanlık için vuruşanları

hiç unutmaz.”[2]

 

Şu an elim tuttuğum 29 Ekim 2012 tarihli mektup Erzurum H-Tipi Kapalı Cezaevi’nin B-Blok’undaki 4. Odadaki Muzaffer Yılmaz’dan geldi…

Sayfalar