Cuma Mayıs 17, 2024

“İsyanı sürdürüyor, ayağa kalkıyoruz!”

Gezi İsyanı, 1. yılını dolduruyor. İsyanın ruhunun hala sokakları sardığı bugünlerde art arda açıklama yapan dayanışmalar, forumlar ve devrimci, demokratik ve yurtsever tüm kurumlar Gezi İsyanı’nı yıldönümünde alanlarda olmaya çağırıyor.

Konu ile ilgili bir açıklama yapan Partizan da “İsyanı sürdürüyor, ayağa kalkıyoruz” diyerek “Tüm halkımızı, işçi-emekçileri, öğrencileri, kadınları, LGBİ’leri, inancı ve kimliği yok sayılanları, ötekileştirilen ve horlananları bulunduğumuz tüm alanlarda başta Taksim ve Kızılay olmak üzere halka yasaklanması mümkün olmayan tüm yasaklı meydanlarda isyan günlerini yaşatmaya, Gezi şehitlerini anmaya, mücadeleye çağırıyoruz” şeklinde çarı yaptı.

Açıklamanın tamamı aşağıdadır:

 

İsyanı sürdürüyor, ayağa kalkıyoruz!

Devletin korku, panik ataklarını büyütüyoruz!

Faşist TC Devleti’nin AKP hükümeti eliyle işçi ve emekçi yığınları kuşatan sömürü ve köleleştirme çarkı, başta Kürt ulusu olmak üzere ezilen ulus ve milliyetlere dayattığı katmerli zulüm ve baskı, cinsel saldırı ve katliamların hedefi yapılan kadınların ve LGBTİ’lerin cehenneme dönüştürülen yaşamı, ayrımcılık ve asimilasyon kıskacında örselenen Alevilere, tutsaklara, devrimci demokratik ve ilerici mevzilere yönelen saldırı politikaları halk kitlelerinin tümünde biriken bir öfkeye yol açmış, dipten gelen dalgayı isyan zemininde mayalanmıştır.

Hakim sınıfların ekonomik, siyasi ve toplumsal krizinin aldığı boyut işçi ve emekçileri dizginsiz bir sömürüyle kuşatmış, doğayı, çevreyi ve yaşam alanlarını yağma ve talan eden politikaların önünü açmış, milyonlarla ifadesini bulan halk hareketine; gerilen, öfkeye tutulan, tepkili ve kızgın milyonlar akın akın katılmıştır.

Milyonların katıldığı Gezi/Taksim İsyanı Türkiye halkının dinamik bütün renklerini yansıtmasıyla bir halk hareketini, işgal ve direnişi ifade etmiştir. Gezi İsyanında milyonların yükselttiği “Bu daha başlangıç mücadeleye devam” şiarının meydanlardan, caddelerden, sokaklardan tınısının hiç susmamış-azalmamış olması isyanın yıldönümüne yaklaştığımız saatlerde hakim sınıfların korkusunu diri tutmaktadır. Taksim/Gezi’de 15 gün süreyle merkezi ve yerel otoritelerin işlemediği, yasa ve yasakların hükümsüz kılındığı işgal, hakim sınıfların yaşadığı büyük yıkımın, çaresizliğinin ispatı olmuş, şartlar elverişli hale geldiğinde ancak büyük polis güçlerini harekete geçirerek Geziyi/Taksimi kapatabilmişlerdir. Kitlelerin dinmeyen öfkesi yeni örgütlenmelere yol açmış, direniş sokaklardan çekilmemiş, barikatların ateşi neredeyse geride bıraktığımız yıl boyunca hiç sönmemiş, soğumamıştır.

AKP’de vücut bulan faşist devletin verdiği tepki isyanın, direniş ve çatışmanın çapıyla orantıyı gelişmiş, tüm baskı aygıtları ve polis şiddetiyle binlerce resmi, gayri resmi gözaltı yapmış, yüzlerce direnişçi tutuklanmış, binlercesi yaralanmış ve katledilen direnişçiler olmuştur. Devletin örgütlü şiddetinin yanı sıra paramiliter güçler eli satırlı, sopalı katiller sürüsü sahaya sürülmüş,  tehdit ve gözdağı gırla gitmiştir.

Eylül sendromu, yolsuzluk ve rüşvet operasyonları, internet yasakları ve sansür eylemleri, T. Kürdistanı’nda kalekol, baraj ve talan projelerine karşı verilen can bedeli mücadele, 1 Mayıs, 18 Mayıs, Soma katliamı; toplumsal muhalefetin görünür olduğu yüzlerce kitlesel eylem ve direniş Gezi İsyanı’nın yıldönümüne taşınmış, devletin panik ve korku hali bir yılını geride bırakmıştır.

 

Gezi İsyanı şehitleri parolamızdır!

Gezi İsyanı’nın güler yüzlü çocukları; Ethem, Ali İsmail, Abdullah, Ahmet, Medeni, Berkin, Hasan Ferit ve Mehmet isyana katılan milyonların sokakta süren direnişlerinde büyüyen cesareti, devletin aczinin, paniğinin, korkusunun adı oldular.

Ölümsüzleşmeleriyle isyanı sürdüren,  kitlelerin öfke selinin yığınsal katılımlarla büyütüldüğü görkemli meydan okuyuşlara yol açtılar. Yaşam ve gelecek gezi isyanında ölümsüzleşenlerin ilerlediği yola tutunarak kazanılacak, gezi isyanı şehitleri her daim parolamız olacaktır. Baskı, sömürü ve talanla kuşatılmış kitlelerin sıkışan ve patlamalarla açığa çıkan öfkesinin yanına gezinin güler yüzlü çocuklarının sorulacak hesabı eklenmiştir.  Sokaklarda yükselen direniş yüreğimize su serpecek, sorulacak hesapla gülüşleri daim kılınacaktır.

 

İsyan günlerinin adresi TAKSİM

Katliam ve baskıyla, dizginsiz sömürü ve saldırıyla halkımızın mücadelesini ezmeye, yenilgiye uğratmaya yeminli faşist devlet mezarlıktan geçerken ıslık çalmaya devam etmektedir. Gezi isyanıyla sarsıntıya uğrayan, sersemleyen katiller sürüsü devlet şiddetini örgütleyerek halkımızın mücadelesinin önüne dikilmeye, meydanları yasaklamaya, kitle hareketine azgınca saldırmaya devam etmektedir.

1 Mayıs ve 18 Mayısla provasını aldıkları önlemlerle Gezi’nin yollarını kapatmaya şimdiden başlamış, büyük bir abluka ve kuşatma hazırlığıyla içinde bulundukları korku ve acze tavan yaptırmışlardır. Devlet emekçi mahallelerin çıkışları da dahil girişeceği polis ve TOMA işgaliyle halkımızın öfkesini erken tatma talihsizliğiyle karşı karşıya kalacaktır.

Gezi İsyanı kitlelerin gücünün tayin ediciliğine, yıkıcı ve sarsıcı etkisine, devletin “kurtarıcı” olarak başvurduğu her türlü saldırganlığına tanıklık etmiştir. Gezi İsyanı’yla patlayan öfkemiz bilinçlenmiş, yaşamı ve geleceği örgütlemede aydınlanmış, kitle hareketinin deneyimlerinden öğrenmiş ve tecrübelenmiştir. Gezi İsyanı’nın yıldönümüne saatler kala faşizmin en kaba karekteristik özellikleriyle saldırısının önüne kitlelerle birlikte set çekme, kazanımları elde tutma ve ileriye taşıma zamanıdır.

Gezi şehitleri isyana katılanların yürekliliğiyle bizleri kavgayı büyütmeye çağırmaktadır.

Halk savaşının kızıl gülleri; Sefa, Nurşen, Fatma, Derya, Gülüzar Partizanca direnişi yükseltmeye, kitleleri örgütlemeye ve savaştırmaya çağırmaktadır.

Tüm halkımızı, işçi-emekçileri, öğrencileri, kadınları, LGBİ’leri, inancı ve kimliği yok sayılanları, ötekileştirilen ve horlananları bulunduğumuz tüm alanlarda başta Taksim ve Kızılay olmak üzere halka yasaklanması mümkün olmayan tüm yasaklı meydanlarda isyan günlerini yaşatmaya, Gezi şehitlerini anmaya, mücadeleye çağırıyoruz!

 

Gezi isyanı şehitleri ölümsüzdür!

Halk savaşının 5 kızıl gülü yaşıyor!

Dağların doruklarında, meydan ve sokaklarda isyanı büyütüyoruz!

İsyan edelim, ayağa kalkalım, birleşerek örgütlenelim!

 

PARTİZAN

94673

On İki İmamlar Alevi Olabilir mi ? 1-2

“…Bir insanın arınmışlık düzeyi en güzel sahip olduğu hoşgörüyle, anlayış ile ölçülebilir. Arınmış insan başkalarını yargılamaktan uzak, olayları ve insanları çok geniş bir bakış açısı ile görebilen, hoşgören, olaylar karşısında sukunetini yitirmeyen, her şeyi doğallıkla kabul eden bir yapıdadır. İyi yada kötü diye ayrımları yapmaktan kaçınır, sevgisi bütüne, herkese ve her şeyedir. Hoşgörüsündeki yükseklik, onun bu sevgiyi bu şekilde eksiksizce ve adilce aktarabilmesini sağlar. Korku ve endişelerden hemen hemen tamamen uzaklaşmıştır.

Minaresiz Camiler ve Alevi Asimilasyonu

 

Dedeler var hoca olmuş bir nevi
İhtirasa kurban edilmiş sevi
Minaresiz cami gibi cemevi
Aleviyi namaz kılarken gördüm

(Ozan  Emekçi)

 

Bazı Milliyetçi Ermeni Aymazlara Zorunlu Cevap! Hasan Aksu.‏

 

İnsan eğer ırkçılık, milliyetçilik ve şovenizmden ideolojik gıda alıyorsa; her şart ve koşulda diğer ulus ve azınlıklara kin nefret ve kan kusarak nemalanıyorsa; adı ne olursa olsun sosyalizm ve de komünizm düşmanlığı yapıyor demektir. Çünkü her türlü milliyetçilik yaşanan örnekleriyle hepimizin malumudur.

T.“C”NİN HÜLASASI: “HAYATA DÖNÜŞ” HAREKÂTI’NDAN ROBOSKÎ’YE![1]

 

“Acı veriyorsa geçmiş;

geçmemiş demektir.”[2]

 

“Geçmiş” diye sunulan ama bugünden, yani T.“C” hülasasına denk düşen “Hayata Dönüş” harekâtı’ndan Roboskî’ye uzanan vahşetten söz etmek; egemen hukuk(suzluk), zorbalık, şiddet tarihinin sayfalarında gezinmektir.

Kolay mı?

BE ZİMAN JÎYAN NA BE![1]

 

“Yaradılış gözyaşı vermiş bize,

acıma çılgınlığı vermiş,

İnsan artık dayanamaz gibiyse,

 üstelik

Ezgiler, sözler bağışlamış bana, yaramı

Bütün derinliğiyle dile getireyim diye;

Ve acıdan dili tutulunca insanın,

bir Tanrı

Çektiğimi anlatayım diye

bana dil vermiş.”[2]

 

Paris katliamının failleri ve düşünülmeyenler

 

KÜRT MESELESİNDE EVRİM Mİ KANSIZ DEVRİM Mİ?

 

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın hayret verici çalımının gölgesinde süren Devlet-Öcalan görüşmesi -bana ümit vermese de- tereddütsüzce desteklenmelidir. Desteklenmelidir, çünkü anlaşma sağlanırsa hiç değilse savaş duracak ve artık gençler ölmeyecek. Bir de cezaevlerindeki binlerce insan dışarı çıkacak. Sadece bu iki nedenle de olsa görüşmelerin mutabakatla sonuçlanması için taraflar adım atmaya teşvik edilmelidir.

 

KÜÇÜK BURJUVAZİNİN ÖZGÜRLÜĞÜ ARADIĞI YER

Küçük burjuva aydınları sosyalizmi sevmezler. Gerçekte, onların sevdiği düzen, kapitalist sistemdir. Kapitalist sistemin kendilerine dokunmamasını isterler. Onların tek istekleri; “özgürce yazmak”, “özgürce sanatlarını gerçekleştirmek”... Ancak, bu kutsal “özgürlüğün” içinde, kapitalist sistem tarafından ezilen işçi ve emekçilerin özgürlüğü yoktur. Onlara göre, işçi ve emekçilerin görevi; kapitalist iş bölümü gereği sermaye sahibine artı-değer üretmek...

İSLÂMCI-MUHAFAZAKÂRIN ZİHİN HARİTASINDA BİR GEZİNTİ: “NASIL BİR KADIN(LIK)”?[*]

 

“Biri kurbağa öper,

biri yüzyıllarca uyur,

biri 7 cüceyle yaşar,

biri kuleye kapatılır.

Bir masal prensesi olsan bile

kadınlık zor.”[1]

 

1. Arap-İslâm İmgeleminde Kadın: Arzu ve Tehlike

 

ZİNDANLARDAKİ ÇIĞLIK, BÜYÜK ÇIĞI OLUŞTURACAK…[1]

 

“Tarih, gelecek için

kavga verip, yitirmiş bile olsa,

insanlık için vuruşanları

hiç unutmaz.”[2]

 

Şu an elim tuttuğum 29 Ekim 2012 tarihli mektup Erzurum H-Tipi Kapalı Cezaevi’nin B-Blok’undaki 4. Odadaki Muzaffer Yılmaz’dan geldi…

Büyük kalıcı tarihsel projeleri birlikte inşa edelim...

12 Mart,12 Eylül ve daha sonraki süreçlerden günümüze dek Türk Devletinin zulmüne maruz kalmış, ülkesini, terk etmek zorunda bırakılmış, Ailesinden, eşinden, dostundan, kardeşinden, yoldaşından ve uğruna mücadele yürüttüğü halkından nedeni ne olursa olsun kopmak zorunda kalmış; kimileri işkence görmüş, kimileri uzun yıllar zindanlarda kalmış 120 civarındaki Sürgün 15 Aralık 2012 tarihinde Köln’de bir araya gelerek Avrupa’da Sürgünde yasayan İnsanların sorunlarına sahip çıkmak, bulundukları ülkelerden imkanları ve olanakları ölçüsünde Sürgünlüğe yol açan Türk Devletinin bugünde devam eden ba

Sayfalar