Salı Mayıs 21, 2024

“İsyanı sürdürüyor, ayağa kalkıyoruz!”

Gezi İsyanı, 1. yılını dolduruyor. İsyanın ruhunun hala sokakları sardığı bugünlerde art arda açıklama yapan dayanışmalar, forumlar ve devrimci, demokratik ve yurtsever tüm kurumlar Gezi İsyanı’nı yıldönümünde alanlarda olmaya çağırıyor.

Konu ile ilgili bir açıklama yapan Partizan da “İsyanı sürdürüyor, ayağa kalkıyoruz” diyerek “Tüm halkımızı, işçi-emekçileri, öğrencileri, kadınları, LGBİ’leri, inancı ve kimliği yok sayılanları, ötekileştirilen ve horlananları bulunduğumuz tüm alanlarda başta Taksim ve Kızılay olmak üzere halka yasaklanması mümkün olmayan tüm yasaklı meydanlarda isyan günlerini yaşatmaya, Gezi şehitlerini anmaya, mücadeleye çağırıyoruz” şeklinde çarı yaptı.

Açıklamanın tamamı aşağıdadır:

 

İsyanı sürdürüyor, ayağa kalkıyoruz!

Devletin korku, panik ataklarını büyütüyoruz!

Faşist TC Devleti’nin AKP hükümeti eliyle işçi ve emekçi yığınları kuşatan sömürü ve köleleştirme çarkı, başta Kürt ulusu olmak üzere ezilen ulus ve milliyetlere dayattığı katmerli zulüm ve baskı, cinsel saldırı ve katliamların hedefi yapılan kadınların ve LGBTİ’lerin cehenneme dönüştürülen yaşamı, ayrımcılık ve asimilasyon kıskacında örselenen Alevilere, tutsaklara, devrimci demokratik ve ilerici mevzilere yönelen saldırı politikaları halk kitlelerinin tümünde biriken bir öfkeye yol açmış, dipten gelen dalgayı isyan zemininde mayalanmıştır.

Hakim sınıfların ekonomik, siyasi ve toplumsal krizinin aldığı boyut işçi ve emekçileri dizginsiz bir sömürüyle kuşatmış, doğayı, çevreyi ve yaşam alanlarını yağma ve talan eden politikaların önünü açmış, milyonlarla ifadesini bulan halk hareketine; gerilen, öfkeye tutulan, tepkili ve kızgın milyonlar akın akın katılmıştır.

Milyonların katıldığı Gezi/Taksim İsyanı Türkiye halkının dinamik bütün renklerini yansıtmasıyla bir halk hareketini, işgal ve direnişi ifade etmiştir. Gezi İsyanında milyonların yükselttiği “Bu daha başlangıç mücadeleye devam” şiarının meydanlardan, caddelerden, sokaklardan tınısının hiç susmamış-azalmamış olması isyanın yıldönümüne yaklaştığımız saatlerde hakim sınıfların korkusunu diri tutmaktadır. Taksim/Gezi’de 15 gün süreyle merkezi ve yerel otoritelerin işlemediği, yasa ve yasakların hükümsüz kılındığı işgal, hakim sınıfların yaşadığı büyük yıkımın, çaresizliğinin ispatı olmuş, şartlar elverişli hale geldiğinde ancak büyük polis güçlerini harekete geçirerek Geziyi/Taksimi kapatabilmişlerdir. Kitlelerin dinmeyen öfkesi yeni örgütlenmelere yol açmış, direniş sokaklardan çekilmemiş, barikatların ateşi neredeyse geride bıraktığımız yıl boyunca hiç sönmemiş, soğumamıştır.

AKP’de vücut bulan faşist devletin verdiği tepki isyanın, direniş ve çatışmanın çapıyla orantıyı gelişmiş, tüm baskı aygıtları ve polis şiddetiyle binlerce resmi, gayri resmi gözaltı yapmış, yüzlerce direnişçi tutuklanmış, binlercesi yaralanmış ve katledilen direnişçiler olmuştur. Devletin örgütlü şiddetinin yanı sıra paramiliter güçler eli satırlı, sopalı katiller sürüsü sahaya sürülmüş,  tehdit ve gözdağı gırla gitmiştir.

Eylül sendromu, yolsuzluk ve rüşvet operasyonları, internet yasakları ve sansür eylemleri, T. Kürdistanı’nda kalekol, baraj ve talan projelerine karşı verilen can bedeli mücadele, 1 Mayıs, 18 Mayıs, Soma katliamı; toplumsal muhalefetin görünür olduğu yüzlerce kitlesel eylem ve direniş Gezi İsyanı’nın yıldönümüne taşınmış, devletin panik ve korku hali bir yılını geride bırakmıştır.

 

Gezi İsyanı şehitleri parolamızdır!

Gezi İsyanı’nın güler yüzlü çocukları; Ethem, Ali İsmail, Abdullah, Ahmet, Medeni, Berkin, Hasan Ferit ve Mehmet isyana katılan milyonların sokakta süren direnişlerinde büyüyen cesareti, devletin aczinin, paniğinin, korkusunun adı oldular.

Ölümsüzleşmeleriyle isyanı sürdüren,  kitlelerin öfke selinin yığınsal katılımlarla büyütüldüğü görkemli meydan okuyuşlara yol açtılar. Yaşam ve gelecek gezi isyanında ölümsüzleşenlerin ilerlediği yola tutunarak kazanılacak, gezi isyanı şehitleri her daim parolamız olacaktır. Baskı, sömürü ve talanla kuşatılmış kitlelerin sıkışan ve patlamalarla açığa çıkan öfkesinin yanına gezinin güler yüzlü çocuklarının sorulacak hesabı eklenmiştir.  Sokaklarda yükselen direniş yüreğimize su serpecek, sorulacak hesapla gülüşleri daim kılınacaktır.

 

İsyan günlerinin adresi TAKSİM

Katliam ve baskıyla, dizginsiz sömürü ve saldırıyla halkımızın mücadelesini ezmeye, yenilgiye uğratmaya yeminli faşist devlet mezarlıktan geçerken ıslık çalmaya devam etmektedir. Gezi isyanıyla sarsıntıya uğrayan, sersemleyen katiller sürüsü devlet şiddetini örgütleyerek halkımızın mücadelesinin önüne dikilmeye, meydanları yasaklamaya, kitle hareketine azgınca saldırmaya devam etmektedir.

1 Mayıs ve 18 Mayısla provasını aldıkları önlemlerle Gezi’nin yollarını kapatmaya şimdiden başlamış, büyük bir abluka ve kuşatma hazırlığıyla içinde bulundukları korku ve acze tavan yaptırmışlardır. Devlet emekçi mahallelerin çıkışları da dahil girişeceği polis ve TOMA işgaliyle halkımızın öfkesini erken tatma talihsizliğiyle karşı karşıya kalacaktır.

Gezi İsyanı kitlelerin gücünün tayin ediciliğine, yıkıcı ve sarsıcı etkisine, devletin “kurtarıcı” olarak başvurduğu her türlü saldırganlığına tanıklık etmiştir. Gezi İsyanı’yla patlayan öfkemiz bilinçlenmiş, yaşamı ve geleceği örgütlemede aydınlanmış, kitle hareketinin deneyimlerinden öğrenmiş ve tecrübelenmiştir. Gezi İsyanı’nın yıldönümüne saatler kala faşizmin en kaba karekteristik özellikleriyle saldırısının önüne kitlelerle birlikte set çekme, kazanımları elde tutma ve ileriye taşıma zamanıdır.

Gezi şehitleri isyana katılanların yürekliliğiyle bizleri kavgayı büyütmeye çağırmaktadır.

Halk savaşının kızıl gülleri; Sefa, Nurşen, Fatma, Derya, Gülüzar Partizanca direnişi yükseltmeye, kitleleri örgütlemeye ve savaştırmaya çağırmaktadır.

Tüm halkımızı, işçi-emekçileri, öğrencileri, kadınları, LGBİ’leri, inancı ve kimliği yok sayılanları, ötekileştirilen ve horlananları bulunduğumuz tüm alanlarda başta Taksim ve Kızılay olmak üzere halka yasaklanması mümkün olmayan tüm yasaklı meydanlarda isyan günlerini yaşatmaya, Gezi şehitlerini anmaya, mücadeleye çağırıyoruz!

 

Gezi isyanı şehitleri ölümsüzdür!

Halk savaşının 5 kızıl gülü yaşıyor!

Dağların doruklarında, meydan ve sokaklarda isyanı büyütüyoruz!

İsyan edelim, ayağa kalkalım, birleşerek örgütlenelim!

 

PARTİZAN

94716

Partizan'dan

Partizan'dan; Gündem ve güncel gelişmelere ilişkin politik açıklama ve yazılar. 

Partizan'dan

Sınıf Savaşımı Uzun Bir Yürüyüştür

Bugün karşı karşıya olduğumuz yoksulluk tablosu, kapitalist gelişmenin ve sermaye birikiminin kaçınılmaz sonucudur. Yaratılan zenginlikler bir tarafta birikirken diğer tarafta ise yoksullaşma ve yıkım büyümektedir. Bu, kapitalizmin genel yasasıdır. Proletaryanın yoksullaşması, bir avuç egemen sınıfın ise zenginliğine zenginlik katmasıdır.

KATLİAMININ 30. YILINDA MADIMAK VE ES GEÇİLEN BAŞBAĞLAR.

Sözüm öncelikle komünist ve sol- sosyalist kesime: Ne zaman gerçek anlamıyla adil olmayı ve çifte sıtandartçı yaklaşımları terk etmeyi başaracağız acaba? Ne zaman 'bizim cenah' dediğimiz kesimlerce de  halka karşı işlenmiş ağır  suçları tereddütsüzce kınayacağız acaba?

Çok genelleme yaparak, üzerinde durmak istediğim esas konuyu bunun gölgesinde silikleştirmek  istemiyorum.

Her 2 Temmuz'da Madımak katliamı kınanırken; Başbağlar katliamı neden sessizce es geçiliyor acaba?

Komünistlerin Birliği Çağrılarına Dair

MKP’li arkadaşlar, arada kısa molalar vermekle birlikte, uzunca bir süreden beridir ki komünistlerin birleşmesi gerektiğine dair çağrılar yapmaktalar. Ve mütemadiyen yakınıp durmaktalar: "Muhataplarımızdan yanıt alamıyoruz" diye. 

Evet, görüldüğü kadarıyla muhatapları bu çağrılara ilgisiz olmalılar ki, yanıt vermiyorlar. MKP’li arkadaşlar da kendilerince bir basınç oluşturma adına; adeta Temcit pilavı misali, her fırsatta bu çağrılarını yinelemekte ve muhataplarını kamuoyuna şikâyet edip durmaktalar.

Aşka ve Hayata Dair Tutkulu Dizeler

“Şiirsiz toplum eksiktir.

Şiirsiz insan yalnızdır.”[1]

 

İzmir’in Şakran 2. Nolu T-Tipi Zindanı’nda yatan Hasan Şeker’in, ‘İki Acı Esinti’[2] başlıklı şiir kitabı; aşka ve hayata dair tutkulu dizeleriyle çıkageldi postadan…

Avrupa da İbrahim olmak!

18 Mayıs 1973‘den bugüne Kaypakkaya yoldaşın işkencede katledilişinin ellinci yılı.

50 yıldır söndürülemeyen meşaledir İbrahim Kaypakkaya!! Bu yazının amacı İbrahim Kaypakkaya‘yı anlatmak değil, Onu anlatan onlarca yazı yayınlandı bu yazı da başlıktan da anlaşılacağı üzere İbrahim Kaypakkaya‘yı Avrupa‘da anan ardıllarının pratik, teorik düzlemde, Kaypakkaya‘yı nasıl andıkları? Neyi, nasıl, ne kadar anladıklarını  irdelemek  bu yazının amacı.

“Devrimci Eylem Birliği” ve “Kaypakkayacı Güçlerin Birliği” Meselesi

Türk hakim sınıfları cumhuriyetlerinin ikinci yüzyılına hazırlanırken kendilerini yeniden örgütlüyorlar. Coğrafyamız komünist hareketinin önderi İbrahim Kaypakkaya yoldaşın Amed zindanında 18 Mayıs 1973 tarihinde katledilmesinin 50. yılında sınıf düşmanlarımız ikinci yüzyıllarına hazırlanıyor.

MLPD'nin Türkiye'deki seçim sonuçlarına ilişkin açık mektubu.

Sol ittifak için önemli bir başarı

MAHŞERİN DÖRT ATLISI: BOLSONARO, TRUMP, ORBÁN, ERDOĞAN[*]

 

“Faşizm tarihte statik ya da sabit bir moment değildir ve

aldığı biçimlerin daha önceki tarihsel modelleri taklit etmesi gerekmez.

O, bir dizi ‘devindirici tutku’yla tanımlanan bir siyasal davranış biçimidir.

Bunlar arasında demokrasiye açık saldırı, güçlü adam özlemi,

insan zaaflarına duyulan nefret, aşırı erillik takıntısı,

saldırgan militarizm, ulusal büyüklük iddiası, kadınlara… aydınlara yönelik küçümseme…

MLPD Merkez Komitesi'nin basın açıklaması:

Alman Federal Yüksek Mahkeme'sinin (BGH),  'Münih Komünist Davası'nda temyiz başvurusunu reddetmesi üzerine, MLPD Merkez Komitesi kamuoyuna bir açıklama yaptı.

Faşist Diktatörlük Örgütlü Yığınların Gücüyle Yıkılır

14 Mayıs’ta yapılan cumhurbaşkanlığı ve parlamento seçimlerinin sonuçları üzerinde tartışmak tüm ilerici-devrimci ve anti-faşist güçlerin görevidir.

Çünkü bu sonuçları ortaya çıkaran nedenler doğru analiz edilmezse, geniş yığınların beyinlerini uyuşturan, düşünüş ve hareket tarzını sakatlayan gericiliğe, ırkçılığa-faşizme, cinsiyetçiliğe karşı mücadelede doğru politikalar belirlenemez.

Elbette ki bu geniş bir konu ve bu makalenin kapsamını aşar. Dolayısıyla burada bazı ana noktalar üzerinde duracağız. Ve işe, araştırmaya dayalı bazı gerçeklere işaret ederek başlayacağız.

"YÜREĞİN UMUT ETTİĞİ O ADRESTE" (Tamer Dursun)

Düşkünlüğün, alçaklığın, düzenbazlığın, bağnazlığın, ırkçılığın, sefilliğin, çürümüşlüğün, bencilliğin, rezilliğin ve vurdumduymazlığın rağbet gördüğü bu topraklar sana göre değil dostum.

Yıllardır tanırım seni.

Hani, yüz yüze görüşmüşlüğümüz olmasa da, beraber oturup bir bardak çay içmemiş, tek kelime sohbet etmemiş olsak da, sen hep aşinaydın bana.

Bir aralar bu aşinalığa bir isim bulayım dedim ama inan hiçbir yere oturtamadım.

Akraba desem, değil.

Komşu desem, hiç değil.

Yoldaş, can, heval, dost, arkadaş, tanıdık...

Yok.

Olmadı.

Sayfalar