Pazar Mayıs 12, 2024

Kanlı parseller

Bugün 2014'ün ilk günü. Hastalar sağlık, yoksullar varlık, mahpuslar özgürlük, âşıklarsa kavuşmayı diler her yeni yılda. Ben nice hayaller kurarak binlerce yıl öncesine gittim yeni yılın bu ilk dakikalarında. Hayal bu ya, Tanrı ilk yarattığında dünyayı, sihirli bir değnekle dokunsaydı eğer hayatın zümrüt yeşili bahçelerine, atalarımız olan ilk insanlar cennet bir dünyaya açacaklardı hayretle gözlerini.


Tanrı isteseydi-bilen yok neden istemediğini- ölümsüz olacaktı şimdinin ölümlü insanları. İnsanlar gençliğin lezzetini daha coşkun ve daha farklı hissedebilmek için yaşlanıp ihtiyarlayacak, ama bir zaman sonra tekrar gençleşip yeni baştan devam edeceklerdi ölümsüz hayata.


Günahlar ve kötülükler kirletmeyecekti bugün kudret sahiplerinin egemenlik kıskacına aldıkları dünyayı. Akıl, bilim ve sevgi yönetecekti sonsuza kadar mutlu insanlığı. Suç ve günah tohumları ekilmeyecekti lekesiz yaratılmış iyilik dolu yüreklere.  


İnsanlar şiddete doğuştan yabancı oldukları için bilemeyeceklerdi kavganın nasıl bir belâ olduğunu. Evde ve sokakta şiddete vahşice kalkışmak gelmeyecekti bu nedenle kimsenin aklına. Ve tarihin ilk cinayetini işleyerek dökmeyecekti Kabil kardeşi Habil'in kanını. İnsanlık Sümer tabletlerinde yaşayan Emeş ve Enten kardeşleri örnek alarak kuracaktı sonsuza kadar sürecek barış dolu hayatı.  


İhtiras, kıskançlık, kin ve düşmanlık gibi azgın duygulara esir olmayacak ve zıvanadan çıkmayacaktı insanlık. Savaşlar dünyayı cehenneme çevirmeyecek, insanlar ölmeyecekti pisipisine. Silah girmeyecekti kan ve ölüm kustuğu insanların hayatına. Akıllara durgunluk veren paralar akıtılmayacaktı savaş araç ve gereçlerine.
Dünyanın dolar milyarderleri, Afrika ve Asya’nın açlıktan kırılan yoksulları ile ortaklaşa derleyeceklerdi yeryüzü zenginliklerini. Reddedeceklerdi aklı ve vicdanı kirletip mutluluğu katleden paranın ve mülkün ihtiyaçtan fazlasını. Böylece bir düğün evi neşesine bürünecekti tüm dünya.


Şimdiki gibi hiç kimsenin canını yakmayacaktı yoksulluk ve çaresizlik. Kardeşi kardeşe düşüren para girmeyecekti insanların hayatına. Milyonlarca çocuk ölmeyecekti açlıktan, kadınlar ve çocuklar geçim kaygısıyla sürüklenmeyecekti porno ve fuhuş girdabına. Suriyeli göçmenler ekmek parası için satmak zorunda kalmayacaklardı böbreklerini.   
İnsanın ilk yaradılışından beri süregelen hastalıklar olmayacak, hastane kapılarında şifa aramayacaktı hastalar. 
Şimdi ki gibi farklı dillerde değil tek bir dille konuşacaktı insanlar. İnsanlığı kanla ayrılmış parsellere bölen ayrı ırklar, renkler, milletler, dinler ve mezhepler olmayacaktı şu bahtı kara dünyada. Özgürleşmek için savaşmak ve ölmek zorunda kalmayacaklardı sömürge mengenesinde tutulan mazlum halklar. Amerikan yerlileri ve Afrikalı siyahlar geçmişteki o feci zulme uğramayacaklardı. Tarihte dünyayı kana bulayan Moğol istilaları, Haçlı seferleri, Arap, Bizans, Osmanlı fetihleri, birinci ve ikinci Dünya savaşları ve bugün pek çok yerde hâlâ can almaya devam eden savaşlar dev bir mezarlığa dönüştürmeyecekti dünyayı.


İnsanların melekler gibi günahsız yaratıldığı o görkemli hayatta, zenginlik ve egemenlik hırsı olmayacağı için halklar hapsedilmeyecekti etrafı dikenli tellerle çevrilmiş “vatan” adı verilen toprak parçalarına. Herkesin ortak vatanı olacaktı kötülerin elinde kahır çeken bu dünya. Böyle olunca insanlığın sırtına birer habis ur gibi pençelerini geçiren ayrı ayrı devletler kurulmayacak ve bu devletleri koruyan ordular ve polisler beslenmeyecekti halkların alın teriyle.
Tarihteki ünlü diktatörler ve bugünün maskeli diktatörleri, harcı kanla karılmış o “vatan” denilen hapishanelerde devletlerin demir yumruğuyla yönetmeyeceklerdi kendi halklarını. Diktatörler değil sonsuz bir barış hüküm sürecekti tüm dünyada.


Dürüstlük ve kardeşlik duygularıyla donanacaktı güler yüzlü insan ilişkileri. İsteseler bile zarar veremeyeceklerdi insanlar başkalarına. Çünkü gelişmemiş olacaktı bu kötü eğilimleri. İnsanoğlu öyle bir mükemmellikte yaratılmış olacaktı ki, beyni sadece iyilikten ve güzellikten yana işleyecek, sadece mutlu etmeyi bilecek ve sadece sevince ve huzura açık olacaktı kötülüğe sımsıkı kapalı gönül bahçeleri. Hep bir mutluluk ve sevgi hissiyle dolu olacaktı yaşamları güzel bir türküye dönüşen insanlar.
Aşklar da ölümsüz olacaktı insanlar gibi. Aşkların o sarhoş edici iksiri ile çarpacaktı hep sevgililerin kor gibi yanan kalpleri. Her sabah sevdiğine daha çok âşık olmuş halde uyanacaklardı yeni güne âşıklar. 


Ne karakışlar, ne kavurucu çöl sıcakları ve ne de depremler olacaktı yerkürede. Tatlılıkla okşayan patiska beyazı kışları ve rengârenk çiçeklenen baharlarıyla mevsimler aynı sevecenlikle kucaklayacaktı mutlu dünyayı.


İşte Tanrı dünyayı ilk yarattığında böyle bir hayatı armağan etseydi insanlara, insanların gitmesine gerek kalmayacaktı göklerdeki o uzak bilinmez cennete. Ah, biz şimdi  toprağın nemli karanlığında yatan tüm sevdiklerimizle birlikte sonsuza kadar yaşayacaktık bu yeryüzü cennetinde.


Bu masum bir hayal ne yazık ki.
Kim bilir kaç yüz yıl, kaç bin yıl sonra gerçekleşecek yeryüzünde cennet bir hayat! Gel gelelim yarın öleceğimizi de bilsek, yine de devam edeceğiz tükenmez bir enerjiyle dünyayı cennete, insanları ise iyilik meleklerine dönüştürme gayretlerimize.
Yeni yıl tüm insanlığa ve size mutluluklar getirsin. 1 Ocak 2014
alinakmahmut@hotmail.com 

        Mahmut ALINAK           

93552

Mahmut Alınak

Eski kürt milletvekillerindendir.Çeşitli kitapları bulunmaktadır.Aralık 2011 yılına kadar sitemizde sürekli yazılar yazan Mahmut Alınak,Aralık 2011'de KCK tutuklamalarına maruz kalarak tutsak edilmiştir.Temmuz 2012'de tahliye edilmiş olup,zaman zaman yazıları ile okur kitlesine ulaşmaktadır.

alinakmahmut@hotmail.com

Mahmut Alınak

BAŞKALDIRININ -ÖN- DEĞERLENDİRİLMESİ[*]

“Ve bizim bir haziranımız

Bir yıl kadar yetecektir dünyaya

Çünkü yoğun ve ateşle yaşanmış

Çünkü ellerimiz, başımız ve kanımız

Hayasız pençelerini kokuyla gizleyen

Bir olgu olmayacaktır sana

Ölülerimiz toplanacaktır

Doldurulan bir kıyı gibi.”[1]

 

Erdem Aksakal’ın, “2011 yapımı ‘Ya Sonra’ filmine, Özcan Deniz aşkını şu sözlerle anlatarak başlar. ‘Masallar neden en güzel yerinde biterler? Sonra ne olur bilinmez. Biz de masallara göre sona geldik. Peki ya sonra?’

KENTİ (YOKSULLARINDAN) “TEMİZLEMEK”…[1]

“Ahlâk ve para aynı çuvala girmez.”[2]

Çocukluğum ve ilk gençlik yıllarım, bugün İstanbul’un en “in” mekânlarından sayılan Erenköy-Göztepe arasında geçti. O yıllarda İstanbul’un tartışmasız bir numarası Teşvikiye- Nişantaşı-Osmanbey karşısında biraz “ikinci sınıf” sayılan, ancak “sayfiye” olarak muteber, bizim gibi yaz-kış kalanların hafiften “taşralı” muamelesi gördüğü, ama geceleri Bağdat caddesinde “anahtar teslim”ine yarıştırılan lüks, spor arabalara bakıldığında, geleceğinin “parlak” olduğunu sezdiren, üç katlı apartmanlar diyarı…

KÜRDİSTAN ULUSAL KONGRESİ VE BDP’NİN TÜRKİYELİLEŞME SİYASETİ

Herşeyin içinin boşaltılarak hızla tüketildiği bir çağda yaşıyoruz. Post-modern bir cehalet her yanımızda. Düşüncelerimizin, yaşamlarımızın, ilişkilerimizin, eğitimlerimizin hatta gıdalarımızın içi boşaltılmış ve global ekonomik sistemin ihtiyacına göre yeniden düzenlenmiş durumda. Wachowski Kardeşlerin unutulmaz filmi Matrix’te anlatılan insanı metalaştıran sanal düzenin bir benzeri hepimize dayatılmış.

ANNEME İnci Taneme

“Bu akşam, annem kamerada seninle konuşmak istiyor” diye mesaj geldi erkek kardeşim Nuri’den. Bir arkadaşa misafirliğe gidecektik. Erteledik. Bilgisayarın başındaki yerimizi aldık.  Ben, Nuran ve Ezgi… Ekranın gerisinde annem ve kardeşlerim… Selamlaşıyoruz. Annemin gözlerindeki mutluluk tarif edilir gibi değil. Yüzünde bir çocuk sevinci.  

“Nasılsın anne, nasılsın babaanne?”

Haksiz emperyalist savaslara karsi, halklarimizin hakli ozgurluk ve bagimsizlik savasinin yaninda olalim!!! Hasan Aksu

Haksiz emperyalist savaslara karsi, halklarimizin hakli ozgurluk ve bagimsizlik savasinin yaninda olalim!!!

OLASI BİR YAĞMA SAVAŞI ve “ÜÇ VAKTE KADAR”

 

6/7 Eylül 1955 kan-gözyaşı ve ölüm

               Ermeni soykırımı tarihinin ilk evresi, Osmanlı imparatorluğu hakimiyeti altında yaşayan Ermenilere karşı Abdülhamit döneminde uygulanan katliam ve baskılar ile başlamaktadır.1896 yılına kadar birçok vilayette yapılan katliamlarda yüzbinlerce insan öldürülmüştür.Bir ulusun yok edilmesinin ikinci evresi 1915 yılında İttihat-Terakki hükümetinin 1,5 milyon insanın ölümüne sebep olan yeni bir yüzyılın başlangıcında ilk SOYKIRIM olayıdır.Üçüncü ve son devresi ise Ulus devleti inşasında kurulan TC,yani Kemalist Türkiye'sinde azınlıklara karşı uygulanan politikalar sonunda  b

İzzettin Doğan asimilasyoncu bir düşkündür

 

Fethullah Gülen’le hangi menfaatler ve çıkarlar karşılığında olduğu belli olmayan bir ortaklığa soyunup, aynı arazi üzerinde Cami, Cemevi ve Aşevi yapılması işbirliğini gururla anlatan, asimilasyonun gönüllü bir neferi olan İzzettin Doğan bir düşkündür. 

Kapitalizmin Sosyalizmi İçerden Ele Geçirme Çizgisi Olarak Modern-Revizyonizm Ve Dust Bowl Sendromu

 
 

 

 

 

PİR SULTAN ABDAL'IN SUÇU?

 

1. Pir Sultan, dinsizdir, namaz kılmaz, ramazan orucu tutmaz.

 2- Şeriata aykırı söz söylüyor ve davranış sergiliyor.

 3- Müslümanlara Yezit diyor ve şarap içiyor.

 4-Ayin-i Cem adında gizli toplantılar yapıyor.

 5- Safevi taraftarı ve Kızılbaş taifesinden, Devlet-i Ali düşmanıdır.

 6- Rafızi kitaplar bulunduruyor, okuyor ve okutuyor.

BARIŞ NE YANA DÜŞER USTA ...

 

Emperyalist ABD haydudu ve beraberindeki kan emiciler, Suriye’ye saldırı hazırlığı içindeyken, "barış”tan söz etmek abesle iştigaldir. Etrafin emperyalist ve kapitalist haydut devletlerle sarılmış ve kan emici kapitalist sistem yaşatılmaya devam edilirken, "kardeşlikten", "barıştan" söz etmek büyük bir aldatmacadır. Emperyalist ve gericiliğin vahşi saldırılarıyla içiçe yaşayan, kitlesel katliamlara uğrayan ezilen halklar ile dalga geçmek demektir.

Sayfalar