Pazar Nisan 28, 2024

Kanlı parseller

Bugün 2014'ün ilk günü. Hastalar sağlık, yoksullar varlık, mahpuslar özgürlük, âşıklarsa kavuşmayı diler her yeni yılda. Ben nice hayaller kurarak binlerce yıl öncesine gittim yeni yılın bu ilk dakikalarında. Hayal bu ya, Tanrı ilk yarattığında dünyayı, sihirli bir değnekle dokunsaydı eğer hayatın zümrüt yeşili bahçelerine, atalarımız olan ilk insanlar cennet bir dünyaya açacaklardı hayretle gözlerini.


Tanrı isteseydi-bilen yok neden istemediğini- ölümsüz olacaktı şimdinin ölümlü insanları. İnsanlar gençliğin lezzetini daha coşkun ve daha farklı hissedebilmek için yaşlanıp ihtiyarlayacak, ama bir zaman sonra tekrar gençleşip yeni baştan devam edeceklerdi ölümsüz hayata.


Günahlar ve kötülükler kirletmeyecekti bugün kudret sahiplerinin egemenlik kıskacına aldıkları dünyayı. Akıl, bilim ve sevgi yönetecekti sonsuza kadar mutlu insanlığı. Suç ve günah tohumları ekilmeyecekti lekesiz yaratılmış iyilik dolu yüreklere.  


İnsanlar şiddete doğuştan yabancı oldukları için bilemeyeceklerdi kavganın nasıl bir belâ olduğunu. Evde ve sokakta şiddete vahşice kalkışmak gelmeyecekti bu nedenle kimsenin aklına. Ve tarihin ilk cinayetini işleyerek dökmeyecekti Kabil kardeşi Habil'in kanını. İnsanlık Sümer tabletlerinde yaşayan Emeş ve Enten kardeşleri örnek alarak kuracaktı sonsuza kadar sürecek barış dolu hayatı.  


İhtiras, kıskançlık, kin ve düşmanlık gibi azgın duygulara esir olmayacak ve zıvanadan çıkmayacaktı insanlık. Savaşlar dünyayı cehenneme çevirmeyecek, insanlar ölmeyecekti pisipisine. Silah girmeyecekti kan ve ölüm kustuğu insanların hayatına. Akıllara durgunluk veren paralar akıtılmayacaktı savaş araç ve gereçlerine.
Dünyanın dolar milyarderleri, Afrika ve Asya’nın açlıktan kırılan yoksulları ile ortaklaşa derleyeceklerdi yeryüzü zenginliklerini. Reddedeceklerdi aklı ve vicdanı kirletip mutluluğu katleden paranın ve mülkün ihtiyaçtan fazlasını. Böylece bir düğün evi neşesine bürünecekti tüm dünya.


Şimdiki gibi hiç kimsenin canını yakmayacaktı yoksulluk ve çaresizlik. Kardeşi kardeşe düşüren para girmeyecekti insanların hayatına. Milyonlarca çocuk ölmeyecekti açlıktan, kadınlar ve çocuklar geçim kaygısıyla sürüklenmeyecekti porno ve fuhuş girdabına. Suriyeli göçmenler ekmek parası için satmak zorunda kalmayacaklardı böbreklerini.   
İnsanın ilk yaradılışından beri süregelen hastalıklar olmayacak, hastane kapılarında şifa aramayacaktı hastalar. 
Şimdi ki gibi farklı dillerde değil tek bir dille konuşacaktı insanlar. İnsanlığı kanla ayrılmış parsellere bölen ayrı ırklar, renkler, milletler, dinler ve mezhepler olmayacaktı şu bahtı kara dünyada. Özgürleşmek için savaşmak ve ölmek zorunda kalmayacaklardı sömürge mengenesinde tutulan mazlum halklar. Amerikan yerlileri ve Afrikalı siyahlar geçmişteki o feci zulme uğramayacaklardı. Tarihte dünyayı kana bulayan Moğol istilaları, Haçlı seferleri, Arap, Bizans, Osmanlı fetihleri, birinci ve ikinci Dünya savaşları ve bugün pek çok yerde hâlâ can almaya devam eden savaşlar dev bir mezarlığa dönüştürmeyecekti dünyayı.


İnsanların melekler gibi günahsız yaratıldığı o görkemli hayatta, zenginlik ve egemenlik hırsı olmayacağı için halklar hapsedilmeyecekti etrafı dikenli tellerle çevrilmiş “vatan” adı verilen toprak parçalarına. Herkesin ortak vatanı olacaktı kötülerin elinde kahır çeken bu dünya. Böyle olunca insanlığın sırtına birer habis ur gibi pençelerini geçiren ayrı ayrı devletler kurulmayacak ve bu devletleri koruyan ordular ve polisler beslenmeyecekti halkların alın teriyle.
Tarihteki ünlü diktatörler ve bugünün maskeli diktatörleri, harcı kanla karılmış o “vatan” denilen hapishanelerde devletlerin demir yumruğuyla yönetmeyeceklerdi kendi halklarını. Diktatörler değil sonsuz bir barış hüküm sürecekti tüm dünyada.


Dürüstlük ve kardeşlik duygularıyla donanacaktı güler yüzlü insan ilişkileri. İsteseler bile zarar veremeyeceklerdi insanlar başkalarına. Çünkü gelişmemiş olacaktı bu kötü eğilimleri. İnsanoğlu öyle bir mükemmellikte yaratılmış olacaktı ki, beyni sadece iyilikten ve güzellikten yana işleyecek, sadece mutlu etmeyi bilecek ve sadece sevince ve huzura açık olacaktı kötülüğe sımsıkı kapalı gönül bahçeleri. Hep bir mutluluk ve sevgi hissiyle dolu olacaktı yaşamları güzel bir türküye dönüşen insanlar.
Aşklar da ölümsüz olacaktı insanlar gibi. Aşkların o sarhoş edici iksiri ile çarpacaktı hep sevgililerin kor gibi yanan kalpleri. Her sabah sevdiğine daha çok âşık olmuş halde uyanacaklardı yeni güne âşıklar. 


Ne karakışlar, ne kavurucu çöl sıcakları ve ne de depremler olacaktı yerkürede. Tatlılıkla okşayan patiska beyazı kışları ve rengârenk çiçeklenen baharlarıyla mevsimler aynı sevecenlikle kucaklayacaktı mutlu dünyayı.


İşte Tanrı dünyayı ilk yarattığında böyle bir hayatı armağan etseydi insanlara, insanların gitmesine gerek kalmayacaktı göklerdeki o uzak bilinmez cennete. Ah, biz şimdi  toprağın nemli karanlığında yatan tüm sevdiklerimizle birlikte sonsuza kadar yaşayacaktık bu yeryüzü cennetinde.


Bu masum bir hayal ne yazık ki.
Kim bilir kaç yüz yıl, kaç bin yıl sonra gerçekleşecek yeryüzünde cennet bir hayat! Gel gelelim yarın öleceğimizi de bilsek, yine de devam edeceğiz tükenmez bir enerjiyle dünyayı cennete, insanları ise iyilik meleklerine dönüştürme gayretlerimize.
Yeni yıl tüm insanlığa ve size mutluluklar getirsin. 1 Ocak 2014
alinakmahmut@hotmail.com 

        Mahmut ALINAK           

93530

Mahmut Alınak

Eski kürt milletvekillerindendir.Çeşitli kitapları bulunmaktadır.Aralık 2011 yılına kadar sitemizde sürekli yazılar yazan Mahmut Alınak,Aralık 2011'de KCK tutuklamalarına maruz kalarak tutsak edilmiştir.Temmuz 2012'de tahliye edilmiş olup,zaman zaman yazıları ile okur kitlesine ulaşmaktadır.

alinakmahmut@hotmail.com

Mahmut Alınak

Martager (Nubar Ozanyan)

Yaşamı Fakir, savaşımı Martager olan komutan, sert yaşadı. Bir derviş gibi Kafkaslar’ı, Ortadoğu’yu dolaştı. Mazlumların yaşamından gürültü yapmadan kopup giderken geride derin izler ve unutulmaz anılar bıraktı. Yaşadığı her toprak parçasında eski ve köhnemiş olan her şeye meydan okudu. Yaşarken Ararat’a, düşerken Cudi’ye bakarak “Elveda” dedi.

Devrimci Bir Çıkış İçin Örgütlen-Örgütle

“…Komünist Enternasyonale bağlı tüm partiler, ‘Kitlenin daha derinlerine!’, ‘Kitlelerle daha sıkı temas!’ şiarlarını ne pahasına olursa olsun pratiğe geçirmelidirler; kitleler sözünden anlaşılması gereken emekçilerin ve sermaye tarafından sömürülenlerin, özellikle de en örgütsüz ve en bilinçsiz, en fazla ezilen ve örgütsel olarak kapsanması en zor olanların tümüdür.”(1)

Proletaryasız Burjuva Çağı Hayali(!)

 

Telaşlı diplomasi ve açık savaş hazırlığı Nijer: Afrika'da akut savaş tehlikesi!(Rote Fahne (Kizil Bayrak)

26-27 Temmuz gecesi, yaklaşık 26 milyon nüfusa sahip Batı Afrika ülkesi Nijer'de ordu bir darbe düzenledi. Bir önceki başkan Bazoum'u devirdi ve anayasayı askıya aldı.

Frankfurter Rundschau'ya göre Bazoum döneminde Nijer, "İslamcı teröristlerin Sahel'deki ilerleyişine karşı mücadelede Batı'nın son stratejik ortaklarından biriydi".

“En Önde” Durmak, “En Önde” Savaşmak (Dengê Azadî )

Lozan’daki tarihsel haksızlığın 100. yıldönümünde gerilla alanlarına yönelik işgal saldırıları sürüyor. Emperyalist devletlerle İttihatçı Kemalistler arasında imzalanan ve TC devletinin emperyalistlerce kabul edilmesinin resmileştiği tarih olarak 24 Temmuz 1923 Lozan Antlaşması’nın üzerinden yüz yıl geçti.

Kalbim Zap’ta çarpar! (Nubar Ozanyan)

Yeni bir yüzyıl direnenlerin hikayeleri ve isimleriyle yazılmalıdır. Zalimlerin yazdığı yüz yıllık faşist tarihi parçalamanın zamanı çoktan gelmiştir. Soykırımcılar, teknolojinin üstünlüğüne her gün yenilerini ekleyerek kıyıcı ve yok edici silahlar üreterek Kurdistan’ın en ışıldayan direniş parçalarına saldırsa da, 26 gün abluka ve bombardıman altında yaralı olduğu halde “teslim ol” çağrılarına direnen gerillanın karşısında çoktan yenilmiştir!

Çoktan yenilmiştir, Osmanlı’nın İttihatçı subay ve askerleri, Türk ordusunun işkenceci generalleri!

“Halkın aslanları: HBDH milisleri” (Ziya Ulusoy)

Bahsetmek istediğimiz HBDH militanları. Yaklaşık 7 yıldır Erdoğan faşizminin acımasız  saldırı ve zulmüne karşı mücadele ediyorlar. Şimdiye değin yüzlerce eyleme imza attılar.

Mücadele koşulları çok ağır. Faşizmin saldırgan ve devasa miktardaki polis aygıtı, yüksek gözetleme ve takip tekniğini de kullanarak, hareket imkanını çok daraltıyor. Az güçle ve bu duruma rağmen, HBDH militanları eylem yapabiliyor. Biribirinden çok uzak kentlerde de, değişik bölgelerde de, aynı kentin değişik semtlerinde de Erdoğan faşizmine karşı eylem yapabiliyorlar.

Dedikoducu Modacılar

Amann... sanki kendileri de proletaryalarda karşılık bulsalardı chp ve hdp'lilerde taban, oy (veyahut da boykotçu) almış olmayacaklardı.

Neysee...

Nerede kalmıştık.

Maltepe'de bir mayıs.

Yolun bir tarafında tip'liler bir tarafında hdp'liler.

Yolun sağına, soluna... gölgesine de sıkışmış... tip'çilerin giyimlerini kuşamlarını ... diğer kortejlerdeki insanlarla kıyaslayan benim gibi de dedikocu modacılar.

Bu keşmekeşliğin içerisinde de..

Tip'çilerin gözleri  hdp'lilere... hdp'lilerinki de tip'çilere kayıyor.

Bizim devrim! (Nubar Ozanyan)

Rojava’nın haritadaki yeri sorulduğunda Kürtlerin bir kısmının dışında kimsenin doğru dürüst yanıt veremeyeceği bir süreçten geçilerek gelindi bugünlere. Büyük riskler göze alındı. Ağır bedeller ödenerek kazanımlar elde edildi. Bu sayede Rojava, özgürlüğüne kavuştu. Ortaya konan devrimsel hamleler, sayısız çaba sonucu Rojava halkları daha ileri ve gelişkin bir sürece geldi. 

DİK DURUP BOYUN EĞMEYENLER[*]

 

 

“Yol daima ayaklarınızın altında,

rüzgâr daima arkanızda olsun.”[1]

 

“Bu bir çıkmaz sokak. 3.Dünya savaşı yaklaşıyor.” Mu gerçekten de?

Rusya Güvenlik Konseyi Başkan Yardımcısı Medvedev, 11-12 Temmuz 2023 tarihlerinde Vilnius’ta gerçekleşen NATO Liderler Zirvesi’nde Ukrayna’ya yapıla gelen silah yardımlarının daha da arttırılması kararına ilişkin olarak şu değerlendirmede bulunmuş:

“Çıldırmış olan Batı, başka bir şey düşünemez oldu. Aptallık noktasına kadar en yüksek düzeyde öngörülebilirlik içerisindeler. Bu bir çıkmaz sokak. 3.Dünya Savaşı yaklaşıyor.” (1)

Sayfalar