Cuma Mayıs 10, 2024

Kapitalizmi yıkıp geleceğimizi kazanmalıyız

Yüzyıllardır insanlığın yaşamını gaspetmiş olan kapitalizm, ne barışı ne de  refahı getirebildi.

Makinalaşma arttıkça üretim arttı, üretim artıkça, çalışanlar daha fazla yoksullaştı, mülksüzleştirilenler daha fazla işsiz kalmaya başladı.  Kapitalizm, kan deryası içinde doğdu ve kendi süreti gibi bir dünya yarattı.

İnsanlık, feodal toplumdan daha ileri bir topluma, kapitalizme geçmek zorundaydı. Kapitalizm zaman ilerledikçe devrimciliğini yitirip bütünüyle gericileşti. Emperyalizmin ortaya çıkışıyla bilikte  kapitalizmden geriye ilericilik adına bir şey kalmadı ve her geçen gün gericilik üretmeye başladı. Çünkü üretici güçler kapitalist üretim ilişkilerinden daha ileri bir duruma gelmişti.

İnsan, daha fazla bilgiye sahip oldukça, burjuvazinin elinde toplanan bilgi, insana öldürücü silah olarak geri döndü. Üretim bollaştıkça, bölüşüm daha eşitleneceğine, insan daha iyi yaşayacağına, tersine, eşitsizlikler arttı, yoksullaşma genişledikçe genişledi.

Savaşı ortaya çıkaran tüm nedenleri ortadan kaldırabilecek üretim ve bilgiye sahip olan insan, tersine savaşlardan başını kaldıramaz oldu. Bir savaş sona ererken bir başka savaşı başlattı.

İnsanlık, en geri dönemlerinde ortaklaşa üretmeyi, ortaklaşa tüketmeyi ve ortaklaşa yaşamayı başarmışken, bugün uzayın derinliklerini keşfedecek kapasiteye sahip duruma gelmiş insanlık, kendini karanlıkların içine kilitleyen burjuva sınıfın karşısında eli kolu bağlı gibi oturuyor.

Bütün bu olumsuzlukları insanlığın sınıflara bölünmüş olmasından ayrı ele almak oldukça safça olur.

Bütün kötlüklerin kökeninde özel mülkiyetçi üretim ilişkileri, yani kapitalizm vardır ve bütün kötülüklerin sahibi ise burjuvazidir. Kapitalist toplum yıkılmadıkça, insanın insan gibi yaşamasının da koşullarıda yaratılamayacaktır. İnsanın insan gibi yaşaması demek; sınıfsız, sınırsız ve sömürüsüz bir dünyanın yaratılması demektir. Bu ise, kendiliğinden olmayacak, başta işçi sınıfı olmak üzere tüm ezilenlerin kapitalizme baş kaldırısı ve sosyalizmi gerçekleştirmeleriyle mümkün olabilecektir.

İnsanın kendini sömürmesi, kendini savaşlarla öldürmesinin, kendi kendini sınıflara bölmesinin ve üretim bolluğu içinde kendini açlığa mahkum etmesinin sonu, sosyalizmle gerçekleşecek ve komünist toplumla birlikte gerçek kurtuluşunu garantileyecektir.

Sosyalizmde; ne emperyalist ne de ulusal savaşlar ne de milliyetçilik ve dinsel ayrımcılıklar ne de cinsiyet ayrımcılığı ve neden sınıfların bir birini ezmesi ve sömürüsü olacaktır. Sosyalimzde açlık ve işsizlikte olmayacaktır ve insanın gelecek korkusu olmayıp, günün geleceğini kazanmış olarak yaşayacaktır. Kısa süreliğine de olsa, Sovyet ve Çin Devrim'leriye insanlık tarihi buna tanıklık etmiştir.
Dünya, yeni bir emperyalist savaşa tehlikesiyle karşı karşıyadır. Emperyalistler dünyayı, silahlı yeniden paylaşıma doğru dümen kırmışa benziyor. Ekonomik ve siyasal gelişmeler bunu gösteriyor. ABD ve AB emperyalistleri bir yanda, Rusya-Çin eksenli emperyalistler ise diğer yanda.

Gelinen aşamada, bölgesel ve “vekalet” savaşları, emperyalistler arası dalaşmaya cevap veremez duruma gelmiştir. Kapitalizm kendini yendien üretimde oldukça zorlanıyor ve yeni krizlerle sık sık karşı karşıya kalıyor. Bir kriz bitmeden bir başkası kapıya dayanıyor. Sermayenin kar oranındaki düşme eğilimi yeni pazarları ve egemenlik alanlarını dayatıyor. Bu da, yeni bir paylaşım savaşını zorluyor.

Kapitalizmin kendini yeniden üretmesi önündeki engellerden bir de işçi sınıfı ve emekçilerin mücadelesidir. Burjuvazi, hemen hemen çoğu ülkelerde işçi sınıfı ve emekçilerin mücadelesiyle karşı karşıya kalıyor. İşsizliğin artması, gelir dağılımındaki eşitsizliğin her geçen gün büyümesi ve yoksulluk çemberinin daha geniş kitleleri içine alması, kapitalist sistemin kendini yeniden üretmesini de zorluyor. Buna karşın, burjuvazi, Batı’da ırkçılığı ve yabancı düşmanlığını, işçi sınıfının mücadelesine karşı  bir panzehir olarak geliştiriyor ve destekliyor.

Ayrıca, doğanın geriye dönüşümsüz katliamı, insanın her yönüyle tahribatı ve katliamı ile paralel sürdürülüyor. Burjuvazinin sermaye birikimi hırsı, bu tahribatların geriye dönüşümü olmadığınıda gösteriyor. Çünkü kapitalizm; insan gereksinimlerine göre bir üretim ve bölüşüm sistemi olmayıp, bir avuç burjuvazinin çıkarı uğruna milyonlarca emekçinin sömürülmesi, ezilmesi ve her türlü eşitsizlik ve adaletsizliğin adıdır.

Sadece, Batı Afrika ülkelerinde binlerce insanı öldürerek bütün hızıyla yayılan Ebola virüsünün önlenmeyen yükselişi, emperyalist sermayenin çıkarlarıyla örtüşmesindendir. Ve bu, emperyalist sermayenin insanlığı bile bile katletmesinden başka bir şey değildir.

Ortadoğu’da ırkçı-faşist-siyonist bir İsrail yaratan burjuvazi, aynı şekilde İŞİD gibi kontra gerici şeriatçı beslemeleri de yaratarak, bölgede egemenlik savaşlarını hem birbirlerine karşı hem de ezilen halklara karşı yürütmektedir.  Petrol kuyuları üzerine otutturulmuş şeriatçı petrol kralcıklarını ayaktat tutan emperyalist burjuvazi; Türkiye ve Kürdistan halklarının tepesine de Erdoğan gibi ırkçı-faşist-şeriatçı bir diktatör bozuntusunu dikerek, “batı medeniyeti”nin  ve onun “ileri demokrasi”sinin ne olduğunu bir kere daha göstermiştir.

Bütün bu kısa değinimlerin gösterdiği, kapitalist sistemin her yönüyle çürmüş olduğudur. Kendisi çürüdüğü gibi insanlığı ve üzerinde varolduğu doğayı da öldürmektedir. Buna daha uzun bir süre sessiz kalmak, inasanın kendi kendini yok etmesidir. Kapitalizm yıkılmadıkça, burjuva düzenleri yeryüzünden silinmedikçe, çürüme maalesef devam edecektir.

Bugün insanlığın önünde iki yol vardır: Ya burjuvazinin insanı ve doğayı tahrip eden kapitalist sistemi içinde çürümeye razı olacak ya da insanlığın kurtuluşa giden büyük adımı olan sosyalizmi kuracaktır. Başakaca bir seçeneği de yoktur.

İşçi sınıfı ve emekçilerin sınıf mücadelesini, sosyalizm şiarıyla, dünyanın her yerinde yükselttiği yeni bir yıl olması umudu ve dileğiyle...
29.12.2014

71087

Yusuf Köse

Yusuf Köse teorik ve politik konularda yazılar yazmaktadır. Ayrıca 7 adet kitabı bulunmaktadır. Kitapları şunlardır: Emperyalist Türkiye, Kadın ve Komünizm, Marx'tan Mao'ya Marksist Düşünce Diyalektiği, Marksizm’i Ortodoks’ça Savunmak, Tarihin Önünde Yürümek, Emperyalizm ve Marksist Tarih Çözümlemesi, Sınıflı Toplumdan Sınıfsız Topluma Dönüşüm Mücadelesi.

yusufkose@hotmail.com

http://yusuf-kose.blogspot.com/

 

 

Yusuf Köse

Kadınlar ve İşçiler

Kadınlar neden, niçin ve nasıl eziliyor, neden cinsiyet ayrımcılığın en temel ve en tepe noktasında yer alıyor, neden öldürülüyor neden erkek baskısı kadın üzerinde şiddetleniyor vb. soruların yanıtı ile; işçiler neden, niçin ve nasıl sömürülüyorsa verilecek yanıtlar aynı yerde arandığında, kadının kurtuluşu sorununa, daha genel anlamda ise işçi sınıfı ve emekçilerin kurtuluş sorununa daha doğru yaklaşılmış olacaktır.

Yerel Seçimler ve Proleter Tavır

 

 

Türkiye 31 Mart 2024 tarihinde yapılacak yerel seçimlere kilitlenmiş bulunuyor. Baskı, yasaklamalar, açlık, yoksulluk, pahalılık ve işsizlik en can alıcı sorun olarak ülke gündemindeki yerini korurken, tüm burjuva partiler 31 Mart’ta yapılacak yerel seçimlerde kazanacakları belediyelerin hesaplarını yapmakla meşguller.

Misak Manuşyan ve 23’ler Ölümsüzdür!

Misak Manuşyan (1.9.1906 – 21.2.1944) ve yoldaşlarını, Nazi kurşunları ile Paris’te katledilmelerinin 80. yılında saygıyla anıyoruz İnsanlığın düşmanı faşizmi ise bir kez daha lanetliyoruz.

İnsanlığın başına kara bulut gibi çöken, yıkımlar, savaşlar ve dahası onarılması mümkün olmayan felaketlere sebep olan Hitler Faşizmi, 1933 yılında Almanya’da iktidara gelmesiyle başladı. 1929 ekonomik ve sosyal bunalımını atlatamayan ve çözüm bulmakta zorlanan, kapitalist-emperyalist ülkeler, sorunlarını savaş yolu ile çözmek, pazarların yeniden paylaşma savaşına giriştiler.

ÖNCE SERMAYE, SONRA, YİNE SERMAYE

13 Şubat 2024 tarihinde Erzincan iline bağlı İliç'de Çöpler Madencilikte meydana gelen toprak kaymasında 9 (bu rakamın daha  yüksek olduğu iddiası da var) işçi toprak altında kaldı. Bu son olayda, “maden kazası” olarak adlandırılan işçi katlimının, doğa katliamı ile birlikte olağan hale getirildiği ve bu seri katliamların, sermayenin birikimi ve büyümesi için olmazsa olamaz kuralı olduğu  gerçekliğiyle karşı karşıyayız.

Ağır tecrit, büyük direniş (Nubar Ozanyan)

Biz 5 Nolu Amed Zindanı’ndan tanırız faşizmin üniformalı generallerini ve kan yüzlü zindan bekçilerini! Özgürlük mahkumlarına intikam alırcasına en ağır işkencelerin nasıl yapıldığını çok iyi hatırlarız. Devrimin öncü ve önderlerine nasıl düşmanca yüklendiklerini iyi biliriz. Sadece memleketimizden değil, biz ağır tecrit koşullarını ve ölümcül duvar sessizliğini, Peru devriminin önderi Başkan Gonzalo yoldaşın 29 yıl süren direnişinden biliriz.

„Dijitalleşme“ Kitabım Üzerine

Kitabın konusu, işçi sınıfının nicel ve nitel varlığıyla doğrudan ilgilidir. Özellikle üretim sürecinde dijitalleşmenin artmasıyla, işçi sınıfının sınıfsal niteliğine yönelik ciddi saldırılar gelmeye başladı. İşçi sınıfının ortadan kalkacağı, burjuvazinin, ücretli iş gücü sistemi olmadan, salt makineler üzerinden artı-değer elde edeceği gibi, doğrudan kapitalist sistemi var eden temel olgular yok sayılmaya başlandı.

Yavuz Proletarya Ev Sahibini Bastırırmış

-Seçimleri Boykot-

Zavallı kılıçdaroğlu.

Kazanınca (parlamentarizme) geçmeyi başarabilince) kazanabilmek için yaptığı her şeyin anlamsızlaşacağıyla o kadar ilgilenmişti ki ...

Aman neyse biz proletaryalara ne.

Ulusalcıların - sosyal demokratların ağır bedellerle anlamsızlaştırdığı parlamentarizm komplolarla tarihin tozlu sayfaları içerisinde kaybolup giderken...

imamoğlu'nun şapkada çıkardığı tavşan özgür özer'e eşbaşkan'ım diyerek itibar kazandırma yarışına düşen dem'liler ile...

Tarih bilgisi ve gelecek tasavuru (Deniz Aras)

Geçtiğimiz hafta içinde bir dönem TC içişleri memuriyeti görevinde bulunan ve bu “vatani görevi” sırasında devletin başta gözaltında kaybetmeler olmak üzere Kürt halkına ve devrimcilere yönelik katliam saldırılarını sürdürmesini “başarı”yla yerine getiren, günümüzde özü başına muhalif bir faşist partinin lideri Meral Akşener’in “mertçe cinayet” sözü çok konuşuldu.

Ermeni bir devrimci: LEVON EKMEKÇİYAN (Nubar Ozanyan)

Özgürlük uğruna yürütülen savaşımda her savaşçının önüne çıkan tehlikeli yol ayrımı ve kararlardan biridir “Ya onurunu ayaklar altına alıp teslim olacaksın! Ya da ölümlerden ölüm beğenerek direneceksin.” Levon Ekmekçiyan birkaç günlük yaşam uğruna kendini düşmana satmadan yaşamayı esas aldı. Düşündü fedailerin komutanı Kevork Çavuş’u, Antranik Ozanyan’ı, Mariam Çilingiryan’ı ve yanıbaşında çatışmada şehit düşen yoldaşı Zohrab Sarkisyan’ı. Sonra çocukluğunda anlatılan ve dinlemekte zorlandığı soykırım hikayelerini. Hangi Ermeni gencinin yüreği yaralı hafızası intikam dolu değildir ki?

“Unutturulan” Bir Devrimcinin Ardından 29 Ocak 1983, Kanlı Şafak

Çeşitli milliyetlerden Türkiye halkının başına kara bulut gibi çöken 12 Eylül Askeri Faşist Diktatörlüğü’nün elebaşı olan Kenan Evren, Muş halkına yaptığı ve tarihe geçen konuşmasının bir bölümünde “Asmayalım da besleyelim mi?” sözünü, Ermeni devrimci Levon Ekmekçiyan için söylemişti.

12 Eylül faşist cunta yılları idamların, işkencelerin, gözaltında kayıpların, vatandaşlıktan atılmaların, azgın devlet terörünün yaşandığı yıllar olmuştur. Bu dönemde siyasi nedenlerle aralarında 17 devrimcinin de olduğu 51 kişi idam edilerek katledilmiştir.

Almanya'da Faşizme Karşı Kitlelerin Büyük Protestosu

Alman emperyalist burjuvazisi, son yıllarını ekonomik kriz içinde geçirdi ve bu krizi savuşturabilmiş değildir. Tersine, giderek derinleşmektedir. Kendileri için söylenen “Avrupa'nın hasta adamı” sözüne karşı, ekonomi bakanın Lindener'in doğrudan ağzıyla; “hasta değil, yorgun adamı” olduğunu kabul etti.

Sayfalar