Pazartesi Mayıs 20, 2024

Kaypakkaya yoldaş devrimin olanağı ve iradesidir!

İşçi sınıfı ve çeşitli milliyetlerden emekçi halkımız Kaypakkaya yoldaşın katledilmesi sonucu sadece devrimci bir önderini ve öncüsünü kaybetmedi aynı zamanda muazzam düzeyde aydınlatıcı bir proleter ışığını da kaybetmiş oldu.

Onun kaybıyla oluşan düşünsel-politik boşluk, bütün ağırlığıyla demokratik halk devriminin önünde durmaktadır. Unutmamak gerekir ki; devrimin önderleri ve öncüleri kolay ve çok sayıda yetişmez. Sınıf savaşım tarihi emekçilere devrimin önderlik olanağını yaratma fırsatını her zaman kolay ve rahat bir şekilde sunmaz.

Kaypakkaya yoldaş, kendi döneminde var olan, yaşanan-tartışılan hemen her toplumsal sorun ve konu hakkında devrimci tahliller yaptığı gibi nelerin, nasıl yapılması, nasıl bir kurtuluş yolu izlenmesi gerektiği hakkında da muazzam bir düşünsel miras bıraktı. İşçi sınıfı başta olmak üzere çeşitli milliyet ve inançlardan emekçiler kendilerine ait olan önemli düşünsel değerleri onun bilimsel düşüncelerinde derin analizlerinde ve gösterdiği çıkış yolunda buldu.

Kürtler, Araplar, Çerkezler, Ermeniler, Rumlar, Süryaniler, Ezidiler, Aleviler, kadınlar kısaca baskı ve zulüm altında kölece yaşamak zorunda bırakılan her milliyet, inanç ve cinsten emekçiler kendilerine ait düşünce, özlem ve düşleri onun görüşlerinde buldu.

Bundandır ki ülkemiz topraklarında ve dışında düşünce ve analizlerine en çok güvenilen, devrimci duruşuna en çok saygı duyulan devrimci önder olma sıfatını taşıyan Kaypakkaya olmuştur.

Çok acıdır ki devrimci önderlerin ve öncülerin başına gelen felaketin Kaypakkaya yoldaşın da başına geldiğini belirtmek gerekir. Doğru ve özüne uygun anlaşılamamak... Yok sayılmaya çalışılmak. Bir devrimci önderin yaşayacağı en büyük acının başında doğru ve yeterince anlaşılamamak gelir.

Kaypakkaya yoldaş sadece burjuva-feodal sistemden onun ideolojik bütünlüğünden köklü ve kesin kopuş değildir. Aynı zamanda her türden küçük burjuva ideolojisinden, yaşamından ve duruşundan da köklü ve kesin bir kopuştur. Onun düşünce ve çözümlemelerinde burjuvaziye ve küçük burjuvaziye ait iz ve lekelere rastlanılamaz. Onun görüş ve düşünceleri devrim gibi büyük bir iddia sahipleri için vardır. Çünkü o bilimsel proleter dünya görüşünün ülkemizde ki yegane temsilcisi-savunucusu ve sahibidir.

O, çeşitli milliyetlerden emekçi halkın kurtuluş önderidir. O dağlarda özgürlüğünü ve geleceğini arayan her yoksul köylünün, her emek ve yürek işçisinin İBO’sudur.  Onu,  komprador burjuva ve toprak ağalarının hiçbir zulmü ve devrim rotasını şaşırmış, yörüngesinden çıkmış hiçbir küçük burjuva aydının çarpıtması, yok sayması emekçilerin elinden ve bilinç ve yüreğinden koparıp alamaz. Kaypakkaya yoldaş gerçektir. Kaypakkaya yoldaş devrimdir. Kaypakkaya yoldaş yürek ve ateştir.

Kaypakkaya yoldaş sadece devrimci bir bilim insanına ait olan bilimsel derinliğe uzak bir öngörü, dikkat ve duyarlılığa, yüksek analiz gücüne sahip değildir. Dünyayı-tarihi-ülkeyi ve anı bilimsel tarzda tahlil etmekle yani sadece dünyayı ve ülkeyi değerlendirip-yorumlamakla kalmamış aynı zamanda kurtuluş yolu için en ön saflarda yerini almış en ileri düzeyde mücadele edip, onun devrimci örgütünü de yaratmıştır.

Ülkemizi karanlıkta bırakan burjuva-feodal sistemin düşünceleriyle sınırlı-kesintili bir mücadele yürütmemiş, demokratik halk devriminin yolunu uzatan içinden çıkılmaz bir hale dönüştürüp, karmaşık hale getiren her türden küçük burjuva ideolojisine-anlayışlarına karşı da mücadele ederek gerçek bir kurtuluş yolu göstermiştir. Devrim bilimine, diyalektik materyalist analiz ve değerlendirme gücüne sahip olduğu kadar özgürlüğün en ileri savunucusu ve en kararlı uygulayıcısı ve şaşmaz bir öncüsü ve örgütleyicisi olmuştur. Düşman işkencehanelerinde ortaya koyduğu destansı direniş örneği sadece ülkemiz proletaryasına değil ezilen dünya halklarına da ilham ve onur kaynağı olmuştur.

Kaypakkaya yoldaş dünya işçi sınıfının-köylülerin ve ezilen halkların sayısız kan ve can pahasına büyük acılarla elde etmek-yaratmak için mücadele ettiği kurtuluş örgütünü dikkatli bir mimarı, duyarlı bir yapı ustasını kıskandıracak incelikte inşa etmiştir.

Devrimci bir örgütün ve önderliğinin nerede ve hangi bir mücadele çizgisi içinde örgütleneceğini çok açık ve anlaşılır bir şekilde göstermiş ciddi devrimci uyarılarda bulunmuştur. “Kırlık bölgelerde köylü kitlelerinin başına geçip silahlı mücadeleyi örgütlemeyen kararlı, tutarlı, azimli bir şekilde yürütmeyen bir komünist hareket, komünist sıfatına layık olamaz devrimci kitlelerden tecrit olur… silahlı mücadele yolunu tutmayan bir akımın adı isterse komünist hareket olsun kitlelerden tecrit olacağı”nı belirtmiş, kararlı ve cesur bir şekilde köylü kitlelerinin başına geçip onları silahlı gerilla mücadelesi için seferber etmiştir.

Kaypakkaya yoldaşın en ayırt edici devrimci özelliği kimsenin görüp, eğilmediği, değinmediği konulara-sorunlara aydınlık bir fenerle bakmayı bilip yaptığı değerlendirmelerle sınırlı kalmamasıdır. Savunduğu-söylediği her düşünce ve söz uğruna fiili olarak pratiğin içine girmesidir.

Söylediklerine yürekten inanmış, inandıkları uğruna can bedeli bir mücadeleye girişmiştir. Teori ve pratiğin, söylemle eylemin, özle sözün en ileri diyalektik sentezini yakalamıştır. Hiçbir siyaset bilimcisinin, devrimcisinin yıllarca bakıp da göremediği sorunlara bakmıştır. Düşünemediği konulara eğilmiş,  gitmeyi aklına bile getiremediği yöne-dağlara özgürlük düşünü sürmüştür. Sevdasını ve türkülerini dağlara yüklemiştir.

Onun direniş ve çatışma düşünceleri Taksim İsyanı’nda, 1 Mayıs’ın meydanlarında cadde ve sokaklarında elinde molotofla düşmana karşı saldıran, barikatlarda direnen gençlerin direnişinde ve kararlılığında yaşıyor. Gerillanın özgürlük yürüyüşünde, baskın ve saldırılarında yaşıyor. İşçi ve köylünün sömürü ve baskıdan kurtuluş iddiasında yaşıyor.

Düşüncelerine pranga vurulmak istenen kalemini özgürce kullanamayan aydınların-öğrencilerin-yazar-şair ve sanatçıların bitmek tükenmez özgürlük ateşinde yaşıyor.  

Hem derin bir düşünce insanı hem de güçlü bir eylem insanı olan Kaypakkaya yoldaş en çok en güçlü bir şekilde genç kadın ve erkek militanların devrimci iddia ve kararlılığında büyümelidir. Genç kadın-erkek militanların Kaypakkaya yoldaştan öğreneceği sadece korkusuz bir militan olmak olmamalıdır.

 

(Bir Partizan)

94136

Partizan'dan

Partizan'dan; Gündem ve güncel gelişmelere ilişkin politik açıklama ve yazılar. 

Partizan'dan

KATLİAMININ 30. YILINDA MADIMAK VE ES GEÇİLEN BAŞBAĞLAR.

Sözüm öncelikle komünist ve sol- sosyalist kesime: Ne zaman gerçek anlamıyla adil olmayı ve çifte sıtandartçı yaklaşımları terk etmeyi başaracağız acaba? Ne zaman 'bizim cenah' dediğimiz kesimlerce de  halka karşı işlenmiş ağır  suçları tereddütsüzce kınayacağız acaba?

Çok genelleme yaparak, üzerinde durmak istediğim esas konuyu bunun gölgesinde silikleştirmek  istemiyorum.

Her 2 Temmuz'da Madımak katliamı kınanırken; Başbağlar katliamı neden sessizce es geçiliyor acaba?

Komünistlerin Birliği Çağrılarına Dair

MKP’li arkadaşlar, arada kısa molalar vermekle birlikte, uzunca bir süreden beridir ki komünistlerin birleşmesi gerektiğine dair çağrılar yapmaktalar. Ve mütemadiyen yakınıp durmaktalar: "Muhataplarımızdan yanıt alamıyoruz" diye. 

Evet, görüldüğü kadarıyla muhatapları bu çağrılara ilgisiz olmalılar ki, yanıt vermiyorlar. MKP’li arkadaşlar da kendilerince bir basınç oluşturma adına; adeta Temcit pilavı misali, her fırsatta bu çağrılarını yinelemekte ve muhataplarını kamuoyuna şikâyet edip durmaktalar.

Aşka ve Hayata Dair Tutkulu Dizeler

“Şiirsiz toplum eksiktir.

Şiirsiz insan yalnızdır.”[1]

 

İzmir’in Şakran 2. Nolu T-Tipi Zindanı’nda yatan Hasan Şeker’in, ‘İki Acı Esinti’[2] başlıklı şiir kitabı; aşka ve hayata dair tutkulu dizeleriyle çıkageldi postadan…

Avrupa da İbrahim olmak!

18 Mayıs 1973‘den bugüne Kaypakkaya yoldaşın işkencede katledilişinin ellinci yılı.

50 yıldır söndürülemeyen meşaledir İbrahim Kaypakkaya!! Bu yazının amacı İbrahim Kaypakkaya‘yı anlatmak değil, Onu anlatan onlarca yazı yayınlandı bu yazı da başlıktan da anlaşılacağı üzere İbrahim Kaypakkaya‘yı Avrupa‘da anan ardıllarının pratik, teorik düzlemde, Kaypakkaya‘yı nasıl andıkları? Neyi, nasıl, ne kadar anladıklarını  irdelemek  bu yazının amacı.

“Devrimci Eylem Birliği” ve “Kaypakkayacı Güçlerin Birliği” Meselesi

Türk hakim sınıfları cumhuriyetlerinin ikinci yüzyılına hazırlanırken kendilerini yeniden örgütlüyorlar. Coğrafyamız komünist hareketinin önderi İbrahim Kaypakkaya yoldaşın Amed zindanında 18 Mayıs 1973 tarihinde katledilmesinin 50. yılında sınıf düşmanlarımız ikinci yüzyıllarına hazırlanıyor.

MLPD'nin Türkiye'deki seçim sonuçlarına ilişkin açık mektubu.

Sol ittifak için önemli bir başarı

MAHŞERİN DÖRT ATLISI: BOLSONARO, TRUMP, ORBÁN, ERDOĞAN[*]

 

“Faşizm tarihte statik ya da sabit bir moment değildir ve

aldığı biçimlerin daha önceki tarihsel modelleri taklit etmesi gerekmez.

O, bir dizi ‘devindirici tutku’yla tanımlanan bir siyasal davranış biçimidir.

Bunlar arasında demokrasiye açık saldırı, güçlü adam özlemi,

insan zaaflarına duyulan nefret, aşırı erillik takıntısı,

saldırgan militarizm, ulusal büyüklük iddiası, kadınlara… aydınlara yönelik küçümseme…

MLPD Merkez Komitesi'nin basın açıklaması:

Alman Federal Yüksek Mahkeme'sinin (BGH),  'Münih Komünist Davası'nda temyiz başvurusunu reddetmesi üzerine, MLPD Merkez Komitesi kamuoyuna bir açıklama yaptı.

Faşist Diktatörlük Örgütlü Yığınların Gücüyle Yıkılır

14 Mayıs’ta yapılan cumhurbaşkanlığı ve parlamento seçimlerinin sonuçları üzerinde tartışmak tüm ilerici-devrimci ve anti-faşist güçlerin görevidir.

Çünkü bu sonuçları ortaya çıkaran nedenler doğru analiz edilmezse, geniş yığınların beyinlerini uyuşturan, düşünüş ve hareket tarzını sakatlayan gericiliğe, ırkçılığa-faşizme, cinsiyetçiliğe karşı mücadelede doğru politikalar belirlenemez.

Elbette ki bu geniş bir konu ve bu makalenin kapsamını aşar. Dolayısıyla burada bazı ana noktalar üzerinde duracağız. Ve işe, araştırmaya dayalı bazı gerçeklere işaret ederek başlayacağız.

"YÜREĞİN UMUT ETTİĞİ O ADRESTE" (Tamer Dursun)

Düşkünlüğün, alçaklığın, düzenbazlığın, bağnazlığın, ırkçılığın, sefilliğin, çürümüşlüğün, bencilliğin, rezilliğin ve vurdumduymazlığın rağbet gördüğü bu topraklar sana göre değil dostum.

Yıllardır tanırım seni.

Hani, yüz yüze görüşmüşlüğümüz olmasa da, beraber oturup bir bardak çay içmemiş, tek kelime sohbet etmemiş olsak da, sen hep aşinaydın bana.

Bir aralar bu aşinalığa bir isim bulayım dedim ama inan hiçbir yere oturtamadım.

Akraba desem, değil.

Komşu desem, hiç değil.

Yoldaş, can, heval, dost, arkadaş, tanıdık...

Yok.

Olmadı.

Bize Cesur İnsanlar Lazım

"Kurtuluş belki de senin gökyüzünü çizdiğin resimlerdir."

Ah cancağızım... vay cancağızım...

Antalya'ya gider sınırı gümrüksüz geçen metalarla fontiye durursun.

Dersim'e gidince de sınırı gümrüksüz geçen metaların nohut üretimini bitirdiğini öne sürerek içki şişelerini...

Fontiye duranların kafasında patlatırsın.

Sıra, korku politik bir davranış olduğundan üretince... öpülmekten... korkar hale getirilen dudakların tüm yaşadıklarını sosyo - ekonomik yapı içerisinde adlandırmasına gelince de....

Ah cancağızım... vay cancağızım...

İnan...

Sayfalar