Cuma Mayıs 3, 2024

Kiralık Kürtler-Ahmet Kahraman

Başkaldıran mekanı, yükseklerde uçan kartallar onursallığıyla düellocu olan Kürdistan, öbür yanıyla uzun sürmüş işgal toprakları olması nedeniyle, alt beyni köleleşmiş tipler, ihanet yuvalarıyla doludur. Onuru çürümüş, namus damarı çatlamış tiplerle…

Bu düşmüşlüktür. Ülkenin trajedisidir.

Onur için hayatların orta yere serildiği Kürdistan’da dem, devran olur, düşmanla alış-verişte babanın, kardeşin, amca ve dayının hayatı, pazarlık konusudur.  

Tarihsel ihanetleri sıralayacak değilim ama, ta İdrisê Bedlisî, Bedirhan Paşa, Şeyh Übeydullah zamanından beri bu böyledir.

Şeyh Said’in başına geldi. Bacanağı ve damadı, mükafat alma uğruna bütün adamlarıyla bir olup tüfek doğrultarak, onu, sırtlan sürüsü ortasında çaresiz kalmış aslan gibi teslim aldılar. Elleri bağlı, düşmana götürdüler. Seyid Rıza, bir yönüyle peşine düşen öz yeğeninin onurunu yerden kaldırıp kurtarmak için, kendini feda etti.

Başkaldıranlar, 1984’de, Kürdün çiğnenen onurunu yerden kaldırmak için, öne çıktıklarında, kiralık adamlar pazarı kurulunca, korucu adayları sıra sıra dizildiler.

Kısa sürede kardeşlerini, halkının çocuklarını avlamak üzere, cana, kana susamış taburlar kuruldu.

Yaralı Kürdistan tarihine sürülmüş kirdi, bu.

Ortam çetecilik devranıydı. Hukuk, hatta kanun bile yoktu. Kiralananlar, kullanan ellere göre işleve sahipti. Onlardan kimileri cinayetlerde tetikçiydi, kimi uyuşturucuda taşıyıcı, soygun ve talanda hırsız, haraç toplayandı, bazıları.

Zaman içinde, kullanım süreleri dolunca, kirli paçavra, kullanılmış tuvalet kağıdı muamelesiyle çöplüğe atıldılar.

Hatırlayın, Hizbullah çetesinin şefi Batmanlı Hüseyin Velioğlu, kullanım süresi bitmiş bir yaratık, çevreye zararlı vahşi hayvan misali “itlaf” edildi. İtlafı da, ibretlik olarak televizyonlarda naklen yayımlandı.

Çete kuralları dışına taşan JİTEM’ciler, şefleri Binbaşı Ahmet Cem Ersever dahil yok edildiler.

Sedat Bucak, “ben devletim” havalı bir korucubaşıydı. Onu hapishane ile mahkeme koridorları arasında dolaştırarak terbiye ettiler.  

Solhanlı Mahmut Yıldırım (Yeşil), devletin dokunulmaz celladıydı. O şimdi ölü ya da diri ele geçirilmek üzere aranıyor.

Gün geldi, AKP faşizanlığın tek merkezi haline gelince, öteki partilere dağılanlar, leş kokusuna kanatlanmış akbabalar gibi, kiralığa çıkmış Kürtler yeni adres olarak AKP’de yuvalandılar.

12 Eylül darbesinden beri, gelmiş geçmiş bütün iktidarların kullandığı Komiser Abdülkadir Aksu, AKP’nin de başkomseriydi. Cüneyt Zapsu, Erdoğan’ı Avrupa ve Amerika’ya pazarlayan, Hüseyin Çelik sözcüsüydü.

Ancak günü gelince, kullanım süreleri doldu. Tek tek saf dışı edilip, yerlerine daha kalitesiz ve itaatkarlıkta kaşar tiplerle dolduruldu.

Bunlar karnı doysa midesi, midesi dolsa gözü aç tiplerdi. “Doldur boşalt” misali kullanılıp sonra kenara atılmalardan ders alacak akla da sahip değiller. Şimdilik efendilerine hizmette “itaatkar Kürt” rolündeler.

Selahattin Demirtaş, bunlardan birinin AKP tarafından tanka, topa tutulan Amed Suriçi rantını, yüzde on kimisyonla müteahhitlere dağıtmakla meşgul olduğunu açıklıyordu. Oysa, AKP Kürtleri kullanıp sonra kenara fırlatma konusunda, ötekilerden geri değil, onlardan öndeydi.

Demirtaş adını açıklamadı, ama onu tanıyoruz. O, 1925’den beri Kürtleri TC’ye pazarlayan bir aileden geliyor. 1925’de Şeyh Said’i arkadan çevirerek ilk hizmetini verdi. Sonra, ücret mukabilinde muhbir, iz sürücü olarak görev sürdürdü. Faşist partilerde politikacı olarak yerel sahneden, parlamentoya geçti.

1990’larda gizli korucuydu, aile. Tansu Çiller’e yardımcıydı. Yerel ihalelerden yüzde on komisyon toplayandı.

Kısacası onlar, TC tarihinin ilk gününden beri Kürtlerin özgürlüğüne kılıç çekendi. Muhbir, iz sürücü, korucubaşı…

Canları, ruhlarıyla Kürt karşıtı, yeri geldiğinde Arap göçmen, ama oydan oya ise Kürt’tü.

AKP’nin öteki kol başları, parayı bastıran herkesin, Kürtlerin de kapısında badigarttı.

Yerim doldu. Kiralık Kürtler konusuna, uygun başka bir gün devam edeceğiz.

YENİ ÖZGÜR POLİTİKA 

43800

Misafir yazarlar

Güncele iliskin yazilariyla sitemize katki sunan yazar dostlarimiza ait bölüm

Misafir yazarlar

Halka Nasıl Yaklaşacağız?

Milyonlar açlık ve yoksulluk içinde, demokratik haklardan yoksun, özgürlük kırıntılarına bile muhtaç bir durumda yaşıyor. Haksızlık, hukuksuzluk ve adaletsizlik karşısında kitleler ya seslerini yeterince yükseltememekte ya da sınırlı sayıda insanla zulüm karşısında direnmeye çalışmaktadır. Birbirinden bağımsız, sınırlı direniş güçlerinin mücadele ettiği süreci yaşıyoruz. Damlaların derelere, derelerin nehirlere, nehirlerin bendlerini yıkacak duruma gelme ihtiyacı var.

“Kuruluşunun 100. Yılında TC’nin Diğer Yüzü Türkiye’de Ulusal Azınlıklar Sorunu”*

Türkiye’de ulusal sorun ve azınlıklar meselesini incelerken nasıl bir ülkede yaşadığımız, ülkeyi hangi sınıfların yönettiği, ulusların hangi tarihi koşullarda ortaya çıktığı, ulusal sorunun ekonomik ve politik nedenlerini açıklamak durumundayız.

Ulus, tarihsel olarak meydana gelmiş, ortak bir dil, ortak bir pazar, ortak bir kültür birliği ve ortak bir ruhi şekillenmende ifadesini bulan istikrarlı bir insan topluluğudur. Ulus, sadece tarihi bir kategori değil bir çağın, yükselen kapitalizm çağının ortaya çıkardığı bir olgudur.

Yüz yıllık çakma Türk devleti (Nubar Ozanyan)

Aradan bir asır geçmesine, tarihin yaprakları değişmesine karşın Türkiye Cumhuriyeti temelde bir değişime gitmeden dün olduğu gibi imha ve inkar zihniyetiyle yaşamaya, Orta Çağ’ın karanlığında kalmaya devam ediyor.

Fetih ve işgallerden, zulüm ve soykırımdan başka övünülecek bir tarihi, Hitler faşizmine örnek olmaktan başka bir başarısı olmayan TC, ceberut devlet olma niteliğinden hiçbir şey kaybetmeden yüzüncü yılını kutluyor.

Aşk Her Şeyi Affeder mi - Partiler Neden Diktatör / ERGÜN ASLAN

Klasik emperyalizmle modern emperyalizm arasında çeşitli proletaryaların ve (komprador) sınıfların olduğu bir memlekette modern proletaryaların partisinin birliğinin ve özgürlüğünün yegane (ve yegane) güvencesinin yerel yönetimlerin özerkliğe varabilecek kadar geniş demokratik haklara sahip olmaları olduğu bilgisini kim inkar edebilir ki.

Üüüü.... üüüü....

Ya.... ya...

Bir insan aldığı görevden başka her şeyi konuşur mu.

Hom... hom.. hom...

Bunlar... bunlar... daha çok....

 Filelerin sultanlarını karşımıza çıkarırlar.

 Daha çok...

Rojava, Filistin, Karabağ: İşgal, Yıkım ve Direniş (Yorum)

Ortadoğu tarihi boyunca yer küremizin en çatışmalı bölgelerinden biri olmuştur. Bölgenin stratejik konumu, uygarlığın gelişim düzeyi, baskıya, sömürüye dayalı dış müdahaleler için güçlü zeminler sunmuştur. Kuşkusuz bölgedeki iç çelişkiler ve çatışmalar da her zaman dış müdahaleleri kolaylaştırmıştır. Özellikle dinsel ve mezhepsel çatışmalar hem çağdaş temelde toplumsal gelişmeleri frenlemiştir hem de bölgeyi dış saldırılara açık hale getirmiştir. Bu nesnel zemin üzerinde toplumsal çürümeler, işbirlikçi ilişkiler ve itaat kültürü bir yaşam tarzına dönüştürülmüştür.

“Hamas-İsrail Çatışmasında” İtidal Çağrısı Yapmak…(Polemik)

Filistinli 14 direniş örgütünün, 7 Ekim günü “Aksa Tufanı” adıyla İsrail devletine yönelik operasyonu, başta Ortadoğu olmak üzere tüm dünyada büyük bir yankı uyandırdı. Hamas gibi İslamcı örgütlerin yanısıra ve de Filistin Halk Kurtuluş Cephesi, Filistin Demokratik Halk Kurtuluş Cephesi gibi Marksist eğilimli hareketlerin de yer aldığı hamle, Siyonist İsrail’in tarihi boyunca aldığı en büyük darbelerden biri olarak kayıtlara geçti. Sözkonusu direniş, kısa sürede dünyanın dört bir yanında devrimci, ilerici güçler nezdinde çok ciddi saflaşmaları da beraberinde getirdi.

“Çizgimiz Nubar Ozanyan’dır!” (Deniz Aras)

7 Ekim sabahı Filistin Ulusal Direnişi’nin Siyonist İsrail işgalciliğine ve zulmüne karşı “Aksa Tufanı Operasyonu” başlatması başta siyonizm olmak üzere bölge gerici devletleri ve siyonizme koşulsuz destek veren emperyalistlerde şok etkisi yarattı.

Hamas öncülüğünde başlatılan ve aralarında Filistin Ulusal Hareketi’nin tarihsel öznelerinden Filistin Halk Kurtuluş Cephesi gibi devrimci örgütlerin de yer aldığı “Operasyon Odası” tarafından yönetildiği açıklanan bu hamle, tüm dünyada olduğu gibi coğrafyamızda da tartışmalara yol açtı.

Yerini Bulan Her Vuruş Acı Verir!

Komünist partileri yaptıkları eylemleri kamuoyuna açıkladıkları gibi, yanlış yaptıkları eylemleri de kamuoyuna açıklar ve özeleştirisini yaparlar. Yanlış eylemlerin özeleştirisinin yapılması, o partinin dürüstlüğünü gösterir ve bu tür özeleştiriler kitlelere ve parti kamuoyuna güven verir.

Arif Alıç, 1978 yılında Hıdır Aykır ile Bayrampaşa  Hapishanesinden kaçtı. Parti tarafından kırsal (Dersim) alana gönderildi. 1981 yılının ortalarında, TKP/ML üyesi bir kişi tarafından öldürüldü.

Bu makaleyi, yazarken ölüm haberini aldığım, sevgili yoldaşım Turan Talay'ın anısına adıyorum.

Türk Tekelleri Afrika'yı Çok Çooook Sevdi!

TKP-ML Ortadoğu Parti Komitesi:Faşizm Ve Siyonizm Kaybedecek, Filistin ve Rojava Kazanacak!

Ortadoğu ezilen halklarının ezeli düşmanları olan Faşist T.C. ve Siyonist İsrail devletlerinin halklara yönelik saldırıları ile ezilen Rojava ve Filistin halklarının direnişine şahit oluyoruz. Bu gerici güçler, tüm teknolojik üstünlük ve emperyalist devletlerden tam destek görmelerine rağmen, Filistin ve Rojava halklarının direncini, mücadele kararlılığını kıramıyorlar. Egemenlerin tüm saldırılarına rağmen belirleyici olan yine halkın öz direnişi ve kararlılığı oluyor. Filistin ve Kürdistan halkları; İsrail Siyonizmine, T.C.

Arstahk: “Biz Beyaz Bayrak Kaldırmayız!”

Ermeni halkının soykırım ve tehcir tarihine bir yenisi daha eklendi. 1915 bitmedi. Bu kez TC destekli Azeri faşizmi eliyle utanç dolu katliam gerçekleşti. 19 Eylül günü Karabağ’ın (Arstahk) Başkenti Istepanagerd başta olmak üzere Karabağ’ın dört bir yanına saldırılar başlatan Azeri işgalcileri, saldırının birinci günü tamamlanmadan aralarında kadın ve çocukların da olduğu 35 kişiyi öldürüp yüzlerce sivil insanı yaraladı.

Sayfalar