Çarşamba Mayıs 8, 2024

Meryem Ana oğlunun kanlı gömleği ile son yolculuğuna uğurlandı

 07-08.-2014’de Armenak (Orhan) Bakırcıyan’ın annesi Meryem Bakırcıyan Stockholm’de ailesi, sevenleri ve oğlunun yoldaşlarının da katıldığı bir törenle toprağa verildi. Törende Ermeni ve Süryani dostların yanı sıra Partizan temsilcisi de hazır bulundu. Ayrıca Armenak Bakırcıyan’ı 1977 yılında Buca Cezaevi’nden kaçıran o dönem TİKKO militanlarından biri olan Hüseyin Balkır’ın da törende olması ailesi ve sevenleri tarafından memnuniyet ve ilgiyle karşılandı.  Meryem Ana’nın vasiyeti üzerine cenazesi torunlarının omuzlarında dini törenin yapıldığı  yer olan St.Georgis Syrisk Ortodoxa Kilisesi’nden alınarak mezara  götürüldü.

Meryem Bakırcıyan; asırlık bir çınar, güçlü kadın duruşu, bütün zorlukları göğüsleyerek sevgisini ve emeğini çocuklarına, çevresine adayarak geçirilen 89 yıl. Hayatı acılar ve sürgünlerle geçerken bir tanrıça dokunuşuyla şekillendirdiği çocukları ve aile fertleri sanki bu dünyadan değilmişçesine saf, temiz ve iyi yürekliler. Yedi çocuğunu tek başına büyütürken, ömrüne sığdırdığı tüm çileler ve sırlarla birlikte dipdiri tuttuğu hoşgörüsü, sevgisi bir gün bile bir parça eksilmemiş. Amed’den İstanbul’a, İstanbul’dan İsveç’e uzanan bir sürgün hayatın hikayesi aslında Meryem Bakırcıyan’ın hikayesi.  İşte bu Ana’mızın oğlu, yetiştirdiği yiğit Armenak Bakırcıyan zulme, haksızlığa ve sömürüye isyan ederek katıldığı TKP/ML saflarında fedakarlığı, dürüstlüğü, çalışkanlığı ve atikliğiyle öne çıkmış  ve halk arasında çok sevilmiş, adeta efsaneleşmişti. 13 Mayıs 1980’de Elazığ-Karakoçan’da halk düşmanı bir karakol komiserinin cezalandırılması eylemi sırasında katledilen Armenak yoldaşın o gün giydiği gömleği annesi Meryem ana tarafından tam 34 yıl özenle saklandı. Oğlunun kanlı gömleği ile 34 yıl geçiren Ana, tüm özlemini, hasretliğini de gömleğe yükleyerek yüreğinde taşımıştı. Ve son yolculuğuna uğurlanırken mezarında yanına konmasını istediği tek şey, oğlunun kanlı gömleği, mendili ve oğlunun mezarından getirip sakladığı bir avuç topraktı.

Meryem Ana ölmeden kısa bir süre önce Armenak yoldaş anısına yapılmakta olan belgesel çalışması için arkadaşlarımıza verdiği röportajında, “..ben önceleri karşıydım, sonra hep destekledim. Eğer bizim mücahitlerimiz zamanında mücadele etseydi, çocuklarımızın payına ölüm ve acı düşmezdi.” demişti. Ve devamında eklemişti, “…sağ olun, var olun, Armenak’ımın yoldaşları onu unutmamış.”.

Törene Türkiye’den dostları, yoldaşları, ayrıca Yaşam Ağacı ve Onur Vakfı adına çelenk gönderildi.

Partizan’ın çelenkle birlikte gönderdiği yazılı mesaj Partizan temsilcisi tarafından törende mezarı başında okundu. Mesajda; ”ölümün ve tasanın çemberinden geçmiş analar, doğan ulu günün ortasında bakın: bu topraktan güler ölüleriniz, kalkık yumrukları titrer, buğdayın üstünde bilesiniz.” denildi.

Devamla; mezarı başında Armenak yoldaşın yoldaşlarından Hasan Aksu orada bulunamayan yoldaşları adına bir konuşma yaparak Anamı’zı son yolculuğuna uğurladı. Konuşmasında; “ kızlarım, oğullarım var gelecekte, her biri vazgeçilmez cihan parçası. Kaç bin yıllık hasretimin goncası, gözlerinden gözlerinden öperim…..” Ahmed Arif’in dizelerinden alıntı yaptı. Meryem Ana’nın kendi sözleriyle; “Armenak’ın yoldaşları bir gün geleceğinizi biliyordum, artık uzun yolculuğuma hazırım.”

Ve umduğu gibi de çevresine huzurlu bir anne şefkati yayarak yolculuğuna çıktı…..

Ne yazılsa eksik kalır, cümleler yetersiz. Meğer ne çok acılar düşmüş payımıza. Bütün bu acılar da yaşamak için değil mi zaten!

Huzurla uyu Ararat’ın yürekli annesi Meryem Ana, saygıyla özlemle anacağız seni.

Partizan adına  törende yapılan açıklamanın tam metni ;

Sevgili dostlar, Arkadaşlar;

Milliyetinden ve dininden dolayı nice baskı, zülüm ve katliamla soykırıma uğramış bir ulusun geride kalan bir aile büyüğünün, bu olguların baskı ve basıncı alında yaşamak zorunda kalan, acı ve hüzünle dolu 89 yıllık bir yaşamı geride bırakarak aramızda ayrılan bir ulu çınarı uğurlamak için bir arada bulunuyoruz

Meryem ana, bu bütünlüklü sürecin zulmünü, acısını, sıkıntısını hayatta kalanlardan dinleyerek ve  sıcaklığı devam eden baskıları çocukluğundan itibaren ailece yaşayarak geçirenlerdendir. Bu yüzden kendisi ve ailesi doğup büyüdüğü topraklarda kopmak zorunda kaldı. Bilinen zulüm,  baskı, haksızlık, dışlanma  cenderesi sonucu Köylerden Diyarbakır/Ahmed’e oradan İstanbul’a, oradan da (sevgili oğullarından Armenak yoldaşımızın sosyalist düşünce ve siyasal faaliyetlerinden dolayı baskılar daha da artınca) buraya göç etmek zorunda kalmalarıyla sürgün hayatı burada 29 Temmuz 2014’te son buldu.

İnsanın doğup büyüdüğü topraklardan, anılarından, geride kalanlarından uzak sürgün hayatı yaşamak zorunda kalması kadar, sürgünde ölmesi de zordur, kolay kabullenilecek bir şey değildir biliyoruz. Bu da ayrıca bir acı verir…

Yüreklerdeki acı, üzüntü, hüzün hepimizin, bu acı ve hüzün’ünüzü paylaşıyoruz.  Burada bulunamayanların da yüreklerinin burayla birlikte  olduğunu, acınızı ve acımızı paylaştıklarını biliyoruz.

Armenak’in arkadaşları olarak, belgesel için burada Meryem ana ile görüşmemizde, bizlere diğer şeylerin yanı sıra şunu demişti: “Ben Armenak’in yoldaşlarının bir gün geleceklerini biliyordum. Onu unutmadıklarını sahiplendiklerini biliyordum. Ve siz geldiniz, sizleri gördüm artık uzun bir yolculuğa çıkabilirim” demişti. Bizleri beklemeye kilitlenircesine aradan bir ay geçmeden Meryem ana’nın vefat etmesi hepimizi derinden üzmüştür.  Ve huzurlu yolculuğu için de arkadaşları olarak yine huzurundayız sevgili Meryem ana. Ve geride kalanların da acınızı acıları görerek paylaştıklarını,  yüreklerindeki hüzünle birlikte sevgilerini yolladıklarını bilmenizi isteriz.  Üzüntü ve saygılarıyla uğurlamamızda düşünce ve kalpleriyle burada olduklarını unutmamamızı ilettiler…

Güle güle Ermeni halkının yiğit Kadını. Huzur içinde uyu. Hepimiz seni seviyoruz, saygıyla anıyoruz.

PARTİZAN

90452

Ermeni Sorunu’nun Doğuşu ve Osmanlı Bankası Baskını

 

19.yüz yılın sonunda 500 yıldır hüküm süren Osmanlı İmparatorluğu artık son evresine gelmiş yok olmakla karşı karşıya bulunuyordu. Avrupa'da kapitalizmin gelişmesi, ulusal uyanışlar, bağımsızlık hareketleri,1789 Fransız devriminin yankıları, Balkanlarda ulusal kopuşlar Anadolu'da yaşayan Ermeni ve Rum toplumlarında da oluşmaya başlamıştır.

Osmanlı, iktidarı altında yaşayan Ermenilere, azınlıklara ibadet özgürlüğü, mülklerinin güvence altına alınması, reformlar, yasa önünde, vergi alanında eşitlik vaat ediyordu.

Türki entergasyon dinamikleri ve anadilde egitim

TC’nin Lozan sonrası Kürdistan’a ilişkin programı askeri işgal,asimilasyon ve entegrasyon temelli olmuştur.  Kürdistanlılar askeri işgale ve asimilasyona karşı ciddi isyanlar geliştirmiş,mücadeleler vermiş ve bedel ödemişlerdir.Kuzey Kürdistan’da askeri işgale karşı belli gerilla alanları haricinde herhangi bir kazanım elde edilememiş,ancak asimilasyona karşı yürütülen mücadele hedefine tam ulaşamasa da belli sonuçlar üretmiştir. 

Gülfikâr Aksu'nun Anısına/ Hasan Aksu

Gülfikâr Aksu'nun Anısına: "Cocuglar Bize Oyle Ogrettiler. Ne Bilek Hakim Beg; Biz İbocuyuk, Tikkocuyuk!"/ 

Ben Annemi 18 Mayıs 2000 yılında yitirdim. Annem her Anne gibi önce Kadın’dı. Doğurgan özelliğinden gelen koruma, kollama, her şart altında sahiplenme esasıydı. Erkek egemen toplumunda kadın olduğundan dolayı, cins ayrımcılığına uğradı. Baskı ve şiddet gördü. Kürt olduğundan dolayı ulusal baskıya uğradı. Alevi olduğundan dolayı dinsel, mezhepsel baskılara maruz kaldı, aşağılandı.

Kürtler Ve Burjuva Yalanlar

 

Burjuva siyasal iktidar, iktidarini korumak, işçileri bölmek, birbirine düşürmek, kendi şoven-kirli siyasetinin bir parçası olarak, işçileri kullanmak için her türlü ideolojik silahını kullanıyor.

Güncel Sanatın Vahim Hâl(sizliğ)i[*]

 “Süren acılara dayanmak,çabucak ölmekten çok dahabüyük bir kahramanlıktır.”[1] 

Pablo Picasso’nun, “Her çocuk sanatçıdır. Ama sorun; büyüdüğünde geriye nasıl bir sanatçı kalacağıdır,” saptaması sanat ve insan ilişkisinin en net betimlemelerinden biriyken; bu da biz(ler)e sanatın “Anne bak kral çıplak” diye haykıran çocuksu naifliğinden beslenen isyancı niteliğini anımsatır. Bu elbette işin bir yanıdır.

Kürt Kerbelası‏

 

Boyunlarına ip geçirerek bir duvarın üzerine dizdikleri küçücük çocukları aşağı itip boşlukta sallandırarak boğuyorlar. Çocuklar çırpına çırpına can verirken o vampirler, "Allah Allah" naraları ile onların can çekişini seyrediyorlar.

Bu oyunu zor bozar

 

 

Tarihte, zorun rolü üzerine çok şeyler söylenmiştir. Özellikle sınıfsal zorun ortaya çıkışı, varlığı ve uygulanması konusunda, burjuvazinin ideologlarıyla Marksistler arasında ciddi bir ayrım konusu yaşanmış ve yaşanmaktadır. Burjuvazi, kendi sınıfsal zorunu meşru görürken, ezilenlerin, özellikle de işçi sınıfının burjuvaziye karşı uyguladığı devrimci zorun adını bile duymak istemediği gibi, bunu “toplumsal etik dışı” olarak, son yılların burjuva moda deyimiyle,  “terörist” eylemler olarak kriminalize etmeye çalışır.

On İki İmamlar Alevi Olabilir mi ? 1-2

“…Bir insanın arınmışlık düzeyi en güzel sahip olduğu hoşgörüyle, anlayış ile ölçülebilir. Arınmış insan başkalarını yargılamaktan uzak, olayları ve insanları çok geniş bir bakış açısı ile görebilen, hoşgören, olaylar karşısında sukunetini yitirmeyen, her şeyi doğallıkla kabul eden bir yapıdadır. İyi yada kötü diye ayrımları yapmaktan kaçınır, sevgisi bütüne, herkese ve her şeyedir. Hoşgörüsündeki yükseklik, onun bu sevgiyi bu şekilde eksiksizce ve adilce aktarabilmesini sağlar. Korku ve endişelerden hemen hemen tamamen uzaklaşmıştır.

Minaresiz Camiler ve Alevi Asimilasyonu

 

Dedeler var hoca olmuş bir nevi
İhtirasa kurban edilmiş sevi
Minaresiz cami gibi cemevi
Aleviyi namaz kılarken gördüm

(Ozan  Emekçi)

 

Bazı Milliyetçi Ermeni Aymazlara Zorunlu Cevap! Hasan Aksu.‏

 

İnsan eğer ırkçılık, milliyetçilik ve şovenizmden ideolojik gıda alıyorsa; her şart ve koşulda diğer ulus ve azınlıklara kin nefret ve kan kusarak nemalanıyorsa; adı ne olursa olsun sosyalizm ve de komünizm düşmanlığı yapıyor demektir. Çünkü her türlü milliyetçilik yaşanan örnekleriyle hepimizin malumudur.

T.“C”NİN HÜLASASI: “HAYATA DÖNÜŞ” HAREKÂTI’NDAN ROBOSKÎ’YE![1]

 

“Acı veriyorsa geçmiş;

geçmemiş demektir.”[2]

 

“Geçmiş” diye sunulan ama bugünden, yani T.“C” hülasasına denk düşen “Hayata Dönüş” harekâtı’ndan Roboskî’ye uzanan vahşetten söz etmek; egemen hukuk(suzluk), zorbalık, şiddet tarihinin sayfalarında gezinmektir.

Kolay mı?

Sayfalar